17 Kasım '01
Sayı: 35


  Kızıl Bayrak'tan
  Son eylemler ışığında sınıf ve kitle hareketinin durumu
  Ankara yürüyüşü ve mitingi: Karşılamalarda coşku, Ankara'da kitlesel gösteri
  Kamuda tasfiye saldırısı
  DİSK, KESK Ankara yürüyüşü ve Emek Platformu'nun eylemleri...
  Armutlu'ya ve Alibeyköy'e operasyon!
  Yoldaşlarının kaleminden Armutlu şehitleri...
  Ekim Gençliği'nden...
  Savaş, anti-emperyalist mücadele ve zor dönem devrimciliği
  "Uygar" batı, "barbar" doğu!...
  Uluslararası hareket
  Emperyalist barbarlık ve çevre tahribatı
  Noam Chomsky ile röportaj...
  Güney Kürdistan, olası gelişmeler ve devrimci yurtsever tutum
  Size verilecek bir gülüm vardı...
   Parti bilinciyle sınıfa, kitlelere!
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Ankara yürüyüşünün Antep-Adana kolu...

“Kurtuluş yok tek başına...”

DİSK ve KESK’in başlatmış olduğu Ankara yürüyüşünün Antep’ten başlayan kolu 7 Kasım’da Adana Ceyhan yolu üzerindeki çimento fabrikasında karşılandı. Arabalarla Uğur Mumcu Meydanı’na geldiler. Yürüyüş kolu DİSK’e ve KESK’e bağlı sendikalarla Türk-İş yöneticileri, Emekli-Sen, legal sol partiler ve demokratik kitle örğütleri tarafından karşılandı. Basın açıklamasına yaklaşık 500 kişi katıldı. Eylemde, “Genel grev genel direniş, Zafer direnen emekçinin olacak, Direne direne kazanacağız” sloganları atıldı.

8 Kasım’da saat 9.30’da Uğur Mumcu Meydanı’nda toplanan yürüyüş kolu DİSK’e bağlı Mensa işçileri, Genel-İş işçileri, KESK’e bağlı sendikalar ve sol çevrelerin katılımıyla saat 10:00’da Ankara yürüyüşüne başladı. Arabaların bulunduğu Çifte Minareye kadar sloganlarla yüründü. Adana’dan yürüyüşe katılanlarla birlikte üç otobüs Mersin’e hareket etti.

Mersin yolu üzerinde bulunan Dikili Belediyesi işçileri yürüyüşçülere karanfiller vererek, davul zurna ve halaylarla uğurladı. Mersin’de istasyon yakınında karşılamaya gelenlerle buluşuldu. Yürüyüşçüler sloganlar ve alkışlarla karşılandı. Polis yürüyüşe izin vermek istemedi. “Direne direne kazanacağız, Emekçiye değil çetelere barikat” sloganlarıyla kitle kararlılığını ifade etti. Sloganlar susmayınca polis direnemedi, yürüyüş başladı. Çarşı içinde polis tekrar yürütmemek için yolu kesince oturma eylemi konuldu, barikat tekrar aşıldı. Polis çok yoğun önlem almıştı, yürüyüş boyunca kitleyi kaldırımdan yürümeye zorladılar. Mersin’de salonda toplanıldı, yapılan basın açıklamasında polisin tutumu eleştirildi. DİSK ve KESK yöneticilerinin yaptığı açıklamaların ndan otbüslere binilerek Niğde’ye hareket edildi.

Niğde kavşağına gelindiğinde polis ve jandarma barikatıyla karşılaşıldı. Niğde Valisi’nin emriyle yürüyüşçülerin içeri alınmayacağı söylendi. Yapılan telefon görüşmelerinin ardından 1 saatlik bir oyalamayla Niğde’ye hareket edildi. Niğde hükümet meydanında bekleyen kitle yürüyüşçüleri alkışlarla karşıladı. Havanın kararması bahane edilerek basın açıklamasına polis izin vermek istemedi, kısa bir tartışma yaşandı. Karşılamaya Ditaş işçileri, Eğitim–Sen, Tüm Bel-sen ve CHP gelmişti. Meydandan Eğitim-Sen binasına kadar yüründü. Eğitim-Sen başkanı polisin keyfi engellemelerini kınayan bir konuşma yaptı. Niğde Öğretmenevi’nde yürüyüşçülere yemek verildi, saat 20.30’da Ankara’ya hareket edildi.

