15-16 Haziran Direnişi işçi hareketini olduğu kadar, sol hareketi de
derinden etkiledi. İşçi s?n?f?na güvensizliğin ve burjuva kurumlara
umudun ifadesi teori ve politikalara büyük darbe indirdi. İşçi s?n?f?na güvensizlik Türkiye sol hareketinin tarihsel bir özelliği
ve geleneğidir. Her dönem, somut tarihsel koşullara bağl? olarak değişik
teori ve tahlillerde ifadesini bulmuş, fakat hep yaşayagelmiştir. Şefik Hüsnü ve TKP, işçi s?n?f?na, onun tarihsel konumuna, devrimci
güç ve enerjisine değil, başlang?çta Kemalistlere, sonralar? çeşitli
burjuva kliklere bağlam?şt? umudunu. 1950 sonras? h?zl? kapitalist gelişme, ayn? zamanda saflar? h?zla genişleyen
bir işçi s?n?f? demekti. Sonuçlar? '60l? y?llarda belirgin olarak
ortaya ç?kt?. İşçiler kimi zaman kanl? çat?şmalara varan eylemlerle
mücadele sahnesine ç?kt?lar. Oysa bu ayn? dönem işçi s?n?f?na inançs?zl?ğ?n, gerilemek bir yana,
uluslararas? modern revizyonizmden al?nan taze ideolojik destekle teori
düzeyine ç?kar?ld?ğ? y?llar oldu. Birçok noktada ayr?lan solun iki temel ak?m?, TİP ve MDD, işçi s?n?f?na
güvensizlik ve burjuva kurumlara bel bağlamada birleşiyordu. Birinin
umudu burjuva parlamentosu ve bar?şç?l geçiş, ötekinin kemalist
ordu ve askeri darbeydi. Birincisi bar?şç?l geçiş düşleriyle militan
kitle mücadelelerine düşmanl?k yap?p parlamenter avanakl?ğa heveslenirken;
ikincisi, asker-sivil-ayd?n zümre ve kemalist gelenekler
edebiyat?yla sözde radikal çözümler dileniyordu. İşçi s?n?f?n?n tarihsel
rolüne inançs?zl?k, devrimci enerjisi ve eylemine güvensizlik ortak
payda idi. 15-16 Haziran Direnişi yaln?zca burjuvaziye değil -ki o işçi s?n?f?n?
zaten yeterince ciddiye al?yordu-, fakat özellikle sosyalizm ad?na konuşan
revizyonist ak?mlara işçi s?n?f?n?n varl?ğ?n?, gücünü, devrimci enerjisini,
militan karakterini yeterli aç?kl?kta gösterdi. Bununla da kalmad?,
burjuva kurumlar?n gerçek niteliğini sergiledi. Hiçbir ideolojik çaba,
parlamento ve ordu konusundaki gerici hayallere 15-16 Haziran Direnişinden
daha kesin, etkili ve sonuç al?c? darbeler indiremezdi. Devrimci s?n?f
pratiğinin parlamenter ve darbeci gerici teoriler için çald?ğ? ölüm
çan?n?, 12 Mart askeri darbesi kanl? icraat? ile tamamlad?. Bar?şç?l
geçişi savunanlar soluğu hapishanede ald?lar. Sermaye ordusuna bel bağlayanlar
onun balyozunu yediler, zulmüne uğrad?lar. ´71 Devrimci Hareketi, devlete ve burjuva kurumlara karş? tutumuyla
ve bir süreç içinde burjuva sosyalizminden ayr?şt?. Bu ayr?şman?n köklü
bir kopuşa dönüşmesinde 15-16 Haziran Direnişi özel bir rol oynad?.
MDD kamp?n?n devrimci ordu teorisi öldürücü bir darbe yedi.
