23 Mart '02
Sayı: 11 (51)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herşeye rağmen yanan isyan ve özgürlük ateşi
  ABD'nin Ortadoğu planları ve Filistin sorunu
  Sıra işçi ve emekçi çocuklarının cepheye sürülmesinde!
  Newroz teslimiyet ve ihanete karşı direniştir
  Çeşitli kentlerde Newroz kutlamaları...
  Cejna Newroz be!
  Yoğunlaşan saldırılara karşı metal işçilerinin örgütlü gücü harekete geçirilmelidir
  Biz kazanacağız!..
  7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!
  Feminizm yol değil, bir çıkmaz sokaktır!
  Gençlikten eylem ve etkinlikler...
  Dünyada ve Türkiye'de neo-liberal eğitim politikaları
  "Sermayenin Avrupa'sına hayır!"
  İşgale katılmayı reddediyorum
  ÇHD İstanbul Şubesi'nin suç duyurusundan...
  Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez!
  Zorbalık değil devrimci dayanışma!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Cheney geldi gitti, “kan pazarlığı” tamam!..

Sıra işçi ve emekçi çocuklarının
cepheye sürülmesinde!

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Ortadoğu gezisi kapsamında 19 Mart’ta Türkiye’ye geldi. Resmi açıklamalarda gizlenenin aksine, Cheney’in yaptığı görüşmelerle Ecevit’in ABD gezisinde temelleri atılan kan pazarlığına son biçim verildi. Sonuç olarak Cheney durumdan memnun bir şekilde Türkiye’den ayrıldı.

Cheney’in Ankara’da yaptığı görüşmeler ABD-Türkiye ilişkilerinin son durumu hakkında önemli açıklıklar sağlamaktadır. Resmi açıklamalarda ısrarla gizlenmeye çalışılsa da, görüşmelerde ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Kafkasya’daki ihtiyaçları doğrultusunda Türkiye’nin ne türden misyonlar üstleneceği tartışılmış, Afganistan’da ve Irak’a yönelik hareket sırasında Türkiye’nin ne tür görevler üstleneceği karara bağlanmıştır. Bu hizmetlerin fiyatı da gene görüşmelerde belirlenmiştir.

Türkiye’ye söz düşmeyen konular

Cheney ile yapılan toplantılarda nelerin görüşüldüğüne geçmeden önce nelerin görüşülmediğine değinmekte fayda vardır. Zira burjuva basında, asıl görüşülen konuları perdeleme kaygısının bir sonucu olarak, olur olmaz bir takım konular öne çıkarılmaktadır.

Belki de üzerinde hiç tartışma yapılmayan şeylerden biri Amerika’nın Irak’a dönük bir operasyon yapıp yapmayacağı konusudur. Ne Amerika tarafı bunu tartışmaya açmış, ne de Türkiye bu konuda resmi bir görüş ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Sezer’in “Türkiye’nin Irak’a dönük bir operasyona kesinlikle karşı olduğu” açıklaması, daha çok zevahiri kurtarmaya dönük bir anlam taşımaktadır. Irak’taki rejimin bir biçimde tasfiyesi, ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçim verme planlarının bir parçasıdır ve konu Türkiye’nin boyunu fazlasıyla aşmaktadır. Nitekim Cheney de, gerek Türkiye’de gerekse uğradığı diğer ülkelerde Irak’taki rejimi ne yapıp edip değiştirme kararlılığını sık sık vurgulamıştır.

Görüşmelerin ardından açıklama yapan Başbakan Ecevit, Cheney’in “görünür gelecekte Irak’a bir operasyon yok” dediğini açıklamıştır. Başbakan’ın yeni ve sevindirici bir gelişme olarak ve adeta görüşmelerin bir sonucuymuş gibi aktardığı bu durum aslında uzun zamandır bilinmektedir. ABD’nin Irak’a operasyon için siyasal ve teknik bir takım koşulların oluşmasını bekleyeceği daha Cheney Ortadoğu turuna başlamadan günler önce büyük ölçüde netleşmiş, bir askeri operasyon için en uygun zamanın önümüzdeki sonbahar olacağı görüşü ABD yönetimi içinde ağır basmaya başlamıştır. Dolayısıyla Ankara’daki görüşmelerin temel konularından birisi operasyonun ertelenip ertelenmemesi de değildir. Zamanlama konusundaki kararı ABD tümüyle kendi hesapları doğrultusunda verecektir.

