9 Haziran'01
Sayı: 12


  Kızıl Bayrak'tan
  Onbir yıllık mücadelenin kritik safhası
  Kazanmak için 4 Mart'lardan daha da ileriye!
  KESK eylemlerinden
  Direniş bayrağı Aymasan işçisinin elinde
  Sınıf hareketinden
  Ölüm Orucu Direnişi'ne karşı devletin yeni taktiği
  Ölüm Orucu Direnişi 233. gününde sürüyor!
  Gençlik hareketi
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/7
  Tarımda yıkım ve sonuçları
  15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi
  Hatice Yürekli anısına Ekim Gençliği Kampı
   Uluslararası hareket
  İşçi-emekçi kadını devrimci mücadeleye kazanmanın sorunları
  "Sana söz can yoldaşım zafer bizim olacak"
  Geleceğimize sahip çıkalım!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi


15-16 Haziran ve sol hareket

15-16 Haziran Direnişi işçi hareketini olduğu kadar, sol hareketi de derinden etkiledi. İşçi s?n?f?na güvensizliğin ve burjuva kurumlara umudun ifadesi teori ve politikalara büyük darbe indirdi.

İşçi s?n?f?na güvensizlik Türkiye sol hareketinin tarihsel bir özelliği ve geleneğidir. Her dönem, somut tarihsel koşullara bağl? olarak değişik teori ve tahlillerde ifadesini bulmuş, fakat hep yaşayagelmiştir.

Şefik Hüsnü ve TKP, işçi s?n?f?na, onun tarihsel konumuna, devrimci güç ve enerjisine değil, başlang?çta Kemalistlere, sonralar? çeşitli burjuva kliklere bağlam?şt? umudunu.

1950 sonras? h?zl? kapitalist gelişme, ayn? zamanda saflar? h?zla genişleyen bir işçi s?n?f? demekti. Sonuçlar? '60’l? y?llarda belirgin olarak ortaya ç?kt?. İşçiler kimi zaman kanl? çat?şmalara varan eylemlerle mücadele sahnesine ç?kt?lar.

Oysa bu ayn? dönem işçi s?n?f?na inançs?zl?ğ?n, gerilemek bir yana, uluslararas? modern revizyonizmden al?nan taze ideolojik destekle teori düzeyine ç?kar?ld?ğ? y?llar oldu.

Birçok noktada ayr?lan solun iki temel ak?m?, TİP ve MDD, işçi s?n?f?na güvensizlik ve burjuva kurumlara bel bağlamada birleşiyordu. Birinin umudu burjuva parlamentosu ve bar?şç?l geçiş, ötekinin “kemalist ordu” ve askeri darbeydi. Birincisi bar?şç?l geçiş düşleriyle militan kitle mücadelelerine düşmanl?k yap?p parlamenter avanakl?ğa heveslenirken; ikincisi, “asker-sivil-ayd?n zümre” ve “kemalist gelenekler” edebiyat?yla sözde radikal çözümler dileniyordu. İşçi s?n?f?n?n tarihsel rolüne inançs?zl?k, devrimci enerjisi ve eylemine güvensizlik ortak payda idi.

15-16 Haziran Direnişi yaln?zca burjuvaziye değil -ki o işçi s?n?f?n? zaten yeterince ciddiye al?yordu-, fakat özellikle sosyalizm ad?na konuşan revizyonist ak?mlara işçi s?n?f?n?n varl?ğ?n?, gücünü, devrimci enerjisini, militan karakterini yeterli aç?kl?kta gösterdi. Bununla da kalmad?, burjuva kurumlar?n gerçek niteliğini sergiledi. Hiçbir ideolojik çaba, parlamento ve ordu konusundaki gerici hayallere 15-16 Haziran Direnişi’nden daha kesin, etkili ve sonuç al?c? darbeler indiremezdi. Devrimci s?n?f pratiğinin parlamenter ve darbeci gerici teoriler için çald?ğ? ölüm çan?n?, 12 Mart askeri darbesi kanl? icraat? ile tamamlad?. Bar?şç?l geçişi savunanlar soluğu hapishanede ald?lar. Sermaye ordusuna bel bağlayanlar onun “balyoz”unu yediler, zulmüne uğrad?lar.