Fakat bu ayn? kamp?n işçi s?n?f?na güvensizliği teori mertebesine ç?karma
eğilimi, ´71 Devrimci Hareketinin şahs?nda değişik bir biçime
bürünerek yaşad?. Asya ve Latin halkç?l?ğ?n?n ideolojik önderlik
tezi bu güvensizliğin yeni k?l?ğ? oldu. Bu gruplar işçi s?n?f?na değil,
öncü savaşç?lara ve köylülüğe güveni esas ald?lar. ´74 sonras? dönem baz? kesimlerde macerac? mücadele anlay?şlar?n?n
yan?s?ra ideolojik önderlik tezinin de eleştirisi dönemi
oldu. Fakat kitlelere gitmek başar?s? gösterenler uzun süre
işçi s?n?f?na gidemediler. Küçük-burjuva s?n?f ortam? ile halkç? teori
ve politikalar onlar? bundan al?koydu. İşçi s?n?f? güçlenen mücadelesiyle
onlar? adeta kendine çektiğinde ise, işçi s?n?f.n? halk?n
bir parças? ve halk devriminin bir bileşeni olarak görmekten
öteye geçemediler. 15-16 Haziran Direnişinden bu yana 18 y?l geçti. Bu 18 y?l?n
ard?ndan, işçi s?n?f? hareketinin olaylar?n odağ?na yerleştiği bugün,
art?k birçok grup işçi s?n?f?n?n toplumdaki yerini, rolünü ve önemini
kavram?ş olmakla övünebiliyor. Ne var ki, gerçekte, işçi s?n?f?na güvensizliğin
ifadesi teori ve pratikler büyük darbeler yemiş olmakla ve birçok mevziyi
terketmiş bulunmakla birlikte, bu güvensizlik hala yaş?yor. Onun son
mevzisi halkç? devrim görüşüdür. Emek-sermaye çelişkisinin temel çelişki
olduğu ve toplumsal gelişmenin eksenini oluşturduğu burjuva-kapitalist
Türkiye´de, burjuva-demokratik devrim görüşü işçi s?n?f?na güvensizliğin
son direniş mevzisidir. Halkç?l?k, Türkiye işçi s?n?f?n?n, şehrin ve k?r?n emekçilerini ard?na
alarak sermaye iktidar?n? devirebileceğine, Türkiye devrimini bir proleter
devrimi olarak başar?ya ulaşt?rabileceğine hala inanm?yor, inanam.yor. İşçi s?n?f?na güvensizlik hala yaş?yor. 15-16 Haziran ve işçi hareketi 15-16 Haziran ´60l? y?llar boyunca yaşanan bir birikimin ürünü,
sonucu ve 1970deki doruğudur. Türkiye işçi hareketi tarihinde
bir dönüm noktas?d?r. İşçi s?n?f? hareketi sonraki dönemde, kat?l?m, yayg?nl?k, bilinç ve
örgütlenme düzeyi vb. birçok bak?mdan ´60lardaki düzeyini aşt?.
Fakat 15-16 Haziran işçi direnişi, ard?ndan geçen 18 y?la rağmen, hala
işçi s?n?f? hareketi tarihindeki en büyük, en militan, tarihsel ve siyasal
sonuçlar?yla en önemli işçi eylemi olma özelliğini koruyor. 15-16 Haziran yaln?zca iki işçi kentinde toplu bir üretimi durdurma
eylemi değil, toplu ve militan bir sokağa ak?şt?r da. 100 bini aşk?n
işçinin her türlü yasa ve yasağ? çiğneyerek, türlü uyar? ve tehditlere
meydan okuyarak, polis, asker ve tank barikatlar?n? aşarak, zaman?n
hükümetine ve parlamentosuna karş? kararl? bir hayk?r?şt?r. 15-16 Haziran
Direnişi, sokağa dökülen işçi kitlelerinin bilincinde olup olmamas?ndan
bağ?ms?z olarak, sermaye diktatörlüğünün tüm kurumlar? ile militan bir
karş? karş?ya geliştir. İşte bu özellikleriyle 15-16 Haziran Direnişi militan-kitlesel bir
işçi başkald?r?s? olarak hala aş?lamam?şt?r. 15-16 Haziran bir büyük eylemdir. Her büyük eylemin olduğu gibi, onun
da görünürde ve güncel olan ile derinde ve geçmişten gelen farkl?, çok
yönlü ama içiçe nedenleri vard.r. 15-16 Haziran?n görünürdeki nedeni baz? sendikal yasalarda yap?lmak
istenen değişikliklerdi. Bu yasal değişikliklerle, iktisadi mücadelenin
ve işçilerin sendikal-demokratik haklar?n?n nispeten ileri bir savunucusu
ve yürütücüsü olan, bu özellikleriyle s?n?f?n ileri ve militan kesimlerini
kucaklayan DİSK tasfiye edilmek isteniyordu. İşçiler yasa değişikliklerine
başkald?rarak DİSKi savundular. İşçiler y?llard?r sermayenin bask?s?na ve sömürüsüne karş? sürekli
genişleyen ve değişik biçimler alan bir direniş göstermişlerdi. Saraçhane
mitingi ve Kavel direnişleriyle başlayan bu süreç, çok say?da grev,
direniş, fabrika işgali vb.den geçerek 1970e dayanm?şt?.