Cheney’in Arap ülkelerinin yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde Filistin sorununun özel bir şekilde önplana çıktığı biliniyor. Arap şeyhlerinin Filistin konusunu neden bu kadar ısrarla öne çıkarttıkları ise ayrı bir değerlendirme konusu. Fakat şu kadarı söylenebilir ki, Arap şeyhlerinin bu hassasiyetinin Filistin halkını düşünmekle zerre kadar ilgisi bulunmuyor. Onları asıl kaygılandıran Filistin’de yanan direniş ateşinin Irak’a dönük bir saldırı nedeniyle bütün bölge ülkelerine yayılması kaygısıdır. Emperyalist saldırganlığa karşı patlak verecek devrimci bir kabarmanın kendi gerici iktidarlarını da tehdit etmesidir. Elbette ki Arap şeyhleri bunu dosdoğru böyle ifade etmemekte ve Filistin halkının karşı karşıya olduğu işgal ve katliam politikasının son bulmasını istediklerini söylemektedirler.

Türkiye’nin ise buna bile yüzü yoktur. Gazeteci Cengiz Çandar bu konuda şunları yazmaktadır: “Ankara’nın, diğer Ortadoğulu liderler gibi ‘Irak’a operasyon diyebilmek için, önce ‘Filistin-İsrail savaşı durdurulsun’ itirazını yapabilecek bir ‘manevra zemini’ de yok. Daha bir hafta önce İsrail’e yaklaşık 700 milyon dolarlık askeri sipariş veren ve böylece Türkiye’nin ceplerini hafifletirken, ekonomik ve güvenlik sıkıntısı içindeki Ortadoğu’daki Yahudi devletinin kasalarını doldurmayı tasarlayan ‘Türkiye’deki liderlerin bu tür bir itirazının ciddiyeti ve geçerliliği olabilir mi’?”

“Türkiye’nin kaygıları” ya da kan pazarlığının önkoşulları

Dış politikası esas olarak ABD emperyalizmine bağımlılık ilişkileri tarafından belirlense de, Türkiye’nin Irak’a dönük bir operasyon konusunda bir takım kaygılar dile getirdiği görülmektedir. Cumhuriyet gazetesinin yazdıklarını dikkate alacak olursak, Türkiye’nin masaya koyduğu kaygılar listesi bir hayli de uzundur.

Kuzey Irakt’ta bir Kürt devletinin kurulmasının yaratacağı sakıncalardan Güney Irak’taki Şii nüfus üzerinde İran denetiminin artmasına, Türkmenlerin karşı karşıya kalacağı tehlikelerden bölge dengelerinin olumsuz etkileneceğine ve nihayet Türkiye ekonomisinin bu operasyonu kaldıramayacağına kadar uzanan geniş bir liste söz konusudur.

Fakat usulen listeye eklenenler ile herhangi bir pazarlık konusu yapılmadan Türkiye’yi memnun edecek şekilde çözülmesi kolay olan maddeleri bir kenara koyduğumuzda, geriye iki temel başlık kalıyor. Bunlardan birincisi Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ikincisi ise operasyon nedeniyle Türkiye ekonomisinin uğrayacağı kayıplardır.

Birincisinin ne anlama geldiği uzun zamandır bilinmektedir. Türkiye oldu bittiye getirilerek Güney Kürdistan’da bir Kürt devletinin kurulması ihtimalinden büyük bir rahatsızlık duymaktadır. Genelkurmay Başkanı’nın ağzından bunu bir savaş nedeni sayacağını ilan etmiş bulunmaktadır. İkinci olarak ise, olası bir operasyonun ekonomik faturasının zaten zorda olan ekonomiyi büsbütün kontrolden çıkaracağı düşünülmektedir.

Bu kaygılar Türk burjuvazisinin bölgedeki Amerikan politikalarıyla ters düştüğünü göstermiyor. Türkiye’nin niyeti bu iki sorunu bahane ederek Irak operasyonuna karşı çıkmak değildir. Türkiye cephesinden gözetilen asıl amaç, verilecek hizmet karşılığında alınacak bedeli yükseltmektir. Zira emperyalizmin Ortadoğu politikalarında Türkiye’nin önemli bir yeri vardır. Aynı şekilde Irak operasyonu konusunda da emperyalizme en anlamlı hizmeti verecek konumda olan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. İşte Türkiye burjuvazisi ülkenin jeo-politik konumundan kaynaklanan bu avantajı en yüksek fiyata ABD emperyalizmine pazarlamak istemektedir. Görüşmelerin sonunda Türk tarafının sevincine ve ABD heyetinin rahatlığına bakılacak olursa, pazarlıklar her iki tarafı da memnun edecek şekilde sonuçlandırılmış olmalıdır.

