15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Avrupa Birliği Türkiye’den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..

Bu pisliği devrim temizler!

Düzen siyasetinde Avrupa Birliği ile ilgili tartışmaların yeniden yoğunluk kazandığı gözleniyor. Bu tartışmaların öne çıkmasının iki nedeni var. Birincisi AB’nin Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu’nu geçtiğimiz günlerde açıklamış olması. İkincisi ise Irak’a asker gönderme konusunda içine düştükleri durumu bir parça da olsa gizleme isteği.

Bilindiği gibi Avrupa Birliği’ne tam üyelik Türkiye’nin dış politikasının en önemli hedeflerinden biri. Tam üyelik isteğinin gerisinde çok değişik siyasal, ekonomik, askeri nedenler var. Türkiye bu konuda büyük ölçüde de ABD’nin arkadan itelemesiyle hareket ediyor. Bir anlamda Türkiye’nin AB politikası, Amerika’nın emperyalistler arası rekabetle ilgili hesaplarından güç alıyor ve asıl olarak ona hizmet ediyor.

Avrupa Birliği’nin asıl sahibi durumundaki Almanya ve Fransa emperyalist rekabette ABD’nin başlıca rakipleri. Almanya ve Fransa, ABD’nin dümen suyundaki Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmemek için ince eleyip sık dokuyorlar. Fakat bir yandan da çıkarları gereği aradaki köprüleri tümüyle atmaktan kaçınıyorlar. Bunun yerine tam üyelik isteyen Türkiye’ye bir takım koşullar, kriterler dayatıyorlar. Geçen yıl 12 Aralık’ta toplanan Kopenhag Zirvesi’nde de Türkiye’nin önüne sözünü ettiğimiz türden bir yığın kriter konuldu ve “Eğer Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsan bu kriterleri yerine getirmelisin” denildi.

AB yetkili organları bu kriterlerin ne kadarının yerine getirilip getirilmediğini tespit için belli aralıklarla raporlar hazırlıyorlar. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan İlerleme Raporu bunların sonuncusu oldu. Söz konusu raporda Kıbrıs başta olmak üzere bir takım siyasi koşulların yanı sıra yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele konularının öne çıktığı görülüyor.

AB Türkiye’yi tam üyeliğe istemiyor

İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin yolsuzlukla mücadelede istenildiği kadar başarılı olamadığı belirtiliyor ve bu konuda daha başarılı olunması için uygulanması gerekli politikaların neler olduğu sıralanıyor. Ve tam üyelik için yolsuzluklarla mücadelede başarı kazanmanın şart olduğu dile getiriliyor.

Kestirmeden söylemek gerekirse, Türkiye’nin önüne yolsuzlukla mücadelede başarının temel bir kriter olarak çıkartılması, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi tam üyeliğe almayı kesinlikle düşünmediğinin bir itirafıdır. Çünkü yolsuzluk, Türkiye’de şu ya da bu yasanın veya falanca hükümetin çözemediği bir mesele olmaktan çok öte bir sorundur. Yerine getirilmesi istenen kriterler, bazı demokratik hak ve özgürlüklerin kağıt üzerinde tanınması gibi şeyler olunca, sermaye devletini yönetenlerin işini nispeten daha kolaydır. Hükümet bir yasa tasarısı hazırlar, meclis toplanır, parmaklar hep birlikte yukarı kalktığında Avrupa Birliği’nin istediği de yerine gelmiş olur, “uyum yasaları” birkaç gecede çıkartılır. Nitekim öyle de olmuştur. Fakat yolsuzluk kağıt üzerine kurallarla, milletvekillerinin havaya kaldırdığı parmaklarla, denetim mekanizmalarıyla ortadan kaldırılacak bir şey değildir.

Yolsuzluk, her ne yolla olursa olsun para kazanmayı, sömürmeyi, vurgun ve talanı meşru gören kapitalist sistemin temel özelliklerindendir. Burjuva sınıfının en çok rağbet ettiği sermaye birikim yöntemlerinden biridir.

