15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
ABD emperyalizmi saplandığı savaş bataklığından çıkış arayışında... Savaşı tırmandıracaklar...

Görevimiz direnişi büyütmek!

İşgal karşıtı direniş haydutların
yüreğine korku salıyor!

İşgal güçlerinin son haftalarda verdiği kayıplar tam bir şok etkisi yarattı. Elbette onları şoke eden tek neden kayıpların ağır olması değil. Asıl neden direnişin giderek yaygınlaşması, sıradan insanların elde silah işgalci avına çıkmaya başlamasının sıradan bir durum haline gelmesidir.

Öbür taraftan, işgale karşı yaygınlaşan direnişin daha örgütlü bir mecraya girmesi de korku ve kaygıları artırıyor. Başta ABD’ninkiler olmak üzere, karargahlar, üsler, üst düzey komutanlar ve yönetici sıfatıyla atanmış üst düzeydeki işbirlikçiler daha profesyonel ve daha cesur saldırıların hedefi haline geliyor. Bu saldırılarda artan kayıplar, işgalci haydutlara daha çetin bir savaş gerçeği ile karşı karşıya olduklarını hatırlatıyor. İşgalden sağ salim çıkıp çıkamama sorunu, artık yalnızca cepheye sürülen ve yalnızca sıradan askerlerin sorunu değil. Direniş kısa bir sürede, bir-iki günlüğüne teftiş için Bağdat’a gelen Wolfowitz gibi en üst düzey yöneticilerin bile canını zor kurtardığı, rütbeli askerlerin karargah binalarında avlandığı bir aşamaya doğru evrilmeye başlamış bulunuyor. Bu durum, işalciler cephesinde yalnızca korkuları artırmakla kalmıyor, öte taraftan kendilerine olan güvenlerini de sarsıyor. Ama bütün bunlar yine de emperyalizmi yenilgiye uğratmak için yeterli değil.

Savaşın ABD’ye ekonomik faturası:
Kitlesel sefalet, açlık!

Direnişin yol açtığı sarsıntılar Irak’ta olduğu kadar ABD’de de yankısını bulmaya başladı. Son büyük saldırıların ardından yapılan kamuoyu yoklamalarına katılanların önemli bir kısmı, ABD’nin Irak’ta bir bataklığa saplandığını düşünüyorlar. Savaşa destek verenlerin oranı giderek azalırken, savaş karşıtlarının sesleri daha gür çıkıyor. Savaşın sona erdirilmesi, Irak’taki askerlerin ABD’ye dönmesi talepleriyle kitlesel gösteriler düzenleniyor. Daha da önemlisi, yalnızca haksız savaşın ve Bush yönetiminin değil, giderek kötüleşen ekonomik koşulların da tepkilere hedef olmaya başlamasıdır. Dünyaya meydan okumanın, emperyalist savaş ve saldırganlığa girişmenin Amerikalı işçi ve emekçilere çıkarılan faturası, giderek artan yoksulluk ve bozulan gelir dağılımıdır. Yalnızca son bir yıl içinde 1.7 milyon Amerikalı işşiz kaldı.Bush’un başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana işsiz kalanların sayısı 3 milyon. Yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 35 milyona yaklaşıyor (ABD nüfusunun sekizde biri). Bunun 9 milyonu ise bir sonraki öğünü bulmakta çaresiz olanlar, yani açlıkla pençeleşenler.

Emperyalist savaş ve saldırganlık koşullarında bu sefalet tablosunun giderek daha beter bir hal alacağı şimdiden görülüyor. Emperyalist haydutlar savaşın bugünkü sınırlı koşullarında bile işgal ettikleri topraklarda paralı askerlerini tutmakta zorlanıyorlar. Direnişin büyüdüğü koşullarda ise hem paralı asker bulmakta hem de gönderdikleri askerlerin ve sürdürdükleri kirli ve haksız savaşın maliyetini karşılamakta iyiden iyiye zorlanacaklardır.

İşgal ordusuna para-militer çapulcularla ve
kirli savaş yöntemleriyle takviye!

Tersine dönen bu tablo yeni arayışları, yeni senaryoları da gündeme getirmiş bulunuyor. Bush ve şahinler ekibi, Irak’a daha fazla asker göndermek yerine, işbirlikçi, uşak geçici yönetimini daha etkin bir şekilde devreye sokmayı, Saddam’ın dağılan ordusundan arta kalan işbirlikçilerden bir para-militer ordu oluşturmayı düşünüyor. Bir takım yetkili ağızlar, mevcut işbirlikçi yönetici takımın medyada, halk içinde ve uluslararası planda daha fazla ön plana çıkarılması ve ABD’lilerin geri planda işleri idare etmesi gerektiğini öneriyorlar. Bunun bir parçası olarak, direnişe kan taşıyan damarları tıkanması, ılımlı ve liberal islamcı kesimlere tam destek verilmesi, mevcut çatlakların daha da açılmasını öngören bir paketin ivedilikle devreye sokulması gerektiğini söylüyorlar.

