23 Mart '02
Sayı: 11 (51)


  Kızıl Bayrak'tan
  Herşeye rağmen yanan isyan ve özgürlük ateşi
  ABD'nin Ortadoğu planları ve Filistin sorunu
  Sıra işçi ve emekçi çocuklarının cepheye sürülmesinde!
  Newroz teslimiyet ve ihanete karşı direniştir
  Çeşitli kentlerde Newroz kutlamaları...
  Cejna Newroz be!
  Yoğunlaşan saldırılara karşı metal işçilerinin örgütlü gücü harekete geçirilmelidir
  Biz kazanacağız!..
  7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!
  Feminizm yol değil, bir çıkmaz sokaktır!
  Gençlikten eylem ve etkinlikler...
  Dünyada ve Türkiye'de neo-liberal eğitim politikaları
  "Sermayenin Avrupa'sına hayır!"
  İşgale katılmayı reddediyorum
  ÇHD İstanbul Şubesi'nin suç duyurusundan...
  Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez!
  Zorbalık değil devrimci dayanışma!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Cejna Newroz piroz be!

Halkımızın Newroz bayramı kutlu olsun!

Newroz, diriliş, direniş, mücadele ve özgürlüğün bayramı... Newroz, zalim Dehaq’lara karşı verilen büyük mücadele süreci içinde şekillenen ve Kürt’ün kimliği ile bütünleşen, Kürt’ün kimliğine ve onuruna kazınan tarihsel varoluş, direniş ve özgür yaşamda ısrar çizgisi... Halkımıza, halklarımıza, tüm Ortadoğu halklarına kutlu olsun!

Tarihimizin derinliklerinden süzülüp gelen direniş nehrinin ve özgürleşme tutkusunun, 20. yüzyılın son çeyreğinde devrimci bir ideoloji, çağdaş ulusal kurtuluş hareketi ve çağdaş Kawa ile buluşmasıyla birlikte, Newroz’un içerdiği anlam zenginleşti, yeni boyutlar kazandı. Öyle ki son çeyrek yüzyılda Kürt adı ile Newroz adeta içiçe geçti, özdeşleşti. Bu, nedensiz değildi.

Çünkü, geleneksel Newroz’la Kürtler, bir halk olarak varoluşlarını gerçekleştirmiş, tarih içindeki yerlerini almış ve uzun tarihsel serüvenlerinde ulusal direnişi sürekli sürdürmüşlerdir. Çağdaş Newroz ile kendilerini yok etmek isteyen çağdaş Dehaq’lara karşı bir varoluş savaşı vermiş ve bu savaş içinde bir bakıma kendilerini yeniden yaratmışlardır. Bu, aslında Newroz’un da yeniden doğumu, Newroz’un yeniden üretimidir. Kuşkusuz bu kendiliğinden olmadı. Sayısız bedel ve mücadele karşılığında ulaşılan bir zirvedir. Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Ronahi ve Berivan ile Sema Yüce anılan zirveye tırmanışta bu bedelin unutulmaz simgeleridir...

Kürtler son çeyrek yüzyılda Newroz’u salt geleneksel bir bayram olarak kutlamadılar, uluslaşmada, ulusal kurtuluşta kazandıkları yeni değerleri ve gelişmeleri Newroz’a yansıttılar, Newroz’u bir kurtuluş ve zafere ulaşma günü, bir ulusal onur günü olarak algıladılar. Newroz’un Kürt kimliği ve onurunun ayrılmaz bir parçası olarak algılanması ve yaşatılması olgusu, Kürtler’in belleğine, yüreğine ve bilincine öyle bir yerleşti ki, üç yıldır sistematik bir biçimde yürütülen tasfiye, devletle bütünleştirme ve bilinç-bellek-ruh katliam hareketine rağmen dipdiri, taptazedir!

