17 Temmuz'01
Sayı: 17


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşaklıkta ve onursuzlukta sınır tanımıyorlar!
  Telekom krizi ya da İMF'ye uşaklığın son perdesi!
  Cumhurbaşkanı'nın vetosu ve reformizm.
  Sendikal ihanet barikatı ve devrimci taban inisiyatifi
  Sınıf hareketi
  Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
  Ölüm Orucu 268. günüde sürüyor
  Direniş, direnişçi ve parti..
  PKK-DÇS: "Savaşırız ha..." demagojisi, iç huzursuzlukları bastırmaya dönüktür!...
  Direnişçi Sümerbank işçilerine mektup...
  Gücün örgütlülüğündür!
  Uluslararası hareket
  Ulucanlar katliamı davası
  Katilam ve düzen medyası
  Direnişçilerin kaleminden
   Açıklamalardan
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Anadolu İşçi-Emekçi Platformu Girişimi Bülteni'nin 2. sayısı çıktı...

Gücün örgütlülüğündür!

Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi'nin çıkardığı ve aynı zamanda kendi bölgesindeki işçi sınıfının gözü, kulağı ve sesi olması için sizlerin katkılarıyla yayınına devam eden bültenimizin 2. sayısında yine beraberiz.

Değerli sınıf kardeşlerimiz!

Bu ülke, ne yazık ki siyasi iktidarın "ülkeyi düze çıkarma" adına yaptığı emperyalist tekellerin ve yerli işbirlikçi sömürgecilerin talanına sunulmuş bulunmaktadır. İMF'nin ve Dünya Bankası'nın vereceği 3-5 kuruş için ülkenin bütün zenginlikleri, KİT'ler, enerji ve iletişim gibi stratejik kurumlar özelleştirme adı altında uluslararası sömürgecilere, rantiyecilere paylaştırılmaktadır.
İşçiye, memura, emekçi köylülüğe, esnafa tek kuruş vermeyen bu zihniyet hortumlanan bankalara trilyonlarca lira akıtabilmektedir. Çiftçiyi toprağından koparan, işçiyi işinden eden, kendi memurunu düşman gören yine bu aynı zihniyettir.

Bugün İstanbul'da grevler ve direnişler yaşanmaktadır. Sömürü düzeninin bekçisi olan bu devlet, sözde yasalarla sendikasız-sigortasız çalışmayı suç saymaktadır. Oysa yaşananlar tam tersidir. Bugün tahmini en az 3.5 milyon işçi sigortasız çalışmaktadır. Sendikalaşma hakkını kullanan işçiler yine aynı devletin askeri, polisi tarafından dövülmektedir. Çok rahatından kapının önüne konulabilmektedir.

Sermaye sınıfının saldırısı kuşkusuz ki, biz işçi ve emekçiler dur diyene kadar sürecektir. Şu an çok sayıda fabrikada işçi kıyımı yaşanmış, onlarcasında ise yaşanmaktadır. Sömürgeciler çok yönlü saldırılarıyla bizleri tam bir köleye çevirmek istemektedirler. Hakkını aramayan, işi için, ekmeği için, geleceği için mücadele etmeyen, örgütlenmeyen bir işçi sınıfı yaratmak demek, onlar için daha fazla sömürü demektir. İşte bunun için bizleri bölmeye, parçalamaya çalışmaktadırlar. İşten atmalar, ücretsiz izinler, sendikaların tasfiyesi için oynanan oyunlar bunun içindir. Devletin baskı ve terör uygulaması, efendilerinin biz işçileri daha fazla sömürmesi içindir. Bu kan emici çarkların sorunsuz bir şekilde dönmesi içindir. Çocuklarımızın geleceğini karartıyorlar. İşsizlere iş imkanı sağlamayan, çalışanlara iş güvencesini tanımayan bu düzen, bizlere ne verebilir ki? Vereceği tek şey açlık ve sefalet içinde yaşamak. Birkaç asalağın dışında kimseye bir gelecek sağlayamaz. Milyonlarca çalışanın ve üretenin hakkını veremez.

Ancak biz üretenler, tüm haklarımızı kendi mücadelemizle kazanabiliriz. Hak verilmez alınır. Bu hep böyle olmuştur. Biz de bu basit gerçekler ışığında hareket ederek, kendi yerel gücümüzü oluşturmak, haklarımız için mücadele etmek durumundayız. Kendi sorunlarımıza ve sınıf kardeşlerimizin sorunlarına sahip çıkarak kendi kurtuluşumuzu sağlayabiliriz.

