17 Kasım '01
Sayı: 35


  Kızıl Bayrak'tan
  Son eylemler ışığında sınıf ve kitle hareketinin durumu
  Ankara yürüyüşü ve mitingi: Karşılamalarda coşku, Ankara'da kitlesel gösteri
  Kamuda tasfiye saldırısı
  DİSK, KESK Ankara yürüyüşü ve Emek Platformu'nun eylemleri...
  Armutlu'ya ve Alibeyköy'e operasyon!
  Yoldaşlarının kaleminden Armutlu şehitleri...
  Ekim Gençliği'nden...
  Savaş, anti-emperyalist mücadele ve zor dönem devrimciliği
  "Uygar" batı, "barbar" doğu!...
  Uluslararası hareket
  Emperyalist barbarlık ve çevre tahribatı
  Noam Chomsky ile röportaj...
  Güney Kürdistan, olası gelişmeler ve devrimci yurtsever tutum
  Size verilecek bir gülüm vardı...
   Parti bilinciyle sınıfa, kitlelere!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Yıldönümünde
Parti’ye övgü

Yaşamı güzel kılmak mücadelesinde en büyük görev, bu iddiayı taşıyan bir yapıya ve o yapının ferdine düşmektedir. Nazım’ın da dediği gibi, “yapıyı yükseltmek, yapıcılara düşmektedir.”

Daha önceden bir yoldaşın yazıp söylediklerinin, öylesine söylenen sözler olmadığı bilinciyle, yeni bir parti yılında tekrar herkesle paylaşmak istedik:

* Parti, işçi ve emekçi kitlelerin kendi sınıf güçlerini görüp anlamaya başlamasıdır.

* Parti söke söke kazanılan bir hakkın bayram halayıdır.

* Parti, maden ocaklarında yakılan bir ağıttır.

* Parti, militan bir direniş çadırıdır.

* Parti, her yaştan, her cinsten, her ırktan ve her mezhepten işçi ve emekçilerin sosyalizme yeniden ve daha çok sevdalanmasıdır.

* Parti, randevusuna “5” dakika geciken bir komünistin yüzünün nar gibi kızardığı andır.

* Parti, pratikle birlikte, zihinlerinde nasıl özgürce disipline edilebileceğinin anlaşılmasını ve başarılmasını sağlayan güçtür.

* Parti, yeni bir komünist enternasyonal dünya yangınının habercisidir.

* Parti, proletaryanın tarihsel bilinci ve hafızasıdır.

* Parti, sermaye devletinin bir üst düzey yöneticisinin “çok gizli” ibareli defterine, “Komünist İşçi Partisi; işçi sınıfı ve fabrikalar içinde illegal temelde örgütlenir; işçi sınıfının öncülüğünde ezilen yığınların devrimci silahlı ayaklanması yoluyla sermaye iktidarının yıkılmasını ve yerine sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasını hedefler; sermaye düzeni ve iktidarıyla uzlaşmaz bir sınıf mücadelesi çizgisini temsil eder; düzen içinde ehlileştirilmesi mümkün değildir, dikkat çok tehlikeli!..” notunu eklemesi ve altını kalın çizgi ile çizmesidir.

* Parti, “diren Kürt halkı, Türkiye proletaryası ayağa kalkıyor” sözünü gerçek kılmanın yegane karşılığıdır.

* Parti, sömürgeciliğin, faşizmin ve her türden gericiliğin ölüm çanıdır.

* Parti, reformizmin siyasal panzehiridir.

* Parti, “bunlar sınıf dışı, bunlara kanmayın, bunların amacı başka!” çukuruna düşenlerin bizzat sınıf bilinçli işçiler tarafından mahkum edilmeye başladığı andır.

* Parti, sosyalist lafazanların cahilliklerinin ve cesaretsizliklerinin yüzlerine daha güçlü vurulmasıdır.

* Parti, geriden gelenlerin, ayak sürüyenlerin, ileriye çıkmakta direnenlerin, dünyaya kendi dar grup çıkarları üzerinden bakanların, gitgide daha da gericileşmek zorunda kalacakları bir sıkışma dönemidir.

