14 Aralık '02
Sayı: 48 (88)


  Kızıl Bayrak'tan
  Pazarlık masasındaki Türkiye
  AB'ye uyum için "demokratikleşme" üzerine sahte söylemler ve gerçekler
  T. Erdoğan'ın ABD ziyareti
  Kopenhag Zirvesi ve Kıbrıs sorunu
  AKP'nin vaadleri ve icraatları
  İMF heyeti gözden geçirme görüşmeleri için Türkiye'de...
  Savaş hazırlıkları tamamlanıyor
  1 Aralık eylemlerinden...
  Etkin bir kitle çalışmasının önemi
  Sermayenin topyekûn saldırısına karşı direnişe geçelim!
  Seçimler sonrası yeni dönem
  19 Aralık katliamının 3. yıldönümü...
  9. ÖO Ekibi'nin açıklaması...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nin Aralık sayısından...
  Ankara Öncü İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nin Aralık sayısından...
  Emperyalist savaş hazırlığının gölgesinde Filistin'de siyonist katliamlar
  Emperyalist savaş ve Kürdistan
  Sınıfı, Parti'yi ve Devrimi destekleyelim!
  Ford'un kirli savaştaki rolü
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist savaş hazırlığının gölgesinde
Filistin’de siyonist katliamlar

Yeni saldırı hazırlıkları devam ediyor

Savaş makinasi İsrail devleti/hükümeti adına açıklama yapan istisnasız her yetkili veya sözcü savaşın bir an önce başlamasi için Bush ve savaş çetesine çağrıda bulunuyor. Kana susamış bu gözü dönmüşlük boşuna değil. Zira siyonistler onyıllardır Filistin halkını katlediyorlar. Baştan beri savaş, yıkım, katliam vb. kirli icraatlar onların ayırdedici özellikleri olmuştur. Gelinen aşamada ise, bu vahşi yıkım ve katliamları çok daha pervasız, kura ve yasa tanımaz bir acımasızlıkla aralıksız devam ettiriyorlar.

Emperyalist savaş ortamı siyonist katliamların
kanıksanmasına yol açıyor

İkinci intifadanın ardından yoğunlaşan İsrail’in devlet terörü, yıkım ve kitlesel katliamları Ortadoğu’da ve dünyanın birçok yerinde yüzbinlerce insanın katıldığı kitlesel protestolarla kınanmıştı. Bu sayede medya tekelleri ile siyonist lobi tarafından yayılan, siyonist katliamları haklı göstermeye dönük demagoji ve yalan kampanyası da etkisiz kalıyordu.

11 Eylül saldırılarının hemen ardından Filistin kent, kasaba, köy ve mülteci kamplarını işgal eden siyonist ordu sınır tanımaz bir yıkım ve katliam harekatı başlattı. Emperyalist savaş kundakçılarının içine girdikleri saldırganlık histerisi, “teröre karşı savaş” söylemleri eşliğinde ortalığı toz duman içinde bıraktı. Kurdun dumanlı havayı sevmesi misali siyonistler de Filistin’de işledikleri suçlara her gün yenilerini eklemeye başladılar.

Afganistan’ın yıkılması, ardından Irak’a saldırmak için ABD emperyalizmi tarafından savaş hazırlıklarının yapılması, her gün verilen demeçlerle dünya halklarının tehdit edilmesi vb. gelişmeler siyonist katilleri büsbütün azdırdı. İşgal harekatları, yıkımlar, yerleşim alanlarının yerle bir edilmesi, ekinlerin tahribi ve kitlesel katliamlar İsrail devletinin rutin işleri haline geldi. Tüm bu barbarlıklar günü birlik uygulamalar olarak yaşanmaya başladı. İlk dönemlerde kitlesel olarak gündeme gelen tepkiler de zayıfladı. Kısacası Filistin halkının yaşadığı acılar, yıkımlar ve katliamlar geri plana itilmiş, sıradan bir haberin ötesine geçemez duruma düşürülmüştür. Dahası katliamları yapanlar, gerçekleri tersine çevirerek “teröre karşı” mücadele ettiklerini iddia edecek bir fırsat da yakaladılar. Siyonistler aradıkları ortamı bulmuşlardı. Zira onların asıl hedefi Flistin halkını topyekûn olarak sürgün etmek ya da katletmektir.

