17 Kasım '01
Sayı: 35


  Kızıl Bayrak'tan
  Son eylemler ışığında sınıf ve kitle hareketinin durumu
  Ankara yürüyüşü ve mitingi: Karşılamalarda coşku, Ankara'da kitlesel gösteri
  Kamuda tasfiye saldırısı
  DİSK, KESK Ankara yürüyüşü ve Emek Platformu'nun eylemleri...
  Armutlu'ya ve Alibeyköy'e operasyon!
  Yoldaşlarının kaleminden Armutlu şehitleri...
  Ekim Gençliği'nden...
  Savaş, anti-emperyalist mücadele ve zor dönem devrimciliği
  "Uygar" batı, "barbar" doğu!...
  Uluslararası hareket
  Emperyalist barbarlık ve çevre tahribatı
  Noam Chomsky ile röportaj...
  Güney Kürdistan, olası gelişmeler ve devrimci yurtsever tutum
  Size verilecek bir gülüm vardı...
   Parti bilinciyle sınıfa, kitlelere!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Dünya Ticaret Örgütü Doha’da toplandı...

Bağımlı ülkelerin yıkımı derinleştiriliyor

ABD emperyalizmi önderliğinde Afgan halkına bomba ve füzelerin günü birlik yağdırıldığı bir dönemde, DTÖ’nün 4. Bakanlar Konferansı Katar’ın başkenti Doha’da toplandı. Dünya halklarını hedef alan askeri saldırı ekonomik saldırı ile tamamlanmaya çalışılıyor. DTÖ toplantılarına damgasını vuran emperyalistler, savaşı bir avantaj olarak kullanarak, gerektiğinde tehdit ve şantaja başvurarak, bağımlı ülke temsilcilerine bütün dayatmaları kabul ettirmeye çalışıyorlar. Böylece Seattle’da yaşanan fiyasko telafi edilecek.

Uluslararası mal ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ve emperyalist tekellerin dünyayı hiçbir engelle karşılaşmadan yağmalayabilmesi için uğraşan İMF ve Dünya Bankası’nın yanısıra DTÖ de benzer bir işlevi yerine getiriyor. Bu misyonundan dolayı kapitalizm ve küreselleşme karşıtlarının temel hedeflerinden biri haline gelmiş bulunuyor. ‘99’da ABD’nin Seattle kentinde yapılan DTÖ konferansı onbinlerce kişinin protestolarına sahne olmuş ve bu protestolar konferansın fiyasko ile bitmesinde önemli bir rol oynamıştı.

DTÖ’nün 4. konferansı, krizin dünya ölçüsünde derinleştiği bir döneme denk geldi. Bu koşullarda emperyalistler bağımlı ülkelere ek dayatmalarda bulunacaklardır. 1994 Uruguay Müzakeresinde G-7’ler tarafından bağımlı ülkeler aleyhine alınan kararların sonuçları birkaç yıl sonra ortaya çıktı. Ekonomik çöküş, işsizlik, yoksulluk, rüşvet ve yolsuzluğun artması, vb... Uruguay Müzakeresinde; stratejik sektörlere sübvansiyon vermek yasaklandı; hizmet sektörü yabancı sermayeye açıldı; yabancı şirketlere yatırım izni verildi; sınai mamullerde gümrük indirimine gidilerek bazı bağımlı ülkelerde sanayinin çöküşüne neden olundu; tekellere yatırım yapma izni verildi, ama ihracat yapmaları ve yerli girdi kullanmaları gibi şartlar yasaklandı. Tarımsal üretim tekellere bağımlı hale getirilirken, ilan&ccedl;lara patent hakkı ile yoksul halkların ucuz ilaç temin etmesi engellendi, böylece milyonlarca insan ölüme mahkum edildi.

Emekçi halklara yönelik bu vahşi saldırılar İMF reçeteleri ile tamamlanıyor. Eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi, tarımsal üretime verilen sübvansiyonların kaldırılması ve taban fiyatlarının verimlilik düzeyi çok daha yüksek olan emperyalist ülke piyasalarına göre belirlenmesi (örneğin Türkiye de buğday fiyatları Şikago borsasına göre belirlenmeye başladı) ilk akla gelen uygulamalar. Bu saldırıların işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamına nasıl yansıdığını anlamak için ülkemizdeki son üç yıllık uygulamalara bakmak yeterlidir. Başka ülkelerdeki sonuçlar da en az bizim yaşadıklarımız kadar olumsuzdur. Bağımlı ülkelere bu dayatmaları yapan emperyalistler, kendi ülkelerinde tarımsal üretime ayrılan sübvansiyonları hiçbir şekilde azaltmamaktadırlar. Bu eşitsiz koşullarda bağımlı ülkeler tarımının emperyalistülkelerle rekabet etme şansı kalmamaktadır. Sınai mallar için de uluslararası tekellere sınırsız ticaret yapma hakkı tanınırken, bağımlı ülkelere gümrük duvarları ve kotalarla aşılmaz engeller çıkarılmaktadır.

