Kamu emekçileri, sermaye
devletinin yasak ve terörüne boyun eğmedi...
Önce eylemin ilk etabı olarak başlatılan temsili yürüyüş kolu, devletin
zoruyla karşılaştı. Yürüyüşün Yalova ayağında, kamu emekçileri vahşi bir
polis terörüyle karşılandılar. Aynı saatlerde Ankara Emniyet Müdürü, pazar
günü Kızılayda yapılacak eyleme izin verilmeyeceği tehditlerini
savuruyordu. Amaç, kamu emekçilerinin Ankaraya akmalarının önünü
kesmekti. Çünkü, düzen cephesinin hafızalarında 4 Mart direnişi halen
tazeliğini koruyordu. Kamu emekçileri hareketinin son dönemdeki durgunluğu
dahi, onlar için bir güvence oluşturmuyordu. Yeni bir 4 Mart, işçi ve
emekçi hareketine tarihin en kapsamlı yıkım programlarından birini dayatan
sermaye devletinin işini epeyce zorlaştıracaktı. Bu nedenle ne yapılıp
edilip kamu emekçilerinin önü kesilmeliydi. Sermaye devleti bu bilinçle hazırlıklarını yaptı. Elindeki tüm kirli
silahları bir kez daha devreye soktu. Ama nafile kamu emekçilerini durduramadı. Ankaranın tüm girişlerine barikat, her barikatta direniş! Sermaye devletinin, eylem öncesinde sergilediği tehdit ve zorbalık kamu
emekçileri üzerinde sinme ve yılgınlık bir yana, tersinden coşku ve kararlılığı
arttırıcı bir rol oynadı. Yıllardır Ankara yollarını aşındıran kamu emekçileri,
bu eylemlerin hiçbir sonuç vermemesi nedeniyle, bu son eyleme karşı belli
bir isteksizliği kuşku yok ki üzerlerinde taşıyorlardı. Ama devletin eylem
öncesinde ortaya koyduğu saldırganlık ters tepti. Herşeye rağmen yapılacak
bu türden bir eylemin devlet üzerinde ne denli bir basınç yaratabileceği
farkedildi ve bu pratikte de somut olarak görüldü. 26 Mayıs Cuma akşamı, KESK üyesi kamu emekçileri, tüm ülke çapında hazırlıkları
tamamladılar. Ankaraya doğru yola çıktılar. Dinlenme tesislerinde
halaylar çekildi. Sloganlar atıldı. Atılan sloganlarda direniş kararlılığı,
öfke ve coşku göze çarpıyordu. Atılan sloganlar sahte sendika yasası yanında,
genellikle Ölüm Orucu Direnişini destekler nitelikteydi. Sabah saatlerinde Ankaraya dayanan kamu emekçilerinin önü jandarma
ve polis barikatlarıyla kesildi. Amaç, bir terör havası yaratarak kamu
emekçilerini birleşemeden dağıtmaktı. Ama bu mümkün olamadı, hesaplar
boşa çıkarıldı. Bir süre, barikatların arkasında bekleyen kamu emekçileri, barikatın
kaldırılması yönünde uyarılarda bulunduktan sonra harekete geçtiler. İstanbul
kolu, barikatı aşarak İstanbul-Ankara otoyolunda yürümeye başladı. Bir
süre yüründükten sonra önleri yine jandarma barikatıyla kesildi. Bunun
üzerine yol trafiğe kapatılarak, oturma eylemine başlandı. Bir süre sonra
Ankara-İstanbul yolu tümüyle trafiğe kapatılmıştı. Polatlıda temsili yürüyüş kolunun yanısıra Ege bölgesinden gelen
kamu emekçileri durduruldular. Barikatlara yüklenildi. Kolluk güçleri
burada da zor kullandı. Bu saldırıyla birçok kamu emekçisi yaralandı. İç Anadolu ve Kürdistandan gelenler, Gölbaşı civarında durduruldular.
Burada kısa süreli çatışmalar yaşandı. Zaman zaman barikatlar yarıldı.
