2 Haziran'01
Sayı: 11


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamu emekçilerinin Ankara çıkarması
  Barikatlar aşıldı, Kızılay zaptedildi!
  Kamu emekçileri direnişlerini sürdürüyorlar...
  İhanet sözleşmesini alanlarda yırtalım!
  İzmir Sümerbank direnişi devam ediyor!
  F tipi ölümün belgesi
  Ölüm Orucu direnişçisi Uğur Türkmen 27 Mayıs'ta ölümsüzleşti...
  Direniş kazanacak!
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/6
  Ölüm Orucu'ndaki tutsaklardan bazılarının sağlık durumu
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Tarım, hububat ve emperyalizm
  Kıbrıs'ta MGK patentli kirli ve kanlı operasyon!
  Uluslararası hareket
  Devrim kaçkınlarının devrimcilere bitmeyen kini
  Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan ve Hüseyin Cevahir'in anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
  Proletaryanın büyük devrimci şairi: Nazım Hikmet
  Hücre karşıtı mücadele
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan ve Hüseyin Cevahir’in anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
Yiğitlikleri, fedakarlıkları ve adanmışlıklarıyla
yeni kuşaklara yol gösteriyorlar!..




31 Mayıs 1971’de Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan Nurhaklar’da; 2 Haziran ‘71’de Hüseyin Cevahir İstanbul’da katledildi.
Onlar ‘60’lı yılların devrimci kitle mücadeleleri içinde gençlik hareketinin militanları olarak yerlerini aldılar. Düzene karşı devrimci başkaldırının temsilcileri oldular. İnandıkları dava uğruna ölümü tereddütsüzce göğüslediler. Dönemin tüm diğer devrimci gençlik önderleriyle birlikte Türkiye devrim mücadelesinde bir kilometre taşı oldular.
Bıraktıkları direniş mirasıyla yeni kuşak devrimcilere yol gösterdiler, hep gösterecekler. Devrim davası, onlar gibi fedakar, kararlı ve başeğmez devrimcilerin omuzlarında büyüyecek.
Davaya adanmışlığın simgesi bu yiğit devrimciler parti, devrim ve sosyalizm mücadelemizde yaşıyorlar, yaşayacaklar!..

Güneşi içenlerin türküsü

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı, kızıl bir meş’ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden köprüden geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgara bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
Çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
kamçılıyor şaha kalkan atlarını!
(...)
Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.

Nazım Hikmet



Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
– çürüyen diş, dökülen et –,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...

6 Aralık 1945
Nazım Hikmet