23 Mart '02
Sayı: 11 (51)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herşeye rağmen yanan isyan ve özgürlük ateşi
  ABD'nin Ortadoğu planları ve Filistin sorunu
  Sıra işçi ve emekçi çocuklarının cepheye sürülmesinde!
  Newroz teslimiyet ve ihanete karşı direniştir
  Çeşitli kentlerde Newroz kutlamaları...
  Cejna Newroz be!
  Yoğunlaşan saldırılara karşı metal işçilerinin örgütlü gücü harekete geçirilmelidir
  Biz kazanacağız!..
  7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!
  Feminizm yol değil, bir çıkmaz sokaktır!
  Gençlikten eylem ve etkinlikler...
  Dünyada ve Türkiye'de neo-liberal eğitim politikaları
  "Sermayenin Avrupa'sına hayır!"
  İşgale katılmayı reddediyorum
  ÇHD İstanbul Şubesi'nin suç duyurusundan...
  Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez!
  Zorbalık değil devrimci dayanışma!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
16 Mart coşkulu ve kitlesel bir katılımla protesto edildi...

16 Mart katliamını unutmayacağız!

Amerikancı faşist rejim, 16 Mart 1978’de, resmi ve sivil katiller güruhu ile İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde yedi öğrenciyi katletmişti. Bu katliam, sermaye devletinin suç dosyasına eklenirken, devrimci ve ilerici güçler tarafından da her sene lanetle anılıyor.

Bu seneki anma 15 Mart’ta, 16 Mart şehitlerinin katledildiği Eczacılık Fakültesi önünde 1000 kişilik bir kitle ile gerçekleştirildi. Ayrıca 16 Mart 1988’de Halepçe’de binlerce Kürt’ün katledilişinin yıldönümü olması nedeni ile Halepçe katliamı da lanetlendi.

Anma saat 13:00’de Beyazıt tramvay durağından yürüyüşle başladı. “Soruşturmalara karşı mücadele edeceğiz!” ve “YÖK yasa tasarısı geri çekilsin!” yazılı iki ayrı pankart açıldı. Kitle yürüyüş boyunca coşkulu ve kararlı bir duruş sergiledi. Eylemde 16 Mart, paralı eğitim, Halepçe katliamı, Kürtçe eğitim ve üniversitelerdeki polis terörüne yönelik sloganlar atıldı. Atılan sloganlardan bazıları şunlardı: “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Yasa tasarısı geri çekilsin!”, “16 Mart’ı ve Halepçe katliamlarını unutmadık!”, “Soruşturmalar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!”, “Kahrolsun MİT-CİA-kontr-gerilla!”, “Kürtçe eğitim istiyoruz!”, “Dilimiz onurumuzdur!”

Polis, Beyazıt Meydanı ve çevresini abluka altına almıştı. Bu yoğun ablukaya rağmen kitlenin önden buluşarak tramvaydan kitlesel olarak eyleme katılması, polisin eyleme müdahale etmesini engelledi. Kitle Beyazıt Meydanı’na polis aramasından geçirilerek alındı. İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü’nden “Beyazıt ve Halepçe katliamlarına karşı vardık, varız, var olacağız!” pankartı ile çıkan öğrencilerle buluşan kitle, buradan Eczacılık Fakültesi önüne doğru yürüyüşe geçti.

Eczacılık Fakültesi önünde Halepçe ve 16 Mart katliamında ölenler için saygı duruşunda bulunuldu, marş söylendi. Ardından basın metni okundu. Basın metninde 16 Mart, Halepçe katliamı, soruşturmalar, uzaklaştırmalar ve okuldan atmalar, İMF politikaları, YÖK yasa tasarısı ve ABD saldırganlığı teşhir edildi. Fakülte önüne kızıl karanfiller bırakıldı ve kitlesel bir şekilde “Herne peş” marşı söylenerek üniversiteye girildi. Rektörlük binasının önünde halaylar çekildikten sonra eylem bitirildi.

Bazı eksikliklere rağmen eylem iyi organize edilmişti. Eylem boyunca gençliğin sloganlara katılımı ve coşkusu oldukça canlıydı. Eksik kalan yön ise, yiğit Filistin halkının direnişinin ve emperyalist savaşın yeterince öne çıkarılamaması oldu.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



DTCF’de yeni YÖK yasa tasarısı paneli...

