27 Aralık'03
Sayı: 2003 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herkese parasız sağlık hizmeti!
  Emekçilerin birleşik mücadelesi örgütlenmelidir!
  İstanbul'da 24 Aralık iş bırakma eylemi
  "Herkese ücretsiz-eşit- ulaşılabilir sağlık hakkı!"
  Kıbrıs'ın geleceği emperyalistlerin ellerinde!
  YÖK yasa taslağı!
  Gençlik hareketinin bir yılı
  Maraş katliamının 25. yıldönümünde kanlı düzenin yeni yönelimleri...
  KESK'e karşı linç kampanyası
  Dinler ve demokrasi tartışmaları üzerine
  Sağlık sektöründe özelleştirme saldırısına hayır!
  Kapitalizm engelli insan üretiyor!
  Kamu emekçileri hareketinin bir yılı...
  19 Aralık katliamı ve tarihsel-siyasal arka planı
  İçerde dışarda hücreleri parçala!
  İstanbul'da 19 Aralık katliamı eylemlerle protesto edildi
  19 Aralık katliamı protestoları...
  Asgari ücret üzerine demagojik söylemler
  Irak'ta direniş emperyalistler ülkeden sökülüp atılana kadar sürecek!
  Çürüten siyonsit vahşete isyan!
  Akdeniz'in "Don Kişot"u Kaddafi tövbe ediyor!
  "Gerçek yaşamda seyirciye yer yoktur, herkes katılır yaşama!"
  Demokrasi havariliğine soyunan ABD'nin kirli icraatları
  Hain bürokratları başımızdan defedelim!
  Sultanbeyli PSA Şubesi'nde gerici-şovenist yönetim!
  Bir noel masalı
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
13 İsrail askeri Filistin topraklarına yapılan saldırılara katılmayı reddetti...

Çürüten siyonist vahşete isyan!

Siyonist İsrail ordusunun günübirlik katliamları tüm hızıyla devam ediyor. Operasyon adı altında vahşi saldırılar, yakıp yıkmalar aralıksız sürüyor. Kentlerde, kasabalarda, mülteci kamplarında Filistin halkı, siyonist kuşatmanın cehennemi altında yaşam mücadelesi veriyor. Başka ülkelerde gerçekleşen kimi olaylar bir anda dünya gündemine girerken, siyonist İsrail’in sınır tanımayan zorbalığı “olağan” karşılanıyor. Emperyalist-siyonist saldırganlığın hizmetinde olan medya tekelleri, Filistin’de yaşananları sıradan olaylarmış gibi yansıtarak, vahşetin suç ortaklığını yapıyorlar.

Barbarlığın boyutu öyle bir noktaya ulaşmış durumda ki, artık İsrail ordusunun askerleri bile tahammül edemeyip tepki gösteriyorlar. Geçtiğimiz yıl işgal altındaki topraklarda görev yapmayı reddetme cesareti gösteren bir grup İsrail askeri, “Reddetme Cesareti” başlıklı bir dilekçeyi imzaya açmıştı. Hapse girmeyi, ırkçı siyonistlerin “vatan haini” suçlamalarını göğüslemeyi göze alan 570 asker, söz konusu dilekçeye imza atarak işgal altındaki Filistin topraklarında askerlik yapmayı reddetmişti. Ardından, geçtiğimiz Eylül ayında “elit” kesim olarak kabul edilen İsrailli savaş pilotlarından 27’si Filistin topraklarına saldırı düzenlemeyi reddederek siyonist saldırganlığın dünya çapında daha da teşhir olmasına katkıda bulunmuşlardı.

 “İnsanlık karakterimizin daha fazla
kirletilmesine izin vermeyeceğiz!”

Siyonist ordudan bu kez “en seçkin” komando birimi, özel operasyon kuvveti olan Sayaret Matkal’dan (SM) 3’ü rütbeli toplam 13 komando, Şaron’a mektup göndererek, vahşete daha fazla ortak olmayacaklarını ilan ettiler. Mektupta şu ifadeler de yer aldı. “Bir işgal ordusunun görevlerini yerine getirerek insanlık karakterimizin daha fazla kirletilmesine izin vermeyeceğiz (...) Artık ellerimizi, Filistin topraklarındaki baskıcı rejime ve milyonlarca Filistinli’nin en temel insan haklarının reddine uzatmayacağız. Yahudi yerleşimleri için kalkan olmayacağız...”

Mektubun basında yayınlanması İsrail Genelkurmay’ı tarafından sert tepkiyle karşılanarak, 13 asker imzalarını geri almaları için tehdit edildi. Şaron hükümeti de askerleri yargılamakla tehdit ederek bir an önce kararlarını değiştirmelerini istedi. Kendileri de bu komando birliğinde görev alarak birçok kanlı icraata fiilen katılmış olan eski başbakanlardan Ehud Barak, Benjamin Netanyahu gibi siyonist şefler de, yaptıkları açıklamalarla, askerlerin tutumlarından ciddi bir rahatsızlık duyduklarını gösterdiler.