* Parti, davadan geriye düşenlerin kahır ve utanç anıdır.

* Parti, eğer yaşasalardı Marx’ın, Engels’in, Lenin’in “haydi

yoldaşlar daha da ileri!” diye selamlayacakları tarihi bir kaçınılmazlık anıdır.

...

Evet, bu sözler üzerine başka ne denebilir bilemiyorum ama, kararlı, ısrarlı ve sabırlı devrimci bir çalışma yapılması gerektiği ortada.

Haydi yoldaşlar, tarihi önemde sorumluluklar bizi bekliyor!..

C. İnan



Krize ve savaşa karşı teşhir ve ajitasyon faaliyetleri...

Devrimci müdahaleyi güçlendirmenin zamanıdır

Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, içinden geçtiğimiz süreçte görülmedik saldırılarla karşılaşıyorlar ve en ağır faturaları ödüyorlar. Kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik bunalımın dünya ölçüsünde emekçiler üzerindeki ağır tahribatı, kaçınılmaz olarak Türkiye’deki emekçileri ve gençliği de yaşıyor. Emperyalist savaşın başlamasıyla birlikte ülkenin emekçileri yeni yıkım saldırılarıyla karşı karşıya geliyorlar. Emperyalizmin ve Amerikancı iktidarın saldırılarına karşı ilk tepkiler yeni yeni ortaya koyuluyor.

Biz komünistler de bulunduğumuz alanlar üzerinden çalışmalarımızı güçlendirerek sürece müdahale etmeye çalışıyoruz. Sürekli bir biçimde afiş, bildiri, kuş vb. materyallerle emekçi semtlere ve fabrikalara seslenmeyi sürdürüyoruz. Savaşın ülkede sıcağı sıcağına hissedildiği günlerden bu yana farklı materyallerle kitlelere sesleniyoruz. İlk planda Anadolu Yakası E-5’ine “Savaşa karşı direniş” ve “Emperyalist savaşa hayır” şiarlarının yazılı olduğu afişlerimizi astık. Aynı afişleri Gülsuyu, Aydos, Cambaztepe, Sülüntepe, Sanayi Mahallesi vb. emekçi semtlerine de yapıştırdık.

Afişin yapıldığı günlerde savaşın yıkımını teşhir eden bildirilerimizi aynı semtlere ve Kurtköy’de bulunan bir dizi fabrikaya ulaştırdık. Son haftalarda ise “Emperyalizm savaş demektir, Barış sosyalizmle gelecek”, “Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği” ve “Amerikan askeri olmayacağız, Kahrolsun emperyalizm” yazılı afişlerimizi yine E-5 üzerine ve semtlere yapıştırdık. Yine emperyalist savaşı teşhir eden ve emekçileri mücadeleye çağıran Kızıl Bayrak imzalı farklı bir bildirimizi emekçi semtlerine ve ABB, Madital Tekstil, Adel Kalem, Lombardini, Kartal Belediyesi, Singer, Ceba vb. fabrikalara 8 bin adet dağıttık.

Bildirilerin dağıtıldığı günlerde DİSK ve KESK’in başlattığı Ankara yürüyüşünü Küçük Bakkalköy’den Kartal’a kadar izledik. Kartal’da düzenlenen eyleme yeni çıkarttığımız “9 Kasım’da Ankara’ya” başlığını taşıyan bildirilerimiz ve emperyalist savaş karşıtı şiarların yazılı olduğu kuşlarımızla müdahale ettik. Yine 9 Kasım’da Ankara’da gerçekleşecek olan mitinge çağrı yapan bildirilerimizi Kartal bölgesinde kurulu olan bir dizi fabrikaya ulaştırdık.