Alan memnun, satan memnun!

ABD’nin Kürt devleti konusunda Türkiye’yi memnun edecek bir formül oluşturmakta fazla zorlanmayacağından, bu sadık uşağının isteklerini bir biçimde karşılama yoluna gideceğinden kuşku duymamak gerekir. Zira ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarının ve hesaplarının çapı düşünüldüğünde, Türkiye’ye hizmetleri karşılığında verilecek pay devede kulak kalmaktadır.

Görüşmelerde Cheney Türkiye’nin uğrayacağı zararların ABD tarafından karşılanacağı sözünü de vermiş bulunmaktadır. Öte yandan Cheney’in Ankara’dan ayrıldığı gün Fransız Le Figaro gazetesi, görüşmelerde ABD heyetinin sunacağı hizmete karşılık Türkiye’ye Irak petrollerinden pay teklif ettiğini yazmıştır. Gene aynı şekilde ABD yönetimi Afganistan’daki Türk birliğinin masraflarını karşılamak üzerine yetersiz de olsa kesenin ağzını açmıştır.

Ortadoğu’da gerçek “şer ekseni”: ABD, İsrail, Türkiye ortaklığı

Mısır’da yayınlanan El Ahram gazetesi ABD, İsrail ve Türkiye arasında gelişen ittifakı, yerinde bir tespitle, bölge ülkeleri ve halklarına karşı “şer ekseni” olarak tanımladı. Cheney’in Ortadoğu ziyareti, (Arap şeyhleriyle yapılan görüşmeleri bir kenara koyarsak) bu “şer ekseni”nin güçlendirilmesi çabasında yeni bir düzey anlamına gelmektedir. Son görüşmelerde Irak ve Filistin öne çıkmış olsa da, giderek güçlendirilen, yeni anlaşmalarla takviye edilen bu “şer ekseni”, ABD emperyalizminin çok daha temel hesaplarına dayanmaktadır.

Irak’a dönük askeri bir operasyon muhtemelen ABD önderliğinde hareket eden bu “şer ekseni”nin ilk ortak icraatı olacaktır. Onu başkaları da takip edecektir. ABD ve Türkiye arasında gelişen pazarlıkların böyle bir yönünün de bulunduğunu görmek, Ortadoğu halklarıyla emperyalist saldırganlığa, somutta da bu “şer ekseni”ne karşı ortak devrimci mücadeleyi örgütlemek önümüzdeki dönemin kendini dayatan temel önemde bir görevi olacaktır.



Basın’da Cheney gezisi...

Ankara Cheney’e gerçekten direnecek mi?

Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Irak lideri Saddam Hüseyin’i devirmeye yönelik Amerikan hazırlıkları çerçevesinde gerçekleştirdiği uzun Ortadoğu turunun son durağı olarak bugün Ankara’da.

Cheney, yoldayken, Ankara’dan ve özellikle Başbakan Bülent Ecevit çıkışlı, ‘Irak’a operasyon istemiyoruz’ açıklamaları işitildi; Başbakan, kendisine yakın gazetecilere ‘Türkiye, Irak harekatına karşı’ görüşünü seslendirdi.

Bunların üzerinde fazla durmadık. Amerikalılar’ın durduğunu da sanmıyoruz. Ekonomisi, ‘Amerika’nın inayeti ile’ IMF’nin rekor 31.5 milyar dolarlık borç yükü altına girmiş, bu borcun yarısı ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson’un sözcükleriyle ‘Amerikan vergi mükellefinin parasından’ sağlanmış bir ülkenin, Amerika’ya karşı fazlaca ve geniş bir ‘manevra alanı’ olamaz.

Amerika’ya karşı Türkiye’nin tek ‘manevra marjı’ AB’nin önde gelen ülkelerinden biri olabilmesiyle mümkündü. AB, Irak’a karşı bir Amerikan harekatına karşı çıkabildiği oranda, kendi bünyesi içindeki Türkiye’den de beslenerek veya Türkiye, bu konudaki politikasını AB ile ‘koordine ederek’, söz konusu Amerikan hamlelerine karşı durabilirdi. (Unutmayalım ki, IMF’nin ek kaynağı, Amerika dışındaki yani çoğunlukla AB ülkelerinden oluşan G-7’den karşılanıyor).

