15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Buca Cezaevi’nde çocuklara işkence!..

“Demokratikleşen” düzenin işkenceci geleneği

AB’ye uyum yasaları çerçevesinde kamuoyunda demokrasi rüzgarları estiriliyor. Sermaye iktidarının bakanları da “işkenceye karşı büyük savaş veriyoruz, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için çok sayıda yasal değişik gerçekleştiriyoruz, artık işkence yapmak babayiğitlik ister” vb. nutuklar atıyorlar. Ancak geçtiğimiz günlerde Buca Cezaevi sübyan koğuşunda yaşananlar, işkencenin hala sistematik bir şekilde uygulandığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Buca Cezaevi sübyanlar koğuşunda yataklarını ateşe vererek isyan çıkartan çocuklarla görüşmeye giden İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Komisyonu’na üye avukatlar; çocukların sürekli şiddete maruz kaldıklarını, yapılan baskılara dayanamadıkları için de isyan çıkardıklarını açıkladılar. Çocuklar, jandarma ve gardiyanların isyanı bastırdıktan sonra (ki ne şekilde bastırdıklarını Ulucanlar’dan, 19 Aralıklar’dan biliyoruz) çırılçıplak soyularak avluda bekletildiklerini, sopalarla, coplarla, pimapen vb. sert cisimlerle dövüldüklerini anlatmışlar. Avukatlar da görüş sırasında işkence izlerini tespit etmişler. Çocukların bazılarının oturamadıkları ve yürüyemedikleri avukatlar tarafından tutanaklara geçirilmiş. Avukatlar çocukların durumlarını iletebilecekleri bir “muhatap” bulamadıklarını ve tedavilerinin engellendiğini de dile getirdilr.

Daha birkaç ay öncesinde Aydın Cezaevi’nde yaşanan olaylarla paralellik taşıyan bu olay, sermaye iktidarının “demokratikleşme” yalanının altından her seferinde daha fazla baskı ve şiddet çıktığını göstermektedir.

Devletin işkenceci ve katliamcı geleneği sadece bu olaylarla sınırlı değil elbette. Yıllardır işçi ve emekçiler ve onların öncüleri konumundaki devrimciler işkenceye hiç de yabancı değiller. Biz bu devletin katliamcı kimliğini Maraşlar’dan, Çorumlar’dan, Gaziler’den biliyoruz. Ulucanlar’da 10 devrimcinin katledilip onlarcasının da çeşitli işkencelere tabi tutularak sakat bırakılmasından biliyoruz. 19 Aralık’ta 20 cezaevine birden saldırarak “Hayata Dönüş” adı altında 28 devrimciyi katledip, geri kalanlarını da hücrelere kapatarak “kurtarması”ndan biliyoruz. Halen hücrelerde işkencenin sistematik olarak devam etmesinden biliyoruz. Biz sermaye iktidarının demokratikleşme paketlerinin altından her defasında yeni bir işkence, yeni bir katliam, daha fazla açlık ve yoksulluk çıkacağını da biliyoruz. Böyle bir gelenekten gelen devletin son yaşanan olaylarkarşısındaki tutumu da hiç şaşırtıcı olmadı.

Aydın Cezaevi’nde işkence yapılmış olduğu kabul edilmişti. Ancak işkencenin kabul edilmiş olması tek başına bir anlam ifade etmiyor. Belli kurumlar olayların üzerine gitmekte kararlılıklar gösterebiliyorlar, ama daha önce de yaşandığı gibi, aradan geçen süre sonucunda işkence ve katliamlar unutuluyor. Kaldı ki Buca’da yaşanan olaylar gündeme gelmemiş olsaydı Aydın Cezaevi’ndeki yaşananların üstü de çoktan örtülmüş olacaktı.

İşkence ve işkencecilerin araştırılması noktasında iktidarın ne kadar “çaba” sarfettiği ortada. Buca’da yaşanan olaylarla ilgili olarak TBMM İnsan Hakları Komisyonu yaptığı incelemeler sonucunda, “olayın abartıldığını, çocuklara işkence yapılmadığını” iddia etti. Hatta Komisyon Başkanı AKP’li Mehmet Elkatmış durumu, “Biz milletçe abartmayı severiz” şeklinde özetledi. Bu sözlerle, bırakalım işkence ve işkencecilerin araştırılacağını vaadetmeyi, sorumluların ceza dahi almayacaklarını utanmadan savunmuş oldu. Sermaye iktidarı işkence olayının “abartıldığını” iddia ederek bundan sonra yaşanacak işkence ve katliamların da önünü açmış oluyor. “Siz yapın biz temizleriz” diyerek işkencecileri cesaretlendiriyorlar.