´71 Devrimci Hareketi, devlete ve burjuva kurumlara karş? tutumuyla ve bir süreç içinde burjuva sosyalizminden ayr?şt?. Bu ayr?şman?n köklü bir kopuşa dönüşmesinde 15-16 Haziran Direnişi özel bir rol oynad?. MDD kamp?n?n “devrimci ordu” teorisi öldürücü bir darbe yedi. Fakat bu ayn? kamp?n işçi s?n?f?na güvensizliği teori mertebesine ç?karma eğilimi, ´71 Devrimci Hareketi’nin şahs?nda değişik bir biçime bürünerek yaşad?. Asya ve Latin halkç?l?ğ?n?n “ideolojik önderlik” tezi bu güvensizliğin yeni k?l?ğ? oldu. Bu gruplar işçi s?n?f?na değil, “öncü savaşç?”lara ve köylülüğe güveni esas ald?lar.

´74 sonras? dönem baz? kesimlerde macerac? mücadele anlay?şlar?n?n yan?s?ra “ideolojik önderlik” tezinin de eleştirisi dönemi oldu. Fakat “kitlelere” gitmek başar?s? gösterenler uzun süre işçi s?n?f?na gidemediler. Küçük-burjuva s?n?f ortam? ile halkç? teori ve politikalar onlar? bundan al?koydu. İşçi s?n?f? güçlenen mücadelesiyle onlar? adeta kendine çektiğinde ise, işçi s?n?f.n? “halk”?n bir parças? ve “halk devrimi”nin bir bileşeni olarak görmekten öteye geçemediler.

15-16 Haziran Direnişi’nden bu yana 18 y?l geçti. Bu 18 y?l?n ard?ndan, işçi s?n?f? hareketinin olaylar?n odağ?na yerleştiği bugün, art?k birçok grup işçi s?n?f?n?n toplumdaki yerini, rolünü ve önemini kavram?ş olmakla övünebiliyor. Ne var ki, gerçekte, işçi s?n?f?na güvensizliğin ifadesi teori ve pratikler büyük darbeler yemiş olmakla ve birçok mevziyi terketmiş bulunmakla birlikte, bu güvensizlik hala yaş?yor. Onun son mevzisi halkç? devrim görüşüdür. Emek-sermaye çelişkisinin temel çelişki olduğu ve toplumsal gelişmenin eksenini oluşturduğu burjuva-kapitalist Türkiye´de, burjuva-demokratik devrim görüşü işçi s?n?f?na güvensizliğin son direniş mevzisidir.

Halkç?l?k, Türkiye işçi s?n?f?n?n, şehrin ve k?r?n emekçilerini ard?na alarak sermaye iktidar?n? devirebileceğine, Türkiye devrimini bir proleter devrimi olarak başar?ya ulaşt?rabileceğine hala inanm?yor, inanam.yor.

İşçi s?n?f?na güvensizlik hala yaş?yor.

15-16 Haziran ve işçi hareketi

15-16 Haziran ´60’l? y?llar boyunca yaşanan bir birikimin ürünü, sonucu ve 1970’deki doruğudur. Türkiye işçi hareketi tarihinde bir dönüm noktas?d?r.

İşçi s?n?f? hareketi sonraki dönemde, kat?l?m, yayg?nl?k, bilinç ve örgütlenme düzeyi vb. birçok bak?mdan ´60’lardaki düzeyini aşt?. Fakat 15-16 Haziran işçi direnişi, ard?ndan geçen 18 y?la rağmen, hala işçi s?n?f? hareketi tarihindeki en büyük, en militan, tarihsel ve siyasal sonuçlar?yla en önemli işçi eylemi olma özelliğini koruyor.

