15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
“Asgari ücret” adı altında sefalet ücreti dayatılıyor...

İnsanca yaşamaya yetecek,
vergiden muaf asgari ücret!

1 Ocak ‘03’ten itibaren geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için görüşmelere başlandı. Yeni asgari ücretin yine açlık sınırının çok çok altında olacağı ve kesintilerle kuşa döneceği kuşku götürmez.

İşçi sınıfının yaşam standartlarını belli bir seviyede tutmaya ve zorunlu ihtiyaçları asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tanımlanan asgari ücret, bugün burjuvazinin elinde bir saldırı olanağına dönüşmüş durumdadır. Milyonlarca emekçi aldıkları sefalet ücretiyle insanca yaşam koşullarından yoksun, en temel gereksinimlerini bile karşılamaktan uzaktır. Sefalet asgarinin de altında yaşanmaktadır. Yoksullaştırılan yaşamda insanlar aç yatıp aç kalkmaktadırlar. Kölelikten de beter koşullarda çalışan emekçilere, alınteri ve emeğinin karşılığı olarak üç kuruşluk sefalet ücreti ödeniyor.

Milyonlarca insan asgari ücretle açlığa ve yoksulluğa mahkum edilirken, patronlar sefa içinde saltanatlarını sürdürüyorlar. Sömürünün azami, ücretlerin asgari olduğu kölelik düzeninde yoksulluğun en alt sınırında gelecekler karartılıyor, insanca yaşam hakkı yok sayılıyor.

Dünya Bankası, günlük 1 doların altındaki kazancı “uluslararası yoksulluk sınırı” olarak kabul ediyor. Ülkemizde de asgari ücretli bir işçinin dört kişilik ailesinde kişi başına günlük 1 milyon 875 bin lira düşüyor. Asgari ücretli 4.5 milyon işçi, aileleriyle birlikte yaklaşık yirmi milyon kişi uluslararası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Asgari ücret 4 kişilik bir ailenin bir ay boyunca sabah, öğlen ve akşam yemeklerinde ancak ikişer simit yemelerini olanaklı kılıyor.

Türk-İş’in araştırmasına göre Ekim ayında açlık sınırı 451 milyon 386 bin, yoksulluk sınırı ise 1 milyar 400 milyona dayandı. Asgari ücretli milyonlarca insan açlığın ve yoksulluğun girdabında boğuluyor. Zorunlu gıda harcamasının yanında sağlık, eğitim, barınma, yakacak, giyim ulaşım gibi en temel gereksinimlerini bile karşılayamaz durumda. İnsanlık onuruna yaraşır bir hayat sürdürebilmesinin olanağı yok. Milyonların emeği ve alınteri sömürü dişlileri arasında her gün daha fazla sömürülüyor. Buna rağmen asgari ücrette vergiden muaf tutulmamakta bir soygun aracına çevrilmektedir.

Emekçileri yıkıma götüren asgari ücret kesintilerle birlikte yıkımı daha da derinleştiriyor. Türk-İş tarafından yapılan araştırmaya göre şu anki asgari ücretle çalışan bir işçinin aylık çalışmasının 60 saatlik bölümü kesintilere gidiyor. Brüt 306 milyon olan asgari ücretin % 26.1’i kesintilere gidince işçinin eline net 225 milyon geçiyor.

Türk-İş bu araştırmayı yaparak asgari ücretin çalışan işçi ile birlikte zorunlu gıda harcaması tutarını karşılayacak düzeyde belirlenmesini ve vergi dışı bırakılmasını istiyor. Yalnızca istemek ve araştırma yapmakla yetinen aynı Türk-İş, milyonlarca insan adına oturduğu uzlaşma masasında açlık ve sefalet ücretine imza atabiliyor. Mücadele yerine patronlarla kolkola girerek işçilerin sefalete itilmesine suç ortaklığı yapıyor.

Kapitalist sömürü düzeninin ürettiği açlık, yoksulluk ve sefalet içinde bir yaşam işçilerin kaderi değildir. İşçilerin ve emekçilerin kölelik düzeninin tüm saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltmekten başka yolu yoktur.

“İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!” için de şimdiden mücadele edilmelidir.



Sefalet ücretini kabul etmeyelim!

