27 Aralık'03
Sayı: 2003 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herkese parasız sağlık hizmeti!
  Emekçilerin birleşik mücadelesi örgütlenmelidir!
  İstanbul'da 24 Aralık iş bırakma eylemi
  "Herkese ücretsiz-eşit- ulaşılabilir sağlık hakkı!"
  Kıbrıs'ın geleceği emperyalistlerin ellerinde!
  YÖK yasa taslağı!
  Gençlik hareketinin bir yılı
  Maraş katliamının 25. yıldönümünde kanlı düzenin yeni yönelimleri...
  KESK'e karşı linç kampanyası
  Dinler ve demokrasi tartışmaları üzerine
  Sağlık sektöründe özelleştirme saldırısına hayır!
  Kapitalizm engelli insan üretiyor!
  Kamu emekçileri hareketinin bir yılı...
  19 Aralık katliamı ve tarihsel-siyasal arka planı
  İçerde dışarda hücreleri parçala!
  İstanbul'da 19 Aralık katliamı eylemlerle protesto edildi
  19 Aralık katliamı protestoları...
  Asgari ücret üzerine demagojik söylemler
  Irak'ta direniş emperyalistler ülkeden sökülüp atılana kadar sürecek!
  Çürüten siyonsit vahşete isyan!
  Akdeniz'in "Don Kişot"u Kaddafi tövbe ediyor!
  "Gerçek yaşamda seyirciye yer yoktur, herkes katılır yaşama!"
  Demokrasi havariliğine soyunan ABD'nin kirli icraatları
  Hain bürokratları başımızdan defedelim!
  Sultanbeyli PSA Şubesi'nde gerici-şovenist yönetim!
  Bir noel masalı
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Erdoğan’ın seçim yatırımı...

Asgari ücret üzerine demagojik söylemler

AKP hükümeti işbaşına geldiği bir yılı aşkın süre içinde icraatlarıyla kimin sözcülüğünü yaptığını gözler önüne serdi. Önceki hükümete parmak ısırtacak uygulamalarıyla gerçekte işçi ve emekçilerin has düşmanı olduğunu da... Bugünlerde görmeye fırsat bulduğumuz gibi, AKP işçi dostu pozlarında asgari ücret üzerine sahte söylemlerle bu kimliğin üstünü örtmeye çalışıyor. Hükümeti buna zorlayan ise yaklaşan yerel seçimler. Başbakan Erdoğan’ın asgari ücret üzerine demagojik söylemlerinin gerisinde oy hesapları var. Asgari ücretin en az 5.5 milyon işçiyi kapsadığı Türkiye’de bunun ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.

Erdoğan’ın sahte söylemleri

Erdoğan, milyonlarca işçinin gözünü diktiği asgari ücret hakkında sermayeye atfen, “asgari ücret sizin evlatlarınızın barlarda bir gecede harcadığı para kadar” diyerek, işçi dostu maskesini taktı. Oysa bir sene boyunca işçileri sefalet ücretine mahkum eden bu aynı hükümetti. İşçileri sermayenin açık ve dizginsiz sömürüsüne sunarak kölelik yasasını çıkaran, özelleştirmelere son hız devam eden, işçilerin anayasal hakkı olan sendikalaşma mücadelesi karşısında patrondan önce saldıran, gözaltına alan da aynı hükümettir. Ve sürekli çıkarılan yeni vergilerle soygunu boyutlandıran da...

Erdoğan’ın asgari ücret net 350 milyon olsun söylemlerine TÜSİAD ve TİSK gibi sermaye kuruluşları sert bir şekilde karşılık verdi. 300 milyon olması halinde sermayeye %25’lik vergi ve prim indirimi yapılması direktifini hükümete ilettiler. Bunun üzerine Erdoğan önceki söylediğinden çark ederek, 300 milyon civarında olması gerekir söylemini sürdürüyor. Tüm bunların arkasından emekçilere vermek istediği mesaj şudur: “Aslında biz vermek istiyoruz ama buna izin vermeyenler var”!

Erdoğan işçinin değil sermayenin dostudur!

Erdoğan ve partisi sermayenin dostu ve işçilerin has düşmanıdır. İslami kılıflar altında politika yapan bir Amerikancıdır. Amerika’nın isteği doğrultusunda Irak’a asker gönderme tezkeresi çıkarmış, ülkeyi boydan boya Amerika’nın hizmetine ve talanına açmıştır.

Emekçilerin çocukları temel eğitimlerini bile alamazken Erdoğan’ın çocukları özel Amerikan okullarında eğitim görüyor. Üniversite kapısından zar zor geçebilen emekçi çocukları har(a)çlarla düpedüz soyuluyor, en temel demokratik haklarını savundukları için tutuklanıyor, soruşturmalara uğruyor ve okuldan uzaklaştırılıyor.

Yine ücret ve sendika talebiyle mücadele eden işçiler engelleniyor, bastırılıyor ve gözaltına alınıyor. İnsanca yaşanacak bir TİS için grev kararı alan cam işçilerinin grevleri “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklanıyor. Kamu Yönetimi Reformu’yla köleliğe mahkum edilen kamu emekçilerinin eylemlerine saldırılıyor. Emekçilere soruşturmalar açılıyor, fişleniyor. Tüm bunlar Erdoğan ve partisinin gerçek yüzünü ortaya seriyor.

İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret!

Ekim ayı enflasyon rakamlarına göre ülkemizde yoksulluk sınırı 1 milyar 400 milyon civarındadır. Dolayısıyla Erdoğan’ın söylediği 350 milyon bu rakamın çok çok altındadır. Dahası, asgari ücretin geçerli olacağı bir yıllık süreçte hükümetler temel tüketim mallarına defalarca zam yaparak ve yeni vergiler çıkararak emekçinin alım gücünü zaten düşürmekte, kaşıkla verilen kepçeyle alınmaktadır. Fakat bu kez uygulamaya konulacak ekonomik programla işçi ve emekçiler gerçek anlamda soyulacaktır.

Ne bizim adımıza masaya oturan sendika bürokratları ne de Erdoğan gibi sermaye sözcülerinin sahte söylemlerinden medet umabiliriz. Bu konuda sözümüzü söylemediğimiz, taleplerimizi yükseltmediğimiz sürece verilecek kırıntılara mahkum olacağız.

İnsanca yaşamaya yeten ve vergilerden muaf bir asgari ücret için bulunduğumuz fabrikalardan, işyerlerinden mücadeleyi yükseltelim!



Haklarımızı kazanmak için mücadeleye!

2004 yılında geçerli olacak asgari ücret Aralık ayı sonunda açıklanacak. Bir süredir belli aralıklarla toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimini temsil eden sendikalar asgari ücretin insanca yaşam seviyesine çekilmesi konusunda kararlı bir tutum almadılar. Basına yaptıkları açıklamalarda, Türk-İş asgari ücretin en az 500 milyon, DİSK ise 550 milyon olması gerektiğini dile getirdi. Kendilerinin yaptıkları araştırmalarda 4 kişilik bir ailenin asgari geçim düzeyi 1 milyar 300 milyon iken, bir işçiye reva gördükleri sadece 500 milyondur.

Asgari ücret tartışmalarının yapıldığı günlerde Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları olağan genel kurullarını yaptılar. Sermayenin saldırılarına karşı nasıl bir mücadele programı ile çıkacaklarına, önlerine insanca yaşama yetecek bir ücret talebini sağlamayı başaracak bir mücadele perspektifi koyacaklarına, genel kurulları koltuk kavgalarıyla geçiştirdiler.

Burjuva medya son haftalarda enflasyonun düştüğünü, ekonominin iyiye gittiğini propaganda ediyor. İşçi ve emekçileri beklenti içine sokarak AKP hükümetinin saldırılarına meşru bir zemin yaratıyor. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Enflasyon ne kadar düşük gösterilmeye çalışılsa da, DİE’nin raporları en yoksulla en zengin arasındaki uçurumun üstünü örtemiyor. Patronları bu yıl imalat sanayisinde en yüksek kârları elde ettiler, öz kaynaklarını büyüttüler. Emperyalist savaşla birlikte ABD, Türkiye’nin ihracatına büyük kolaylıklar sağladı. Son on yıl içinde esnek üretim, sendikasızlaştırma ve hak gasplarıyla sermaye kârlarını katlarken, işçi ve emekçiler sefalet içinde boğuldular.

Türkiye’de işçi ve emekçiler beslenmeye, eğitime, sağlığa ve ulaşıma vb. harcama yapamaz bir duruma düştüler. Sermaye düzeninin televoleci ekonomistleri enflasyonun düştüğünü ilan ediyorlar. Peki enflasyon düşüyorsa emekçiler niye halen derin bir sefalet içinde yüzüyorlar? Günde 10-14 saat çalıştıkları halde neden açlık sınırının da altında yaşıyorlar? Buna cevap vermeleri mümkün değil. Çünkü sermayenin sürekli kâr etmesi için işsizliği arttırması, ücretleri düşürmesi, bütün sosyal ve sendikal hakları gaspetmesi gerekir. Artık bunu da gerçekleştirmiş durumdalar.

Erdoğan asgari ücretin 223 milyondan net 350 milyon yükseltilmesi gerektiğini söylüyor ve dahası “bazı işveren sendikaları ve işveren grupları bu konuda popülizm yapıldığını söylüyor. 220 milyon lira onların evlatlarının bir gecelik gazino menüsü bile değil. Daha insanca bir rakam olsun istiyoruz” diyor. Oysa yaptığı tamı tamına demagojidir.

TÜSİAD Başkanı, başbakana “popülizm yapıyor” demiş. Bu kadar saldırıyı tek başına başaran bir hükümetin, kendilerine oy verenlerin karşısında popülizm yapmaktan, yalan söylemekten başka seçeneği var mıdır? Oysa daha dün İMF programlarından, özelleştirmelerden kesinlikle taviz verilmeyeceğini söyleyen başbakanın ta kendisidir. Kölelik yasasını patronların talepleriyle çarçabuk meclisten geçiren, “milli güvenlik” gerekçesiyle grev erteleyen, işçi ve emekçilerin eylem ve direnişlerini “terörist eylem” ilan eden de odur.

Bu koşullarda işçi ve emekçilerin başta insanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret olmak üzere diğer taplerini kazanmak için üretim alanlarında mücadeleyi yükseltmekten başka yolu bulunmuyor.