DİSK sendika yöneticileri sınırlı temsilcinin dışında yürüyüşe işçi taşımamıştı. İşçilerin Ankara’ya yürüme istekleri mali olanaksızlıklar gibi gerekçelerle engellenmişti. Mitinge çağrı materyalinin dağıtımında işçiler tepkilerini, “Ağalar gidiyorlar, bizi götürmüyorlar” diye ifade ediyordu. İşçilerin sendikanın başına çöreklenmiş bürokratlara duyduğu tepki açıkça gözleniyordu. Sınıfın katılımının engellenmesindeki temel neden, sınıfın öfkesini ve tepkisini frenleyemeyeceklerini bildiklerinden dolayıdır.

KESK, DİSK’e oranla yürüyüşe daha fazla güç taşımıştı, daha militan ve coşkuluydu.

Adana’da ve Ankara’daki yürüyüş boyunca en coşkulu ve gür atılan slogan, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”di. Bu slogan işçilerin ve emekçilerin birliğe ve birlikte mücadele etmeye olan özlemini ifade ediyor. Sermayenin saldırılarına karşı topyekûn bir duruşu ifade ediyor. Geçmiş yıllarda kamu emekçileri sınıfın eylemlerine bu kadar önemli destek vermemişti. Kamu emekçilerinin eylemine de işçiler önemli bir destek vermemişti. Bugün KESK ve DİSK’in yapmış olduğu eylem bu anlamda önemlidir; bu eylem, sermayenin saldırılarına karşı ortak hareket etmenin önemini göstermiştir.

SY Kızıl Bayrak /Adana




Kırşehir’den emekçiler olarak Ankara’daydık!

Emperyalizm ‘Yeni dünya düzeni’ uygulamalarındaki şiddetini arttırmak için 11 Eylül bahanesiyle saldırılarının ilk ayağı olarak Afganistan’ı seçti. Tüm ülkelerde değişiklik gösteren emperyalist saldırıların bizim için anlamı krizle birlikte savaşın faturasının biz işçi ve emekçilere ödetilmesidir. Emperyalistlere uşaklıkta sınır tanımayanlar, İMF’den dilendikleri kredinin karşılığı için işçi ve emekçi çocuklarını emperyalist savaş sürmekte tereddüt etmiyorlar. Kendi ürünleri olan krizin faturasını ise emekçilere ödettirmek için saldırılarına hergün bir yenisini ekliyorlar.

Bu yoğunluktaki saldırılara karşı gelebilecek tepkileri ise faşist terörle eziyorlar. İşçi ve emekçilerin tepesine çöreklenmiş ihanetçi sendika ağaları ve reformist barikatlar, sözde emekten yana platformlar ise en büyük yardımcıları durumundadır. Ancak düzenin işçi-emekçilerden gelecek tepkileri dizginlemede kullandığı sendikal ihanet, rolünü oynamakta giderek zorlanıyor.

Tabandaki basıncın da etkisiyle DİSK ve KESK, bir Ankara yürüyüşü ve mitingi düzenlediler. Tabanın tepkisinden çekinen Emek Platformu da bu eylemi destekleme kararını açıklamıştı. Ancak 9 Kasım’da Ankara’daki mitinge 15-20 bin civarında işçi ve emekçinin katılımı, bu yürüyüşü gerçekleştiren ve destekleyen konfederasyonların samimiyetini de ortaya koymuştur.

Öncesinde de bunun birçok pratiğini işçi-emekçilere yaşatan sendika ağalarına rağmen biz bu eylemlere sırtımızı dönmeyeceğimizi bu tür eylem ve direnişlere olabildiğince kitlesel bir katılımı örgütleyeceğimizi; eyleme işçi ve emekçilerin taleplerini, emperyalist savaşa karşı duruşumuzu taşıyacağımızı söylemiştik.

Biz Kırşehir yerelindeki işçi emekçiler olarak yaklaşık 60 kişilik bir katılımla Ankara’daydık. “Emperyalist savaşa hayır!” pankartıyla yer aldığımız eylemde, “Emperyalist savaşa hayır!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!”, “İçerde dışarda hücreleri parçala!”, “Savaşa değil, emekçiye bütçe!”, “Kahrolsun sendika ağaları!”, “Genel grev, genel direniş!” şiarlarını alana taşıdık.

