15 Kasım'03
Sayı: 2003 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'yi hizmete hazır halde bekliyorlar!
  Görevimiz direnişi büyütmek!
  Amerikan ordusu siyonistlerle aynı yöntemleri kullanmaya başladı
  Dünyanın dört bir yanında tecrit duvarına karşı eylemler
  Saldırıları püskürtecek bir genel grevi tabandan örgütleyelim!
  ESK dağıtılsın!
  AB Türkiye'den yolsuzluklarla mücadele etmesini istiyor!..
  TEKEL özelleştirmesinde düşük fiyat operasyonu
  Buca Cezaevi'nde çocuklara işkence!..
  Sermaye iktidarı için Kıbrıs'ta yolun sonu görünüyor!
  Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No'lu Şube Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  Birleşik Metal Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/5
  Tasfiyecilikten teslimiyete, teslimiyetten ihanet batağına doğru!
  Tasfiyeciliğin dibe vuruşu!
  Kapitalizm Sav-AŞ demektir!
  İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret!
  DİE anketini nasıl yorumlamalı!
  Ekim Gençliği'nden...
  Anlamsızlığın pazarlanması
  Birlik iddiası da, önderlik iddiası da ancak samimi bir çabayla gerçekleşebilir!
  Direniş henüz ilk aşamasında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Birleşik Metal-İş İstanbul 2 No’lu Şubesi Genel Kurulu’nda Karyer, Panç Pres ve PDK işçileriyle konuştuk...

“Patronla uzlaşarak değil,
dövüşerek sendikacılık yapılır!”

- Direnişiniz ne zaman ve niçin başladı?

Karyer işçisi: Direnişimiz 4 ay önce sendikaya üye olmamızla başladı. Patron durumu öğrendi ve 18 arkadaşımızı işten attı. Arkadaşlarımızı işe geri aldırmak için sabah, öğle, akşam olmak üzere, işyerinde eylemlere başladık. Patron eylemlerimiz sonucu 18 arkadaşımızı işe geri aldı. Biz zaferi kazandığmıza inanıyorduk, sendika da dahil. Ama yanılmıştık, çünkü patron bizi yenmek için zaman kazanıyordu. Bunu 3 hafta sonra öğrendik. Patron parça parça, 7 kişi, 6 kişi, 10 kişi olmak üzere işten atıyordu. Bunlardan biri de bendim. Patron -nereden duyduysa- önce işin başında olan arkadaşları işten atmaya başladı. Sonra -ihbar tazminatı daha az vereceği için- 6 ayını doldurmayan 40 arkadaşımızı işten attı. Daha sonra 6 ayını dolduran arkadaşları da işten attı. Şu ana kadar 56 kişi işten atıldı. İşten atılmalar üzerine yapabildiğimiz sadece fabrikada eylemlerdi.

- Ne tür eylemlerdi bunlar?

Karyer işçisi: Mesela öğlenleri arkadaşlar kapıya geliyorlardı. Biz atılan işçiler de kapıya gelerek, birlikte “İşten atılmanın hesabını patrondan soracağız!” sloganını atıyorduk. Ama bizim sendikadan istediğimiz daha aktif eylemlerdi. Bir arkadaşımız işten atıldığında, topluca çıkıp, kapının önüne gelseydik belki de başımıza bu gelmeyecekti. Sendika bizi pasifize etti, işin doğrusu.

- İçerde iş yavaşlatmaya yönelik bir şey yaptınız mı?

Karyer işçisi: İşi neredeyse durdurduk. 1000 adet mal çıkan fabrikadan 50 adet mal zor çıkmaya başladı. İş yavaşlatma halen devam ediyor. Ama patronun da karşı atakları var, makinaların bir bölümünü başka fabrikaya taşıdı.

- Bu taşımaya yönelik bir engelleme çabası oldu mu?

Karyer işçisi: Hayır, yapamadık. Bunu cumartesi, pazar yaptı ve biz böyle bir şeyi tahmin edemedik. Bir de sendika bize bu bilinci vermedi.

- Sendikanın tutumuna karşı ne yapabilirdiniz?

Karyer işçisi: Sendika atılan arkadaşlarımızı işe aldırmak için birşeyler yapabilirdi, ama yapmadı. 2 ay boyunca bir tek sendikacı bile yanımıza gelmedi. Biz polisiyle, çevre fabrikadaki patronlarla uğraştık, yanımızda bir tek sendikacı bile yoktu. Hiç değilse atılan arkadaşlara maddi destekte bulunabilirdi. Bunu bile yapmadılar. Biz iki aydır yalnızca kendi imkanlarımızla kapının önünde bekliyoruz. Dayanışma gecesi yapalım dedik sendikaya, onu da Ramazan sonrasına ertelediler. Bir ay sonra yapılacak bir dayanışma gecesine, artık ne kadar işçi katılır bilemiyorum.

