Bushun kirli barış planını açıklamasının hemen ardından harekete geçen siyonist ordu, tonlarca patlayıcı kullanarak, El Halilde Filistin Özerk Yönetimine ait binaları havaya uçurdu. Patlama çevrede deprem etkisi yaratarak büyük çaplı hasara yol açtı. İşgali kalıcı şekilde planlayan Şaron yönetimi, Filistin kentlerinden geri çekilmenin güvenliğin sağlanmasına bağlı olduğunu açıkladı. İsrailin güvenliğin sağlanmasından kastı, Bush-Şaron dayatmalarının kabul edilmesidir. Bunun mümkün olmadığı ise farklı çevrelerin üstünde birleştikleri ender konulardan biridir. Zaten İsrail kalıcı bir işgal peşinde olduğunu gizlemiyor. Filistin Özerk Yönetimini fiilen devre dışı bırakmış bulunuyor. Filistin polis karakollarına baskınlar düzenleyerek Özerk Yönetimin güvenlik kurumlarını dağıtıyor. Sözde güvenliği sağlamayı üstlenen siyonist ordu, İsrail denetiminde bir sivil yönetim kurmaya hazırlanıyor. Böylece Oslo Anlaşması öncesine dönüş tamamlanacak. Bu arada işgal altında bulunan kentlerde Nazi uygulamaları devam ediyor. Son olarak Batı Şeriadaki El Amari mülteci kampına giren İsrail ordusu, 15-40 yaş arasındaki bütün erkekleri futbol stadyumu ve okul bahçesine toplayarak sorguya çekti. Ardından çok sayıda Filistinli toplama kamplarına götürülerek tutuklandı. Filistin halkına karşı uygulanan bu sınırsız vahşet Şaron ve siyonistlerin Araplardan arındırılmış Büyük İsrail düşüne ulaşmak istediklerinin açık bir göstergesi. Filistin işgal edilmiş, Özerk Yönetim çökertilmiş olduğu halde, Bush verdiği demeçte Filistin halkına şantaj yaparak tehditler savurdu. Terörizmi reddetmeleri için Filistinlilere baskı yaptıklarını, ancak bunun sonuç vermemesi durumunda askeri yöntemlere başvurmaktan kaçınmayacaklarını dile getirdi. Şaronun bakanı Şimon Perez bile Bushun demecini eleştirdi. Perez, demeci ölümcül bir hata olarak değerlendirdi ve bir kan gölü oluşabilir uyarısında bulundu. Bush, Filistin yönetimi dağıtılmışken, Filistin işgal altındayken, öncelikle reformların yapılması ve seçimlere gidilmesi gerektiğini tekrarlayıp duruyor. Oysa Filistinli bakanlar bile on dakika uzaklıkta olan bir köye gitmekte güçlük çekiyorlar. Haydut başı, bu koşullara rağmen, Filistinlilerin bir iç reforma gitmek zorunda olduklarını buyuruyor. Eğer bir devlet olmak istiyorlarsa, Şaron-Bush ikilisinin her dediğini hemen yapmalılarmış. Bu koşullarda ABD ve İsrailin işbirlikçi bir Karzai yaratma hevesleri kursaklarında kalacaktır. Zira İsrail ya da ABD tarafından onaylanan her lider bir kukla sayılıp Filistin halkı tarafından reddedilecektir. Bu gerçeğin farkında olan Şaron ve Bushun gözde adayı Dahlan bile, kuşatma ve işgale karşı çıkarak Arafata destek vereceğini açıkladı. Dahlanın tavrı, işgalcilerin kolay kolay bir kukla bulamayacaklarının göstergesidir. Amerikan yönetiminin mali yardım üzerinden yapmaya çalıştığı şantaj da boşa düşecektir. Bushun üst düzey bir temsilcisi, Filistinde yapılacak seçimlerde Arafatın yeniden seçilmesi halinde, ABDnin Filistine yaptığı mali yardımı keseceğini açıkladı. Ancak Filistin halkı onurunu dolar karşılığında pazarlamayacağını, Amerikan yardımını reddederek daha önce göstermiştir. Siyonist işgal ve katliamlara karşı sesini çıkarmayan Arap Birliği de Bushun kirli barışına hayat kazandıramaz. Arap Birliği adına açıklama yapan Birlik Genel Sekreteri Amr Musa, Bushun konuşmasında bazı olumlu yönler bulunduğunu savundu. Musa, Arap devletlerinin de Filistin devletinin oluşum sürecinde aktif rol almaları gerektiğinin altını çizdi. Ortadoğunun şeyh ve diktatör bozuntuları demokratik bir Filistin devletinin kurulmasına engin demokrasi deneyimleriyle katkıda bulunacaklarmış! Arap halkları nezdinde gayri-meşru olan Ortaçağ kalıntısı bu despotların da emperyalist barışın hayata geçmesini sağlamaya güçleri yetmeyecek. Bushun Ortadoğu planları daha çok katliam ve yıkım demektir. Bu planlar, Amerikan emperyalizminin terörle savaş adı altında yürüttüğü saldırının bir parçasıdır. Ortadoğuda kalıcı askeri işgalin gerektiği şimdiden Amerikan medyasında açıkça dile getirilmeye başlanmıştır. Ortadoğu barışı için Bush ile görüşmeye hazır olduğunu açıklayan ve hala da kendini kabul ettirmek için çırpınan Arafatın atanmış yönetimi, Filistin halkını temsil etme yeteneğini çoktan yitirdi. İşgal ve kuşatmaya karşı tepkiden dolayı Arafat hala destekleniyor. İsrail işgaline karşı birlikte davranmak zorunluluğu da bu destekte önemli bir etken. Filistinli işsiz ve emekçilerin eylemleri, eylemlerde dile getirilen talepler, bu desteğin kerhen olduğunu gösteriyor. Filistinlilerin yıllardır talep ettikleri reform ve seçimler, anayasal kurumlar ve bağımsız yargının kurulması talepleri baskıyla karşılanıyordu. Bunları dile getiren Filistinliler hapse atılıyordu. Yolsuzluktan bahsedenler ulusal projenin düşmanları sayılıyordu. Şimdi Arafat, Bush ile Şaron gibi katillerin taleplerini yerine getirmek için seçim tarihi belirleyip, artık işlevsiz olan Filistin yönetiminde görevden almalar ve atamalar yapıyor. Filistin halkının talep ettiği değişimler, emperyalist-siyonist güçlerin dayatmalarıyla değil, işgale karşı direnen Filistin halkının mücadelesiyle gerçekleşecektir. Binlerce emekçi ve işsizin alanlara çıkıp hem siyonizme, hem de Arafat yönetimine tepkilerini ve taleplerini dile getirmeleri son günlerde yaşanan önemli bir gelişmedir. Sorunu gerçek bir çözüme ulaştırabilecek tek güç, işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesidir. Bu sınıfsal temel üzerinde gerçekleşecek bir çözüm, emperyalizmin Ortadoğuya dönük kanlı planlarını boşa çıkarmanın da yolunu açacaktır. |
|||||