15-16 Haziran yaln?zca iki işçi kentinde toplu bir üretimi durdurma eylemi değil, toplu ve militan bir sokağa ak?şt?r da. 100 bini aşk?n işçinin her türlü yasa ve yasağ? çiğneyerek, türlü uyar? ve tehditlere meydan okuyarak, polis, asker ve tank barikatlar?n? aşarak, zaman?n hükümetine ve parlamentosuna karş? kararl? bir hayk?r?şt?r. 15-16 Haziran Direnişi, sokağa dökülen işçi kitlelerinin bilincinde olup olmamas?ndan bağ?ms?z olarak, sermaye diktatörlüğünün tüm kurumlar? ile militan bir karş? karş?ya geliştir.

İşte bu özellikleriyle 15-16 Haziran Direnişi militan-kitlesel bir işçi başkald?r?s? olarak hala aş?lamam?şt?r.

15-16 Haziran bir büyük eylemdir. Her büyük eylemin olduğu gibi, onun da görünürde ve güncel olan ile derinde ve geçmişten gelen farkl?, çok yönlü ama içiçe nedenleri vard.r.

15-16 Haziran’?n görünürdeki nedeni baz? sendikal yasalarda yap?lmak istenen değişikliklerdi. Bu yasal değişikliklerle, iktisadi mücadelenin ve işçilerin sendikal-demokratik haklar?n?n nispeten ileri bir savunucusu ve yürütücüsü olan, bu özellikleriyle s?n?f?n ileri ve militan kesimlerini kucaklayan DİSK tasfiye edilmek isteniyordu. İşçiler yasa değişikliklerine başkald?rarak DİSK’i savundular.
Fakat burjuvazi gerçekte DİSK’in şahs?nda işçi s?n?f?n?n 10 y?ll?k mücadelesine, bu mücadelenin kazan?mlar?na sald?r?yordu. Daha sonra, 12 Eylül sonras?nda, DİSK´in şahs?nda işçi hareketinin son 15 y?l?na sald.rmas? ve onu yarg?lamas? gibi. DİSK, yönetiminin reformist konumundan bağ?ms?z olarak, işçilerin burjuvaziye karş? ´60’l? y?llar boyunca sürdürdüğü zorlu mücadelelerin somut bir kazan?m? ve o günlerde simgesiydi. İktisadi istemler ve sendikal-demokratik haklar için verilmiş mücadelenin büyük fedakarl?klarla yarat?lm?ş bir mevzisiydi.

İşçiler y?llard?r sermayenin bask?s?na ve sömürüsüne karş? sürekli genişleyen ve değişik biçimler alan bir direniş göstermişlerdi. Saraçhane mitingi ve Kavel direnişleriyle başlayan bu süreç, çok say?da grev, direniş, fabrika işgali vb.’den geçerek 1970’e dayanm?şt?. Ayn? dönemde sosyalizm ad?na ortaya ç?kan ak?mlar?n tersine, burjuvazi işçileri fazlas?yla ciddiye al?yor, işçi hareketinin potansiyel gücünü görüyor, ona diş biliyordu.

DİSK’i zay?flatmay? hedef alan yasal değişiklikler işçi hareketine bir diş göstermeydi. Arkas? 12 Mart’la gelecek bir sistemli sald?r?n?n ilk halkas?yd?. İşçiler o dönem bunu aç?kl?kla anlayacak bir bilinçten elbette yoksundular. Ama somut tecrübelerinin katk?s? ve s?n?f sezgileriyle tehlikeyi alg?lad?lar ve direndiler. Direnişin DİSK taban?yla s?n?rl? kalmamas?, Türk-İş’te örgütlü fabrikalar?n geniş kat?l?m? bunu gösterir. Direnişin çap? ve şiddeti, yasal bir değişikliğe gösterilen bir k?zg?nl?ğ?n çok ötesindedir. 15-16 Haziran ´60´’l? y?llar boyunca süren irili ufakl? çat?şmalar?n uzant?s?, devam?, yoğunlaşm?ş biçimi ve doruğudur. Bir başka vesileyle de ifade edildiği gibi, “bask? ve sömürünün o güne kadar işçilerde biriktirdigi öfke ve hoşnutsuzluğun, hükümetin sendikal haklar? hedef alan keyfi bir tutumu karş?s?nda, bu tutumun da bask?s?yla eyleme dönüşmesi”dir. (Teorinin Yoksulluğu, III. Bölüm, Ekim, say?: 6)

15-16 Haziran, işçi hareketinde bir patlama, bir s?çramad?r.