Yine birçok kamu emekçisi jandarma ve polis copuyla yaralandılar. Her barikatın arkasında direniş vardı. Direnişle beraber Ankaradan
çıkan tüm yollar trafiğe kapatılmıştı. Barikat arkasında devlete ve devlet
terörüne büyük bir öfke vardı. Coşkulu ve kararlı bir biçimde atılan sloganların
başında ise şunlar geliyordu: Yılgınlık yok direniş var!,
Emekçiye değil çetelere barikat!, Yüklen emekçi kazanacağız!,
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! Kızılayda faşist abluka, sokaklarda memur avı! Ankara dışından gelen kitle, girişlerde kurulan barikatlar arkasında
direnirken, Ankaradaki kamu emekçileri de, tam bir abluka altına
alınan Kızılay Meydanını zorluyordu. Bu sürede Kızılaya çıkan
kamu emekçileri vahşice coplanıp gözaltına alındılar. Kızılaya çıkmak
üzere çevre caddelerde toplanan yüzlerce kamu emekçisi de aynı şekilde
polis copuyla karşılaştılar. Ankarada uygulanan faşist terör bununla
da sınırlı kalmadı. Kızılay ve çevresinde tam bir sürek avı başlatıldı.
Memura benzeyen herkes, sorgusuz sualsiz gözaltına alındı. Yine Ankaraya
ulaşan az sayıdaki kamu emekçisi ve tutsak yakını da, hipodromda polis
zoruyla karşılaştılar. Öğlen saatlerine doğru gözaltına alınanların sayısı artık binli rakamlarla
ifade ediliyordu. Ama Ankarada da kamu emekçileri direnmeye devam ettiler. Estirilen
faşist teröre karşın, yeniden yeniden toplanıp Kızılayı zorladılar.
Son olarak öğlen saatlerinde toplanan 1000e yakın emekçi, Zafer
Çarşısı önüne çıkarak yolu trafiğe kapattı. Polis, bir süre dağılma
uyarısında bulunduktan sonra, kamu emekçilerinin direngen tutumu karşısında
müdahale edemedi. Sermaye devletinin kamu emekçilerinin militan direnişi
karşısında diz çökmek zorunda kalmasıyla beraber, Zafer Çarşısı önündeki
polis barikatı geri çekilerek Kızılay yolu açıldı. Kamu emekçileri saatlerce süren militan direnişleri sonucu, zaferin direnen
emekçinin olacağını bir kez daha kanıtladılar. Kamu emekçileri tek vücut
halinde direnmiş ve kazanmışlardı. Faşist terör barikatları kaldırıldı.
Kamu emekçileri Kızılay Meydanına tam bir zafer coşkusuyla akmaya
başladılar. Barikatı aştık, sıra yasada! Barikatları yararak Hipodromda toplanan kitle, güneş altında saatlerce
beklemesine karşın oldukça diri ve coşkuluydu. Şiarlar gür bir biçimde
atılıyor, sahte sendika yasasının püskürtüleceğine dair inanç ifade ediliyordu.
Oysa yürüyüş başladığında, yasanın püskürtüleceğine dair belli bir karamsarlık,
bir tür inançsızlık göze çarpıyordu. Birçok kamu emekçisi, Ankaraya
gidiyoruz, ama yasanın çıkmasını engeleyemeyeceğiz türünden sözler ediyordu.
Barikatlar aşıldıktan sonra bu hava tersine döndü. Barikatı aştık,
sıra yasada! şiarı en coşkulu ve geniş katılımlı atılan şiardı artık. Hipodromdan Kızılaya doğru yürüyüşe geçen kitle, ara vermeksizin
slogan atmaya devam etti. Bu arada, çevredeki halk direnişe dönük sempatisini
alkışlarla ve sloganlara katılarak gösterdi. Yürüyüş kolunun Kızılaya girişi tam anlamıyla bir zafer kutlaması
biçiminde oldu. Ankaradaki kamu emekçileri Kızılaya çıkan
yol üzerinde bir kordon oluşturarak yürüyüş kolunu karşıladı. Sloganlar
ve alkışlar durmadı. Kitlenin miting alanına yerleşmesiyle beraber, hep bir ağızdan sloganlar
atılmaya devam edildi. 4 Marttaki gibi tüm kitle bir ağızdan ve
yumruklar sıkılı biçimde: Yılgınlık yok direniş var!, Sahte
sendika yasasına hayır! ve Barikatı aştık, sıra yasada!
