17 Temmuz'01
Sayı: 17


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşaklıkta ve onursuzlukta sınır tanımıyorlar!
  Telekom krizi ya da İMF'ye uşaklığın son perdesi!
  Cumhurbaşkanı'nın vetosu ve reformizm.
  Sendikal ihanet barikatı ve devrimci taban inisiyatifi
  Sınıf hareketi
  Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
  Ölüm Orucu 268. günüde sürüyor
  Direniş, direnişçi ve parti..
  PKK-DÇS: "Savaşırız ha..." demagojisi, iç huzursuzlukları bastırmaya dönüktür!...
  Direnişçi Sümerbank işçilerine mektup...
  Gücün örgütlülüğündür!
  Uluslararası hareket
  Ulucanlar katliamı davası
  Katilam ve düzen medyası
  Direnişçilerin kaleminden
   Açıklamalardan
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haklarımızı mücadele ederek kazanabiliriz!

Ben sağlık sektöründe çalışan bir kamu emekçisiyim. Devletin bize sektörün ihtiyaçları doğrultusunda verdiği iş giysileri yardımı ve bunun etrafında dönen oyunlardan bahsetmek istiyorum.

Bu "yardımlar" gerçekte emekçilerin mücadeleleri sonucu kazanılan haklardır, ancak verili haliyle içi boşaltılmaktadır. Holdingler için kâr alanı haline gelmektedir.

Devlet, örneğin bir iş önlüğü için, ederinin altında bir fiyat belirliyor. İş giysilerinin temini için açılan ihaleyi en düşük fiyatı veren kazanıyor. Bizde de Sümer Holding A.Ş. bu ihaleyi kazanmıştır. Biz çalışanlar bu yardımları bize verilen kuponlarla temin edebiliyoruz. Ancak çalışanlara, bu kuponlar karşılığında Sümer Holding'in başka mallarını almaları öneriliyor. Sümer Holding de böylece ederinden katbekat pahalı mallarını satmış oluyor. Aynı zamanda devletten de iş giysileri için ayrılan parayı alıyor.

Eğer çalışanlar kuponlarda yazılı ürünü alsalar, bundan zarar edeceği için buna yanaşmıyor. Çünkü ihaleyi kazanmak için ürünün ederinden çok düşük fiyat veriyor.

Biz verilen kuponlarda yazılan ürünü istediğimizde, Sümer Holding temsilcilerince tepkiyle karşılandık. İşyerimizde sendikamız yeterince güç kazanamadığı için örgütlü bir şekilde bu duruma gereken tavrı koyamadık, ancak bireysel de olsa kuponda yazılı ürünü aldık.

Çıkar amaçlı bu tür oyunlara çalışanlar ancak, hep birlikte hareket ederek, sendikalarda örgütlenerek karşı çıkabilirler. Bizim kazanılmış haklarımızın birileri için kâr alanına çevrilmesini (ki bizim haklarımızın gaspıdır bu), grevli TİS'li sendika hakkımızı isteyerek engelleyebiliriz. Çünkü böylece, bizimle ilgili her sorunda TİS çerçevesinde taraf olabilecek, denetleme gücümüz olacak. Böylece var olan haklarımıız kullanabilecek, yenilerini kazanabileceğiz. Çünkü elde edebilmek için üretimden gelen gücümüz; grev silahımız olacak.

Dolayısıyla, grevli TİS'li sendika hakkı tüm kamu emekçileri için olmazsa olmaz bir taleptir.

Bir kamu emekçisi


Kazanmanın yolu örgütlü mücadeleden geçiyor!

Ben kamu alanında çalışan bir emekçiyim. İşyerimiz kimyasal maddelerin ve hastalık yapıcı etkenlerin yoğun olduğu bir ortam. Ancak iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı olması gereken koruyucu önlemler oldukça yetersiz.

Bu nedenle işyerindeki bu risklerin önüne geçebilecek önlemleri her çalışanın isteği doğrultusunda belirlemek için, kurumumuzun ilgili bölümüne istek formlarımızı ilettik. İlk etapta bürokratik engele çarpan başvurumuz, taleplerimizin yakıcılığı ve gerekliliği her çalışan tarafından sahiplenildiği için, sonunda kabul edildi.