Ayn? dönemde sosyalizm ad?na ortaya ç?kan ak?mlar?n tersine, burjuvazi
işçileri fazlas?yla ciddiye al?yor, işçi hareketinin potansiyel gücünü
görüyor, ona diş biliyordu. DİSKi zay?flatmay? hedef alan yasal değişiklikler işçi hareketine
bir diş göstermeydi. Arkas? 12 Martla gelecek bir sistemli sald?r?n?n
ilk halkas?yd?. İşçiler o dönem bunu aç?kl?kla anlayacak bir bilinçten
elbette yoksundular. Ama somut tecrübelerinin katk?s? ve s?n?f sezgileriyle
tehlikeyi alg?lad?lar ve direndiler. Direnişin DİSK taban?yla s?n?rl?
kalmamas?, Türk-İşte örgütlü fabrikalar?n geniş kat?l?m? bunu
gösterir. Direnişin çap? ve şiddeti, yasal bir değişikliğe gösterilen
bir k?zg?nl?ğ?n çok ötesindedir. 15-16 Haziran ´60´l? y?llar boyunca
süren irili ufakl? çat?şmalar?n uzant?s?, devam?, yoğunlaşm?ş biçimi
ve doruğudur. Bir başka vesileyle de ifade edildiği gibi, bask?
ve sömürünün o güne kadar işçilerde biriktirdigi öfke ve hoşnutsuzluğun,
hükümetin sendikal haklar? hedef alan keyfi bir tutumu karş?s?nda, bu
tutumun da bask?s?yla eyleme dönüşmesidir. (Teorinin Yoksulluğu,
III. Bölüm, Ekim, say?: 6) 15-16 Haziran, işçi hareketinde bir patlama, bir s?çramad?r. 15-16 Haziran, politik bir önderlik ve yönetimden yoksun, kendiliğinden
bir harekettir. Direnişe önderlik etmek bir yana, dönemin sol ak?mlar?n?n
istisnas?z tümü s?n?f?n d?ş?nda ve, bir k?sm? bunu teori mertebesine
ç?karacak kadar, tümü de işçi s?n?f?na inançs?zd?lar. İşçiler direniş
esnas?nda yaln?zca devrimci öğrenci çevrelerinden yard?m gördüler. Direniş karar? bir önderliğin değil, tabandan gelen bask?n?n ve aç?k
direnme isteğinin ürünüydü. DİSK yönetimi için koltuklar? koruman?n
DİSKi savunmaktan geçtiği o koşullarda, taban?n isteğine boyun
eğmekten ve direniş karar?na kat?lmaktan başka seçenek yoktu. Fakat
işçilerin umulmad?k boyutta ve şiddetteki görkemli direnişi karş?s?nda
hemen korku ve paniğe kap?ld?lar. İşçiler sokakta polis ve asker barikatlar?n?
yiğitçe göğüslerken, onlar bu barikatlar? örenlere korkakça günah ç?kard?lar
ve onlarla direnişi k?racak önlemleri görüştüler. 16 Haziranda, işçilerin sokakta direndiği ve üç şehit verdiği
bu görkemli günde, valilikte yap?lan toplant?da yaşanan ihaneti, dönemin
DİSK Genel Sekreteri (Kemal Sülker) şöyle dile getiriyordu: Girihilen
tahripkar eylemle bir ilgimiz olmad?ğ?n? İçişleri Bakan?na söyledik.