Asgari ücret, ortalama geçim standardına göre belirlenmesi gereken ücreti ifade ediyor. Şu an uygulanan asgari ücret ise açıklanan geçim standardının yedide biri oranında. 4 kişilik bir ailenin insanca yaşayabilmek için harcaması gereken para 1 milyar 400 milyon lira. Bir ailede 4 kişi asgari ücretle çalışsa bile bu ortalamaya yetişemiyor.

Bugün asgari ücretle çalışan milyonlarca işçi birçok sosyal haktan mahrum. Çalışma saatleri 10-12 saat, hatta daha fazla. Dört milyon çocuk asgari ücretin altında maaşla kölece çalışıyor. Ayrıca bir kişi 3-4 kişinin yapması gereken işi yapıyor.

Ücretimizin 80 milyonu elimize hiç geçmeden kesiliyor. Yani çalıştığımız 225 saatin 60 saatini vergi ödemek için harcıyoruz. Ancak ne sağlık, ne eğitim, ne de diğer hizmetlerden yararlanabiliyoruz. Hükümet hiç bir biçimde yararlanmadığımız hizmetlere bir yenisini ekleyerek 6-7 milyon lira daha vergi kesecek. Yani 2004 Ocak’ından itibaren bu yararlanamadığımız hizmetler için birkaç saat daha fazla çalışacağız. Bir avuç insandan vergisini alamayan, onlara özel indirimler sağlayan, bütçesini onlara göre ayarlayan hükümet iş elini bizim cebimize atmaya gelince hiç tereddüt etmiyor. Etmediği gibi bizlerden çıkan cılız bir ses karşısında dahi hemen efeleniyor ve küstahça “iş bulduğunuza dua edin” diyor. Diğer bir deyişle milyonlarca çalışan karşısında aslan, bir avu¸ sermayedar karşısında sadık bir köpek.

Sermaye ve sendikaların temsilcileri yeni dönem asgari ücret belirleme görüşmeleri için masaya oturacaklar. Daha doğrusu her zamanki orta oyununu sergileyecekler. Sendikalar esip gürleyecek, sonra “bu ücret çok çok düşük, altına imza atılmaz, şöyle yaparız, böyle ederiz” diyecekler ve sonunda da sermayenin söylediklerini gülümseyerek karşılayarak, “hadi hayırlı olsun” diyerek kabul edecekler.

Hükümet kamu emekçilerine savaş nedeniyle istedikleri zammı vermedi. “Ekonomiyi düzelttim, piyasayı düzelttim, her şeyi hallettim, ülkeyi düze çıkardım” diyen hükümet, işçi ve emekçilere savaşı öne sürüyor, size de sıra gelecek diyor. 80 senedir yaptıklarını tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyorlar aslında. Asgari ücret görüşmelerinde de buradan güç alacaklar; memurlara bu kadar verildi, size de şu kadar diyecekler. Yani dünden ayarlamışlar. Düzeldiğini söyledikleri ekonomi nedense çalışan milyonlarca insanın hayatında hiçbir olumlu etki yapmaz, hep sermayenin lehine iyileşmeler olarak yansır.

Gelelim bize ve bizim adımıza görüşenlere. Esasta hiçbiri bizlerin meşru temsilcisi değildir. Ve eğer asgari ücret bugün bu kadar komik ve yerlerde sürünüyorsa bu işte onların sorumluluğu büyüktür. İşçi ve emekçilere yapılan tüm saldırılarda sessiz kalan, oyalayan onlar. Sendika ağası ve sınıfın hainleridir onlar. Geçen sene de ortalama geçim standardı 1 milyar 200 milyonun üzerinde diyerek 225 milyona imza atanlar yine onlardı. Herhangi bir eylem karşısında sermayeden yana tavır alarak sınıfı dizginleyen de o hainlerden başkası değildir.

Bizlerin yaptığı ise görüşmeler bittikten sonra her iki tarafa da ağır küfürler etmekten öteye geçmiyor. Her sene bunu tekrarlıyoruz, en fazla küfür edilen kişiler değişir. Hakkımızı nasıl alacağımızı az-çok bilmiyor değiliz aslında. Ama bizler iş harekete geçmeye gelince duranlardanız. En azından çoğumuz böyle. Ancak gücümüzün farkına varmalı, bir kambur gibi sırtımızda duran güvensizliği ve ataleti atmalıyız. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.

Herkese insanca yaşamaya yetecek,
vergiden muaf asgari ücret!

İMES’ten bir işçi