Kuşkusuz bu son üç yıl içinde Kürt halkı ufuksuzlaştırıldı, her açıdan silahsızlandırıldı, özgürlük ve kurtuluş bilincinden, daha da önemlisi ulusal onurundan uzaklaştırılmak için sistematik bir tasfiye hareketine tabi kılındı, bu nedenle bugün geldiği nokta ve götürülmek istendiği yer Kürtler açısından ancak “ulusal felaket” kavramıyla açıklanabilir. Ama buna rağmen halkımız ulusal değerlerinin ve onurunun en somut ifadesi olan Newroz’a sahip çıkıyor, İmralı Partisi’nin Newroz’u tasfiyeci politikasına alet etme çabalarına rağmen Newroz’u kendi anladığı anlamda, algıladığı biçimde kutluyor. Bugün alanlara dökülen halkımız, Newroz ateşleri yakıp mücadele türküleri söyleyen Kürtler, ulusal özgürlük ve ulusal onurlarına sahip çıkışın yeni bir örne&curre;ini sergiliyorlar... Aynı zamanda bu, Newroz’un teslim alınamayacağının, direniş, mücadele ve özgürlük ideallerinin öyle kolay ve bir çırpıda yok edilemeyeceğinin de çok güçlü ve somut bir göstergesidir.

Newroz’un açığa çıkardığı ulusal istemlerdeki, ulusal değerlerdeki ısrar kararlılığı, gelecek açısından umut vericidir, devrimcilerin dayanması gereken temel çizgiye de işaret etmektedir.

Bu ne kadar önemli bir gerçekse, aynı zamanda, İmralı Partisi üzerinden ve onun eliyle yürütülen tasfiye hareketinin halkımızın tüm birikimlerini yok etme, devrimci dinamikleri ve potansiyelleri denetleme ve ipotek altına alma çizgisi de bir o kadar yakıcı bir gerçekliktir. Ve anılan umudun somut bir mücadele gerçekliğine dönüşebilmesi, yani Kürt halkının Newroz çizgisinde yeniden ayağa kalkışının gerçekleşebilmesi için teslimiyet ve tasfiyeci platformun yerle bir edilmesi de bir o kadar kaçınılmaz bir zorunluluktur.

İmralı Partisi yönetenleri, halkımıza Newroz’u bir referanduma dönüştürme çağrısı yapmaktadırlar. Peki neyin referandumudur bu? Kürt halkının kendi kaderini belirleme referandumu mu? Ulusal taleplerini ortaya koydukları bir referandum mu?
Hayır, İmralı Partisi’nin istediği bunların hiçbiri değil. İstedikleri, pişmanlık yasasından biraz daha büyük kırıntıdır, istedikleri daha “büyük tas çorbadır”. Bundan başka hiçbir talepleri yok. Ama bu utanç verici kırıntılar için, en onursuz yaşam dilencilikleri için bile mücadele değerlerimizi ağızlarına alıyor, onları uğursuz planlarına alet ediyorlar. Sonra herkese dönüp “Kürt halkı bizi ve politikalarımızı destekliyor” demeye başlıyorlar.

Oysa Newroz, teslimiyet ve ihanete karşı net, kesin ve ikirciksiz tavır, devrimci ulusal değerler ve çizgide kararlı ve tutarlı direniş, onurlu duruşta ısrar ve her koşulda başı dik duruştur. Diğer örnekler bir yana Mazlum Doğan’ın Diyarbakır zindanlarında ortaya koyduğu eylem, 14 Temmuz ve 15 Ağustoslar’a uzanan direniş kıvılcımı, Newroz’u en yalın ve ikirciksiz bir biçimde özetlemiyor mu? O halde İmralı teslimiyet, ihanet ve tasfiye çizgisi ile Newroz’u bağdaştırmak tarihle, gerçeklerle oynamak, halkla alay etmek değilse nedir?

Evet, halkımız Newroz’un özüne sahip çıkıyor, yine alanlarda, isyan ateşleri yakıyor, Newroz halayına duruyor... Bu, son çeyrek yüzyılda yeniden üretilen Newroz çizgisinin, büyük bir birikim ve ulusal özgürlük istemindeki ısrarın somut ifadesidir. Ancak buna rağmen üzerinde durduğu zemin bu gerçekliği ile tam bir karşıtlığı anlatıyor. Bu, Kürdün “ulusal felaket” düzeyinde seyreden paradoksunu da anlatıyor. Bu paradoks, mücadele edilmesi gereken güçler ve çizgilerle dayanılması gereken dinamikleri de en kalın çizgileri ile orta yere koyuyor.