MOSSAD-Şaron provokasyon peşinde

11 Eylül saldırılarından sonra birilerini terörist ilan etmek için El Kaide ya da Bin Ladin’le bağlantılı olduklarını iddia etmek yeterli olmaya başladı. Bu iddia tutarsa eğer, terörist ilan edilenlere saldırmak meşru, hatta “demokrasiyi savunmak” olarak lanse edilir oldu.

Beyrut kasabı Şaron, Filistin direnişini El Kaide ile, Arafat’ı Bin Ladin’le kıyaslamaya çalışarak, kendince siyonist zulmü meşrulaştırmaya çalışıyor. Ama Şaron’un da siyonistlerin de kirli ve kanlı icraatları bilindiği için bu iddialar doğal olarak her zaman gülünç bulundu. Bunun farkında olan siyonistler, bu sefer MOSSAD eliyle paravan bir El Kaide örgütünü Filistin’deki ajanlarıyla beraber inşa etmeye kalkıştılar.

Kasap Şaron, “El Kaide militanları Lübnan ve Gazze Şeridi’nde faaliyet yürütüyor, Bin Ladin’in adamları Gazze’de bulunuyor” türünden iddialar ortaya attı. Şaron, MOSSAD’ın kuracağı sahte El Kaide Hücreleri’ni açığa çıkartarak güya Filistin direnişi ile Usame Bin Ladin arasındaki fiili bağlantıyı ortaya koyacaktı. Ancak Filistinliler’in söz konusu “hücreleri” açığa çıkartmaları, MOSSAD ile Şaron hükümetini teşhir etmiş, şimdilik bu kirli oyunu bozmuş oldu.

BM çalışanları da İsrail ordusunun
hedefi haline geldi

İsrail ordusu Filistin halkına karşı katliam ve saldırıları aralıksız sürdürürken, bu arada BM çalışanlarını da hedef almaya başladı. Gazze Şeridi’nde yer alan Bureyj mülteci kampındaki katliamda öldürülen 10 Filistinli’den ikisi BM Filistinlilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) çalışanlarıdır. Daha önce de UNRWA’da gönüllü olarak çalışan bir İngiliz görevli İsrail askerleri tarafından öldürülmüştü. Böylece bu yıl İsrail’in katlettiği BM çalışanı sayısı 5’e yükseldi.

Haydut başı Bush’un izinden giden Şaron katili, Filistinliler’e insani yardım ulaştırmak için çaba harcayan BM çalışanlarını dahi hedef alarak, siyonist katliamlara doğrudan destek vermeyen çalışmalara karşı tahammülsüzlüğünü gösteriyor. İsrail ordusu, Filistin halkının yaşamını bir nebze olsun kolaylaştırmak amacı taşıyan çalışmalara düşmanca yaklaşımın bariz bir örneğini dünya kamuoyu önünde yeniden sergilemiş oldu. BM’yi hiçe sayan siyonistlerin bu küstahlığı, ABD emperyalizminin Irak’a saldırmak için hiçbir kural ve yasa tanımamasını örnek almanın, ondan destek bulmanın bir sonucudur.

İsrail savaşı bölge ülkelerine yaymak
için pusuda bekliyor

Amerikan emperyalizminin Irak saldırısını güncelleştirmesinden bu yana açıklama yapan İsrail devletinin tüm temsilcileri savaşın siyonistler için iyi bir fırsat olacağını yineleyip duruyorlar. Kargaşa ve savaş ortamının sağlayacağı imkanları değerlendirerek savaşı yeni alanlara yaymak, mümkünse işgal etmek gibi kirli emeller şimdiden gündeme getiriliyor.