DTCF’de yeni YÖK yasa tasarısına karşı çalışmalarımız belli bir yoğunlukta devam ediyor. Bir haftadır okulda imza standımız açılıyor. İmza toplayarak yasa konusunda duyarlılık yaratmaya çalışıyoruz. Ayrıca imza kampanyasını sınıflarda, çalışma salonunda, orta bahçede konuşarak da yürütüyoruz. Rektörlerin ve Kemal Gürüz’ün söylemlerini teşhir eden afişleri yaygın biçimde asıyoruz.

Bu bilgilendirme çalışmalarının sonunda öğrenciler olarak bir panel yapmayı kararlaştırdık. Panelimizin geniş duyurusunu yaptık. Panele Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, Prof. Dr. Mustafa Altuntaş ve Doç. Dr. Kadri Yamaç katıldı.
Panele 80 öğrenci katıldı.

Panelde ilk olarak Tahir Hatipoğlu konuştu. Yasa tasarısının üniversiteleri işletmeye çevirdiğini, üniversitelerin satılacağını ve yasa tasarısıyla Kemal Gürüz’ün Amerikan üniversite sistemini Türkiye’de oturtmak istediğini belirtti ve şunları söyledi: “Kamuoyunu aldatıyorlar zenginden alıp fakiri okutacağız diyerek, ama zengin fakir ayrımını daha da derinleştiriyorlar. Sizin eyleme geçmeniz gerekiyor, birleşin, coptan çekinmeyin...”

İkinci konuşmacı Doç. Dr. Kadri Yamaç ise, dünyada ve Türkiye’de neo-liberal eğitim politikalarını eleştirdi. Yeni yasa tasarısıyla beraber yüksek öğretimin kaynak sorununun öğrenciden çıkarılmak istendiğini dile getirdi.

Mustafa Altuntaş ise, yasanın iki destekçisi olduğunu söyleyerek, bunlardan birisinin uluslararası, diğerinin ise ulusal olduğunu belirtti. Uluslararası destekçilerin emperyalist tekeller olduğunu, ulusal destekçilerinse vakıf üniversiteleri olduğunu vurguladı. Bunun saldırının ideolojik olduğunu gösterdiğini, sosyal devleti çökertmeyi amaçladığını belirtti. Öğrencilerin kamuoyu oluşturması, bu kamuoyunun tepki vermesi gerektiğini söyledi.

Panel daha sonra soru-cevap bölümüyle devam etti.

Ortak kanı yasaya karşı mücadelenin önemi ve yakıcılığı idi. Panelin çalışmalarımıza önemli kazanımları oldu. Bundan sonra çalışmalarımızı bir eylem hattına taşımak sorumluluğuyla yüzyüzeyiz.

DTCF’den Ekim Gençliği okurları



ODTÜ’de yeni YÖK yasasına karşı eylem...

20 Mart Çarşamba günü ODTÜ’de "Paralı Eğitime Hayır Platformu" ile Emek Gençliği’nin yaptığı ortak çağrı üzerine biraraya gelen çok sayıda öğrenci yasa tasarısına karşı bir eylem gerçekleştirdiler.

Kütüphane önünde başlayan eylem, yemekhane önüne kadar gerçekleştirilen yürüyüşle devam etti. Yemekhane önünde boykotta olan emekçiler de sloganları ve alkışlarıyla eyleme destek verdiler.

Eylemde "Yeni YÖK yasası meclisten geri çekilsin" yazılı bir pankart taşındı. Yemekhane zamlarına karşı sürdürülen boykota dair sloganların da atıldığı eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı. Yemekhane önünde tasarıdaki değişikliklerin gözboyamadan ileri gitmediğini ifade eden öğrenciler, tasarının hala paralı eğitim ve eğitimin ticarileşmesi demek olduğunu söylediler. Yapılan basın açıklamasının ardından eylem sona erdi.

Ekim Gençliği/ODTÜ

***

ODTÜ’lü YÖK Yasa Tasarısı Karşıtı Öğrenciler’in açıklamasından:

Parasız, bilimsel ve demokratik
bir üniversite istiyoruz!

