Ölüm Oruçları ölümlerle sürüyor! Bu suskunluk neden? Şanlıurfa gömütlüğünde bazı mezar taşlarında şunlar yazılıdır: "Bugün bana yarın sana" Suçu ne olursa olsun bir can daha gitti adı cezaevi olan ölüm çemberinde! Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP/L) örgütü davasında tutuklu olarak yargılanan Aysun Bozdağ da, durumu kötüleştiği için kaldırıldığı Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ölüm atına bindi/bindirildi! Bu, 25'inci candır ölüm atına binen/bindirilen!.. Bu konularda çok duyarlı olan sanatçılarımız İstanbul-Hakkari Sanat Köprüsü inşaatındalardı Aysun Bozdağ can verirken! Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nden bir faks!.. Telefon numarası 261 46 03... Tarih 22 Haziran 2001... Gönderen: Bekir Balyemez... Alıcı Fikret Otyam... Kağıdın sol başında kocaman bir GÖRÜLDÜ yazısı ve imza... "Sayın Hocam Merhaba" diye başlıyor ve "Faksım elinize ulaştığında belki de ölüm orucuna başlamış olacağım" diyor ve yerden göğe değil, göğün en tepesine kadar haklı olarak aydınların suskunluğuna/tepkisizliğine değiniyor, bu kaçışı yeriyor... "Ölümü kuşandım" diyor faksının sonlarına doğru: "bizden sonra gelecekler, gençlik için, işçi, emekçi yoksul halkım için bunları..." "Esenlikler" ve tarih "22 Haziran..." Şanlıurfa gömütlüğünde mezar taşlarında hep yazar: "Bugün bana yarın sana" Ey gazetelerinin ikinci sayfalarını fuhuş sayfasına döndüren boyalı basın erbabı!... Ey ölümleri kanıksayıp "bana ne" diyen/diyebilen insanlar/insanlarımız; bu can da, işe yaramayacağını bile bile bir hakkını kullanıyor, arif olan anlar... Neredesin Ecevit? Neredesin ey af anası Rahşan? Neredesin ey Adalet Bakanı?.. Neredesiniz demokratik kitle örgütleri?... Neredesiniz insan hakları çığırtkanları?.. Neredesiniz sendikalar, federasyonlar, konfederasyonlar? Bu ölenler... Ölümü kuşananlar bizim, bizim insanlarımız! Bizim! Bizim! Bizim yahu! "Bugün bana yarın sana"yı hakketmemek gerek!... (Aydınlık, 01 Temmuz 2001)
Cenova'da G-8'lere haykırıyoruz: "Sizi ve yeni barbarlık düzeninizi istemiyoruz!.." Bugün dünyanın efendileri geleceğimize karar verdikleri
toplantılardan birini daha yapıyorlar. En gelişmiş sekiz ülkenin patronları,
dünyanın geri kalanlarının yiyeceğinden içme suyuna kadar, izleyeceği
programlardan konuşma şekline, soluyacağı havanın zehirinden çocuklarının
eğitimine, giyinme tarzından düşünce sistemlerine kadar planlıyorlar.
Onlar planlıyorlar, biz yoksullaşıyoruz, aç kalıyoruz. Onlar planlıyorlar,
çocuklarımız ölüyor, işsiz kalıyoruz. Çıkan savaşlarda ölüyoruz. Küreselleşmenin kurmayları, IMF, DB, DTÖ, G-8'ler altın yaldızlı paket içinde bize açlığı ve ölümü sunuyorlar. Gelişmiş ülkelere olan borçları yüzünden Üçüncü dünya ülkelerinde binlerce çocuk ölüyor. Biz ise televizyonda bu şirketlerin 'multi vitaminli' çocuk maması reklamlarını izliyoruz. Kapitalizm, kâr oranlarını artırmak için binlerce işçiyi işsiz bırakıyor. Esnek üretim, kalite çemberleri, serbest bölge uygulamalarıyla sendikalar tasfiye ediliyor. Biz işçiler; örgütlenme ve yaşam hakkımız için Cenova'dayız. İnsanın en temel haklarından biri olan eğitim, piyasalaştırılıyor. Küreselleşmenin bugün üniversitelerdeki yüzü paralı eğitim, metalaşan bilgi, kısacası üniversitelerimiz ticarileştiriliyor. Paran kadar oku mantığı emekçi çocuklarının üniversite kapısını görmesini bile engelliyor. Biz öğrenciler, emekten özgürlükten yana bir üniversite için Cenova'dayız. Dünyanın efendilerine, iki paylaşım savaşı yetmedi, bugün bölgesel savaşlarda halkları birbirine kırdırıyorlar. Demokrasi ve insan hakları adına en gelişmiş silahlarını masum bölge halkları üzerinde deniyorlar. Ülke bütçelerinin büyük kısmı silahlanmaya ayrılıyor. Biz savaş karşıtları; barışçıl ve şiddetsiz bir dünya için Cenova'dayız. Çok uluslu şirketler kâr hırsları için doğal yaşamı hiçe sayıyorlar. Nükleer santraller, siyanür, petrol, kimyasal atıklar, küresel ısınma, ormanların yok olması, zehirlenen hava ve denizler ile bu dünya yok olmaya doğru hızla ilerliyor. Dünya IMF'yi, G-8'leri, çok uluslu şirketleri yani kapitalizmi istemiyor. Biz, nefes alabilmek için Cenova'dayız. Hala ucuz iş gücü açısından dünyada en çok kadın emeği kullanılıyor. Cinsiyetçilik ve erkek egemen yaşam tarzı, ayrımcılık ve şiddeti artırıyor. Kadın bedeni bir meta olarak kullanılıyor. Biz kadınlar, bedenimize ve kimliğimize sahip çıkmak için Cenova'dayız. Biz eşcinseller, her türlü cinsel baskıya, dışlanmışlığa
ve şiddete karşı Cenova'dayız. Cenova'da G-8'lere haykırıyoruz, "Sizi ve yeni barbarlık düzeninizi istemiyoruz!" IMF'ye, Dünya Ticaret Örgütü'ne, Dünya Bankası'na, G-8'e
Hayır! (Cenova 2001 Kampanyası
Girişimcilerinin Kitap tanıtımı "Bir Yanılsamanın Sonu" "Elinizdeki çalışma, en az bir yıllık tartışmaların, yoğunlaşmaların,
kolektif beynin ve yürek atışlarının ürünü; birkaç ay gibi kısa sürede
kağıda dökülmesidir. İsteme adresi: |
|||||