Kasım-Aralık aylarında yapılacak eylemler için şimdiden işyerleri üzerinden taban örgütlülüklerini hayata geçirmek; yapılması muhtemel bir genel grev için ise, bu silahın anlamı ve kullanımına ilişkin olarak tabanda bilinçlenmeyi sağlamak göreviyle yüzyüzeyiz.

Kırşehir’den bir kamu emekçisi



Kayseri’de coşkulu karşılama...

Küreselleşmeye, savaşa ve yoksulluğa karşı gerçekleştirilecek olan mitingin Diyarbakır’dan yola çıkan yürüyüş kolu, Malatya ve Elazığ’dan sonra, olanca yasağa ve uygulanan baskıya rağmen 7 Kasım’da Kayseri’ye giriş yaptı.

Mimar Sinan Kasabası’nda yürüyüş kolu beklenmeye başlandı. Pınarbaşı ilçesinde jandarma ve polis tarafından yolları kesilen yürüyüşçülere, valiliğin izni olmadan Kayseri’ye giremeyecekleri bildirildi. Yürüyüş kolunun kararlılığıyla engeller aşıldı. “Ya bizi tutuklarsınız, ya da Kayseri’ye bırakırsınız” sözleriyle kararlılıklarını ifade eden yürüyüşçüler, Mimar Sinan Kasabası’na ulaştılar.

Coşkuyla karşılanan yürüyüş kolu halaylar çekildikten sonra 150 kişilik bir konvoy ile yola koyuldu. Konvoyla Kayseri şehir merkezine gelindikten sonra Eğitim-Sen binasına kadar kısa mesafeli coşkulu bir yürüyüşle miting havasına bürünen eylemde, ertesi gün yapılacak olan basın açıklamasına kitlesel katılım çağrısı yapıldı. Ertesi gün Mimar Sinan Parkı’nda belirlenmiş olan basın açıklamasının yapılacağı yere, 100 kişilik bir kortej oluşturularak “Savaşa hayır”, “Baskılar bizi yıldıramaz” gibi sloganlarla yüründü. Yürüyüş basın açıklamasının yapılması ve halayların çekilmesiyle son buldu. Ardından yürüyüş kolu daha sonaki durağı olan Kırşehir’e doğru yola koyuldu.

SY Kızıl Bayrak/Kayseri



9 Kasım’da İstanbul...

“Mücadelemiz sürecek!”

9 Kasım günü Ankara’da da yapılan kitlesel mitinge, İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Patform yaptığı basın açıklamasıyla destek verdi. Aksaray Metro İstasyonu önünde yapılan basın açıklamasına 500’e yakın emekçi katıldı. Çoğunluğunu KESK’e bağlı sendika üyelerinin oluşturduğu eyleme, Belediye-İş gibi işçi sendikaları, TUYAB’lı aileler, üniversiteli gençlik ve bazı partiler de katılarak destek verdi.

Basın açıklaması okunmadan önce, Türkiye’nin her yerinden günlerce süren yürüyüşten sonra Ankara’da buluşan işçi emekçiler selamlandı. Basın açıklamasında ise özetle şunlar söylendi: Dünya Ticaret Örgütü başkanlar kurulu bir önceki zirvede (Seattle) karara bağlanamayan pek çok konuyu bugün Katar’da toplanarak karar haline dönüştürecek. En çok yoğunlaşılacak konuların başında ‘bütün hizmetlerin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi’ geliyor.

Bütün yaşadığımız bu sorunlara karşı, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi ülkemizde de işçilerin-emekçilerin halkların kardeşliğini, dayanışmasını yükseltmekten başka seçeneğimiz kalmadı.

Ama biliyoruz ki insanca yaşam, demokratik-özgür bir Türkiye, eşitliğin, adaletin ve barışın egemen olduğu bir dünya için mücadelemiz sürecek.

Açıklama okunduğu sırada; “İMF’ye değil, emekçiye bütçe!”, “Özelleştirmeye hayır!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “İçerde-dışarda hücreleri parçala!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganları atıldı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



9 Kasım Ankara eyleminde işçilerle konuştuk...

Hükümete, savaşa ve F tipi hücrelere karşıyız...

