15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
ESK toplantısı yapıldı...

ESK dağıtılsın!

Uzlaşması mümkün olmayan iki karşıt sınıfın temsilcilerini biraraya getirerek “ekonomik ve sosyal politikalar oluşturmayı, toplumsal uzlaşma ve işbirliğinin sağlanması için sürekli ve kalıcı bir ortam yaratma”yı amaçlayan Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) 7 Kasım günü toplandı. Üç ayda bir başbakanın çağrısı üzerine olağan toplantılarını yapan ESK’nın gündemi, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi üyelerinin belirlenmesi ve üye seçimi ile Cumhuriyetin 80. yılı bildirgesi olarak açıklandı.

Bilindiği gibi ESK, 2001 yılında çıkarılan bir kanunla yasal zemin de kazanmıştı. Ancak konseye meşruluk kazandıracak olan yasal düzenlemeler değil, işçi sınıfının hak ve özgürlükler mücadelesine hizmet edip etmediğidir. Bu anlamda, hükümet ve işveren temsilcileriyle işçi ve emekçi sendikalarının temsilcilerini biraraya getirerek sermayenin saldırılarını meşrulaştırmayı amaçlayan bu konseyin hiçbir meşruluğu yoktur.

Sermayenin saldırılarına zemin düzlemek, çıkarlarına hizmet etmek için kurulmuş ESK’da işçi ve emekçi temsilcilerinin ne işi var diye bir soru akla gelebilir. Ancak ESK’ya katılanlar sınıfın gerçek temsilcileri değil ihanetleri birçok kez tescillenmiş hain sendika bürokratlarıdır. Karşılarında kendilerinden hesap soran ve denetleyen bir taban gücü göremedikleri için de her türlü ihanette sınır tanımamaktadırlar.

İşçi ve emekçilerin acil ve yakıcı gündeminde kamuda tasfiye saldırısı, özelleştirmeler, kölelik yasaları, düşük ücretler, işsizlik vb. var. Uluslararası standartlara göre Türkiye’de “12 milyon aç, 26 milyon yoksul” olduğu açıklandı. Bu sefalet ve yıkım tablosu karşısında işçi ve emekçi kitlelerde biriken öfke sınıf hainleri tarafından denetim altında tutuluyor. Hal böyle olunca, DİSK gibi tabanında daha diri unsurlar barındıran sendikaların yönetimleri ESK toplantısına katılarak, toplantı sonunda yayınlanan bildiride, “Avrupa’nın hasta adamı olarak görülen bir ülkeden, dünyanın ilk 20 büyük ekonomisi arasına girmiş bir Türkiye yaratılmıştır... 1923 yılında kişi başına 45 dolar olan milli gelir, 3 bin 500 dolar düzeyine ulaşmıştır” tespitine ortak olmaktan hiçbir rahatsızlık duymuyorlar.

Kamu-Sen’in gerici kaygıları

Kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesini kırmak, KESK’e baskı unsuru olarak kullanılmak için devlet eliyle kurulan kontra örgüt Kamu-Sen, şovenist söylemler kullanarak Kamu Yönetimi Reformu’na gerici kaygılarla itiraz etti, işçi sınıfı ve emekçilerin geri bilincini kışkırtıcı tarzda seslendi. Kamu Yönetimi Reformu yasasını hazırlayan, yıllardır Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikalarını görülmedik bir şiddet ve baskıyla uygulayan aynı sermaye iktidarı değilmiş gibi reformu eleştiren Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, “Bu yasanın kökü dışardadır. Reform, PKK’nın ve bölücü örgütlerin işine yarayacak” dedi. Hazırlanan tasarıyla reformun üniter yapıyı bozacağını ve sosyal devleti ortadan kaldıracağını, bu tasarıdan vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.

Akyıldız, Kamu Yönetimi Reformu’nun işçi ve emekçilerin işgüvencesi ve kazanılmış tüm haklarına dönük içeriğinden tek söz dahi etmedi. Kamu Yönetimi Reformu’ndan sonra Yerel Yönetimler Reformu ile şovenist histeri çığlıkları atan Akyıldız’ın gerici kaygıları tatmin edildikten sonra, Kamu-Sen Genel Başkanı’nın saldırı yasasına karşı tek bir itirazı kalmayacağı gibi, sorunsuz uygulanması için de elinden geleni yapacağı açıktır. Böylece hamisinin kendisine verdiği görevi layıkıyla yerine getirmiş olacaktır.

DİSK ağası Çelebi toplantıyı terketti!