- Patronun ve polisin direnişinizi engellemeye yönelik bir girişimi var mı?

Karyer işçisi: Faşist kişilerin olduğu bir özel güvenlik tuttular. Polisin “yaptığınız yasal değil, sizi içeri atarız” türünden tehditleriyle karşılaşıyoruz. Sendikadan birinin yanımızda olmaması, onların daha da azgınlaşmasına yolaçtı. İki hafta önce basın açıklaması yaptık. Ancak bu da çok geç kalmış bir eylemdi.

- Basının desteğini alıyor musunuz?

Karyer işçisi: Hayır. Basın açıklamasına birkaç gazete gelmişti. 20 kişi atıldığında basın açıklaması yapalım demiştik sendikaya. Ama ancak 56 işçi atıldıktan sonra basın açıklaması yapıldı.

- Sendikanın böyle yapmasında işçilerin örgütsüz olmasının payı var mı?

Karyer işçisi: Sendikayı bir sınıf sendikası olmaya zorladık. Patronla uzlaşarak sendikacılık yapılmaz, patronla kavga ederek sendikacılık yapılır, sendikayı buna zorladık. Bir baskımız patrona dönükse, bir baskımız da sendikaya dönük olmalıydı. Çünkü biz onları zorlamadıkça iş yapmıyorlar.

- Bundan sonrası için düşünceleriniz nedir?

Karyer işçisi: Direnişimizi maddi olanaklarımız yettiğince sürdüreceğiz. Biz mücadeleyi kazanmak istiyoruz. Bu, sadece Carrier işçilerinin mücadelesi değil, işçi sınıfının mücadelesi. Mücadeleyi sonuna kadar sürdürme niyetimiz var ve kazanacağız diyoruz. Yeter ki sendika bize biraz sahip çıksın.

***

- Eyleminiz ne zaman, niçin başladı ve şu anda geldiği aşma nedir?

Panç Pers işçisi: Panç Pres bir eylemlilik sürecine giremedi bile. Çünkü eylem başladığı andan itibaren sendikası tarafından yalnız bırakıldı. Sendikal örgütlenmeye zarar verecek başlıca etmenin heyecan ve panik olduğunu vurguladık arkadaşlara. Ancak heyecanlandılar, 1-2 günde sendikal örgütlenme tamamlandı. Ancak içerde bir sendikal komite yoktu.

- Sendikadan bağımsız bir örgütlenme yok muydu?

Panç Pers işçisi: Ben ve birkaç arkadaşımdan oluşan bir örgütlenme vardı. Ama sendika bazı ustaları yanına alarak bizi safdışı etmek istedi. Herşeyi oldu bittiye getirerek, kendileri ne isterse yapacak bir temsilci seçtirmek gibi niyetleri vardı.

Patron, burjuvazi uyanık. İşçi sınıfının örgütlenmesine karşı önlemlerini alıyor. Türk-İş’in avukatlığını yapanlar, aynı zamanda patronun avukatlığını yapıyorlar. Ayrıca özel güvenlikle birlikte işçiler üzerinde baskı kuruyorlar. Metal saçlarla bütün fabrikanın etrafı çevrilmiş durumda. Sloganlarımızı atmak için duvarlara çıktığımızda, sivil polisler tarafından tehdit ediliyoruz. Ciddi polis baskısı var.

Carrier işçileriyle birlikteyim. Çünkü Panç Pres işçileri sendikadan komple istifa ettiler. Ama yetki geldikten sonra, yeniden sendikal örgütlenme için mücadele edeceğiz. Arkadaşlar sendikanın yalnız bırakması üzerine istifa etti.

- Sendikanın bu tutumuna karşı sizce ne yapılabilir?

Panç Pers işçisi: Sendikaların bu durumdan kurtulması için, tabanın sınıf sendikacılığını dayatması gerekir. Sendikaların eylemiyle söyleminin bir olması gerekiyor. Türk-İş ve Hak-İş’i sarı sendika olark niteleyip kendilerine sınıf sendikası diyenlerin eylemi de buna uygun olmalı.

***

- Bu kurul hakkında düşünceniz nedir?