Avrupalı emperyalistlerin niyeti, hep söylendiği gibi, siyasal, ekonomik ve hukuksal yapısını belli bir düzeye çekmek ve ondan sonra Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmek olsaydı durum bambaşka olurdu. Hiç değilse, kapitalist sistemin dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman gerçek anlamda çözemediği, çözemeyeceği, zira çözmek de istemediği bir şeyi halledilmesi gereken bir mesele olarak Türkiye’nin önüne koymazlardı.

Tam üyelik böyle bir şarta bağlandığına göre, Türkiye’nin tam üyelik hayali hiçbir zaman gerçek olmayacak demektir. Çünkü istenirse yüz çeşit yasal düzenleme yapılsın, kapitalist sistemde yolsuzlukları ortadan kaldırmak mümkün değildir.

Yolsuzlukların kökünün kazınmasının tek yolu, çürüyüp kokuşmuş kapitalist sistemin tümden yıkılıp atılmasından, sosyalistin bir düzen kurulmasından geçer. Sosyalist bir Türkiye’nin ise AB kapılarında üyelik dilenmesi düşünülemez. Dolayısıyla, AB emperyalistlerinin “yolsuzlukların kökünü kazıyın” sözüyle kastettikleri, “beyhude işlerle oyalanın, kapıda beklemeye devam edin”den başka bir şey değildir.

Aynadaki AB

Üstelik yolsuzluk gibi bir konuda ona buna ahkam kesmek AB emperyalistlerinin harcı değildir. Yolsuzluklar bütün kapitalist ülkelerde şu ya da bu ölçüde yaşanmaktadır. Ama Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde yaşanan yolsuzluklar, Türkiye’deki örneklerle kıyaslandığında görenlere parmak ısırtacak düzeydedir. Keza dünya ölçeğinde yolsuzluk denilince örnek gösterilen ülkelerin başında bugün Türkiye’ye kriterler dayatan AB’nin üyelerinden İtalya anılmaktadır. Bilindiği gibi İtalya’da bundan 8-10 yıl kadar önce yolsuzluklar ayyuka çıkmış, işin ucunun devlet yönetimindeki hemen herkesi kapsadığı ortaya çıkmış, konuyla ilgili yüzlerce dava açılmıştır.

İtalya örneklerden sadece biridir. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde yolsuzluklar yaşanmaktadır. Türkiye gibi ülkelerden tek farkı, Avrupa’da bu işlerin bir hukukunun oluşmuş ve sistem içinde bir takım kurallara bağlanmış olmasıdır. Başka bir ifadeyle, AB ülkelerinde yolsuzluklar Türkiye ve benzeri ülkelerdeki gibi kaba yöntemlerle, göstere göstere yapılmamakta, eline yüzüne bulaştıranlar sisteme zarar verdikleri için en ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Yoluyla yöntemiyle bu işi becerenlere ise tahmin edileceği gibi en başarılı işadamı, en başarılı politikacı gözüyle bakılmaktadır.

Bu pisliği devrim temizler!

Yolsuzluklar, çürüyüp kokuşmuş kapitalist sistemin bir parçasıdır. Ve yukarda da vurguladığımız gibi bu pisliği ancak kapitalist sistemi yıkıp atacak bir devrim ve kapitalizmin mezarı üzerinde kurulacak bir sosyalist düzen temizleyebilir. Çünkü devrim ve sosyalizm, her türlü kirli yöntemle cebini şişirmeyi marifet bilen sınıfın, yani burjuvazinin siyasal egemenliğine son vererek yolsuzlukların da zemini ortadan kaldıracaktır. Sömürü düzeni yerle bir olduğunda altında kalacak olanlardan biri de, bizzat bugün yolsuzluklar üzerinden ona buna ahkam kesen Avrupa Birliği olacaktır.