15-16 Haziran, politik bir önderlik ve yönetimden yoksun, kendiliğinden bir harekettir. Direnişe önderlik etmek bir yana, dönemin sol ak?mlar?n?n istisnas?z tümü s?n?f?n d?ş?nda ve, bir k?sm? bunu teori mertebesine ç?karacak kadar, tümü de işçi s?n?f?na inançs?zd?lar. İşçiler direniş esnas?nda yaln?zca devrimci öğrenci çevrelerinden yard?m gördüler.

Direniş karar? bir önderliğin değil, tabandan gelen bask?n?n ve aç?k direnme isteğinin ürünüydü. DİSK yönetimi için koltuklar? koruman?n DİSK’i savunmaktan geçtiği o koşullarda, taban?n isteğine boyun eğmekten ve direniş karar?na kat?lmaktan başka seçenek yoktu. Fakat işçilerin umulmad?k boyutta ve şiddetteki görkemli direnişi karş?s?nda hemen korku ve paniğe kap?ld?lar. İşçiler sokakta polis ve asker barikatlar?n? yiğitçe göğüslerken, onlar bu barikatlar? örenlere korkakça günah ç?kard?lar ve onlarla direnişi k?racak önlemleri görüştüler.

16 Haziran’da, işçilerin sokakta direndiği ve üç şehit verdiği bu görkemli günde, valilikte yap?lan toplant?da yaşanan ihaneti, dönemin DİSK Genel Sekreteri (Kemal Sülker) şöyle dile getiriyordu: “Girihilen tahripkar eylemle bir ilgimiz olmad?ğ?n? İçişleri Bakan?’na söyledik. Ve kesinlikle de bu tahripkar olaylar? tasvip etmediğimizi bildirdik. Ayr?ca da işçilere de radyoda bir uyarma yaparak kötü cereyanlara alet olmamalar?n? istedik.”

Radyo konuşmas?n? DİSK Genel Başkan? Kemal Türkler yapt?. Görkemli işçi direnişini karalad?; sokakta işçilere kurşun s?kan sermayenin kanl? ordusunu, “gözbebeğimiz şerefli Türk Ordusu” ilan etti; Anayasaya bağl?l?ğ?n? bildirdi.

İşçi s?n?f?na ihanet, işçi hareketini arkadan vurma yaln?zca bugün değil, o gün de sendika bürokratlar?n?n değişmez karakteriydi.

Sendika bürokratlar?n?n ihanetine ve s?k?yönetime rağmen işçiler hemen teslim olmad?lar. Türk Demir-Döküm, Sungurlar, Derby, Otosan, Rabak gibi büyük işyerlerinde işi durdurarak ya da yavaşlatarak günlerce direndiler.

DİSK yöneticilerinin ikinci büyük ihaneti, direniş sonras?ndaki toplu tensikat s?ras?nda yaşand?. Binlerce işçinin (toplam 6000) işten ç?kar?lmas?na sessiz kald?lar. Dahas?, bu militan işçi kuşağ?n?n fabrikalardan, dolay?s?yla da sendikalardan temizlenmesine memnun bile oldular. ´60’l? y?llar? kapsayan mücadelenin eğittiği, öne ç?kard?ğ? bu işçiler, 15-16 Haziran Direnişi’ni de sürüklemiş ve yönetmişlerdi. Direnişin verdiği korkuyla yasal değişiklik konusunda gerileyen burjuvazi, sonradan intikam?n? bu öncü işçilerden alm?şt?.