PDK işçisi: Herşeye rağmen demokratik oluyor. Tek liste var. Aynı isimler...

- Birleşik Metal’in son süreci üzerine düşünceniz nedir?

PDK işçisi: PDK’nın kapatılacağı söyleniyor. Şu an fabrika kapalı. Bizler sendikanın tutumundan memnun değiliz. Sendika işvereni bekliyor.

- İşveren fabrikayı kapattım derse birşey yapmayı düşünüyor musunuz? Daha önce Aymasan’da işveren fabrikayı kapatmış, bunun üzerine işçiler fabrika önünde direnişe geçmişlerdi...

PDK işçisi: Yaklaşık 150 kişi var. Topluca mahkemeye vermeyi düşünüyoruz. Fabrikanın önünde bir eylem olacağını sanmıyorum. Yasal yollardan mücadelemiz sürecek.

- Kölelik yasasının fabrikalara yansıması oldu mu? Sendikanın bu yasaya karşı yeterince mücadele verdiğini düşünüyor musunuz?

PDK işçisi: Sendikanın tam anlamıyla tepki verdiğini düşünmüyoruz. Bizim işyerinin kapanması belki de kölelik yasasının işverene sağladığı bir imkandır. Böylece işveren sendikayı fabrikadan atmayı ve daha sonra devam etmeyi düşünüyor olabilir.

- “Yasal yollardan mücadele edeceğiz” dediniz. Ama kölelik yasası tüm yasal imkanları işverenin hizmetine sunmuş durumda. Bu koşullarda ne yapacaksınız?

PDK işçisi: Sadece biz değil sendika da aynı şeyi söylüyor: Mahkeme yoluyla tazminatı kurtarmak. Başka bir şey yapılacağını düşünmüyorum.

Kızıl Bayrak/Sefaköy



Karyer işçileri direniyor!

Bayrampaşa bölgesinde bulunan Karyer Fabrikası’nda sendikalaşma çalışması yürüten işçiler, patronun işten atma saldırısı ile karşı karşıya kaldılar. İşçiler 4 ay önce DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendiler. Sendika 170 işçiden 124’ünü üye yaparak yetkiyi kazandı.

Sendikal örgütlenme tamamladıktan sonra patron ilk elden 18 işçiyi işten çıkardı. İşçilerin işten atma saldırısına eylemle yanıt vermesi patrona geri adım attırdı ve atılan işçiler geri alındı. Ama aradan üç hafta geçmeden tekrar işten çıkarmalara başladı. Patronun her hafta birer-ikişer işçiyi işten atması sonucu toplam 56 kişi işten atıldı. Bunun üzerine işçiler fabrika önünde direnişe geçtiler. İçeride üretime devam eden işçiler de üretimi durdurarak, çay ve yemek molalarında sloganlarla kapıya yürüyerek direnişe destek veriyor. Bir aydır fabrika önünde bekleyen işçilerin sayısı kısmen azalsa da, soğuğa ve yağmura rağmen direnişi sürdürüyorlar. Ayrıca 5 işçi 1.5 aydır ücretli izne çıkarılmış durumda. Bu hafta içinde izindeki işçilerden birinin daha işine son verildi.

İşçiler moral olarak oldukça iyi, direnişi kazanıncaya kadar sürdüreceklerini ifade ediyorlar. İşyeri komitesinin varlığı, içeri ile dışarının düzenli görüşmesi ve toplantı yapması, işçilerin birlik ve dayanışma içerisinde hareket etmesini sağlıyor. İşçiler, sendikanın kendilerine yeni yeni destek olmaya başladığını, maddi ve moral olarak yalnız kaldıklarını, her türlü desteğe ihtiyaçları duyduklarını belirtiyorlar. İşçiler maddi ihtiyaçlarını büyük ölçüde kendileri karşılıyorlar. Direnişe destek amaçlı kalem satıyorlar ve Ramazan’dan sonra bir dayanışma gecesi düzenlemek için hazırlıklarını sürüyorlar.

Hakları için direnen Karyer işçisine her türlü maddi ve moral desteği sağlamak için seferber olmalıyız. Yerel direnişlerle sınıf dayanışmasını yükseltmek, direniş ruhunu kendi alanlarımıza taşımak sınıf devrimcileri için en acil güncel görevidir!