Bu konuyla ilgili son açıklama İsrail Dışişleri Bakanı Benjamin Netenyahu tarafından yapıldı. Bu azılı siyonist, “ABD’nin yaklaşan operasyonu bizim için bir fırsat olabilir” sözleriyle İsrail yönetimi tarafından dile getirilen yaklaşımı yineledi. Bu fırsatın anlamı, bir yandan Suriye, Lübnan gibi ülkelere saldırmak, diğer yandan Filistin’de siyonistlerle işbirliği yapacak bir yönetimi iş başına geçirmek.

Siyonistler, bir yandan savaşı genişletme planları yaparken, öte yandan tehlike altında olduklarını öne sürerek Almanya’dan yeni silahlar almaya hazırlanıyorlar. Almanya’yı ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katzav, İsrail’in teröre karşı korunması bahanesiyle “Fuchs” tipi personel taşıyıcıları almak için Almanya ile pazarlıklar yaptı. Katzav aynı ziyaret kapsamında yaptığı bir açıklama ile İsrail’in Filistin’i işgal etmesini, gerçekleştirdiği yıkım ve katliamları yok sayarak, bütün dünya ülkelerinde “Filistinli teröristlere” karşı yardım isteme yüzsüzlüğünde bulundu.

Yine İsrail’in yayılmacı emelleri doğrultusunda MOSSAD tarafından “uluslararası av” başlatılacağı yönünde açıklamalar da yapıldı. Bilindiği gibi İsrail İstihbarat Örgütü katliamlar ve suikastlerle bir arada anılır. Özellikle Filistin direnişi önderlerine karşı bu kirli savaş taktiğini onlarca yıldan beri kullanıyor. İkinci intifada süreciyle Filistin direnişini öndersiz bırakmak amacıyla yaygınlaştırılan yargısız infazlar mahalli önderleri de hedef almaya başladı. MOSSAD emperyalist savaş ortamını fırsat bilerek ve CIA tarafından Yemen’de gerçekleştirilen yargısız infazdan da güç alarak, seri cinayetlerini sınır ötesine taşımaya hazırlanıyor. Gerekçe aynı; hedef seçilen örgütlerin (başta Lübnan’daki Hizbullah olmak üzere) El Kaide ile bağlantıları olduğu ortaya atılacak, dolayısıyla siyonist katliamlar sözde terörist &oul;rgütlere karşı girişilmiş operasyonlar olacak. Kuşkusuz ki, bu kontra eylemler anti-emperyalist, anti-siyonist örgüt ve kişilere yönelecek.

Emperyalist savaşa ve siyonist katliamlara karşı
mücadele bir bütündür

Siyonizmin ayakta kalarak güçlenebilmesi, emperyalist güçlerin -somutta İngiltere ve ABD’nin- doğrudan destek sağlamaları sayesinde mümkün olmuştur. Bundan dolayı da siyonistler, emperyalist savaş ve saldırganlığı desteklemeyi varoluşlarının temel gerekçelerinden biri olarak görürler. Emperyalistler tarafından girişilen tüm işgalleri, askeri cuntaları, beyaz terörü, kitlesel katliamları vb.’lerini kayıtsız şartsız desteklerler.

Dolayısıyla Amerikan emperyalizmi ile İsrail siyonizmi, Ortadoğu halklarına karşı girişilen saldırganlığın odağında yeralmaktadırlar. İsrail ABD’nin tüm saldırılarına tam destek verirken, ABD’de siyonistlerin Filistin halkına reva gördüğü yıkım ve katliamları destekleyip, finanse etmektedir.

Türk sermaye devleti de bu saldırganlarla kurduğu “üçlü mihver”le, halklara karşı işlenen suçların ortağı haline gelmiş bulunmaktadır. Bu emperyalist-gerici kirli ittifakı hedefleyen ortak bir mücadeleyi örmek günümüzün önemli bir sorumluluğudur.