- İşten atılma ve direnme süreciniz oldu, kısaca bundan bahseder misiniz?

Brisa işçisi: İşten biz atılmadık ama atılan arkadaşlarımız oldu. İşveren 100 kişiyi işten attı. 33 kişi de emekli edildi bu arada. 100 kişi de verimsiz olduğu gerekçesiyle atıldı. Sendika bunlara karşı gerekirse ücretsiz çalışalım gibi her türlü kolaylığı sundu. Buna rağmen işveren kabul etmeyerek işçileri attı.

- Direnişiniz kaç gün sürdü?

- 7 gün sürdü.

- Neden bitirdiniz?

- Jandarma geldi kapıya dayandı, mecbur kaldık...

- Halk desteği da vardı. Buna rağmen Vahdettin Karabay tarafından direniş bitirildi. Buna karşı bir tepki oluşmadı mı işçiler arasında?

- Evet destek vardı. Fakat bir tepki oluşamadı çünkü jandarma gelip kapıya dayanmıştı. 17. maddeden atılmak vardı. Bu ve benzeri durumlardan dolayı bir tepki oluşamadı. Mecbur kalındı gibi bir şey yani.

- Yürüyüşün taleplerini biliyorsunuz. Yolsuzluğa, yoksulluğa, savaşa hayır. Emperyalizme kölece bağımlılık koşullarında bu sorunların yürüyüşlerle çözüleceğini düşünüyor musunuz?

- Biliyoruz. Destekliyoruz. Ama yürüyüşle çözülmesi zor. Tabii katkısı, faydası olur, ama yukarıdakiler maalesef vurdum duymaz.

Goodyear işçisi: Pek inancımız yok aslında.

DİSK üyesi bir işçi: Hiç zannetmiyorum. Sorunlar hiçbir zaman çözülmez Türkiye’de. Yürüyüşlerle hiç çözülmez.

OLEYİS Başkanı: Elbette. En azından hükümete karşı bir uyarı olacak.

Birleşik Metal-İş üyesi işçi: Evet.

- Bundan sonra ne gibi eylemlerin yapılması gerekiyor?

OLEYİS Başkanı: Bizler yani OLEYİS Sendikası ve başkanı olarak Emek Platformu’nun alacağı her kararın arkasındayız.

Birleşik Metal-İş üyesi işçi: Sürecin devam etmesi lazım.

- Bir güvensizliğiniz var. Bu güvensizlik neye karşı?

Goodyear işçisi: Evet var. Sendikaların pek gücü yok. Hükümette dışarıya bağımlı. Hiçbir şeye kendi başına karar veremiyor. Baştakiler de orada zorla tutuluyor. Sendikanın gücünü de yavaş yavaş ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Çözümün yürüyüşlerle de olacağına inanmıyorum.

- Çözüm için ne öneriyorsunuz?

Goodyear işçisi: Bu hükümetin bir an önce istifa etmesi gerekir. Halkın biraz güven kazanması ve seçimlerin olması gerekir. Başka türlü çözüleceğine inanmıyorum.

DİSK üyesi bir işçi: Çözülmesi için işçi sınıfı için mücadele edenlerin başa gelmesi lazım. Başka türlü çözülmez.

- Seçimle sorunlar ortadan kalkacak mı?

Goodyear işçisi: Ortadan kalkmaz büyük ölçüde. Ama güven gelir. Güven olduğu zaman bazı şeyler kendiliğinden oluşur. En büyük sorun güvensizlik.

- Sendika bürokrasisine karşı bir güvensizliğiniz var mı?

Goodyear işçisi: Evet var. Bundan 3-4 sene önceki güven kalmadı yani. Hükümetin bazı kademelerindeki güçler tarafından sendikanın gücünü bitirmeye yönelik eylemler var. Hatta tehditler de var. İpler onların ellerinde.

- Emperyalistlerin çıkarları için yürütülen ve Afgan halkı üzerine bombaların yağdırıldığı bu savaş için ne düşünüyorsunuz?

Goodyear işçisi: Savaş olmaması lazım. Bir terörist bunu yaptıysa gidip onla savaşılması lazım. Halkla değil. Halkın üzerine bomba yağdırılması olmaz.

DİSK üyesi işçi: Savaşa hayır diyoruz.

