Y. Maden Anadilde eğitim kampanyası ve devletin aldığı karşı tutumla birlikte toplumun gündemine oturan Kürt sorunu, PKK ve devlet cephesinden atılan yeni adımlar ve tepkilerle birlikte yeni bir safhaya ulaşmış bulunuyor. Bu safha sermaye devletinin soruna dönük çözüm platformu ekseninde şekilleniyor ve iplerini tümüyle devlete bırakmış olan PKK tarafından da yine bu eksende yeni bazı adımlarla tamamlanıyor. Bilindiği üzere sermaye devletinin anadilde eğitim kampanyasına verdiği ilk tepki dizginsiz bir faşist terör olmuş, bunu ise teslimiyetçi platformunun önüne konulan 12 maddelik yeni bir samimiyet sınavı izlemişti. Buna göre artık Kürdistan ve Kürt kimliğini hatırlatacak tüm söylem ve çalışmalardan vazgeçilecek, gerilla kayıtsız şartsız teslim edilecekti vb. Yani açık bir inkar ve tasfiye programı PKKnin önüne konulup, karşılığı ise devletin büyüklüğüne bırakıldı. Bu, Kürt kimliği ve Kürdistan adına ne varsa tümüyle tarihin derinliklerine gömülmesi anlamına geliyordu. Böylelikle Kürt sorunu sermaye devletinin inkarcı ve imhacı çözüm platformu doğrultusunda güya çözüme kavuşturulmuş olacaktı. Tüm bunlar esas olarak, Öcalanın İmralı savunmalarıyla ortaya koyduğu, PKKnin ise 7. Kongrede benimsediği teslimiyet programının nihai sonuçlarına ulaştırılması için yolun açılması anlamına geliyor. Bundan dolayıdır ki sermaye devleti, uzun süredir unutulmaya terkettiği Kürt sorununa ve mücadelesine karşı kapsamlı bir tasfiye operasyonu başlatmış bulunuyor. Teslimiyetçi platform eliyle kendi kanalında sistemli adımlarla yürütülen tasfiye süreci, anadilde eğitim kampanyasının kendi sınırlarını aşması ve bölgede ABDnin operasyon planlarıyla birlikte Kürt sorununun farklı bir mecraya girme ihtimali nedeniyle, sermaye devletinin doğrudan ve kapsamlı müdahaleleriyle yeni bir aşamaya sokuluyor. Sermaye devleti teslimiyet sürecinin sadece PKK faktörüne dayanarak ilerletilemeyeceğini görüyor ve bugünkü adımlarını buna göre atıyor. Bunun için bir yandan faşist terör dizginsizce kullanılarak Kürt halkının mücadele dinamikleri sindirilmeye çalışılırken, diğer yandan PKKnin 8. Kongresine biçilen misyon açıkça tanımlanmış oluyor. Böylece kayıtsız ve şartsız teslimiyetin önü açılıyor, Kürt halkının idam hükmü hazırlanıyor. Sermaye devletinin teslimiyet sürecini nihai hedeflerine ulaştırma operasyonunu başarıya ulaştırması, teslimiyetçi platformun rolünü tam bir sadakatle yerine getirmesine bağlı. PKKnin operasyona verdiği tepki ise, sadakatinin ve samimiyetinin yeni bir kanıtı olmuştur. Teslimiyetçi platform sermaye devletinin güncel teslimiyet programına işlerlik kazandırmak için, rolünün gereklerini bildik yöntemler izleyerek yerine getiriyor. Devletin 12 maddelik muhtırası, bir yandan onun inkar ve imhada ısrarcı olduğu yönlü beyanatlarla sözde reddedilirken, hemen arkasından buna rağmen diyalog için anlamlı bir girişim demagojik söylemleriyle parlatılıyor. Bunu, anadilde eğitim kampanyasını yine parlak sözler arkasına gizlenerek okuma odalarına kapatan, böylelikle siyasal mücadele alanının dışına iten tutum izliyor. Bu, teslimiyet platformunun Kürt sorununu kültürel bir soruna indirgeyip, bunu ise bireysel haklar çerçevesinde ele alan temel çizgisinin özlü ve güncel ürünüdür. Çünkü bireysel haklar olarak kurgulanan bir talebin siyasal mücadele alanının dışına itilmesi do¤al ve mantıki olacaktır. Teslimiyetçiler de kendi cephelerinden aynı hedef doğrultusunda davranmaktadırlar. PKK BK üyesi Nizamettin Taş bu gerçeği şu sözleriyle kanıtlıyor: "Bu kampanyanın değişik yöntemlerle demokratik çerçevede, tahrike gelmeden genişleyerek sürmesi gerekiyor. Öğrenci olur, doksan yaşındaki yaşlı olur, beş yaşındaki çocuk olur, herkesin katılması gerekiyor. Bu kutsal ve başkasından talep edilmeyecek bir haktır. Devletin verip vermemesi önemli