Düzen siyasetine emperyalist müdahale devam ediyor... Düzen çözümsüzlüğe mahkumdur Başbakan Ecevitin partisi DSPde ve hükümette yaşanan dağılmayı geçtiğimiz hafta bir İMF-TÜSİAD darbesi olarak değerlendirmiştik. Yaşananları ayrıca emperyalist kurumların Türkiyeyi yönetenler üzerindeki güçlü hakimiyetinin bir göstergesi saymış ve siyasete son derece kaba müdahalelerde bulunduğu halde Dünya Bankası memuru Kemal Dervişe kimsenin dokunamamasını bu duruma örnek göstermiştik. Son bir hafta içinde, hem hükümet cephesinde yaşananların bir İMF-TÜSİAD darbesi olduğu gerçeğini, hem de emperyalizmin Türkiyedeki siyaset üzerindeki denetim gücünü tekrar tekrar gösteren gelişmeler yaşandı. İMF-TÜSİAD darbesi ilk amaçlarına ulaştı Hükümete karşı başlatılan operasyonun öncelikli amaçlarından birisi Avrupa Birliği sürecinin tıkanmış olmasıydı. Hükümet ortaklarından MHP, AB yasalarının meclisten geçmesinin önünde pratik bir engele dönüşmüştü ve bu sorunun en kısa zamanda aşılması gerekiyordu. ABD yönetiminin de Türkiyeyi ziyaret eden Savunma Bakan Yardımcısının ağzından Avrupa Birliği sürecine destek verdiğini ilan etmesi, MHPnin bu tutumunu terketmesine neden oldu. Wolfowitzin resmi temaslarını sürdürdüğü gün yapılan liderler toplantısında, MHP Başkanı Devlet Bahçeli eski görüşlerinden çark ederek AB yasalarının meclisten geçirilmesine engel olmayacaklarını açıkladı. İMF-TÜSİAD cephesinde son zamanlarda sıkça dillendirilen fakat hükümet engeline takılan bir diğer konu ise seçim tarihinin belirlenmesiydi. Bundan iki-üç ay kadar önce, siyasal istikrar konusundaki yakınmaların yoğunlaştığı bir evrede, Kemal Derviş seçim tarihi belirlensin diyerek İMF-TÜSİAD cephesindeki bir beklentiyi dillendirmişti. Fakat DSP ve MHP buna itibar etmediler. Bu tartışmanın her gündeme gelmesinde Bir erken seçim söz konusu değildir. Bu hükümet 2004e kadar işbaşındadır demeyi tercih ettiler. Oysa ki çalışma temposu giderek düşen, yarattığı problemler ise giderek daha fazla uğraştıran bu hükümete 2004e kadar mahkum olmak, emperyalistlerin ve tekelci sermayenin işine gelmiyordu. İMF-TÜSİAD darbesi hükümetin seçim tarihi konusundaki direncini de kırdı. Bu darbenin gelişini gören MHP Başkanı Devlet Bahçeli inisiyatifi kaybetmemek için daha DSPden istifalar başlamadan 3 Kasımı erken seçim tarihi olarak ortaya attı. Ne var ki MHPnin bu çıkışı darbenin önünü kesmeye yetmedi. Neticede tüm koalisyon ortaklarının 3 Kasımda erken seçim yapılması fikrinde ortaklaşmaları ve meclisi Ağustos ayı başında olağanüstü toplantıya çağırmaları, İMF-TÜSİAD cephesinin hükümete karşı kazandığı ikinci başarı oldu. Wolfowitzin Türkiye gezisi ABD Savunma Bakan yardımcısı Wolfowitz bir diplomat olmasının ötesinde ABDnin dış politika stratejisinin oluşturulmasında söz sahibi olan biridir. Wolfowitzin gezisi emperyalistlerin Türkiyede kısa dönemde neden siyasal istikrara ihtiyaç duyduklarını bir kez daha göstermiştir. Çünkü Iraka saldırı artık bir zamanlama sorunudur. Türkiyenin bu savaşa ABDnin emrinde gireceği ise aylar öncesinden kararlaştırılmıştır. Şimdi ABD, Türkiyedeki bir takım siyasal belirsizlikler nedeniyle kendi savaş planlarının bozulmasını istememektedir. O yüzden ABD Savunma Bakan yardımcısı cephedeki askerlerini denetleyen bir komutan edasıyla gelmiş, son bilgileri almış, son talimatları vermiştir. Wolfowitzin gezisinin asıl gündemi Irak operasyonudur. Fakat o kalabalık bir ekiple Türkiyeye gelmişken düzen siyasetine belli müdahalelerde bulunma işini de ihmal etmemiştir. Türkiye'nin AB üyeliği ve bunun faydaları, bu (Kopenhag) kriterleri yerine getirmekte ortaya çıkabilecek her türlü zorluğun kat kat ötesinde bir fayda. Siz AB içinde olmak istiyorsunuz. ABD sizin AB içinde olmanızı istiyor. Dünyanın buna ihtiyacı var
Wolfowitzin tek yaptığı AB ile ilgili tutum açıklamak değildir. O aynı zamanda başta Kemal Derviş olmak üzere emperyalizmin sadık uşaklarıyla da Koçun yalısında görüşmüştür. Kesin olarak söyleyebiliriz ki, bu görüşmede Wolfowitz Ecevit hükümeti sonrasında düzen siyasetinin alacağı biçim üzerine ABD yönetiminin düşüncelerini ortaya koymuştur. Emperyalistlerin Türkiyeyi yönetenler üzerindeki siyasal denetimlerinin ne kadar utanç verici boyutlara ulaştığını bu olay bir kere daha göstermektedir. Ülkedeki siyasal çalkantıların kendi çıkarlarına zarar verdiğini düşünen emperyalistler, İMF türünden kurumlar ya da Kemal Derviş aracılığıyla siyaset sahnesine olur olmaz müdahalede bulunmayı bir süredir olağan bir davranış haline getirmişlerdi. Şimdi sırada ABDli bakanların doğrudan doğruya gelip düzen siyasetine çeki düzen vermesi var. Arka plandaki manzara bu olunca, DSP ve hükümet şahsında son yaşananların bir İMF-TÜSİAD darbesi olduğunu anlatmak bile gereksizleşiyor. Emperyalizme bağımlılık ve uşakça sadakat eğer bu düzeydeyse, emperyalizmin temsilcilerinin siyasete doğrudan ve bu denli kaba bir biçimde müdahale etmelerinde şaşılacak bir şey yk. Tüm gelişme ve tartışmalar gösteriyor ki, Ecevit hükümeti yerine hazırlanmak istenen yeni oluşumun emperyalizmle kurulan bu uşakça ilişkinin anlayış ve siyaset planında kurumlaşmış ifadesi olması düşünülmektedir. Bizzat bunun için kotarılmaya çalışılmaktadır. Fakat hem emperyalizmle uşaklık ilişkilerini kurumlaştırma zorunluluğu, hem de işçi ve emekçileri sahte umut pırıltılarıyla kör etmek için sosyal demokratlığa soyunma ihtiyacı, bu umut veren projenin zayıf yanını oluşturmaktadır. Çok geçmeden çökeceği şimdiden belli olan bu siyasal projeye umut bağlamak durumunda kalmaları ise, emperyalizmin ve tekelci sermayenin açmazlarını ortaya koymaktadır. |
|||||