Küreselleşme adı altında bu uygulamalar tüm dünyada servet-sefalet kutuplaşmasını derinleştirmiş, emperyalist ülkeler dahil olmak üzere yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı çığ gibi büyümüştür. “Sadece son yirmi yılda Sahra Afrika’sı ülkelerinde mutlak yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı 80 milyon artmıştır. Doğu Avrupa ve Asya ülkelerinde de yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı 1 milyondan 24 milyona ulaşmıştır. Amerika’nın kendi içinde de gelir dağılımındaki eşitsizlik 2’nci paylaşım savaşından bu yana en üst seviyeye çıkmıştır.” (E. Yıldızoğlu, 12 Kasım ‘01, Cumhuriyet)

Son yıllarda ekonomide yaşanan durgunluk ve küresel ticaretteki yavaşlama tekellerin kâr hırsı ile birleşince, bağımlı ülkelere yeni dayatmalarda bulunmaları kaçınılmaz olmuştur. Doha Konferansı’nda gündeme getirilecek saldırı paketi hazırdır. İlk sırada gümrük duvarlarının kaldırılması ve dünya ticareti önündeki bütün engellerin kaldırılması var. Bununla beraber tarım sektörü, hizmetler sektörü, uluslararası tahkim, kamu ihaleleri, elektronik ticareti ve fikri mülkiyet hakları gibi alanlarla ilgili saldırılar gündemdedir.

Dünyayı bir ahtapot gibi saran tekeller, tüm zenginliklere el koymak için kesintisiz bir şekilde çalışıyorlar. Bu “uygar” açgözlülüğe karşı oluşan eylemli tepkilerin önünü kesemedikleri için toplantılarını kitlelerin ulaşmakta zorlanacakları yerlere taşıyorlar. Çünkü giderek büyüyen kapitalist küreselleşme karşıtı gösterileri yasaklamalarla, polis terörü ile engellemeyi başaramıyorlar.

“Teröre karşı savaş” adına başlatılan emperyalist saldırganlık, demokratik hakların gasp edilmesini hedefleyen yasal düzenlemeler, kapitalist küreselleşmeye karşı mücadeleyi engelleme olanaklarından yoksundur. DTÖ toplantısı dünyanın dört bir tarafında kitlesel gösterilerle protesto edilmiştir.

Doha’da gündeme getirilen saldırılar, küresel kapitalizmin, dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin ürettiği değerleri yağmalamaya çok daha hoyrat bir şekilde devam edeceğini gösteriyor. Bu aynı zamanda, dünya ölçüsünde daha yaygın katliamların gerçekleşmesi, bağımlı ülkenin yıkımının daha da derinleştirilmesi anlamına geliyor. Fakat öte yandan, bu aynı süreç, tüm dünyada anti-kapitalist mücadele dinamiklerinin daha da büyümesine yolaçıyor ve açacak...



Avrupa’da savaş karşıtı eylemler...

Cenevre’de kitlesel gösteri

Sendikaların, sol partilerin, devrimci çevrelerin ve demokratik kitle örgütlerinin 10 Kasım’da Cenevre’de düzenledikleri yürüyüş ve mitinge 10 bin kişi katıldı. 10 bin kişilik kitle emperyalist savaşı ve Dünya Ticaret Örgütü’nün Katar’daki zirvesini protesto etti. Yapılan konuşmalarda ve taşınan dövizlerde savaşın emperyalist karakteri ve yıkıcı sonuçları teşhir edildi. Yanısıra dünya kapitalist sistemin savaş, yoksulluk ve açlık ürettiği, savaşın emperyalist sermayenin bir ihtiyacı olarak gündeme geldiği vurgulandı.

10 bin kişilik kitlenin içerisinde gençliğin özel ağırlığı ve militanlığı dikkat çekiciydi. Yürüyüş boyunca sermayeyi simgeleyen bir çok hedef tahrip edildi. Bu tutum karşısında polis ‘seyirci’ kalmayı tercih etti. Yürüyüşün arka kortejinde ise köylüler traktörleriyle yerlerini aldı.

Biz TKİP taraftarları olarak yürüyüşe önden hazırlandık. “Kapitalizm savaş, sömürü, yoksulluk ve barbarlık demektir/TKİP” imzalı pankartımızla eyleme katıldık. Yanı sıra savaşı teşhir eden ve Ölüm Orucu direnişini anlatan dövizler taşıdık. Partinin çıkardığı emperyalist savaş karşıtı merkezi bildiriyi ve Ölüm Orucu ile ilgili bültenleri yaygınca dağıttık. Dağıtılan bildiriler dikkat çekici şekilde yaygın ilgi gördü. Bazıları bildirilerimizi dağıtmak istediklerini dile getirdi, birçok kişi ise başkalarına da vermek üzere fazla bildiri talebinde bulundu.