Ancak biz şunu çok iyi biliyoruz; bu sistem varolduğu sürece “pislikler” de varolacaktır. Gerçek demokrasi ancak sosyalizmle gelecek, bu düzenin “pisliklerini” ancak devrim temizleyecektir.



İÜ öğrencilerinin PTT işçileriyle dayanışma eylemi...

“PTT işçisi yalnız değildir!”

Bahçelievler Posta İşletme ve Dağıtım Merkezi’nde taşeron işçisi olarak çalışan 153 posta dağıtıcısı, çalışma koşullarını düzeltmek, işverenle takım sözleşmesi imzalayarak ücretli izin, kıdem ve ihbar tazminatı gibi haklarını elde edebilmek amacıyla 17 Ekim günü iş bırakma eylemi başlattılar. İşçiler aylık net 290 milyonluk sefalet ücreti yerine insanca yaşayabilecekleri bir ücret talep ediyorlar. Taşeron firma ile PTT arasında yapılan anlaşmaya göre işçilere verilmesi gereken 1 milyar liranın net, kalanı olan 750 milyon yerine 290 milyon verilmesi, maaşların ayın 1-3’ü arası günler yerine 10-11’inde verilmesi, yol ücretlerinin karşılanmaması gibi daha birçok sorunları var. Patronun kanunsuz grev olarak gösterdiği bu hak arama eylemi sonucu işçiler işten atıldı. Direnişi polis baskısına rağmen büyümeye devam ediyor. İşçiler yağmu çamur demeden işyerinin önünde direnişlerini sürdürüyorlar.

İstanbul Üniversitesi’nden 40 öğrenci 13 Kasım günü saat 11.30’da PTT işçilerine destek vermek için Beyazıt Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Ekim Gençliği, Özgür Gençlik ve BİS’in ortak örgütlediği eyleme birçok çevre destek verdi. Oldukça coşkulu olan eylemde “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Eşit işe, eşit ücret”, “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği”, “Posta işçileri yalnız değildir!” sloganları atıldı. Sınav dönemi olması katılım etkilese bile, bu olumsuzluk eylemin coşkusunu etkilemedi.

Yapılan basın açıklamasında; “İşverenlerin ve kolluk güçlerinin her türlü baskı yoluyla kırmaya çalıştıkları eylemliklerini kararlılıkla sürdüren işçiler, sermayenin taşeronlaştırma saldırısına karşı insanca çalışma koşulları için direnerek§ işçi sınıfına örnek teşkil ediyor” denildi.

Basın metninde ayrıca Kamu Personel Yasası, kölelik yasası, İMF dayatmaları ve bu saldırıların eğitim ayağı olan YÖK yasasının amacının aynı olduğu vurgulandı: “Üretimde esnekleşmenin, taşeronlaştırma uygulaması, dolayısıyla sözleşmeli, sosyal güvencesiz çalıştırma sonuçlarını doğurduğu bu süreçte işçi sınıfının örgütlü kesimleri sermayenin saldırılarını püskürtmek için üretimden gelen gücünü kullanıyor. İŞMER’de, Eskişehir Şişecam’da, Beykoz Deri’de, Çukurova Tekstil’de, Bakırköy Sümerbank’da ve daha sayamadığımız pek çok işyerinde işçi sınıfı gaspedilen haklarını almak için ayaklanmış durumda.”

Devrimci öğrenciler olarak eylemde taşıdığımız dövizler ve attığımız sloganlarla, işçi sınıfının mücadelesinin yanında olduğumuzu vurguladık. Basın açıklamasının ardından Sirkeci Büyük Postanesi önünde BİS’in düzenlediği basın açıklamasına çağrı yaptık, topluca Sirkeci’ye yürüdük.

Pankart ve sloganlarla eylem yerine geldiğimizde, temsilcilerden oluşan bir grup bizi alkışlarla karşıladı. Bir süre sloganlarımıza devam ettikten sonra işçilerin katılımıyla eylem alanı kalabalıklaştı. İşçiler ve öğrencilerin hep birlikte attığımız sloganlarla alanın coşkusunu artırdık. Grup sloganları atanları “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarıyla etkisizleştirdik. İşçiler, emekçiler ve öğrenciler olarak ortak taleplerimizi dile getirdik.

Yapılan açıklamada talepler kabul edilip, takım sözleşmesi imzalanıp, tüm işçiler işlerine geri dönene kadar direnişini süreceğini vurgulandı. İşçi ve emekçiler posta işçilerinin direnişine destek vermeye çağrıldı. Posta işçilerinin direnişinde sembolik bir anlam yüklenmiş olan kartpostalların arkaları yazılarak eylemin bitiminde çeşitli yerlere postalandı.

İÜ Ekim Gençliği/İstanbul