İşçi hareketinin politik önderlikten, devrimci bir s?n?f partisinden yoksunluğu koşullar?nda, doğal olarak, 15-16 Haziran Direnişi’nin yaratt?ğ? elverişli ortamdan işçi hareketinin politik gelişimi ve sendikalar.n devrimcileştirilmesi doğrultusunda yararlan?lamad?. Öncü bir partinin saflar?na çekilebilecek binlerce militan işçi sahipsiz kal?p heba oldu.

15-16 Haziran burjuvazinin yüreğine korku ve kini içiçe işlemişti. Militan bir işçi kuşağ?n?n fabrikalardan temizlenmesi onu yat?şt?ramad?. Bu korku ve kini y?llarca yüreğinde taş?d?. 15-16 Haziran’? her vesileyle suçlad?; “solun ihtilal provas?” diye niteleyerek, Türkiye soluna hiç de haketmediği değerler biçti. ´70’lerdeki yayg?n işçi hareketi, 15-16 Haziran’?n an?lar?n? burjuvazide hep canl? tuttu. 12 Eylül sonras?nda, nihayet DİSK’i kapatma ve onun şahs?nda işçi hareketini yarg?lama olanağ? bulduğunda, suç çetelesini 15-16 Haziran’dan başlatt?. Burjuvazi de 15-16 Haziran’? işçi hareketi tarihinde bir dönüm noktas? sayd?. Kinini ancak y?llar sonra biraz olsun tatmin edebildi.
(...)

Haziran 1988
(Devrimci Harekette Reformist Eğilim,
s.25-32, Eksen Yayıncılık)




15-16 Haziran Direnişi 31. yılında

Yolumuzu aydınlatıyor!


15-16 Haziran, sendikal örgütlenme özgürlüğünü yoketme saldırısına karşı işçi sınıfının görkemli bir başkaldırısıydı.

AP iktidarı Sendikalar Kanunu’nu temelden değiştiren, DİSK ve bağlı sendikaları yoketmeyi amaçlayan bir değişiklik tasarısını TBMM’ne sundu.

AP hükümeti sözcülerinin doğrudan doğruya DİSK’i hedef aldığını saklamaya gerek görmedikleri yeni sendikalar kanunu tasarısının hedefi, bütün işkollarında Türk-İş’i yetkili kılarak, işçi hareketini “sarı” sendikalar ağıyla denetim altına alabileceği bir düzenleme getirmekti. Nitekim hükümet sözcüleri de, Türk-İş’in 11 Mayıs 1970’te Erzurum’da toplanan kongresinde, “Sendikalar Kanun Tasarısının” yürürlüğe girmesiyle Türkiye’de Türk-İş’ten başka işçi konfederasyonu kalmayacağını ilan etmişlerdi. Kanun tasarısındaki bu hükümlerin gerçekleşmesi için CHP’li ve AP’li “işçi” milletvekilleri elbirliğiyle çalışmışlar, kısıtlayıcı maddeler asıl CHP milletvekilleri tarafından önerilmişti.

İLO ilkelerini ve kararlarını çiğneyen, özgür sendikacılığa hayat tanımayan, Türkiye’deki sendikal mücadeleyi Türk-İş’in tekeline bırakan tasarı, çalışma komisyonundan süratle geçti.

Yasa tasarısı anayasaya da aykırı idi. Ama burjuvazinin amaçlarına uygundu. 274 sayılı sendikalar yasasını temelden değiştiren tasarıyı Türk-İş hararetle destekliyor, güçlü sendikacılığın doğacağını, anayasaya aykırılığın sözkonusu olmadığını ileri sürüyordu.