Özelikle son dönemde çıkardıkları yasalarla ülke ekonomisini çökerten, Türkiye’yi daha fazla bağımlı hale getiren, halkı açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum eden, ülkemizi de anlamsız bir savaşın içine sürükleyen hükümet ve meclis, şimdi de YÖK başkanı Kemal Gürüz’ü de devreye sokarak ellerini üniversitelere ve bilim özgürlüğüne atıyor: Üniversiteleri tam bir ticarethaneye çevirecek, biz emekçi çocuklarını da üniversitelerden uzaklaştıracak olan yeni, YÖK yasa tasarısı meclisin ilgili komisyonlarında görüşülüyor.

Bu yasa tasarısı üniversitelerin yakın tarihinde görülen en kapsamlı saldırı yasası olmakla önceki düzenlemelerden ayrılıyor. Çünkü; harçların miktarı, işletme hesabı, araştırma profesörlüğü gibi kabul edilemeyecek yasa maddesinin tamamı ortak bir hedefe yönelmiş durumda: Üniversiteleri tamamen paralı hale getirmek, bilimsel özgürlüğü yok etmek ve üniversitelerimizi sermayenin dikensiz gül bahçesi yapmak.

... Bu yasaya karşı üniversitenin bütün bileşenleri, öğrenciler, öğretim üyeleri ve çalışanlar birlikte mücadele etmelidir. Bugün kimsenin bir şey yapmaksızın bu yasanın meclisten geçmesini seyretmeye hakkı yoktur.

Bu yasanın gündeme gelmesiyle birlikte birçok üniversitede öğrenciler, öğretim üyeleri üniversiteye sahip çıkacaklarını ve sermayeye terk etmeyeceklerini bildirdiler, bunun için basın açıklamaları, forumlar, paneller yaptılar, bildirge yayınladılar. Biz de buradan diyoruz ki, parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim bir haktır ve bu hakkı yok edecek, zaten kıt olan akademik ve bilimsel özgürlüğü ortadan kaldıracak, üniversiteyi de sadece parası olan kesimlerin okuyabildiği, bankacı ve muhasebeciden başka bir şey yetiştirmeyen kurumlar haline dönüştürecek bu yasa meclis gündeminden geri çekilmelidir.

Parasız, bilimsel ve demokratik bir üniversite istiyoruz!



ALGP’den YÖK yasa tasarısına ve emperyalist savaşa karşı protesto eylemi…

Azgın polis terörüne karşı
kararlı ve militan duruş!

ALGP’nin YÖK yasa tasarısına ve emperyalist savaşa karşı düzenlediği eylem, Ankara Tuzluçayır Lisesi önünde yapıldı.

Eylemin ön hazırlık çalışmaları, bu lise başta olmak üzere çevre liselere afiş ve bildiri dağıtımı biçiminde yürütüldü. Ayrıca okul toplantıları ve öğrencilerle tek tek konuşularak çalışma derinleştirildi. Eylemin gündemi liselere taşınarak belli bir duyarlılık oluşturuldu.

Okul çıkışında, "Paralı eğitime ve emperyalist savaşa hayır-ALGP" pankartının açılmasıyla eylem başlatıldı. Sloganlar atılıp, alkışlarla paralı eğitim ve emperyalist savaş protesto edildi. Eyleme aktif katılım 30 öğrenci civarındaydı, yüzlerce öğrenci ise eylemin pasif izleyicisi durumundaydı.

Eylemde basın metninin okunmasının ardından ve dağılma aşamasında polis müdahale etti. Pankartımızı ve insanları almaya çalıştılar. Ama bu saldırıyı çevreden başka insanların da katılımı ve desteği ile püskürttük. Polis bu tavır karşısında tam bir şaşkınlık içerisindeydi. Pankartın ve insanların kurtarılmasıyla dağıldık. Bu arada dışarıdan eyleme pasif destek veren bir arkadaş gözaltına alındı. Ayrıca eylemi izleyen basın da taciz edilerek fotoğraf makinelarına el konulmak istendi.

Eylemin hemen sonrasında polis tarafından Tuzluçayır abluka altına alındı. Meydanda kimlik kontrolleri yapılarak insanlar taciz edilmeye çalışıldı. Böylelikle eylemin yarattığı olumlu etkiyi faşist baskı ve terör ile gidermeye çalıştılar. Polis terörü akşam saatlerinde de devam etti. Terör mahallenin devrimci kurumlarına da yöneltildi. Bu arada Mamak İşçi Kültür Evi basıldı ve çalışanları gözaltına alındı.