Öte taraftan hem kayıpları azaltmak hem de direnişi zayıflatmak için klasik yöntemlerin dışındaki yöntemleri devreye sokmanın zamanının geldiğini düşünüyor işgalciler. Bunun en bilinen biçimlerinden biri ise para-militer bir vurucu gücü devreye sokmak. Yeni hesaplara göre bu para-militer ordu, etkin bir vurucu güç olarak eğitilecek, tüm kirli ve kanlı işleri icra edecek; ev basacak, arama yapacak, sokakları denetleyecek, tek tek insan katledecek, dehşet salacak. Böylece direniş kırılacakmış!

Para-militer ordunun ne olduğunu hatırlamak için ABD’nin dünyanın dört bir yanındaki son 50 yıllık icraatlarına bakmak yeterlidir. Düşük yoğunluklu savaş konseptiyle gündeme getirilen ve kontr-gerilla faliyetlerinin merkezde olduğu para-militer ordu ya da güçler, kuralsız ve kirli bir savaş aracıdır. ABD işbirlikçi, çapulcu ve katil sürülerinden oluşturduğu bu güçlerle yüzbinlerce insan katletti. Nikaragua’da, Şili’de, El Salvador’da, Asya’da ve daha pek çok ülkede bu çapulcu sürülerini devreye sokarak, vahşetten bir barikat örerek ayaklanmaları bastırmaya çalıştı. Yüzbinlerce insanı katletti, milyonlarcasını işkenceden geçirdi, onbinlerce insanın cesedini bile ortadan kaldırttı.

Şimdi, işgalci haydutlar paralı askerleriyle kıramadıkları direnişi, parayla bir araya getirecekleri bir çapulcu sürüsünün kural tanımaz cinayetleri, kirli hizmetleriyle kırmayı düşünüyorlar. Buna paralel olarak, Amerikan kamuoyunun tepkilerini azaltmak için 130 bin kişilik işgal ordusunu yeni birliklerle önümüzdeki 6-7 ay içinde değiştirmeyi hesaplıyorlar. Böylece bir kez daha, dünyanın bu en büyük ordusu çaresiz kaldığını, bir bataklığa saplandığını ilan etmiş oluyor. Çözüm diye sarılmaya hazırlandığı şey ise kirli savaş yöntemlerinin en kirlisi, en kural tanımaz olanı.

Böl, parçala, yönet politikasına karşı
emperyalizmle topyekûn bir mücadele

Şimdiye kadar sınırlı bir savaş kapasitesiyle gösterilen direniş, emperyalist haydutların kolay zafer beklentisini kursaklarında bırakmakla kalmadı, aynı zamanda onları başka arayışlara da sevketti. Bu arayışlar keyfiyetin değil, bir çaresizliğin, bir çırpınmanın sonucu. Son zayiatlarla birlikte, Vietnam sendromu yeniden depreşti ve Amerikan kamuoyunda “artık çekilmemiz gerekir” sesleri yükselmeye başladı. Bataklıktan kurtulmanın en pratik çözüm yolu bu. Ve Amerikan halkı henüz bu yöndeki çözüm arayışını, bir tercih olarak etkin bir şekilde gündeme getirmiş değil. Yakın dönemde Amerikan işçi sınıfı ve emekçiler, bu çözümü, karşı karşıya oldukları sosyal yıkım tehlikesi nedeniyle daha açıktan ve daha etkin olarak gündeme getireceklerdir. Fakat bunun için işgal ve saldırı bölgesindeki direniş ateşinin daha da güçlü tutulmsına ihtiyaç var. Zira emperyalizm, kendi iktisadi ve askeri gücünün yanında bölüp parçalayarak, direnişleri yalıtarak ve işbirlikçileri kullanarak sürdürdüğü politikasında başarılı olduğu için ayakta kalmayı başarabilmiştir.