DİSK yöneticileri, tasarının kanunlaşmasını engellemek için, parlamenterler, hükümet ve cumhurbaşkanı ile yaptıkları görüşmelere rağmen kanunun meclisten geçmesini engelleyemeyince, 13 Mayıs 1970’te, “anayasal haklarını sonuna kadar kullanarak” direneceklerini ilan ettiler.
Sendika yöneticileri, 13-15 Haziran günleri arasında fabrikaların önde gelen işçileriyle yaptıkları toplantılarda, kararlı bir direniş isteği ile karşı karşıya kaldılar. Sendika yöneticilerinin ileri sürdükleri talepleri ve direniş biçimlerini çok aşan ve açık bir sınıf karşıtlığını dile getiren talepler öne sürüldü. 15 Haziran günü ilk olarak Ankara asfaltı üzerindeki Otosan fabrikasında yürüyüşe başlayan 2700 işçi, “Savaş başladı! Bütün kininiz işçilere mi? Yaşasın işçi sınıfı! Tüm gericiler ve faşizm kahrolsun!” sloganları yazan pankartlar açmışlardı. Sabah saat 9.00’dan sonra bütün İstanbul-İzmit karayolu ve İstanbul’un sanayi bölgeleri işçi kafileleriyle doluydu.

Yüzbini aşkın işçi, DİSK’in şahsında on yıllık mücadelesine ve bu mücadelenin kazanımlarına saldıran sermaye iktidarına karşı direnişe geçti. Üretimi durdurarak sokaklara taştı. Bedel ödemekten, şehit vermekten çekinmedi.

***

Yürüyüşlere bütün fabrikalardaki işçiler kadınlı-erkekli katıldılar. Ve asıl önemlisi, Türk-İş’e bağlı sendikalara üye işçiler DİSK üyesi işçilerden daha çoktular. İşçiler yasa ve yasaklara meydan okuyarak, polis ve asker barikatlarını, tankları ve silahlı tam teçhizatlı birlikleri aşarak iki gün boyunca tüm İstanbul’da hayatı kendi yörüngelerine çektiler.

İşçi sınıfı tarihinin bu en büyük ve görkemli eylemi karşısında paniğe sürüklenen sermaye iktidarı 17 Haziran’da sıkıyönetim ilan etti. Birçok işçi işten atıldı. İşçi sınıfına asıl darbeyi ise, “tahripkar eylemleri tasvip etmediklerini” ilan eden DİSK yöneticileri vurdu. Buna rağmen direniş durmadı. Burjuvazi aldığı önlemlerle eylemin daha fazla genişlemesinin önüne geçtiyse de, direnişin şalter indirme, üretimi yavaşlatma gibi biçimler altında sürmesini engelleyemedi. İşçi sınıfı, uzlaşmaz kararlılığı sonucunda sermaye düzenine geri adım attırmayı başardı. DİSK’i kapatmayı öngören yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmek zorunda kaldı.

15-16 Haziran Direnişi’nden öğrenmek herşeyden önce işçi sınıfının ve komünistlerin görevidir. İşçi sınıfı, 15-16 Haziran’ın geride bıraktığı militan ve uzlaşmaz mücadele geleneğine sahip çıkarak, sermayenin topyekûn saldırılarını geri püskürtmenin tek geçerli yolunu tutmalıdır. Komünistler ise, sınıf hareketinin devrimci önderlik ihtiyaçlarına yanıt vermek, ihtilalci sınıf partisi yakıcı görevini bizzat sınıf mücadelesine önderlik ederek çözmek durumundadırlar. Türkiye işçi sınıfının, toplumun diğer ezilen katmanlarını ardına alarak sermaye iktidarını devirmesine, Türkiye devriminin bir proleter devrimi olarak başarıya ulaştırılmasına önderlik etmek... İşte 15-16 Haziran’ın ortaya attığı “ya devrimci bir önderlik olsaydı?” sorusuna komünistlerin verebileceği tek yanıt budur.

Yaşasın şanlı 15-16 Haziran Direnişi!
15-16 Haziran Direnişi yolumuzu aydınlatıyor!


“Türkiye işçi sınıfına selam!”

Türkiye işçi sınıfına selam!
Selam yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selam!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler,
güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde
aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selam!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi ayyıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selam!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek
işçi sınıfına selam!

Türkiye işçi sınıfına selam!
Selam yaratana!

Nazım Hikmet