Bizler ALGP’li liseliler olarak, sermayenin paralı eğitim saldırısına ve Amerikan askerliğine hayır demeyi sürdüreceğiz. Liseli gençliğin mücadele örgütü olarak çok daha kitlesel ve militan bir şekilde alanları doldurmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, haklı ve meşru olan biziz ve geleceğimizi bir avuç asalak sermayedara ve üç-beş çapulcuya teslim edemeyiz.

Paralı eğitime ve emperyalist savaşa hayır!
Her düzeyde parasız eğitim!
Yaşasın ALGP!

ALGP’li liseliler



Paralı eğitime ve emperyalist savaşa hayır!

Sermaye iktidarı işçi-emekçilere ve gençliğe açlık, sefalet ve sömürüden başka bir şey vermiyor. Bugün sermaye işçi-emekçilere IMF-Dünya Bankası patentli yıkım programlarını azgınca uygularken, içinde bulunduğu krizin faturasını tüm dünya ezilen haklarına zulüm, gözyaşı ve kan olarak ödetmeye devam ediyor. Bugün tüm dünya halkları üzerinde esen emperyalizmin savaş rüzgarı kardeş hakları cepheye sürecek, kapitalistlerin çıkarları için milyonlarca insan ölüm makinesine kurban edilecek. Dünya çapında başlatılan ve sonuç olarak halkların yıkımını ve kırımını getirecek olan bu kapsamlı saldırı dalgasına karşı dur demeliyiz.

Amerikan emperyalizmi savaş naraları atıyor ve Türkiye burjuvazisi içinde bulunduğu bataktan çıkmak için gençliğin kanını emperyalist haydutlara açıktan pazarlıyor. IMF kredileri karşılığında biz işçi-emekçi çocuklarının kanı ve geleceği ABD’ye satılıyor. ABD başkan yardımcısı Dick Cheney’in Ortadoğu gezisinin son noktası dün Türkiye’de konarken, artık Ortadoğu’da savaşın günleri sayılmaktadır.

Biz işçi-emekçi çocukları için paralı eğitim saldırısı; liselerin har(a)çlandırılması, liselerin zorunlu hale getirilerek 4 yıla çıkarılması, faşist disiplin yönetmelikleri, üniversitelerin tam anlamıyla işletme yapılması ve har(a)çlara en az 4 kat zammı içeren son YÖK tasarısı, okulların kapılarının işçi-emekçi çocuklarına tamamen kapatılması anlamına geliyor. Milyonlarca öğrencinin eğitim hakkını elinden alanlar bütçeden eğitime ayrılan komik payların yanında silahlanmaya ve savaşa bütçenin büyük bölümünü ayırıyorlar. Bizim okuyamamız, hastane kuyruğunda ölmemiz onların umurunda bile değil. Çünkü bir avuç sermaye sahibi için önemli olan, kasalarını dolduran paraya daha çok daha çok nasıl para ekleneceği oluyor. İşte bizden çıkarları için daha ç, daha sefil yaşamamızı, işsizliğe mahkum olmamızı, kardeş haklarının kanını dökmek için günü geldiğinde cepheye gitmemizi istiyorlar. Savaş naralarının atıldığı, bugün Afgan halkının ve Filistin halkının çocuk-kadın-yaşlı-genç ayırmaksızın vahşi saldırılarla katledildiği, Filistin halkının özgürlük ateşinin söndürülemediği günleri yaşıyoruz. ABD emperyalizminin şimdiki yakın hedefi ise Ira...

Ve bizler Ankara Liseli Gençlik Platformu olarak, tüm gençliği onurumuzun ve geleceğimizin ayaklar altına alınmasına karşı direnmeye çağırıyoruz.

Eğitimin tamamen paralı hale getirilmesi ile elimizden alınacak olan eğitim hakkı, yakın gelecekte bir parçası olacağımız işsizler ordusu... Ve şimdi bizden ABD’nin kurşun askeri olmamızı istiyorlar. Bizler YÖK’ün kölesi, ABD’nin askeri olmayacağız!

Savaşa değil eğitime bütçe!
Paralı eğitime hayır!
Her düzeyde parasız eğitim!
Amerikan askeri olmayacağız!