Ve kesinlikle de bu tahripkar olaylar? tasvip etmediğimizi bildirdik.
Ayr?ca da işçilere de radyoda bir uyarma yaparak kötü cereyanlara alet
olmamalar?n? istedik. Radyo konuşmas?n? DİSK Genel Başkan? Kemal Türkler yapt?. Görkemli
işçi direnişini karalad?; sokakta işçilere kurşun s?kan sermayenin kanl?
ordusunu, gözbebeğimiz şerefli Türk Ordusu ilan etti; Anayasaya
bağl?l?ğ?n? bildirdi. İşçi s?n?f?na ihanet, işçi hareketini arkadan vurma yaln?zca bugün
değil, o gün de sendika bürokratlar?n?n değişmez karakteriydi. Sendika bürokratlar?n?n ihanetine ve s?k?yönetime rağmen işçiler hemen
teslim olmad?lar. Türk Demir-Döküm, Sungurlar, Derby, Otosan, Rabak
gibi büyük işyerlerinde işi durdurarak ya da yavaşlatarak günlerce direndiler. DİSK yöneticilerinin ikinci büyük ihaneti, direniş sonras?ndaki toplu
tensikat s?ras?nda yaşand?. Binlerce işçinin (toplam 6000) işten ç?kar?lmas?na
sessiz kald?lar. Dahas?, bu militan işçi kuşağ?n?n fabrikalardan, dolay?s?yla
da sendikalardan temizlenmesine memnun bile oldular. ´60l? y?llar?
kapsayan mücadelenin eğittiği, öne ç?kard?ğ? bu işçiler, 15-16 Haziran
Direnişini de sürüklemiş ve yönetmişlerdi. Direnişin verdiği korkuyla
yasal değişiklik konusunda gerileyen burjuvazi, sonradan intikam?n?
bu öncü işçilerden alm?şt?. İşçi hareketinin politik önderlikten, devrimci bir s?n?f partisinden
yoksunluğu koşullar?nda, doğal olarak, 15-16 Haziran Direnişinin
yaratt?ğ? elverişli ortamdan işçi hareketinin politik gelişimi ve sendikalar.n
devrimcileştirilmesi doğrultusunda yararlan?lamad?. Öncü bir partinin
saflar?na çekilebilecek binlerce militan işçi sahipsiz kal?p heba oldu. 15-16 Haziran burjuvazinin yüreğine korku ve kini içiçe işlemişti.
Militan bir işçi kuşağ?n?n fabrikalardan temizlenmesi onu yat?şt?ramad?.
Bu korku ve kini y?llarca yüreğinde taş?d?. 15-16 Haziran? her
vesileyle suçlad?; solun ihtilal provas? diye niteleyerek,
Türkiye soluna hiç de haketmediği değerler biçti. ´70lerdeki yayg?n
işçi hareketi, 15-16 Haziran?n an?lar?n? burjuvazide hep canl?
tuttu. 12 Eylül sonras?nda, nihayet DİSKi kapatma ve onun şahs?nda
işçi hareketini yarg?lama olanağ? bulduğunda, suç çetelesini 15-16 Hazirandan
başlatt?. Burjuvazi de 15-16 Haziran? işçi hareketi tarihinde
bir dönüm noktas? sayd?. Kinini ancak y?llar sonra biraz olsun tatmin
edebildi. Haziran 1988
15-16 Haziran Direnişi 31. yılında Yolumuzu aydınlatıyor!
AP iktidarı Sendikalar Kanununu temelden değiştiren, DİSK ve
bağlı sendikaları yoketmeyi amaçlayan bir değişiklik tasarısını TBMMne
sundu. AP hükümeti sözcülerinin doğrudan doğruya DİSKi hedef aldığını
saklamaya gerek görmedikleri yeni sendikalar kanunu tasarısının hedefi,
bütün işkollarında Türk-İşi yetkili kılarak, işçi hareketini sarı
sendikalar ağıyla denetim altına alabileceği bir düzenleme getirmekti.