Siyonist zorbalığa karşı tam bir meydan okuma anlamına gelen bu tür çıkışlar oldukça önemli. Günübirlik katliamlar yapan İsrail ordusunun icraatlarını 13 askerin başkaldırısı durdurmayacak elbette. Ama “teröre” karşı mücadele ettikleri iddiasını tekrarlayıp durmanın artık hiçbir hükmü kalmıyor. Zira bizzat ordunun içinden üçüncü kez yükselen isyan sesleri, siyonist katillerin vahşetini dünyanın gözleri önüne seriyor. Bundan dolayı İsrail askerlerinin, Filistin halkına reva görülen zulme karşı çıkmalarının özel bir anlamı var.

 Yozlaşma ve zorbalık doruk noktasında

Hapse girmeyi, vatan hainliği ile damgalanmayı göze alarak isyan eden İsrail askerlerinin önünde, gerçekte başka bir çıkış yolu bulunmuyor. Çünkü, insani değerlerini tamamen yitirmeyen bir insanın siyonist barbarlığa sessiz kalması mümkün değil. Filistinliler’e yaptıkları işkencelerle övünen, bunları “anı kitabı” haline getiren sadist İsrail askerinin anlatımları bu duruma açıklık getiriyor:

“Onlara doğru koştum ve Arap’ın tam yüzünün ortasına bir tane geçirdim. Yola düştü. Cipin arkasına kadar sürükledim. Biz arabanın arkasına bindik. Bizim Arap orada kan kaybediyordu. Yerde salya ve kan gölü oluşmuştu. Manzaradan iğrendim. Çok da sinirlendim. Bu yüzden gidip saçlarından tuttum ve kafasını öbür tarafa çevirdim. Bağırmaya başladı. Biri Arap’ın ellerinin kelepçe nedeniyle yaralandığını söyledi. Askerlerden biri gidip karnına bir yumruk attı. Homurtular çıkaran Arap, acıdan kıvranıyordu. Hepimiz kıkırdadık. Çok komikti. Sonra sırtına esaslı bir yumruk indirdim. Tam planladığım gibi. Arkadaşlar bana ‘sen delisin’ diye bağırdı ve güldüler. Kendimi müthiş hissediyordum (...) İşin prestiji çılgın olmakta yatıyor. Sıradan olmayan bir şekilde vahşi olmakta...”

Tüyler ürpertici bu anlatımlar, İsrail ordusunun sıradan uygulamalarıdır. Tabloda da görüldüğü üzere, askerlerin tümü eğleniyor. Yani bu aşağılık vahşet onların eğlencesi haline gelmiş. Bu, yozlaşmanın akıl almaz boyutlara vardığının çarpıcı bir göstergesidir. Herşeye rağmen insani değerlerini yitirmeyenler, hergün tanık oldukları bu ve buna benzer olayların kendilerini nasıl kirlettiğinin farkına vardıklarında, başkaldırıyorlar.

Aslında Filistin halkına karşı yıllardır devam eden barbarca uygulamaların İsrail askerlerini ne hale getirdiği artık bir sır değil. Nitekim bizzat İsrail basını bu konuyu gündeme getirme ihtiyacı duyabiliyor. Ron Forer adlı askerin söz konusu kitabı üzerine Yediot Aharonot gazetesinde çıkan haberde, siyonist ordu askerlerinin durumu olduğu gibi yansıtılıyor. Haberde, Ron Forer’in bir istisna olmadığı, işkenceci İsrail askerlerinden yalnızca biri olduğu vurgulandıktan sonra, şu ifadeler yer alıyor: “Askerlerimiz işgal altındaki topraklara girdiğinde insanlıklarını yokeden operasyonlara katılıyorlar. Kısa bir süre sonra insanlıktan çıkıp aşağılamaktan ve işkenceden zevk alan insan hayvanlara dönüşüyorlar.”

İşgalci siyonist İsrail devleti, Filistin halkına kan kusturup yaşamını cehenneme çevirmekle kalmıyor, İsrail’de yaşayan Yahudilere de ağır bir fatura ödetiyor. İsrailli emekçiler işgalin faturasını, kazanılmış haklarını yitirerek, işsiz kalarak, günden güne sefilleşerek öderken, siyonist ideolojiyle zehirlenip işgale destek veren kesimler ise, muazzam boyutlara varan çürüme/yozlaşma içinde tükenmektedirler. İsrailli işçi ve emekçilerin de tek çıkar yolu, direnen Filistin halkıyla birleşip, siyonizmi tüm kanlı icraatlarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gömmektir.



Hollanda’da 5 bin kişi ırkçılığı protesto etti!

Hollanda’da her yıl 24 Aralık günü yapılan meşaleli yürüyüşün 13.’sü gerçekleştirildi. Yürüyüşe çoğunluğu gençlerden oluşan 5 bin kişi katıldı. Hollanda’nın çeşitli kentlerinde yapılan yürüyüşler oldukça coşkulu bir havada gerçekleşti.

Eindhoven kent merkezinde yapılan yürüyüş müzik ve çeşitli konuşmalarla başladı. Yürüyüşte meşaleler yakıldı. Çeşitli örgüt ve kurumların birlikte organize ettiği yürüyüş yerinde savaş konulu resim ve bilgilendirme materyallerinin yer aldığı standlar açıldı. Bir sonraki yıl yapılacak eyleme daha kitlesel katılım çağrısıyla etkinlik bitirildi.

Kızıl Bayrak/Hollanda