Ankara Liseli Gençlik Platformu (ALGP)



Hacettepe’de coşkulu eylem

Üniversiteleri sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırmaya yönelik yeni YÖK yasa tasarısı meclis alt komisyonundan göstermelik bir takım değişiklikler yapılarak geçirildi. Devlet saldırının hızını artırmayı hesaplarken öğrencilerin bu konudaki duyarlılığı ve tepkisi de artarak sürüyor.

Ankara Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde yemekhane zammını, soruşturmaları ve yeni YÖK yasasını protesto etmek, tüm öğrencileri saldırıya karşı tutum almaya çağırmak amacıyla bir eylem gerçekleştirildi.
20 Mart tarihinde “YÖK Yasa Tasarısı Karşıtı Öğrenciler” imzası ile yemek yememe biçiminde yapılan eylemde, zamlı yemeğe alternatif olarak öğrencilere kısır ve çay verildi. Sadece 50 kadar kişinin fiş alarak yemek yediği gözlendi.

11:30'da yemekhane önünde müzik ve halaylarla başlayan eylem forum şeklinde sürdü. Yemek dağıtımı ve güvenlik gerekçeleriyle bir kısım öğrenci yemekhanede bırakılarak 12:30'da tabldotlarla yemekhane önünden yürüyüşe geçildi. 250 kişilik bir katılımla gerçekleşen yürüyüş esnasında, çevredeki öğrencilere saldırının kapsamı anlatıldı ve destek istendi. Yürüyüşte paralı eğitim, yemekhane zammı, soruşturmalar ve jandarma terörünün yanı sıra emperyalizmin Ortadoğu hesapları, savaş, Newroz ve hücrelerle ilgili sloganlar coşkulu bir biçimde atıldı.

Yine yemekhane önünde sonlandırılan yürüyüşün ardından tüm öğrenciler yasayı tartışmak üzere Salı günü yapılacak olan toplantıya çağrıldı ve eylem halaylarla bitirildi.

Ekim Gençliği/Beytepe



ZKÜ’de soruşturma terörü...

Kazanılan mevzileri terketmeyeceğiz!

Karaelmas Üniversitesi’nde yaşanan faşist saldırılar sonucu çıkan olayların faturası her zaman olduğu gibi devrimci ve demokrat öğrencilere kesildi.

Soruşturmalar sonucu 20 kişi ceza aldı. Kimine bir hafta, kimine bir ay, çoğuna ise 6-7 ay arası değişen sürelerde uzaklaştırma cezası verildi. Soruşturmalar ve cezalar polis-idare işbirliğinin en açık örneği oldu.

Soruşturmalarda karşı iki tür tavır takınıldı. Biri, “biz yapmadık, biz yoktuk” diyen reformistlerin ve tatlı su solcularının tavrı; diğeri, polis-idare işbirliğini teşhir eden devrimcilerin ortak savunmaları idi. Yoğunlaşan saldırıların bu tür ayrışmaları doğurması doğaldı. Faşist saldırıların başlaması ile, bu yaşananların “sınıfsal bir niteliğinin olmadığı” gerekçesini öne süren tabela komünisti TKP(SİP)’in ve soruşturmaların başlaması ile eylemsizliği öneren reformistlerin tavırları, bu açıdan bizim için şaşırtıcı olmadı.

Verilen cezalar, yalnızca faşist saldırılara karşı geliştirilen anti-faşist duruşa karşı değil, yaklaşık 1.5 yıldır Karaelmas Üniversitesi’nde yükselen devrimci dinamiği yok etmeye dönük bir saldırıdır. Faşist saldırılar püskürtüldüğü gibi, polis-idare işbirliği ve soruşturma terörü de püskürtülecektir. Ceza alan öğrencilerin olay sonrası diğer öğrencilerin alkış desteği eşliğinde “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!” sloganları atarak üniversiteyi terketmesi bunun göstergesidir.

Aktif faaliyet içindeki 20 öğrencinin uzaklaştırılmış olmasına rağmen, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü 60 kişinin katılımı ve öğrencilerin yoğun ilgisiyle kutlandı. Bu katılımı ve ilgiyi beklemeyen ve sindiremeyen polis, eylem sonrası herkesin gözleri önünde tehditler savurdu.

Kazanılan mevziler terkedilmeyecek, polisin saldırıları devrimci irade ile püskürtülecektir.

ZKÜ’den Ekim Gençliği okurları