Faaliyetlerimiz sırasında devletin engellemeleriyle karşılaştık. Fakat faaliyetimiz duraksamadı. Materyal dağıtımlarımız son çıkan afişlerimiz ve bildirilerimizle devam ediyor. Sınıf ve kitle hareketine devrimci müdahalenin olanakları hayli artmıştır. Materyallerle müdahale kuşkusuz toplam müdahalenin yalnızca bir parçası, fakat önemli bir parçasıdır. Daha önemli ve sonuç verici olanı ise, işçi ve emekçilerin özellikle öncü kesimleri ile somut bağlar kurup onları örgütlü mücadeleye yönlendirebilmektir. Komünistlerin yoğunlaşmakta olduğu güncel hedef budur.

Anadolu yakasından komünistler



9 Kasım ışığında sınıf hareketi

DİSK ve KESK’in düzenlediği “işsizliğe, yoksulluğa ve savaşa karşı küresel eşitlik adalet ve barış” için Ankara yürüyüşü, 5 Kasım’da ülke genelinde beş ayrı koldan başlayıp 9 Kasım’da Ankara’da yapılan mitingle noktalandı. Bununla ilgili Kızıl Bayrak’ta çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Sınıf bilinçli bir işçi olarak, bu değerlendirmeleri tekrarlamadan, önemli gördüğüm bazı yönlerini ele almaya çalışacağım.

Emek Platformu bileşenlerinden DİSK ve KESK’e bu kararı aldırmada etkili olan, tabanda biriken öfke ve mücadele isteğidir. Özellikle son bir yıl içinde, yaşanmakta olan krizin ağır faturasını ödemiştir işçi ve emekçiler. Son yirmi yıldır döne döne istikrar programı uygulayan sermaye devleti, özellikle son iki yıldır işçi ve emekçilere adeta kan kusturmuştur. Şimdi de buna emperyalist savaşın faturası eklendi. Bu bir yıl içinde görülmedik düzeyde hak gasplarına, örgütsüzleştirmeye, işten atmalara karşı hiçbir sendika konfederasyonunun çıtı çıkmadı. Hatta durumu makul karşılayıp pek çok haktan (grev, toplusözleşme, hak arama eylemleri) feragat etme yoluna gittiler. Bütün bu süreçte EP’nin 14 Nisan dışında genel eylemi olmamıştır.

Hatırlarsak, bundan bir süre önce devlet katında “sosyal patlama” tartışılıyordu. Buna karış önlemleri kararlaştırmak üzere konuyu peş peşe MGK gündemlerine almışlardı. Hemen ardından TÜSİAD ve TİSK’in istemleri doğrultusunda sendika başkanlarıyla birbiri ardına görüşmeler yapılmıştır. 2002 bütçesi hükümet tarafından açıklandı. İlk elden bunun öncekinden daha ağır olduğunun sinyalleri veriliyor.

Sınıf cephesinde bunlara karşı zaten biriken bir tepki var, mücadele isteği de gelişmekte. 4 Kasım İzmit mitinginde de görüldüğü gibi eylemin haklılığına duyulan ilgi ayrıca bunların çok geç kalındığı ve yetersiz olduğu, devamının gelmesi gerektiği üzerine düşünceler yaygındı işçiler arasında.

Ankara’ya yürüyüş kollarına bakıldığında, karşılamalarda işçi ağırlıklı bir ilgi mevcut. Bunun yanında çiftçiler, öğrenciler vb. kesimlerde vardı. Taleplerin ortaklaşması, aynı zamanda krizin faturası geniş kesimleri mücadele alanlarında birleştirmiştir.

9 Kasın’daki mitingde bir gözlemci şunu söylemişti: “Önceden işçiler mitinglerde ve eylemlerde alana gittikten sonra ya dağılır, ya da konuşmaları dinlemezdi. Bunda dağınıklık olmadı, kitle yorgunluğuna rağmen hep ayaktaydı.”
Başka göstergeler de sınıfın mücadele etme isteğinin geliştiğini bunun örgütlü bir kanala akıtılmasının her zamankinden çok önemli olduğunu gösteriyor. Ve bir kez daha taban örgütlülüğünün ve inisiyatifinin önemini gösteriyor.

H. Eren