Nitekim hükümet sözcüleri de, Türk-İşin 11 Mayıs 1970te
Erzurumda toplanan kongresinde, Sendikalar Kanun Tasarısının
yürürlüğe girmesiyle Türkiyede Türk-İşten başka işçi konfederasyonu
kalmayacağını ilan etmişlerdi. Kanun tasarısındaki bu hükümlerin gerçekleşmesi
için CHPli ve APli işçi milletvekilleri elbirliğiyle
çalışmışlar, kısıtlayıcı maddeler asıl CHP milletvekilleri tarafından
önerilmişti. İLO ilkelerini ve kararlarını çiğneyen, özgür sendikacılığa hayat tanımayan,
Türkiyedeki sendikal mücadeleyi Türk-İşin tekeline bırakan
tasarı, çalışma komisyonundan süratle geçti. Yasa tasarısı anayasaya da aykırı idi. Ama burjuvazinin amaçlarına
uygundu. 274 sayılı sendikalar yasasını temelden değiştiren tasarıyı
Türk-İş hararetle destekliyor, güçlü sendikacılığın doğacağını, anayasaya
aykırılığın sözkonusu olmadığını ileri sürüyordu. DİSK yöneticileri, tasarının kanunlaşmasını engellemek için, parlamenterler,
hükümet ve cumhurbaşkanı ile yaptıkları görüşmelere rağmen kanunun meclisten
geçmesini engelleyemeyince, 13 Mayıs 1970te, anayasal haklarını
sonuna kadar kullanarak direneceklerini ilan ettiler. Yüzbini aşkın işçi, DİSKin şahsında on yıllık mücadelesine ve
bu mücadelenin kazanımlarına saldıran sermaye iktidarına karşı direnişe
geçti. Üretimi durdurarak sokaklara taştı. Bedel ödemekten, şehit vermekten
çekinmedi. *** Yürüyüşlere bütün fabrikalardaki işçiler kadınlı-erkekli katıldılar.
Ve asıl önemlisi, Türk-İşe bağlı sendikalara üye işçiler DİSK
üyesi işçilerden daha çoktular. İşçiler yasa ve yasaklara meydan okuyarak,
polis ve asker barikatlarını, tankları ve silahlı tam teçhizatlı birlikleri
aşarak iki gün boyunca tüm İstanbulda hayatı kendi yörüngelerine
çektiler. İşçi sınıfı tarihinin bu en büyük ve görkemli eylemi karşısında paniğe
sürüklenen sermaye iktidarı 17 Haziranda sıkıyönetim ilan etti.
Birçok işçi işten atıldı. İşçi sınıfına asıl darbeyi ise, tahripkar
eylemleri tasvip etmediklerini ilan eden DİSK yöneticileri vurdu.
Buna rağmen direniş durmadı. Burjuvazi aldığı önlemlerle eylemin daha
fazla genişlemesinin önüne geçtiyse de, direnişin şalter indirme, üretimi
yavaşlatma gibi biçimler altında sürmesini engelleyemedi. İşçi sınıfı,
uzlaşmaz kararlılığı sonucunda sermaye düzenine geri adım attırmayı
başardı. DİSKi kapatmayı öngören yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmek zorunda kaldı. 15-16 Haziran Direnişinden öğrenmek herşeyden önce işçi sınıfının
ve komünistlerin görevidir. İşçi sınıfı, 15-16 Haziranın geride
bıraktığı militan ve uzlaşmaz mücadele geleneğine sahip çıkarak, sermayenin
topyekûn saldırılarını geri püskürtmenin tek geçerli yolunu tutmalıdır.
Komünistler ise, sınıf hareketinin devrimci önderlik ihtiyaçlarına yanıt
vermek, ihtilalci sınıf partisi yakıcı görevini bizzat sınıf mücadelesine
önderlik ederek çözmek durumundadırlar. Türkiye işçi sınıfının, toplumun
diğer ezilen katmanlarını ardına alarak sermaye iktidarını devirmesine,
Türkiye devriminin bir proleter devrimi olarak başarıya ulaştırılmasına
önderlik etmek... İşte 15-16 Haziranın ortaya attığı ya
devrimci bir önderlik olsaydı? sorusuna komünistlerin verebileceği
tek yanıt budur. Yaşasın şanlı 15-16 Haziran Direnişi! Türkiye işçi sınıfına selam! Nazım Hikmet |
|||||