Oysa, son günlerde de anlaşıldığı üzere, Türkiye’de ‘strateji çizme gücünde’ bulunanlar, AB’ye karşı eğilimler taşırken, Amerika’yı koyacak yer bulamıyorlar. Rusya ve İran’a yönelik olarak tasavvur edilen ‘hayali’ bir açılım dahi ‘ABD’yi gözardı etmeden’ sözcükleri yerleştirilerek ifade edilmek zorunda kalınıyor.

Irak’a harekat, Amerikan Yönetimi’nin etkili kanadı için ‘rasyonel-ideolojik’ sebepler bir yana bırakılırsa, bir ‘takıntı’ halinde. Eğer bu konuda bir ‘Washington kararı’ alınacaksa –henüz alınmadı ama alınacağına dair işaretler kuvvetli- Amerika, tek başına hareket edecek kadar pervasız ve güçlü görünüyor. Dahası, Washington’dan ilettiğimiz bilgilerde, bu konuda ‘İran ile el altından mercimeğin fırına verildiği’ bile bir söylenti olarak Washington kulislerinde dolaşıyor.

Cheney’in uzun Ortadoğu turunda, çevresindekilerden uluslararası basına sızdırılan bilgilerdeyse, Arap liderlerin kendi kamuoylarına ‘Amerika’nın Irak’a karşı girişeceği operasyona şiddetle karşı çıktıkları’ ama Cheney’e ikili görüşmelerinde ‘sağlam bir gerekçe bulunur ve Filistin-İsrail eksenindeki çatışma yumuşatılırsa buna karşı çıkmayacaklarını’ hatta ‘Saddam’ın devrilmesini destekleyeceklerini’ söyledikleri vurgulanıyor.

Türkiye’de basına yansıyan yetkililerin ‘Irak’ta harekata karşıyız’ açıklamalarını da böyle değerlendirmekte yarar var. Ankara’da Cheney ile yapılacak görüşmeye ilişkin açıklamalardan ziyade ‘açıklanmayacak olanlar’ gerçeği yansıtacak. (...)

(C. Çandar/Habertürk internet sitesi/19 Mart 2002)

***

Mızrağın ucu

ABD’li şahinlerden Richard Perle’ye göre, “Amerikan bombardımanıyla cesaretlenen Irak birlikleri ve yurttaşları Bağdat yönetimine karşı ayaklanacak ve... Saddam’ı kendi halkı devirecek!”

ABD’nin bu ve benzeri senaryolarında Türkiye’deki (İncirlik başta) üslere ve topraklarımıza asker konuşlandırmasına gereksiniliyor.

Cheney’yle her şeyi, örneğin Afganistan’da Türk askerinin komutanlığını sağlayacak gereksindiğimiz 300 milyon doları, belki de ekonomik sorunları, belki de Azeri petrol hattını, hemen her şeyi şöyle böyle konuştuğumuzdan söz ediliyor.

Velakin, her şeyi ama her şeyi konuşurken ABD’ye olası Irak operasyonunda üslerimizden yararlanmasına olanak olmadığını, bu olanakları ABD’ye vermeyeceğimizi söyleyebildik mi?

IMF’nin 16 milyar dolarlık son kredisini ABD yönetiminin sağladığını Başbakanımız açıkladıktan, öncelikle ekonomi, pek çok konuda ABD’nin ayrılmaz parçası olduktan sonra...

ABD’ye yararlanmak istediği olanakları kullandırmayacağımızı söyleyebilir miydik?

Zor dostum, zor. Hatta olanaksız!

(Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet/20 Mart 2002)



Ortadoğu’daki şeytan ekseni

Celal Nassar

(...)

Türkiye, ABD’nin uluslararası politikayı yeniden düzenleme, terörle savaşma ve Irak, İran, Kuzey Kore’nin oluşturduğu şeytani üçlüyü boğma çabasının güvenilir bir ortağı. Ama şeytan, bakanın gözündedir. Araplar ve genel olarak Ortadoğulular için; ABD, İsrail ve Türkiye’nin yükselen güvenlik paktı, üzücü sonuçlar barındırıyor.