Newroz, bir direniş geleneği ve çizgisidir.
Çağdaş Newroz, Mazlum Doğan ile yeni bir boyut kazanan, başka bir ifadeyle PKK’nin devrimci emekçi çizgisiyle buluşan Newroz, ulusal olduğu kadar emekçi bir damarı da anlatmaktadır.

Kürt sorunu özünde bir emekçi sorunudur.
1970’lerde böyle olduğu gibi, bugün bu daha fazla böyledir. Bu son çeyrek yüzyılda ulusal kurtuluşta sınıfların konumları, duruşları ve çizgileri tartışma götürmeyecek kadar netleşmiştir. Özellikle Kuzey Kürdistan’da Kürt egemen sınıflarının gerçek anlamda bir Kürt sorunları, özgürlük sorunları yoktur. Bugün İmralı’da somutlaşan teslimiyet ve ihanet platformu, özünde Kürt egemen sınıflarının tarihsel ihanet çizgilerinin en çürümüş ve yozlaşmış biçimidir.

Yine son çeyrek yüzyılın mücadele tarihi kanıtladı ki, Kürdistan sorunu devrimcidir; Kürdistan sorunu bir devrim sorunudur!

Emekçi sınıf bakış açısını, yani devrimci sosyalizmi esas almayan, emekçi sınıflara dayanmayan, başka bir deyişle Newroz ile 1 Mayıs’ı aynı çizgide, aynı dalgada birleştirmeyen yaklaşımlar, bugüne kadar başarısızlığı sayısız kez kanıtlanmış iktidarsız, ufuksuz ve gövdesi üzerinde başkalarının kafasını taşıyan Kürt egemen sınıflarının çizgilerinin daha silik bir versiyonunu tekrarlamaktan başka bir şey yapmış olmayacaktır.

Devrimci ulusal Newroz emekçi Newroz’la, devrimci Newroz devrimci 1 Mayıs ile aynı dalgada buluştuğu ölçüde zafere yürüyebilir. Mazlum Doğan böyle bir Newroz’u simgeliyor. PKK’nin devrimci emekçi çizgisi, gerçek PKK de bundan başkası değildir.

Mazlum Doğan gelecek ufkumuzu, çizgimizi ve güncel yürüyüşümüzü anlatıyor.

Devrimci Newroz, teslimiyet ve ihanete karşı Mazlumca tavır alışı ve ölümüne direnişi gerektiriyor.

Gerçek ulusal kurtuluşçular, ulusal onur ve kişilikten ödün vermek istemeyenler, emekten yana olanlar, Newroz’u özüne uygun kutlamak isteyenler, Newroz da dahil tüm değerlerimizi kullanarak karşı-devrimci tasfiye çizgisini nihai hedefine götürmeye çalışan İmralı Partisi’ne karşı çıkmak ve bu karşı çıkışlarını devrimci yurtsever bir zeminde ete-kemiğe büründürmek göreviyle karşı karşıyadırlar.

Büyük bir coşku, heyecan, ama aynı zamanda büyük bir öfkeyle kutladığımız Newroz’un önümüze koyduğu acil görev budur.

Biji Newroz!
Cejna Newroz piroz be!

PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları



Özgürlük kapıları çalsın

Direnç yüklü
yıldızlar geçti gözyüzünden
uzanıp geçti üzerinden
özgürlüğe susamış sokakların.
Elini verdi sokağa genç-kız, genç-oğul,
ısınan yüreğiyle ateşin.
Coşku doldu. Zulüm dur!
Kaçıncı bahardır yanıyor ateş...

Anka kuşu ses verdi
uzaktan
çiçekler açtı, bahara selam.
Durma öyle! Sonu yok
boyun bükmenin...
Sokağa çık, ateşi yak...
Harlansın ve duysun
taa ötelerde siyah çocuk.
Kavgacılar baksın matarasına
bir yudum su...
Özgürlük kapıları çalsın.

Rahime Henden
21 Mart 2002