02 Martt '02
Sayı: 08 (48)


  Kızıl Bayrak'tan
  İdam tartışmasının gizledikleri
  Emperyalist saldırganlığa karşı safları sıklaştıralım!
  Emperyalist savaşa ve sömürüye karşı 8 Mart’ta mücadele alanlarına!
  Sermaye iktidarı Türkiye’yi ABD emperyalizminin savaş arabasına koşuyor
  Dışarda saldırganlık ve savaş, içerde baskı ve terör
  TİS’lerde bir kez daha “hedeflenen enflasyon” aldatmacası
  Özelleştirme saldırısı tüm hızıyla sürüyor
  Karen Fogg olayı ve emperyalizmle ilişkilerin içyüzü
  Emekçi kadın ve savaş
  Bir anket deneyimi ışığında kadın...
  Sınıf çalışması ve kültür-sanat cephesi
  Ek mesailer ve sınıfa etkileri
  İzmir İHD’nin ÖO Direnişi etkinliği...
  YÖK yasası meclisten geri çekilsin talebiyle direnişe!
  Güney Kore’de görkemli işçi eylemi
  Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Emperyalist saldırganlık örgütü NATO tahkim ediliyor
  Partili yoldaşlarımıza, devrimci yurtseverlere ve halkımıza açık çağrı!..
  Tasfiye ve karşıtına dönüşmede yeni bir boyut...
  İşçi sınıfının devrimci programı altında
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ABD emperyalizmi gitgide pervasızlaşıyor...

Dışarda saldırganlık ve savaş,
içerde baskı ve terör

Kitle imha silahı bulundurmaktan yargılanması
gereken asıl Amerika’dır

Bugün Amerika’nın Irak’a yönelik tek “hukuki” ithamı, kitle imha silahları bulundurması. Dünyanın bir numaralı silah deposu olan Amerika’nın böyle bir ithamı saldırı gerekçesi yapmasındaki kaba çelişki bir yana, salt Ortadoğu için uygulamasında bile açık bir ikiyüzlülük, bir çifte standart söz konusu. Halihazırda Ortadoğu’da imhaya uğrayan bir halk ve kitle imha silahlarını bu halkın üzerinde günübirlik kullanan bir devlet var; İsrail. Amerika bir yandan Filistin halkının imha edilmesine tam destek verirken, diğer yandan, Irak’a saldırısına kitle imha silahları bulundurma kılıfı uydurmaya çalışıyor.

Amerikan emperyalizminin Irak’a karşı sadece bu saldırı gerekçesi değil, yıllardır uygulanan ambargo ve Amerika ile İngiltere’nin tek yanlı olarak Irak’ın kuzeyine ve güneyine “uçuşa kapalı bölgeler” koymaları da uluslararası hukuka aykırı. Dahası BM Anlaşması’nın 39. maddesine göre “saldırı” kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Bu böyle olduğu halde, BM’e üye hiçbir ülkeden Amerika’nın (ve müttefiki İngiltere ve İsrail’in) saldırganlığına, BM kararlarını çiğnemesine karşı bir ses çıkmıyor. Amerika’nın dünyaya kendine göre çeki-düzen vermek için kullandığı hiçbir yöntem uluslararası hukuk açısından sorgulanma ihtiyacı duyulmuyor. Dünya devletlerinin kimi suskunlukla, Türkiye gibi Amerikan peyki yapılmış olan kimileri ise açıktan bu hukuksuzluğu desteklemek suretiyle,üm dünyada yeni Amerikan düzeni kurulmasına onay veriyor.

Amerikan emperyalizminin dünya jandarmalığı neredeyse tüm dünya devletleri tarafından kabullenilmiş görünüyor. Öyle ki, Irak’a saldırıdan söz edilir edilmez, herkes ne zaman ve nasıl olacağı üzerine konuşmaya başladı. Kimse, hangi hakla saldırabilir diye sormuyor. Afganistan olayında yarım ağızla da olsa “kanıt”tan sözedenler olmuştu. Irak meselesinde kanıt da aranmıyor, zira artık Amerika suç yüklemeye ihtiyaç duymuyor. Açıktan, bu ülkedeki rejimi beğenmediğini ve değiştireceğini ifade ediyor.

Afganistan’a yönelik saldırganlığın asıl gerekçesinin Amerika’nın çıkar ve emelleri olduğu açıktı. Gene de 11 Eylül gibi bir bahane ABD’nin epeyce işine yaradı. En azından kendi iç kamuoyunu etkisizleştirdi, hatta büyük oranda desteğini aldı. Irak’a (ve sıraya dizdiği diğer “şer odakları”na) yönelik saldırı tehditleri konusundaki bugünkü pervasızlığını biraz da buna borçlu.

ABD emperyalizmi Amerikan halkının da baş düşmanıdır

11 Eylül’den bu yana yaşananlar, emperyalizmin “dışta savaş, içte dizginsiz bir baskı ve terör” rejimi olduğu saptamasını bir kez daha doğrulamaktadır. Afganistan saldırısıyla başlayan süreci, bir “haçlı seferi”, uzun sürecek bir ”medeniyetler çatışması” olarak tanımlayan Amerikan emperyalizmi, saldırganlığının dışa yönelik yüzünde hedef ülkeler listesine her gün yenilerini eklerken, içerde, kendi halkına yönelik baskı tedbirlerini de gün geçtikçe artırıyor. Sözde “teröre karşı demokratik rejimi savunmak” için başlatılan savaş, giderek tüm demokratik hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı bir terör rejiminin Amerika’da ve tüm dünyada hakim kılınmasına hizmet ediyor.