Ancak bunun toplu, örgütlü bir şekilde istenmesi bir "sorun"du onlar için!

Bu deneyimde önemli olan, birlikte hareket edilince sonuca ulaşılmasıydı. Ve işyerinde çalışanları kendileriyle ilgili bir konuya taraf edebilmek, hak arama bilincini oluşturmaktı. Böylesi deneyimler ileride politik bir hareketin ön hazırlığı da olabilirler. Bu nedenle işyerlerimizde yaşanan sorunlardan hareketle çalışanları birlikte mücadele ettirebilecek olanaklar hazırlamak, her soruna bu gözle bakabilmek, her olanağı değerlendirmek gerekmektedir. Tabii ki bunu örgütlülüğe dönüştürerek!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Bir kamu emekçisi/İstanbul


Antalya'da Sivas anması...

2 Temmuz günü Sivas katliamının yıldönümü nedeniyle Antalya Belediye Kültür Salonu'nda bir anma etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliğe geçilmeden önce salon önünde bir basın açıklaması yapıldı. Yaklaşık 50 kişilik kitle, demokrasi ve devrim mücadelesinde ölümsüzleşenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Ardından okunan metinde Sivas katliamı tüm ayrıntılarıyla teşhir edilirken, katliamların hesabını sormanın biricik yolunun örgütlenmek olduğu vurgulandı. Daha sonra girişte yapılan üst aramasının ardından salona geçildi. İçerde, PSAKD tarafından hazırlanmış program çerçevesinde, şiir ve müzik dinletisi sunuldu, semah gösterisi ve video gösterimi yapıldı.

Etkinlikte, Alevi inanç ve kültürü ile tarihsel olaylar değerlendirilirken, sınıfsal oluşumların (ve kaçınılmaz olarak sınıfsal eşitsizliklerin) üzerini örten yönü, yani gericiliği hiçbir biçimde okşanmadı. Bu oldukça olumlu bir tutumdu. Bir başka olumlu tutum ise bugün zindanlarda süren ve şimdiden efsaneleşen direnişin Sivas katliamı ile birleştirilmeye çalışılmasıydı.

Antalya'dan SY Kızıl Bayrak okurları

 


 

Kürdistan'da artan intiharlar

Son birkaç yıldan beridir Kürdistan illerinde intiharlarda büyük artışlar oldu. Yaşanan intiharların büyük bir bölümünü genç yaştaki evli ya da bekar kadınlar oluşturuyor. İntiharlar OHAL'i kapsayan bütün illerde genel olarak yaygındır. Batman ve Diyarbakır başta olmak üzere, Muş, Adıyaman, Bingöl, Antep'te ise daha yoğun yaşanmaktadır.

Devletin kendi kurumlarınca yapılan araştırmalara göre, intiharların toplam %70'i genç kadınlardır. Erkeklerde intihar oranı %20, kadınların toplamında ise %80'dir.

Kürdistan illerindeki intiharlara hergün yenileri eklenmektedir. Kısa bir süre önce dördü genç yaşta kadın, biri 13 yaşında bir erkek çocuğu olmak üzere 5 kişi intihar etti. Şimdiye kadar toplam 135 intihar olayından 42'si ölümle sonuçlanmış durumda.

Kürt ulusal kurtuluş savaşı döneminde binlerce göç yaşandı. Kürt illerinin dışında İstanbul, İzmir gibi sanayi kentlerine yerleşenlerin üzerinde devletin baskısı devam etti. Devletin köy-kent projeleri ise, katmerleşen asimilasyondan başka bir şey değildir. Son süreçte özgürlük ateşi söndürülmeye çalışılan Kürt halkı, devlet tarafından tam anlamıyla kimliksizleştirilmeye çalışılmaktadır. Savaş sürecinde kadınıyla, erkeğiyle güçlenen ve kendine güven kazanan Kürt halkı, teslimiyetle birlikte umutsuzluk ve çaresizlikle başbaşa kaldı. Yaygınlaşan intihar olaylarını bundan ayrı düşünmek mümkün değil.

Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri herşeye boyun eğen, kul köle olan bir halk istemektedirler. İmralı teslimiyetinin ardından Kürt halkı düşürüldüğü bu durumu hiçbir biçimde haketmemiştir.

Deniz Gökçe