6 Temmuz'02
Sayı: 26 (66)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yıkım ve yağma programına karşı mücadelede birleşelim!..
  Niyet mektubu ve kamuda tasfiye
  İş kanunu tasarısıyla kıdem hakkı da gaspediliyor...
  İMF artık siyasete de müdahaleye başladı
  Sivas'ın ışığı sönmeyecek!
  Sivas'ın katili sermaye devleti!
  BİR-KAR'dan direnişçi İSDEMİR işçilerine...
  İSDEMİR direnişi ve sınıfa karşı sorumluluklar
  İnsanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Kamu emekçilerinin 12 yıllık fiili-meşru mücadelesi 2 saate sığdırıldı
  "Bilim Kurulu"nun esnek üretim gerekçeleri ve gerçekler
  Düzenin sol kulvarında yeni bir oyuncu
   "Solcu aydın" geçinen holding kalemşörlerinin AB feveranları
   İsrail siyonizmi Filistin'de kalıcı işgal peşinde
   Bir kültürel etkinlik deneyimi...
   Venezüela’da yeni faşist darbe hazırlığı
   Emperyalistlerden "umut yolculuğuna” duvar
   Emperyalist G8 zirvesi..
   “Güneydoğu Müsteşarlığı” ile OHAL’e devam!...
   Cezaevleri Sempozyumu...
   Küreselleşmenin sonu mu?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İsrail siyonizmi Filistin’de kalıcı işgal peşinde

Bush’un “kirli barış” planını açıklamasının hemen ardından harekete geçen siyonist ordu, tonlarca patlayıcı kullanarak, El Halil’de Filistin Özerk Yönetimi’ne ait binaları havaya uçurdu. Patlama çevrede deprem etkisi yaratarak büyük çaplı hasara yol açtı.

İşgali kalıcı şekilde planlayan Şaron yönetimi, Filistin kentlerinden geri çekilmenin “güvenliğin sağlanmasına” bağlı olduğunu açıkladı. İsrail’in güvenliğin sağlanmasından kastı, Bush-Şaron dayatmalarının kabul edilmesidir. Bunun mümkün olmadığı ise farklı çevrelerin üstünde birleştikleri ender konulardan biridir. Zaten İsrail kalıcı bir işgal peşinde olduğunu gizlemiyor. Filistin Özerk Yönetimi’ni fiilen devre dışı bırakmış bulunuyor. Filistin polis karakollarına baskınlar düzenleyerek Özerk Yönetim’in güvenlik kurumlarını dağıtıyor.

Sözde “güvenliği sağlama”yı üstlenen siyonist ordu, İsrail denetiminde bir “sivil yönetim” kurmaya hazırlanıyor. Böylece Oslo Anlaşması öncesine dönüş tamamlanacak. Bu arada işgal altında bulunan kentlerde Nazi uygulamaları devam ediyor. Son olarak Batı Şeria’daki El Amari mülteci kampına giren İsrail ordusu, 15-40 yaş arasındaki bütün erkekleri futbol stadyumu ve okul bahçesine toplayarak sorguya çekti. Ardından çok sayıda Filistinli toplama kamplarına götürülerek tutuklandı. Filistin halkına karşı uygulanan bu sınırsız vahşet Şaron ve siyonistlerin Araplar’dan arındırılmış “Büyük İsrail” düşüne ulaşmak istediklerinin açık bir göstergesi.

Filistin işgal edilmiş, Özerk Yönetim çökertilmiş olduğu halde, Bush verdiği demeçte Filistin halkına şantaj yaparak tehditler savurdu. “Terörizmi reddetmeleri” için Filistinlilere baskı yaptıklarını, ancak bunun sonuç vermemesi durumunda askeri yöntemlere başvurmaktan kaçınmayacaklarını dile getirdi. Şaron’un bakanı Şimon Perez bile Bush’un demecini eleştirdi. Perez, demeci “ölümcül bir hata” olarak değerlendirdi ve “bir kan gölü oluşabilir” uyarısında bulundu.

Bush, Filistin yönetimi dağıtılmışken, Filistin işgal altındayken, öncelikle reformların yapılması ve seçimlere gidilmesi gerektiğini tekrarlayıp duruyor. Oysa Filistinli bakanlar bile on dakika uzaklıkta olan bir köye gitmekte güçlük çekiyorlar. Haydut başı, bu koşullara rağmen, Filistinlilerin bir iç reforma gitmek zorunda olduklarını buyuruyor. Eğer bir devlet olmak istiyorlarsa, Şaron-Bush ikilisinin her dediğini hemen yapmalılarmış.