Kirli savaş taktikleri legalleştiriliyor
Amerika “resmen” yalan haber kanalı kuruyor

Amerikan halkı sadece gözetlenmekle kalmayacak, bundan böyle yalan haber bombardımanına da daha fazla ve daha sistematik biçimde maruz kalacak.

Amerika/CİA kaynaklı kontr-gerilla talimnamelerine göre, derin devletlerin gözde faaliyetlerinden olan psikolojik savaşın bir unsuru olarak “yalan haber yayma” faaliyeti artık Amerika devletinin resmi faaliyetlerinden sayılacak. Amerikan medyasının dünya kamuoyunu yönlendirme konusundaki gayret, yetenek ve başarısı ortada olmasına rağmen, Pentagon tarafından sırf bu amaçla “etki ajansı” adında özel bir kanal kurulacağı ifade ediliyor. Amerikan emperyalizminin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmek istenen elbette sadece dünya kamuoyu değil, öncelik ve özellikle Amerikan kamuoyudur.

Amerikan halkı bundan böyle sadece silah tekellerine çalışacak

Amerikan ekonomisi uzun zamandır silah tekellerine dayanmasına rağmen, silah harcamalarına giderek daha fazla kaynak ayırmak zorunda. Bu hem yaşanan krizin aşılması için gerekli, hem de sürdürülen savaş için.

Amerikan savunma bütçesi daha şimdiden, geçen yıla oranla yüzde 15 artırılarak, 48 milyar dolar ilave ile 379 milyar dolara yükseltilmiş bulunuyor. ABD’de kişi başına düşen savunma harcaması AB’ye üye 15 ülkenin nüfus başına düşen harcamasının dört katı dolayında iken, gelişen savaş koşullarında bunun hızla katlanacağı açık.

Amerikan emperyalizmi bugün açtığı savaşla sadece dünya halklarını köleleştirmeyi hedeflemiyor. Aynı zamanda Amerika halkını da tümüyle silah tekellerinin uysal köleleri haline getirmeye çalışıyor.

İşkencenin yasallaştırılması ve pek çok özgürlüğün kısıtlanması tedbirleri de bunlara eklendiğinde, emperyalist saldırganlığının faturasının Amerikan halkına Mc Carty dönemini aratacak bir baskı rejimi altında ezilmek olarak çıkarılmak istendiği görülecektir.

Amerikan halkına büyük gözaltı

11 Eylül’ün ardından iktidarın “kana kan intikam” yeminine destek veren, Afgan halkının başına yağdırılan bombaların parasını sorgusuz sualsiz ödeyen, Afgan çocukların katline alkış tutan Amerikan halkı, şimdi bu katkılarının ödülünü 24 saat gözetlenmek suretiyle topluyor. Tüm toplu yaşam alanlarında, her adımını takip eden, her hareketini kaydeden kameralar altında yaşamaya mahkum ediliyor.

Mağazaları, alış-veriş ve eğlence merkezlerini, kamu kuruluşlarını, caddeleri vb. dev kameralarla donatan ABD, bu önlemlerle, tüm despot rejimlerin ortak korkusunu taşıdığını da ortaya koymuş oluyor. ABD kendi halkından bile korkuyor, çünkü onu sonsuza dek kandırıp oyalama imkanı olmadığını biliyor. Dünya halklarına yönelik saldırganlığına, vahşi katliam planlarına eninde sonunda içerden de karşı çıkılacağını hesap ediyor. Bu hesabının hiç de yanlış olmadığını, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen küreselleşme karşıtı gösterilerde Amerikan işçi sınıfının ortaya koyduğu tutumdan da biliyoruz.

Devletler taraf halklar karşı

Afganistan saldırısı sırasında bir kez daha açığa çıktığı gibi, Amerikan emperyalizminin saldırganlığından korkan da, destekleyen de yoksul ülkelerin başındaki işbirlikçi iktidarlardır. Sadece saldırı hedefindeki yoksul ülkelerin halkları değil, Avrupa’daki gösterilerin de kanıtladığı gibi, emperyalist ülkelerdeki işçi-emekçi kitleler de emperyalist saldırganlığa şiddetle karşı çıkmaktadır.

Zaten emperyalist saldırganlığı dizginleme gücü de dünya işçi sınıfları ve emekçi halklarının bu karşıtlığında gizlidir. Bu karşıtlık açığa çıkarıldığında, emperyalistlerin ve yandaşı/uşağı devletlerin Amerikan saldırganlığını destekleyip desteklememesi bir anlam ifade etmeyecek, Amerika’nın gücüne güç katamayacaktır. Kaldı ki, işçi-emekçi kitleler cephesinden güçlü bir dayanışma, güçlü bir karşı koyuş sergilenmeye başlandığında, emperyalizmin iktidardaki onursuz uşakları bugünkü pervasızlıklarını sürdürme cesareti de bulamayacaklardır.

Emperyalist saldırganlığı dizginleyebilmek için görevimiz, işçilerin birliği halkların kardeşliği şiarı etrafında mücadeleyi örgütlemek ve yükseltmektir.