ABD tekellerinin hizmetinde savaş bezirganlığı yapanların gelinen yerde çözüm diye tartıştığı şey, devasa işgal ve savaş ordusunun yerine işbirlikçi çapulcu sürülerini kullanarak daha kuralsız, daha kirli bir savaş yürütmektir. Bataklıktan çıkmak ve bu savaşı kazanmak adına başvuracağı bu türden uygulamalar, emperyalist işgalcilere yönelik tepkileri artıracağı gibi, bataklığı daha da derinleştirecektir. Direniş sürdüğü ve örgütlü bir karakter kazandığı koşullarda, her türden vahşi ve zorbaca yol ve yöntemler sonuçsuz kalmaya mahkumdur.

Bugün Irak’taki halkların ortak bir siyasi ve iradi güç olarak hareket edememesi direnişin zayıf noktasıdır. Emperyalistlerin, işbirlikçi yöneticiler aracılığıyla denetiminde tuttuğu etnik ve mezhepsel bölünmüşlük olgusu direnişe bir sınır çekmektedir. Halen ABD’nin elindeki en büyük koz budur. Bir kısmını vaatler ve parayla, bir kısmını tanıyacağı ayrıcalıklarla, bugün için, direniş sınırının gerisinde tutabilmektedir. Tıpkı bugünkü işbirlikçi Geçici Yönetim gibi, yarın kuracağı para-militer ordunun iskeletini de bu güçlerden oluşturacaktır. Kuşkusuz ki bu denetimi, bu kesimlerin üst tabakaları ve yöneticileri aracılığıyla yapmaktadır. Bu demektir ki, etnik ve mezhepsel bölünmüşlük ve bunu kullanarak ayrıcalık edinmek isteyen işbirlikçi tutumlar, üzerinde şekillendikleri sınıfsal temel doğru bi&ccedl;imde ele alınır ve değerlendirilirse çökmeye mahkumdur. (Güneydeki Şiiler, öteden beri ABD’ye mesafeli yaklaşmakta, saldırılar kendilerine yönelmeye başladığında ise onunla açıktan çatışabilmektedirler. ABD’nin -gerek iktisadi gerekse ulusal talepleri kolay yoldan karşılama anlamında- vereceğini vaadettiği bir takım ayrıcalıkların, Kürt savaş ağalarının karın tokluğuna maaşa bağladığı kü&ccdil;ük bir azınlık dışında kalan Güney Kürdistan’ın yoksul Kürt emekçilerini ne ölçüde ve nereye kadar işgal karşıtı direnişten uzak tutmaya yetebileceği ise tartışmalıdır.)

Sonuçta mesele şöyle karşımıza çıkmaktadır: Emperyalist işgal karşıtı direnişin sıkışıp yoğunlaştığı Sünni üçgen diye tabir edilen bölgeden daha ötesine taşıp, yayılması ve güçlenmesi. Yalnızca Irak’ın geri kalan bölgelerinde değil, Irak’ı çevreleyen komşu ülkeler başta olmak üzere, tüm bir Ortadoğu’da yeni direniş mevzilerinin açılması demektir bu. Irak nüfusunun yüzde yirmilik bölümündeki direnişin kendiliğinden diğer bölgelere sıçramasını beklemek, yalnızca destek eylemleriyle yetinmek, yarın oluşabilecek bir kırılmanın da en önemli nedenlerinden biri olacaktır. Bunun olmaması için emperyalist haydutlara karşı her yerde, devrimci sınıf çizgisi ve halkların kardeşiliği temelinde daha etkili bir mücadele gerekiyor.

Irak halkının haydutların kolay zafer beklentisini boşa çıkarmış olması çok önemli bir başarıdır. Ama asıl başarı için, emperyalist işgal güçlerinin planlarının uygulanamaz hale gelmesi ve nihayet kaldırdığı süngülerin bir bir düşmesi gerekiyor. Bu da bölgeyi bir ahtapot gibi kuşatan emperyalizmin kollarının bir bir kesilip atılması; onları kesip atacak bir mücadele gözüpekliğinin gösterilmesi demektir. Irak’taki ve diğer yerlerdeki emperyalist savaş ve işgallere karşı direniş işte o zaman gerçek meyvelerini vermeye başlayacaktır. Çünkü ancak o zaman ahtapot bütün kollarıyla yalnızca bir yere yüklenememe avantajını kullanamayacaktır.

Irak’da daha güçlü bir direniş, emperyalizme karşı daha çok mevzide savaş demektir. Bunun dünkü karşılığı; “Bir, iki, üç, daha fazla Vietnam!”dı. Bugün de öyle. Emperyalizm girdiği her yerde yeni Vietnamlar’la karşılaşacak ve eninde sonunda yenilmeye mahkum olacaktır.