27 Aralık'03
Sayı: 2003 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herkese parasız sağlık hizmeti!
  Emekçilerin birleşik mücadelesi örgütlenmelidir!
  İstanbul'da 24 Aralık iş bırakma eylemi
  "Herkese ücretsiz-eşit- ulaşılabilir sağlık hakkı!"
  Kıbrıs'ın geleceği emperyalistlerin ellerinde!
  YÖK yasa taslağı!
  Gençlik hareketinin bir yılı
  Maraş katliamının 25. yıldönümünde kanlı düzenin yeni yönelimleri...
  KESK'e karşı linç kampanyası
  Dinler ve demokrasi tartışmaları üzerine
  Sağlık sektöründe özelleştirme saldırısına hayır!
  Kapitalizm engelli insan üretiyor!
  Kamu emekçileri hareketinin bir yılı...
  19 Aralık katliamı ve tarihsel-siyasal arka planı
  İçerde dışarda hücreleri parçala!
  İstanbul'da 19 Aralık katliamı eylemlerle protesto edildi
  19 Aralık katliamı protestoları...
  Asgari ücret üzerine demagojik söylemler
  Irak'ta direniş emperyalistler ülkeden sökülüp atılana kadar sürecek!
  Çürüten siyonsit vahşete isyan!
  Akdeniz'in "Don Kişot"u Kaddafi tövbe ediyor!
  "Gerçek yaşamda seyirciye yer yoktur, herkes katılır yaşama!"
  Demokrasi havariliğine soyunan ABD'nin kirli icraatları
  Hain bürokratları başımızdan defedelim!
  Sultanbeyli PSA Şubesi'nde gerici-şovenist yönetim!
  Bir noel masalı
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
“Acı tüccarları”...

Demokrasi havariliğine soyunan ABD’nin
kirli icraatları

ABD’li şirketler, hükümetlerinin de onayıyla, geçen yıl 20 milyon dolar tutarında “işkence aleti” sattılar. Uluslararası Af Örgütü’nün konuyla ilgili sunduğu “Acı tüccarları” başlıklı raporda, ABD’nin, 2002 içinde 14.7 milyon dolar tutarında elektroşok silahı, 4.4 milyon dolar tutarında pranga/kelepçe ihracatı yaptığı belirtiliyor. 85 sayfalık raporda, işkence aleti ticaretiyle ilgili çarpıcı bilgilere de yer veriliyor:

“Örneğin; Smith&Wesson adlı ABD şirketi, Suudi Arabistan rejimine 10 bin civarında ayak prangası sattı. Bush yönetimi de, satışa onay verdi. Suudi rejimi; ayak prangalarını ve kelepçeleri işkence seanslarında kullanıyor.”

Bu bilgiler ABD’nin demokrasi söylemlerinin ne denli ikiyüzlüce olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. ABD Ortadoğu’ya saldırırken de bu bölgeye “demokrasi götüreceğini”, bölge halklarını “özgürleştireceğini” propaganda etmiş, böylece kendi kirli amaçlarını gizlemeye çalışmıştı. Afganistan ve Irak örnekleri üzerinden bile kimi ne kadar özgürleştirdiğini gördük. Hem Afganistan, hem Irak topraklarını haftalarca bombalamış, taş üstünde taş kalmayacak şekilde evleri, binaları yıkmış, onbinlerce insanı evinden etmiş, binlerce insanı katletmiş, yine onbinlercesini yaralayıp sakat bırakmıştır. Afganistan ve Irak’ı böyle özgürleştiren ABD emperyalizmi, Suudi rejimini de ona işkence aletleri sağlayarak demokratikleştiriyor!

Emperyalizmin demokrasi ve özgürlük anlayışı budur; yani, katletmektir, bombalamaktır, işkence etmektir, yok etmektir... Egemenliğini kurması, halkları köleleştirmesi, böylece sömürü ve yağmanın önünü açması bununla mümkündür.

ABD Afganistan’daki bini aşkın savaş esirini, uluslararası hukuk kurallarını da çiğneyerek, sözde yargılamak amacıyla Guantanamo Adası’nda kafeslere kapatmıştır. Esirlerin akıbetleriyle ilgili hiçbir şey bilinmezken, bilinen tek şey savaş esiri muamelesi görmedikleri ve yine bizzat Amerikan basınına yansıdığı kadarıyla da işkenceli sorgulardan geçtikleridir.

“Demokrasi getireceğiz” masalına inanmayan Irak halkının, günbegün büyüyen direnişi ile ABD giderek sıkışrırken, saldırganlığı da her geçen gün artmaktadır. Ufacık çocukları bile “terörist” diye vurabilmektedir. Silahsız kitle gösterilerini tarayıp kitlesel katliamlar yapabilmektedir. Ev baskınlarının, yargısız infazların yapılmadığı gün yok gibi. Gözaltıların, tutuklamaların ardı arkası kesilmemektedir.