sloganlarını haykırdılar. Ankara direnişi emekçi kitle hareketinin gücünün yeni bir örneği
oldu Alandaki coşku miting sonuna kadar devam etti. Mitingin bittiği ilan
edilene kadar alandan ayrılan olmadı. Çünkü, kamu emekçileri attıkları
her sloganın, ortaya koydukları her tutumun gelecekleri konusunda ne denli
önemli olduğunu birebir yaşayarak öğrenmişlerdi. Ki geçmişin yasak savma
mealinden mitinglerindeki ruhsuzluk ve dağınıklığın nedeni, kitlelerin
geriliği değil amaca ulaşmak için kullanılan aracın işlevsizliğiydi. Elbette kamu emekçilerinin sahte sendika yasasının püskürtülebileceğine
dönük inançları bu eylem sonrasında geçmişten çok da farklı bir düzeye
ulaşabilmiş değildir henüz. Kamu emekçileri halen sendika yönetimlerine
güvensizdirler. Sermayeyi dize getirecek bir direnişte halihazırda yalnızdırlar. Ama bu direnişin en önemli kazanımı, genel olarak işçi ve emekçi kitlelerde
varolan yenilgi ruh halinin ve moral değerlerdeki yitimin bir nebze olsun
kırılmış olmasıdır. Yıllardır, sermayenin yoğun baskı ve saldırılarına
karşı boyun eğmek durumunda kalan kitleler, bu eylemle beraber dişe diş
bir mücadeleyle kazanımlar elde edilebileceğini, yasakların ve faşist
ablukanın dağıtılabileceğini gördüler. Sermayenin faşist devletinin katliamlarla
sergilediği güç gösterilerinin, işçi ve emekçilerin militan direnişleri
karşısında nasıl da kağıttan bir kaplan gibi parçalanacağını gördüler.
Komünistler direnişin her anında
Eylemin Ankara etabında Eğitim-Sen korteji içerisinde konumlandık. Gündeme
ilişkin dövizlerimizin yanısıra, Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!,
Grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı! ve Krizin faturası
kapitalistlere! şiarlarını taşıyan pankartlarımızı açtık. Coşkulu
ve disiplinli kortejimizle emekçilerle birarada şiarlarımızı yükselttik. Yürüyüşte ve alanda sahte sendika yasasına karşı direnişin şiarlarıyla,
zindanlardaki ölümüne direnişin şiarlarını birbiriyle bağlı bir biçimde
yükselttik. Yükselttiğimiz hemen hemen her şiar, diğer kamu emekçi kortejlerinde
sahiplendi. Şiarlarımızı ortaklaştırdık. Kızılaya girdiğimizde ağırlıklı olarak hücre karşıtı ve ÖO ile
dayanışmayı içeren slogalar attık. Çevreden büyük bir coşku ile karşılandık.
Zafer çarşısı önünde ise Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!
pankartıyla bulunan Ankara Öncü İşçi Platformu kitlesiyle alkış ve sloganlarla
birleştik. Sonuç olarak; direnişe amaca uygun biçim ve araçlarla müdahale edip,
asgari bir başarı düzeyi yakalamış olduk.
Eylemin Ankara cephesi: Yasaklara, barikatlara ve yüzlerce gözaltıya rağmen... Zafer direnen emekçinin olacak!
Değişik illerden gelen binlerce kamu emekçisi Ankaranın girişinde
durduruldular. Aynı saatlerde Ankara Kızılay ve Hipodrom ise tam bir polis
ablukası altındaydı. Kızılayda atlı polisler dahil tüm kolluk güçleri
"şüpheli" gördükleri ya da "memur kılıklı" saydıkları
herkesi gözaltına aldılar. Eğitim-sen 1 Nolu Şube önünde saat 9:00 gibi toplanan ilk grup
birkaç sloganın ardından çembere alınarak coplar ve tekmeler eşliğinde
gözaltına alındı. Enerji-Yapı Yol Sen önünde toplanan 100-150 kişlik bir
grup ise Kızılaya doğru yürüyüşe geçtikleri sırada aynı şekilde
gözaltına alındı. Bu sırada KESK MYKsı acil toplanarak Ankara girişlerinde
bekleyen emekçilerin barikatları aşmaları yönünde bir karar aldı. Dışarıdan
gelen emekçiler barikatları aşarken, Ankarada toplu ya da tek tek
gözaltı terörü hala sürmekteydi. Hipodromda ise sabahın erken saatlerinden
itibaren tek tek aranarak toplanan emekçiler saat 10:00 civarında, barikatları
aşarken tekme tokat gözaltına alındılar. Böylelikle 2 saat içinde Ankarada gözaltına alınan kitle sayısı
1000e çıktı. Hatta bazı TV kanallarında bu sayı 2 bin olarak verildi.