değil. (Özgür Politika/29 Ocak 2002) Teslimiyetçi platform cephesinden Kürt halkını dizginlemek, siyasal mücadele düzeyine taşan etkinlikleri sınırlamak için atılan adımlar, Osman Öcalan tarafından açıklanan 5 maddelik devletten beklentiler paketi ile birlikte bir program düzeyine çıkarıldı. Bu program, her ne kadar devletin 12 maddelik muhtırasına karşı verilmiş karşıt bir muhtıra havasında açıklansa da, özünde 12 maddeyle özetlenen samimiyet sınavının çözüm anahtarı biçimindedir. Kürt halkının hassasiyetlerini gözeten ilk dört maddedeki taleplerin pratik hiçbir değeri yoktur ve tümüyle teslimiyetçi bir öze sahiptir. 2. madde, Kürtçenin eğitim dili olmasının kabul edilmesi biçimindedir. Görünürde paket içerisinde en ileri taleptir. Ancak bunun sadece Kürt halkının bu talep ekseninde ortaya çıkmış bulunan ulusal enerjisini pasifize etme niyeti taşıdığı ortadadır. Bu hem, 3. madde (Kürt halkı kültürel gelişmesini sağlayabilmeli) ile beraber ele alındığında, hem de kardeş Öcalanın aynı açıklamasında Kürtçe eğitimini bireysel kültürel haklar düzeyine indirgeyen tutumundan dolayı böyledir. 4. madde, viraneye uğramış Kürdistan dediğimiz ülkemizin inşasını içermektedir. Bunun için ekonomik hamleler başlatılmalı, sosyal düzenlemeler yapılmalı ve bunun için özel programlar uygulanmalıdır. Bilindiği gibi uzun süredir Türk ordusu tam da bu tanımlamalar altında Mehmetçik... kampanyaları sürdürmektedir. Silahlı güçlerin tasfiyesi gerekiyorsa şeklinde başlayan son madde ile dillendirilen beklenti ise genel aftır. Asıl murat da budur zaten. Affedilerek düzen legalitesi içine alınmak... İşte teslimiyetçilerin Kürt halkına sundukları çözüm programı budur. Bu program düzenin bataklığına çıkmakta, tümüyle sermaye devletinin ihtiyaç ve beklentilerini esas almaktadır. Bu anlamda ondan dilenmiş utangaç bir özür olarak da nitelendirilebilir. Kürt halkı, ulusal hak ve özgürlük taleplerini, bu sahte çözüm programının peşine takılarak değil, kaderini işçi sınıfının devrimci iktidar mücadelesiyle birleştirerek kazanacaktır.
Mamak
İşçi Kültür Evinin Nazım Hikmet etkinliğine çağrı bildirisi... Nazım Hikmet Umudumuzu, acılarımızı, gelecek güzel günlere olan inancımızı, öfkemizi şiirleriyle ve devrimci yaşamıyla temsil eden devrimin ve komünizmin şairidir Nazım... Tüm yaşamını sınıfsız, sömürüsüz bir dünya özleminin giderilmesi için adamıştır o. O yaşamının 13 yılını zindanlarda, devrimci kimliğinden, büyük sevdasından ve işçi sınıfı davasından bir an bile tereddüt etmeden yaşamıştır. Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya Bugün işçi sınıfı ve emekçilere azgınca saldıranlar, Nazımın 100. doğum yılı olması nedeniyle onun yaşamı ve ideallerine de saldırarak onu ehlileştirmeye çalışıyorlar. İnsanlığın uzun yıllar boyu yarattığı değerleri savaşlarla, katliamlarla yoketmeye çalışanlar yine bu topraklarda yeşeren bir değere, Nazım Hikmete, onun devrimci yaşamına ve devrimci sanatına saldırıyorlar. Onun idealleri ve sanatı, kaynağını işçi sınıfı ve ezilen halkların acıları, sevinçleri ve umutlarından alıyor. O hala komünizmin şairi olarak sömürenlerin karşısında dimdik duruyor. Tam da bu duruşundan ötürü her türlü aşağılık saldırıya maruz kalıyor. Her tarafından pislik akan kapitalist düzene karşı o; Alnı yukarıda kırmızı boyun atkısı rüzgarda Kapitalizmin ölümünü muştulayan marşını kulağımıza fısıldıyor hala. Bu sese kulak vermeli ve geleceğimizi karanlığa gömmeye çalışanlara karşı binlerce Nazım olarak dikilmeliyiz. Tüm değerlerimize sımsıkı sarılarak Nazım Hikmeti kirletmelerine izin vermemeliyiz. Çünkü o, yaşamını işçi sınıfı ve emekçilerin devrim ve sosyalizm mücadelesine adadı. Ona sahip çıkmak da işçi sınıfı ve emekçilere düşüyor... Mamak İşçi Kültür Evi Nazım Hikmetin 100. doğum yılı etkinliği Tarih : 3 Şubat 2002 (Pazar) |
|||||