OLEYİS Başkanı: Savaşa karşıyız. Savaşa yatırılan tüm paraya da karşıyız. Bu paranın eğitime ve emeğe yatırılmasını istiyoruz.

Birleşik Metal-İş üyesi işçi: Hayır diyorum.

- Hücre tipi cezaevleri için ne düşünüyorsunuz?

Birleşik Metal-İş üyesi işçi: Hayır diyorum...



Genel grev genel direniş!

İşçiler, emekçiler!

Sermaye adına ülkeyi yönetenler emperyalizmin yönlendirdiği sömürü ve yağma politikalarını uygulayarak biz işçi ve emekçileri açlık ve yoksulluğun derin batağına itiyorlar. Emperyalizme uşaklıkta ve emekçilere düşmanlıkta sınır tanımayanlar yürütülen gerici savaşın içine adım adım ülkemizi de sokuyorlar.

Kriz ve savaş bahanesiyle işten atmaları hızlandırdılar, ücretleri daha da geriye çekmeye hazırlanıyorlar. Yine aynı gerekçelerle hak alma eylemlerimize ve direnişlerimize saldırıyor, grevleri yasaklıyorlar. Haklarımıza sahip çıkmamamız için terör estiriyorlar, karşımıza polisi, jandarmayı, mahkemeleri çıkarıyorlar. Sermaye iktidarı bu kurumları ile işçi ve emekçilerin mücadelesini kesemediği an devreye işbirlikçi sendika bürokratlarını sokuyor.

Yapılan bütün saldırılara seslerini çıkarmayan, daha da ötesinde sermaye ile işbirliği içerisinde olan işbirlikçi hainler, tabandan gelen baskıyla içi boşaltılmış eylemlerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Şubat krizinden sonra segiledikleri tablo bunun en somut örneğidir. Bugün de aynı kaygı içindeler.

Kardeşler!

Gün mücadeleyi işçi ve emekçilerin kendi ellerine alma günüdür. Bugünkü bu eylem saldırılara ve hain işbirlikçi çeteye karşı genel grev genel direnişi örgütleyebilmenin ilk adımı olmalıdır. Vakit henüz geçmiş değildir. Bu saldırıları kesebilmenin yolu fabrikalarımızda ve işyerlerimizde taban örgütlülüklerini kurup, biz işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini yükselterek adım adım genel grevi örgütlemekten geçiyor.

Emperyalist savaşa ve krizin faturasına hayır!

Krizin faturasını kapitalistler ödesin!

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

Yaşasın genel grev genel direniş!

Ankara Öncü İşçi Platformu

(9 Kasım Ankara mitinginde dağıtılmıştır...)



Siyasal önderlik olmadan asla!

9 Kasım eylemi, sendika ağalarının engelleme ve eylemin içini boşaltma niyetine rağmen işçi sınıfı ve emekçilerin yönünün ne tarafa dönük olduğunu gösterdi.

Daha eylemin başlangıcında A. İpekçi Parkı’na hapsedilmek istenen eylem, belediye ve Yol-İş üyesi işçilerin ısrarlı tutumu sonucu yolun trafiğe kapatılması ile ilk yasağı deldi. Bunun üzerine korku ve paniğe kapılan sendika ağaları işçilerin Kızılay’a çıkalım talepleri karşısında çareyi daha gerilere kaçmakta buldular ve “arkadaşlar eylemi yürüten diğer sendikacı (KESK, DİSK) arkadaşlarımızın gelmesine az kaldı” diyerek, polisin barikatı tahkim etmesi için zaman tanıdılar. Sonuçta polis barikatının “aşılamaz” olduğunu ima ederek, işçi ve emekçilerin “Daha ileri, Kızılay’a, oradan da meclise!” gitme taleplerinin boğuntuya getirilmesi için zemin hazırladılar.

İşçi ve emekçilerin öfke ve kinini haykırma girişimlerini ipe sapa gelmez slogan ve müzik yayını ile engellemek için eylemin başından sonuna kadar çaba sarfettiler ve bunda kısmi de olsa başarılı oldular.