Hükümet ve sermaye toplantılarda boy göstermeyi, kadeh tokuşturmayı marifet sayan Süleyman Çelebi’nin ESK toplantısını terkettiği haberini basından okuduk. Baştan beri içinde yer alarak onuruna sürdüğü lekeyi geç de olsa temizlemeye dönük bu tavrını, diğer işçi ve emekçi sendikalarına da örnek olacağı için olumlamıştık. Ancak DİSK ağasının toplantıyı terketme gerekçesi kamuoyuna yansıyınca yanıldığımızı gördük. Çelebi, Başbakanlık’tan ayrılırken yaptığı açıklamada, yaptıklarının bir protesto olmadığını, toplantının şekline itiraz ettiklerini söyledi. Çelebi, ESK yasasının her üye kuruluşa üç kişiyle katılma hakkı verdiğini, ama TÜSİAD’ın toplantıya çağrılı olmamasına rağmen Başkan Tuncay Özilhan’ın TOBB heyetinde yeralarak 6 kişiyle katıldığnı belirtti. Odalar Birliği’nin toplantıda 6 kişiyle temsil edilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürerek, bu konuda itirazlarını dile getirdiklerini söyledi.

“Özrü kabahatinden büyük” deyimiyle örtüşen bu açıklama, sınıf haini Çelebi’nin ihanetlerine pervasızlıkla devam edeceğini bir kez daha göstermiş oldu. Çelebi’nin gözünde, aslında dağıtılması gereken bu kurum o denli meşrulaşmış ki, bir de utanmadan usule itiraz ederek Anayasa’ya sığınma yüzsüzlüğü gösterebiliyor. Adında “devrimci” sıfatı taşıyan bir işçi konfederasyonunun genel başkanı olarak, ESK’ya yeni kurumlar katmanın mümkün olduğunu belirterek yeni suç ortakları öneriyor. Çelebi, buna örnek olarak Barolar Birliği, Türkiye Tabipler Birliği ile Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği’ni gösterdi. Daha birkaç hafta önce sendikaların örgütlemesi gereken bir günlük iş bırakma eylemini hayata geçirdiği içi sermaye uşaklarının tehdit ve baskısına maruz kalan TTB gibi bir kurumun hizaya çekilmesi için sermayeye akıl veriyor.

Kendisi ihanette sınır tanımadığı, sermaye temsilcileriyle kolkola yürümekte hiçbir sakınca görmediği, hatta bunu iş edindiği için, “TOBB, iki toplantıdır karşımıza 6 kişilik heyetle çıkıyor. Sunuşta da yazılı metne baktık, TÜSİAD’ın konuşması olarak bir sunuş var. Biz TÜSİAD Başkanı’nın konuşmasına karşı değiliz, TÜSİAD da toplantıya katılır, ama bu işlere hile karıştırılmasını doğru bulmuyoruz. Yasadışılığa biz DİSK olarak ortak olamayız” diyebilecek kadar ESK’yı meşru gördüğünü ilan etti.

TÜSİAD’ın saldırı ve sosyal yıkım programlarının uygulanmasına karşı olmayan Çelebi, elbette TÜSİAD Başkanı’nın konuşmasına hiç karşı olmaz. İşçi ve emekçilerin hak ve özgürlükler mücadelesini değil de sermayenin yazılı hukukunu ciddiye aldığı için bu “yasadışılığa” itiraz eder. TÜSİAD ESK’ya dahil olacaksa TOBB’un arkasına sığınarak değil, kanuni düzenlemeler yapılarak açıktan dahil olsun der. Sanki DİSK’in tüm sorunu bu, çözüm yeri de ESK’ymış gibi “Sayın Başbakan’ın Tabipler Birliği ve SES’in (Sağlık Emekçileri Sendikası) eylemi karşısında ortaya koyduğu davranış tarzı”nı kınadıktan sonra, mücadele etmeye niyetli olanları da terbiye edilmeleri için suça teşvik eder.

ESK dağıtılsın!

Sermaye ile emek temsilcilerini biraraya getirerek “uzlaşma” yalanıyla işçi ve emekçileri denetim altında tutma işlevi gören ESK dağıtılmalıdır. Sınıf hareketinin canlandığı dönemlerde KESK yönetimi de bu toplantılara katılarak sermaye lehine sonuçlanan “uzlaşma” arayışlarına girmektedir. Hain sendika bürokratları sermayeyle işbirliği halinde ESK gibi kurumlarda yer alarak, sınıf kitlelerine çözüm yolu olarak teslimiyeti sunmakta, boş bir beklenti yaratmaktadırlar.

İşçi ve emekçiler hak ve özgürlüklerini kazanmak için militan ve kararlı bir mücadele yükseltmek zorundadırlar. İşçi ve emekçi kitleler lehine sonuçlanacak bir uzlaşma, ancak böylesi bir direnişle geri püskürtülen saldırılar sonucunda sermayenin geri adım atmasıyla mümkündür. Bunun için de sendika ağaları ESK gibi sermaye kurumlarında değil mücadele alanlarında boy göstermek zorundadırlar. Sermaye kurumlarını dağıtmak, sendika ağalarını mücadele alanlarına çekmek için de tabanın devrimci birliği ve mücadelesi şarttır.