ABD’nin kendi ülkesinde de işkence, gözaltı, sokak infazları vb. uygulamalar son derece yaygındır. Özellikle 11 Eylül sonrasında, “Teröre karşı mücadele” adı altında kendi ülkesinde de demokratik hak ve özgürlükleri gaspetmeye dönük adımları daha kolayından atmaya başlamıştır. 11 Eylül sonrasında Ortadoğu kökenli oldukları için 6400 kişiyi gözaltına almış, onlarcasını tutuklamıştır. Sırf derilerinin rengi yüzünden yol ortasında infaz edilenlerin sayısı da az değildir. İdam cezası, hala ABD’nin birçok eyaletinde uygulanmaktadır. Yine raporda ABD’nin işkence konusundaki siciliyle ilgili de bir takım örnekler vardır: “ABD’nin Florida eyaletinde polisler bir şüpheliye 12 kez lazer şoku verdiler. Her biri 50 bin volt elektrik veren bu şoklar sonucu şüpheli öldü” denilmektedir. Bütün bu uygulamalar, “özgürlükler ülkesi” olarak da bilinen ABD’nin, öldürme, katletme, işkence yapma özgürlüğünün bir ifadesidir.

Tabii aynı raporda, işkence konusundaki sicili hepimiz tarafından malum, tanıdık bir ülke ismi de bulunmaktadır. Raporda, 2001 yılında, ABD’li şirketlerin Türk devletine de üç kez elektroşok aleti satışı gerçekleştirdiği belirtiliyor. Af Örgütü, bu aletlerin nasıl kullanıldığına dair verdiği bir örnekte şu ifadeleri kullanıyor: “2002’deki bir vakada, Kürtçe eğitim isteyen bildiriler dağıttığı için gözaltına alınan 17 yaşındaki bir kız öğrenci soyuldu, tecavüz ile tehdit edildi ve ayaklarına, bacaklarına, karnına elektrik verildi.”

Polisin kullandığı bir çok kirli yöntem, uygulama ve aracın, faşist darbelerin, katliamların, F tiplerinin, sistematik devlet terörünün bizzat CİA, ABD patentli olduğu düşünülürse, işkence aletlerinin de bizzat ABD tarafından pazarlanması şaşırtıcı bir durum değildir. Türk devletinin cezaevlerinde gerçekleştirdiği 19 Aralık ve Ulucanlar katliamları, faşist sermaye iktidarının işkenceci ve katliamcı yüzünü ortaya koyuyor. Bu vahşi katliamların CİA tezgahlarında planlanan birçok katliamın çok yakın tarihlerdeki uzantıları olduğunu biliyoruz. Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları yine aynı katliamcı kimliği, geleneği ve bu alanda iki ülke arasındaki kanlı işbirliğini, tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Efendisi, Irak’a demokrasi götüreceğini söyler, oysa oraya götürdüğü ölümdür, yıkımdır, köleliktir. Efendisinin kirli, kanlı uygulamalarının önde gelen takipçisi Türk sermaye devletiyse, 19 Aralık katliamının adını “Hayata Dönüş” koyar ve 28 devrimci tutsağı diri diri yakarak, işkencelerden geçirerek öldürür, yüzlerce tutsağı kendisi zaten işkence sayılabilecek F tipi hücrelere kapatır. Bir yandan “demokratikleşme”den bahsederken, öte yandan gözaltında kayıplara, tecavüzlere, işkencelere, yargısız infazlara, en ufak hak arama eylemlerine dahi azgınca saldırmaya devam eder.

İşte emperyalist-kapitalist düzenin demokrasi anlayışı budur. “Özgürlük”, “demokrasi”, “barış” kavramları onlar için hiçbir şey ifade etmez, onlar için bu kelimelerin gerçek karşılığı “egemenlik” ve “kölelik”tir.

Gerçek demokrasi ve özgürlük ise ezilen halkların, işçi ve emekçilerin verdikleri mücadeleyle kazanılacaktır.

G. Ökçe



İzmir Sanat Platformu’nun etkinliği

21 Aralık günü İzmir Sanat Platformu (İşçi Kültür Sanat Evi, BOFSED, Emek Kültür Merkezi, Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu, Ada Kültür Merkezi) Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nde, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle, bir etkinlik düzenledi. Etkinlik programı açılış konuşması ve saygı duruşuyla başladı. Yapılan konuşmada 19 Aralık, Maraş, Ulucanlar vb. katliamlar teşhir edildi. Ardından İşçi Kültür Sanat Evi’nin tiyatro grubu bir gösterim sundu. Emek Kültür Merkezi tarafından sunulan şiir dinletisini Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu’nun “Umut” adlı oyunu izledi. Son olarak BOFSED’in müzik grubu Grup Artos’un dinletisiyle etkinlik bitirildi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı etkinlik, teknik aksamalara rağmen, oldukça coşkulu geçti.

Kızıl Bayrak/İzmir



Faaliyetimiz sıcak bir ilgiyle karşılanıyor!

Irak halkının ABD emperyalizmine karşı direnişi sürüyor. Adana BDSP çalışanları olarak bu katliama seyirci kalmadığımızı anlatan ve direnen halklarla dayanışmayı yükseltmeyi amaçlayan çalışmalarımıza devam ediyoruz.

“Irak’taki emperyalist işgale karşı sokağa, eyleme, direnişe!” ve “Filistin, Afganistan, Irak ... Emperyalist işgale son, halklara özgürlük!” şiarlarının yazılı olduğu afişlerimizi, Adana’nın işçi ve emekçi semtleri olan Şakirpaşa, Meydan, Dumlupınar mahalleleri ile fabrika önlerine, metro köprüsüne, çarşı merkezine yaygınca yaptık.

Afişlerimizi yaptığımız mahallelerde sıcak bir ilgiyle karşılaştık. Bazı arkadaşlar özellikle kendi ev ve dükkanlarının duvarına yapmamızı istediler. Çalışmalarımızı tüm coşkumuzla sürdüreceğiz.

BDSP çalışanları/Adana