Alanda işçi sınıfının öncüleri, sendikalarda örgütlenmiş işçi önderleri kendi partilerinden yoksun (buluşamamış) olmanın ezikliğini, fısıltı halinde de olsa yer yer dışa vurdular ve hayıflandılar. İşçi sınıfı ve emekçiler kendi partilerinde örgütlenmedikçe kazanılamayacağını, kazanılsa bile kazanımların korunamayacağını yaşayarak gördüler.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Ankara’dan bir grup metal işçisi



Emek Platformu’nun 15 Kasım İstanbul eylemi...

Kararlı ve coşkulu...

Emek Platformu’nun 15 Kasım’da İstanbul’da düzenlediği basın açıklaması eylemi, tabandaki mücadele istek ve kararlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Eylem Bakırköy Sümerbank fabrikasının önünden saat 12’de yürüyüş ile başladı. Eyleme TÜMTİS işçileri, Aktif Dağıtım işçileri, Bakırköy Belediyesi işçileri, “Yolsuzluk ve yoksulluğa hayır” pankartıyla Belediye-İş İstanbul şubeleri, “Birlik, mücadele, zafer!” pankartları ile belediye işçileri ve “İMF defolsun Türkiye kurtulsun, İMF soygundur göz yuman haindir!” pankartları ile Sümerbank işçileri katıldılar.

Yürüyüş boyunca, “ Yaşasın genel grev genel direniş!”, “İMF uşağı hükümet istifa!”, Savaşa hayır, kahrolsun Amerikan emperyalizmi!”, “Savaşa değil emekçiye bütçe!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, öne çıkan sloganlar oldu.

Sümerbank işçileri, kitlesel katılımı ve coşkusuyla, yürüyüş boyunca en tok duran işçi kesimiydi.

Bakırköy Özgürlük Meydanı’na gelindiğinde yürüyüş kolu; kamu emekçileri ile Öz Gıda-İş Türk Metal, Özçelik-İş, Orman-İş İstanbul şubeleri ve Hava-İş üyesi işçiler tarafından karşılandılar. Özgürlük Meydanı’na gelindiğinde kitle 2 bin kişiye ulaşmıştı. Genel grev sloganı ile savaş karşıtı sloganlar tüm kitle tarafından coşkuyla atıldı.

KESK Genel Başkanı Sami Evren’in konuşması ile basın açıklaması başladı. Evren konuşmasında, kazanılmış hakların gaspedilmesine izin verilmeyeceğini, savaşın emekçileri yıkıma uğrattığını, karşı çıkılması gerektiğini belirtti. Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Dr. Rıfat Yücel basın açıklamasını okudu. Hükümetin istifa etmesi gerektiğini belirterek, genel saldırılara karşı 1 Aralık’ta mücadele çağrısı yaptı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



Eyleme katılan emekçilerle konuştuk...

“Emekçilerin savaşı kapitalizme, emperyalizme karşı olmalıdır”

EP’in aldığı eylem kararları var. Sizce bunlar saldırıları püskürtmede yeterli olur mu?

1. emekçi: Öncelikle bu eylemlerle bir sonuç elde edilmez. Ama bu bir başlangıç olmalı. Sadece basın açıklaması yetmez saldırıları püskürtmek için. Bu eylemlerin devamının gelmesi gerekiyor. Ancak o zaman bu savaş bütçesine karşı koyabiliriz diye düşünüyorum.

2. emekçi: Olmaz. Buna karşı konfederasyonların sessiz kalmaması lazım. Bugün bakıyoruz, üniversitede öğrenciler coplanıyor, konfederasyonlar yoklar piyasada. Bir ülkenin sendikası o ülkenin geleceğini çizen kurum olmalı. Ülkenin gündemini sendikalar belirlemeli.

Devlet Afganistan’a asker gönderiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

2. emekçi: O konuda bir şey diyemem, o konu beni aşar. Ama ben her zaman savaşa karşıyım. Bir emekçi olarak hiçbir yerde savaşın olmamasından yanayım.

Emekçilerin savaşa karşı tutumunun nasıl olması gerekiyor?

3. emekçi: Emekçilerin savaşının kimlere karşı olması lazım? Kapitalizme, emperyalizme karşı olmalıdır. İktidar hakları gaspetmek istiyorsa, buna karşı savaşılmalıdır. Emekçiler kendi emeklerini korumak için savaş vermelidir.

Savaş hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

4. emekçi: Düşüncelerimiz belli. Siyasi partiler halkın parasıyla Amerika’ya yardım ediyorlar. Ekmek bulamayan vatandaşa bu paraları harcasınlar.