İsviçre’den TKİP taraftarları

Fransa’da savaşa karşı gösteriler

Amerika’nın Afganistan’a müdahalesinin ardından, Fransa’da toplumun sol kesimiden tepkiler yükseldi. Başta Paris olmak üzere, birçok kentte savaşa ve Amerika’nın müdahalesine karşı çok geniş katılımın sağlandığı gösteriler gerçekleşti. Özellikle Paris’de eylemlere her seferinde binlerce insan katıldı, ardı ardına yürüyüşler yapıldı. Bu yürüyüşler başta Fransız Komünist Partisi olmak üzere, diğer sol grup, sendika ve partiler tarafından düzenlendi. Binlerce insan savaşa ve Amerikan saldırganlığına karşıtlığını sloganlarıyla, dövizleriyle, bildirileriyle dile getirdi.

Paris’ten okurlar

Rotterdam’da savaş karşıtı yürüyüş

11 Eylül sonrasında demokratik haklara karşı gündeme getirilen saldırlar ve ardından emperyaliste savaş çeşitli oluşumlar tarafından protesto ediliyor. Hollanda’da da bu süreçte çeşitli protesto eylemleri yapıldı. Onbinlerce bildiri dağıtıldı, binlerce insan yürüyüşlere katıldı. BİR-KAR Hollanda olarak başından beri bu oluşumların ve eylemlerin içinde yerimizi aldık.

Son olarak 10 Kasım günü Rotterdam’da düzenlenen yürüyüşe yaklaşık 1500 kişi katıldı. Yürüyüş boyunca “Afganistan’da savaş durdurulsun!”, “Afganistan’a saldırı durdurulsun!”, “Terörist Amerika!” sloganları atıldı. Türkiyeli devrimciler ek olarak Ölüm Orucu Direnişi ile ilgili sloganlar attılar,

Eylemde BİR-KAR’ın Türkçe-Hollandaca hazırlamış olduğu savaş karşıtı bildiriler de dağıtıldı. Miting alanında ayrıca TKİP imzalı savaş karşıtı kuşlama yapıldı ve TKİP’nin Türkçe- Hollandaca bildirileri dağıtıldı. Bildiriler büyük ilgi gördü.

BİR-KAR/Hollanda



Almanya:

Onbinlerce kişi emperyalist savaşa ve yoksulluğa hayır dedi

10 Ekim tarihinde Almanya’nın 27 kentinde sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve savaş karşıtı paltformların çağrısı üzerine onbinlerce insan sokaklara çıkarak, “Savaşa hayır, yoksullara değil yoksulluğa karşı savaş” sloganını haykırdılar. Aynı amaç doğrultusunda yapılan gösteriler sadece Almanya’da değil dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşti.

Dünya genelinde insanların sokaklara dökülmesinin iki nedeni vardı. Bunlardan ilki Afganistan halkına ve onun şahsında dünya halklarına karşı açılmış savaştı. İkincisi ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün Katar’da gerçekleştirdiği toplantıydı. Hafta sonunda gerçekleşen gösterilerin en kitlesel olanı İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleşti. Burada yapılan gösterilere yüzbin kişi katıldı. Aynı gün Roma’da Berlusconi ve hempaları da Afganistan’daki bombardımanı ve ABD’yi destekleyen bir gösteri düzenlediler. Bu gösteriye ise ellibin kişinin katıldığı söyleniyor. Alman medyası akıl almaz bir sahtekarlıkla, Roma’daki rakamları tersyüz ederek verdi.

Almanya’da gerçekleştirilen eylemlerin kitlesel olanlarından biri ise Berlin’de yapılanıydı. Eyleme başından sonuna kadar politik bir hava hakimdi. Gösteride şu konular özellikle öne çıkarıldı: Bu savaş bizim savaşımız değildir, bu yüzden sonuçlarına da katlanmak istemiyoruz. Alman ordusunun savaşa katılmasına hayır, gençler savaşa gitmeyin askerliği reddedin. Göçmenlere karşı başlatılan sürek avına derhal son verilmeli, temel demokratik haklarımızın kısıtlanmasına karşı sessiz kalmayacağız. Eylemde ayrıca, kapitalizm öldürür, savaşa ve yoksulluğa hayır talepleri yükseltildi.

BİR-KAR olarak yürüyüşte yaygın bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Yanısıra yürüyüş arabasından Almanca bir konuşma yaptık. Yaptığımız konuşma kitle tarafından alkışlarla karşılandı. 8 bin civarında kitlenin katıldığı gösteri, 15 Kasım’da yapılacak olan gösteriye çağrı ile bitirildi. 16 Kasım’da Alman parlamentosunda Afganistan’a asker gönderilip gönderilmeyeceği oylamaya sunulacak olmasından dolayı, öncesi için böye bu eylem kararı alındı.

BİR-KAR/Berlin