Yaşasın sınıf dayanışması!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Kızıl Bayrak/Sefaköy



Çankaya Belediyesi’nden bir işçiyle mücadelenin sorunlarıyla ilgili konuştuk…

“İlerici ve öncü sınıf güçlerine düşen görev inisiyatifi ele almaktır”

- Sendikanızda şube kurul süreci devam ediyor. Bu sürece ilişkin düşüncelerinizi alabilir miyiz?

- Birçok sendikada olduğu gibi DİSK Genel-İş de ülke genelinde seçim sürecini yaşamaktadır. Çankaya Belediyesi’nde örgütlü olan Genel-İş, şube yönetiminin 5-6 Haziran ‘03 tarihinde delege tespit seçimlerini yapmak üzere seçim takvimini başlatmıştır. 5 Haziran’da Başkanlık, Fen İşleri, Makine İkmal müdürlüklerinde yapılan seçimler beyaz listenin kazanmasıyla sonuçlanmıştır. Ve ne oldu ise, Genel Merkezin de müdahalesiyle ikinci gün seçimler iptal edilmiştir.

İşte tam bu noktada kendilerine EMEP’liyiz diyen, tumturaklı sözlerle işçilere kahyalık taslayan genel merkez yöneticilerinin maskeleri düştü. Bürokratik ilişkiler içerisinde mahkemeyi uzatmanın yollarını öğrenip tatbik ettiklerine, salt kazanma uğruna BBP yöneticileri ile ittifak yaparak aynı listelerde yer almalarına şahit olduk.

- Irak’ta işgal sürecini ve Türkiye’nin asker gönderme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Emperyalist paylaşımın bir göstergesi olan Irak işgali, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin içlerine düştükleri krizin faturasını dünya halklarına ödetmek istemelerinin bir ürünüdür. Kimyasal tehdit, 11 Eylül saldırıları vb. bahane edilerek Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi, dolayısıyla bütün yeraltı ve yerüstü kaynakların talan edilmesi amaçlanıyor.

Bizim gibi ülkelerin bu haksız ve kirli işgale onay vermesi ve asker gönderme kararı çıkarması, ülkemizin emperyalizme bağımlılık ilişkilerini de ortaya koymaktadır. İMF’den alınacak üç-beş dolar işin özünü teşkil etmemektedir, esas olan ABD tarafından Türkiye’ye yüklenen misyonun eksiksiz yerine getirilmesidir. Buna işçiler ve onların sendikaları duyarsız kalmamalı, bağımsız Türkiye mücadelesi ile emperyalist işgale karşı doğru bir hatta mücadelede yerini almalıdır. En alt işyeri birimlerden başlayan bir faaliyeti örgütlemek, genelleştirerek ve yaygınlaştırmak gerekir.

- Ekonomik ve siyasal saldırılar karşısında, işçi sınıfının mevcut durumu da gözönünde bulundurulduğunda, ilerici ve öncü sınıf güçlerine hangi görevler düşüyor?

Ülkemizde ekonomik, siyasal, sosyal krizin derinleşmesi, sermayenin saldırılarını yoğunlaştırmasını gündeme getirmektedir. 1475 sayılı iş yasasının değiştirilmesi, özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek çalışma, çalışma saatlerinin uzatılması, tazminatların ortadan kaldırılması, çağrı üzerine çalışma vb. ile işçi ve emekçiler daha fazla yoksullaştırıyorlar. İş güvencesini ortadan kaldırarak kuralsız sömürünün önünü açıyorlar. Varolan sendikaların içlerini boşaltarak, diyalogcu sendikal anlayışı hakim kılıp sendika bürokratları yetiştiriyorlar. Mücadeleci sendikacıları ve tüm bu olumsuzluklara karşı duranları da ya öldürüyorlar ya da cezaevlerinde onları çürütüyorlar.

Tüm bu saldırılar karşısında güçsüz ve dağınık olan işçi sınıfı, ekonomik ve demokratik taleplerle zaman zaman hareketlense de, doğru bir önderlik, kararlı bir duruş sergileyemediğinden ve hareketi genişletemediğinden, her anlamda zayıflıyor. Hedefine ulaşmakta güçlük çekiyor. Bu durumda ilerici ve öncü sınıf güçlerine düşen görev ise inisiyatifi ele almaktır. Bence her işletmeden, her atölyeden, her çalışma biriminden başlayarak işçiler arasında onlarla birlikte mücadele örgütleri kurarak işe başlanılabilir. İşçilere akıl veren değil, öncü ile onların bağlarını pekiştiren, disiplinli, atak, birleştirici, öğrenen ve öğreten bir tutum izlenmelidir.

Kızıl Bayrak/Ankara