Yanıbaşındaki fabrikaya grevde ya da direnişte olduğu için bir tek defa gitmeyen, katkı sunmayan, yarın kendi başına geldiğinde karşısındakinden bir şey isteme hakkına sahip olamaz. Ne yazık ki işçi sınıfının sınıf dayanışması bugün için ölü durumdadır. Bunu canlandırmak bilinçli öncü işçilerin omuzlarındadır. Herşeyi sendikalarımızdan beklemek gibi bir yaklaşımı terketmek durumundayız. Bizler örgütlülüğümüz olan sendikalarımızı zorlamalı ve sınıfın çıkarları için harekete geçirebilmeliyiz. Bu da yine sendikalarımıza sahip çıkmakla mümkün olacaktır. İşçi sınıfına ve emekçilere yapılan saldırılar bugün tek tek işyerlerinde göğüslenmeye çalışılmaktadır. Onların kazanımı, sınıfın kazanımı olacaksa eğer, onların kazanmaları da bizlerin desteğiyle olacaktır. İşte Anadolu Yakası İşçi Emekçi Platformu Girişimi'nin özü budur.

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır! Sermayeyi yenmenin başka bir yolu da yoktur. Sınıf çıkarlarımız doğrultusunda kendi taleplerimiz etrafında birleşelim ve mücadele edelim.

Yaşasın sınıf dayanışması!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı!
İşten atmalara, ücretsiz izinlere son!
Kurtuluş yok tek başına,
ya hep beraber ya hiçbirimiz!

AYİEP Girişimi

 


 

Girişimimizden Aymasan direnişine ziyaret ve yardım kampanyası

Bölgemizde başlayan Aymasan direnişi üzerinden Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu olarak neler yapabileceğimizi tartışmak üzere bir toplantı yaptık. Toplantıda direnişin bölgede varolan işten çıkarmalara karşı ilk derli toplu tepki olduğunun belirlenmesiyle, direnişin kazanması için neler yapabileceğimizi tartıştık. Yapılan tartışmalardan sonra, geliri Aymasan işçisine bırakılmak üzere bir dayanışma kartının hazırlanıp satışa sunulması, direniş ile ilgili bir bildirinin çevre fabrikalara dağıtılması, sınıf dayanışmasını örmek için kitlesel bir ziyaret yapılması ve bültenimizde Aymasan direnişine geniş yer ayrılmasına karar verdik. Bundan sonra Aymasan işçilerinin de onayını alarak kartın satış çalışmasına başladık. Kartın geç elimize geçmesinden kaynaklı olarak satışı dar bir zamana sıkıştırmak zorunda kaldık. Bir yandan üstünde "Aymasan işçisi yalnız değildir, yaşasın sınıf dayanışması!" yazan kartları bulunduğumuz fabrikalarda satarken, öte yandan da destek çağrısında bulunduk.

4 günlük bir hazırlıktan sonra değişik bölgelerden gelen arkadaşlarla Kartal Köprüsü'nde buluşup Aymasan'a doğru hareket ettik. Direniş çadırına yaklaşınca slogan atarak dövizlerimizi açtık. Aymasan işçileri de bizi sloganlarla karşıladılar. Direniş çadırında, direnişçi işçilerden biri bize direnişin gelişimini anlattı. Konuşmasında, bugüne kadar yeterince fedakarlık yaptıklarını, fakat patronun buna rağmen kalleşçe kendilerini kapının önüne koyduğunu dile getirdi.

Daha sonra aramızdan seçtiğimiz bir arkadaş konuşma yaptı. Kendisi de metal işçisi olan arkadaşımız, krizi bahane eden işverenlerin bölgede birçok fabrikada işçi attığını, bunlar arasında örgütlü yerler olmasına rağmen bir tepki ortaya konamadığını, bundan dolayı Aymasan direnişinin işçi sınıfı için büyük önem taşıdığını söyledi. Bölgede işçilerin örgütsüz olduğunu, örgütlü olanların ise sendikaların pasif tutumları yüzünden sendikalara güvenmediğini söyleyen arkadaşımız, değişik sektörlerden işçiler olarak bir dönemdir sorunları tartışıp çözüm aradığımızı anlattı. Sendikalara alternatif olmadığımızı, ancak sendikaları harekete geçirmek için tabandan basınç uygulamamız gerektiğini söyledi. Ayrıca direnişi kendi direnişimiz olarak gördüğümüzü, dayanışmaya değil, birlikte mücadele etmeye geldiğimizi ifade etti. Daha sonra TELEKOM işçisi ve metal işçisi bir arkadaşımız konuşma yaptı.

Bir süre yapılan sohbetten sonra, orada bulunan bir müzik ekibi türkülerden oluşan bir dinleti verdi. Arkasından da bizimle birlikte ziyarete katılan diğer bir müzik grubu marşlar ve türküler söyledi. İstediğimiz düzeyde bir çalışma yapamasak da, 60 civarında arkadaşımız bu ziyarete katıldı. Kart satışlarından elde ettiğimiz 200 milyon civarında parayı direnişçi arkadaşlara teslim ettik. Ziyaretimiz sırasında sloganlar hiç susmadı. Sohbetlerde arkadaşların bizi İHD bünyesindeki emek çalışması ya da İstanbul Emek Platformu'yla karıştırdığı da oldu. Elimizden geldiğince kendimizi anlattık. Şu anda kart satış çalışmamız devam ediyor. Bildiri çalışmamıza da hızla başlayacağız. Bu direniş bir kez daha, girişimimizin bizim için ne kadar önemli ve acil bir ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Kurtköy'den bir petro-kimya işçisi