Türkiye’nin asker gönderme kararı var. İşçi-emekçilerin savaşa karşı tutumu nasıl olmalıdır?

5. emekçi: Savaşa değil, üreten emekçiye bütçe. Ve bu insanlara sosyal bir yaşam sağlanabilmesi. Bu ülke ancak bu şekilde huzura varabilir. Bugün bu ülkede hükümet gelirin %60’ını askeriyeye ayırıyor, oysa emekten yana, üretenden yana kullanılmalıdır.



Kadıköy’de coşkulu 15 Kasım eylemi

15 Kasım Perşembe günü Emek Platformu bileşenleri Kadıköy’de bir eylem gerçekleştirdiler. Olumsuz hava koşullarına rağmen eylemci kitlenin eylem yerinden ayrılmaması dikkat çekiciydi. Katılımın ağırlığını işçiler oluşturuyordu. Köy Hizmetleri işçileri, Haber-İş, Belediye-İş, Genel-İş, Maltepe ve Kartal belediye işçileri, Eğitim-Sen 5 No’lu Şube’nin yanısıra bazı reformist sol partiler de eylemde yer aldılar.

Eylemde Türk-İş, DİSK ve KESK şubeleri adına birer konuşma yapıldı. Konuşmalara savaş karşıtı söylemler ve sınıfa dönük sadırılar egemendi. “Genel grev, genel direniş!”, “İşçi memur elele genel greve!”, “Birlik, mücadele, zafer!”, “U-ha aç adam 40 milyon aç adam!” sloganlarıyla konuşmalar sık sık kesildi.

Eylemde en canlı konuşmayı Belediye-İş’ten Zeynel Demirçivi yaptı. Konuşmasında saldırıların püskürtüleceğini ve sınıfın birlikte davranması gerektiğini dile getirdi ve bu coşkuyla yakında yine görüşeceklerini vurguladı. Eylem boyunca kitlenin coşkusu hiç dinmedi, özellikle kapatılması gündemde olan Köy Hizmetleri işçileri alandaki en canlı ve coşkulu kitle idi. Atılan sloganlardan en çok ilgi çekenlerden biri de “Yalaka Mesut Yılmaz!” idi, bu slogan eylem boyunca işçiler tarafından sık sık atıldı. Emek Platformu’nun bundan sonraki etkinliği 25 Kasım’da Eminönü Belediyesi Toplantı Salonu’nda yapılacak.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



15 Kasım’da Ankara:

“Savaşa değil
emekçiye bütçe!”

15 Kasım günü Emek Platformu Güvenpark’ta bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Ülkemize, geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkıyoruz şiarıyla başlattıkları basın açıklamasında bazı talepler öne sürüldü. Taleplerden bazıları şöyleydi:

- Kamu çalışanlarının ve işçilerin istek dışı emekliliği gündemden kaldırılmalıdır.

- Özelleştirmeler durdurulmalıdır.

- %10 oranındaki zam önerisi reddedilmelidir.

- Kamu çalışanlarına grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı ve siyasi faaliyette bulunma hakkı tanınmalıdır.

- İş güvencesi sağlanmalıdır.

- Türkiye komşularıyla dostluğunu geliştirmeli, Afganistan’a asker gönderilmemeli, dünyada barışın güçlenmesi için çaba gösterilmelidir.

- Zorunlu tasarruf fonundaki paralar hak sahiplerine ödenmelidir.

Talepler kabul edilmediği takdirde, işçi-emekçilerin ülkenin herbir köşesini miting alanına çevirecekleri ve genel greve gidileceği ifade edildi.

DİSK, KESK, Türk-İş, Hak-İş, TMMOB, ATO, TÜMTİS, Tez Koop-İş, Yol-İş, Hizmet-İş pankartlarıyla basın açıklamasına katıldılar.

Sık sık atılan sloganlar ise şunlardı: “Savaşa değil emekçiye bütçe!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Milyonlar aç, milyonlar işsiz, yaşasın küresel direnişimiz!”, “İşçi-memur elele genel greve!” Ayrıca bazı sendikalar tarafından “Tecriti kaldırın ölümleri durdurun!” sloganı da sahiplenildi.

SY Kızıl Bayrak/Ankara