Bu koşullarda ABD ve İsrail’in işbirlikçi bir “Karzai” yaratma hevesleri kursaklarında kalacaktır. Zira İsrail ya da ABD tarafından onaylanan her lider bir kukla sayılıp Filistin halkı tarafından reddedilecektir. Bu gerçeğin farkında olan Şaron ve Bush’un gözde adayı Dahlan bile, kuşatma ve işgale karşı çıkarak Arafat’a destek vereceğini açıkladı. Dahlan’ın tavrı, işgalcilerin kolay kolay bir kukla bulamayacaklarının göstergesidir.

Amerikan yönetiminin mali yardım üzerinden yapmaya çalıştığı şantaj da boşa düşecektir. Bush’un üst düzey bir temsilcisi, Filistin’de yapılacak seçimlerde Arafat’ın yeniden seçilmesi halinde, ABD’nin Filistin’e yaptığı mali yardımı keseceğini açıkladı. Ancak Filistin halkı onurunu dolar karşılığında pazarlamayacağını, Amerikan yardımını reddederek daha önce göstermiştir.

Siyonist işgal ve katliamlara karşı sesini çıkarmayan Arap Birliği de Bush’un kirli barışına hayat kazandıramaz. Arap Birliği adına açıklama yapan Birlik Genel Sekreteri Amr Musa, Bush’un konuşmasında bazı olumlu yönler bulunduğunu savundu. Musa, Arap devletlerinin de Filistin devletinin oluşum sürecinde aktif rol almaları gerektiğinin altını çizdi. Ortadoğu’nun şeyh ve diktatör bozuntuları demokratik bir Filistin devletinin kurulmasına engin demokrasi deneyimleriyle katkıda bulunacaklarmış! Arap halkları nezdinde gayri-meşru olan Ortaçağ kalıntısı bu despotların da emperyalist barışın hayata geçmesini sağlamaya güçleri yetmeyecek.

Bush’un Ortadoğu planları daha çok katliam ve yıkım demektir. Bu planlar, Amerikan emperyalizminin “terörle savaş” adı altında yürüttüğü saldırının bir parçasıdır. Ortadoğu’da kalıcı askeri işgalin gerektiği şimdiden Amerikan medyasında açıkça dile getirilmeye başlanmıştır.

Ortadoğu barışı için Bush ile görüşmeye hazır olduğunu açıklayan ve hala da kendini kabul ettirmek için çırpınan Arafat’ın atanmış yönetimi, Filistin halkını temsil etme yeteneğini çoktan yitirdi. İşgal ve kuşatmaya karşı tepkiden dolayı Arafat hala destekleniyor. İsrail işgaline karşı birlikte davranmak zorunluluğu da bu destekte önemli bir etken. Filistinli işsiz ve emekçilerin eylemleri, eylemlerde dile getirilen talepler, bu desteğin kerhen olduğunu gösteriyor.

Filistinlilerin yıllardır talep ettikleri reform ve seçimler, anayasal kurumlar ve bağımsız yargının kurulması talepleri baskıyla karşılanıyordu. Bunları dile getiren Filistinliler hapse atılıyordu. Yolsuzluktan bahsedenler “ulusal proje”nin düşmanları sayılıyordu. Şimdi Arafat, Bush ile Şaron gibi katillerin taleplerini yerine getirmek için seçim tarihi belirleyip, artık işlevsiz olan Filistin yönetiminde görevden almalar ve atamalar yapıyor.

Filistin halkının talep ettiği değişimler, emperyalist-siyonist güçlerin dayatmalarıyla değil, işgale karşı direnen Filistin halkının mücadelesiyle gerçekleşecektir. Binlerce emekçi ve işsizin alanlara çıkıp hem siyonizme, hem de Arafat yönetimine tepkilerini ve taleplerini dile getirmeleri son günlerde yaşanan önemli bir gelişmedir. Sorunu gerçek bir çözüme ulaştırabilecek tek güç, işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesidir. Bu sınıfsal temel üzerinde gerçekleşecek bir çözüm, emperyalizmin Ortadoğu’ya dönük kanlı planlarını boşa çıkarmanın da yolunu açacaktır.