Türkiye, hâlâ zorlu bir ekonomik krizle yüz yüze. Yine de, Ecevit-Bush görüşmeleri, böylesi küçük ikili konulara pek az değindi. İki lider, bunun yerine ciddi uluslararası görevlere odaklandılar; ABD’nin yeni hamleler yapmayı, küresel satranç tahtasını düzenlemeyi ve genel olarak, kendisi ve onunla oynayanlar için yaşamı kolaylaştırmayı planladığı bölgelere. Türkiye, çoktan hazır. Afganistan’daki İngiltere komutasının sona ermesinden sonra, uluslararası güçlerin başına Ankara geçecek. Diğer küresel pastalarda da parmağı var: Orta Asya, Ortadoğu, Akdeniz, Balkanlar, Kıbrıs, Ege, Kafkas platosu ve Hazar’ın petrolü. Bu görkemli küresel ziyafetin ana sıcağı ise, fırından yeni çıkarılan, ortak Irak saldırısı.

Saldırıya zemin hazır

Saddam Hüseyin rejimine karşı yakında düzenlenecek bir saldırıya dair planlar yapılıyor. Ecevit, Washington ziyareti sırasında bu planları ele aldı. Askeri planlamacılar; Kuzey Irak’taki 70 bin Kürt savaşçı ile, Güney Irak’taki daha küçük düzensiz savaşçılar grubuna silah ve para vermeyi, ardından da ABD hava desteğiyle onları Saddam Hüseyin’in üzerine salmayı hayal ediyor. Sonraki bir aşamada, ABD Özel Kuvvetleri ve Türk tank birlikleri, Bağdat’a yürüyebilir. Geçenlerde Washington ile Ankara arasında imzalanan bir işbirliği anlaşması, böylesi bir askeri harekâtın zeminini hazırlayan nitelikte.

Öyle görünüyor ki, Bush ve Ecevit, Bağdat’a karşı ortak bir saldırı ile ilgili planlarını tamamladılar. Ayrıca, İran’a stratejik nitelikte bir askeri, ekonomik, siyasi ambargo dayatmanın yollarını da tartışmış olabilirler. Böylece, şeytan ekseninin üçte ikisi halloluyor.

Türkiye’ye bistüri rolü

Burada saldırı altında olan bir şeytan ekseni görmüyoruz; aksine, inşa halinde bir şeytan ekseni söz konusu. ABD, İsrail ve Türkiye arasındaki işbirliği, ard arda gelen güvenlik ve askeri anlaşmalarla bileniyor. Bu eksenin planlarında Türkiye’nin merkezi bir rolü var. O, ekseni, kendisi olmadan gidemeyeceği veya çok zorlanacağı yerlere götürebilecek bir kamanın keskin ucunda yer alıyor. Türkiye; İslam inancı, laik anayasası, emperyal tarihi ve Avrupa konumu ile, ABD’nin Ortadoğu için öngördüğü yeniden yapılanma ameliyatında ana bistüri görevi yapabilir.

(Al Ahram)



ABD Ortadoğu’dan defol!

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in 19 Mart Salı günü Türkiye’ye gelişini protesto etmek amacıyla Ankara’da çeşitli kurumlar biraraya gelerek bir basın açıklaması yapma kararı aldılar. Eylem SSK İşhanı önünde toplanılması, daha sonra YKM önüne yürünerek burada bir basın açıklaması yapılması şeklinde planlanmıştı. Ancak sabah saatlerinden itibaren Kızılay ve çevresi yoğun bir abluka altına alındı, kimlik kontrolleri yapıldı. Şüpheli görülenler gözaltına alındı. Böylece Ankara’da tam bir terör havası estirildi.

SSK İşhanı önünde toplanmaya başlayan 100’ü aşkın kişi burada çember içine alındı, yürümesi engellendi. Bunun üzerine sloganlar atmaya başlayan kitle olayı protesto etti.

İHD Ankara Şube Başkanı Ender Büyükçulha burada basın metnini okuyarak, bir kere daha YKM önüne çıkma yasağını protesto ettiklerini açıkladı. Sözlerini “Savaşa hayır!”, “Amerikan askeri olmayacağız!” diyerek noktaladı.
Eylemde “Emperyalizm Ortadoğu’dan elini çek” yazılı pankart açıldı. Basın metninde birçok DKÖ ve sendikanın imzası bulunmasına rağmen emekçiler cephesinden katılım oldukça düşüktü. Eylemde sıkça “Savaşa hayır!”, “ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Amerikan askeri olmayacağız!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı.

SY Kızıl Bayrak/Ankara