Bu gözaltı terörünün yaygın ve kitlesel karakterinin bir göstergesiydi. Saat 11:00 civarında Valilik sonunda pes ediyor ve Kızılay eyleme açılıyordu! Aynı saatlerde bir grup emekçi Sakaryada toparlanarak, Zafer Çarşısı
önüne sloganlarla çıktı. Çok kısa bir süre içersinde buradaki kitlenin
sayısı 1000 kişiyi buldu. Pankartları ve dövizleriyle coşkulu bir şekilde
direnen kitle dışarıdan gelecek emekçileri beklemeye başladı. Bir kaç
saat geçtiğinde buradaki kitlenin sayısı 2 bine yaklaşmıştı. Toparlanan
bu kitlenin önemli bir bölümünü gençlerin oluşturması dikkat çekiyordu. Öğleden sonra hipodroma varan emekçiler saat 15:00 civarında Kızılaya
girmeye başladılar. Ankara kitlesi büyük bir coşkuyla karşıladı gelenleri. Eylem boyunca "Zafer direnen emekçinin olacak!" sloganı bütün
kitle tarafından sıklıkla atıldı. Bütün kitlenin Kızılaya girmesi
uzun sürdü. En son kortej de alana girdiğinde saat 16:00yı geçmişti. Bir süre sonra başlayan yağmura ve rüzgara rağmen kitle coşkusundan ve
kararlılığından bir şey kaybetmedi. Genel olarak Eğitim-Sen ve KESK pankartları
arkasında yürüyen kitle "Sahte sendika yasasına hayır!", "Zafer
direnen emekçinin olacak!", "Direne direne kazanacağız!",
"Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!", "Barikatı
aştık sıra yasada!" vb. sloganlarıyla Kızılayı direniş alanına
çevirdi. "İçerde, dışarda hücreleri parçala!" sloganı da sıklıkla
atılan sloganlardandı. Birçok sendika korteji bu sloganlarla alana giriş
yaptı. Tutsak aileleri ve devrimci çevreler de eyleme katıldılar. Akşam saat 17:00 gibi bütün gözaltıların serbest bırakıldığı haberi alana
duyuruldu. Bu duyurunun hemen ardından gözaltından çıkan emekçiler alana
pankartlarıyla büyük bir coşkuyla girdiler. Bu girişin hemen ardından
eylem sona erdirildi. SY Kızıl Bayrak/Ankara
Ankara girişine doğu cephesinden kurulan barikatlardan... Gemileri yaktık geri dönüş yok!
Bu saldırıyı bir kez daha püskürtme mücadelesinin önemli bir adımı olarak
KESK bileşenlerinin oluşturduğu program dahilinde, yeni 4 Martları yaratmak
amacıyla 26 Mayısta kamu emekçileri, dört bir taraftan Ankara Kızılay
Meydanına akmaya başladılar. Bizler de kendi yerelimizden kamu emekçileriyle
beraber erken saatlerde yola çıktık. Yol boyunca İstanbul ve İzmir güzergahından gelenlerin barikatlarla karşılaştığı,
Ankaraya girmelerinin engellendiği, Ankarada ise yüzlerce
gözaltı yaşandığı haberleri geliyordu. Çok geçmeden Ankara-Samsun ve Kayseri
karayolunda (Ankara doğu illeri bağlantılı) devam ederken, Elmadağ öncesi
jandarma barikatıyla karşılaştık. Doğu illeri dahil 5 bin civarında kamu
emekçisi ile beraber bir tesiste beklemeye başladık. KESK MYKsının
toplantıda olduğu, toplantı sonucuna göre hareket edileceği söylendi. Kitledeki kararlılık geri dönüşün hiç düşünülmediğini gösteriyordu. Toplanılan
yerde halaylar çekilmeye başlandı ve jandarma barikatının önünde sloganlar
hiç susmadı. Ses aracından yapılan anons üzerine, KESK dönem sözcüleri biraraya geldiler.
Tekrar bir anons ile karayolunu gidiş ve geliş olmak üzere kapattık. Bütün
sendika şubeleri pankartlar ellerinde yürüyerek jandarma barikatıyla karşı
karşıya geldik. Jandarma barikatıyla engellenen emekçiler oturmaya başladılar.
Yaklaşık 4 saat süren yolu kapatma eylemi süresince jandarmanın kısa süreli
müdahaleleri oldu. Jandarma ve polisin duran araç sahiplerini kışkırtmaları
boşa çıkartıldı. Ankaraya girileceği haberi geldiğinde, önce geliş yolu açıldı.
Gidiş yolunu ise araçlarımıza binip konvoy oluşturana kadar açmadık. Duran
araçlar bizlerden sonra hareket ettirildi. Hipodroma geldiğimizde kortejler yavaş yavaş hazırlanmaya başlamıştı.
Bizler de kamu emekçilerinin açtığı Krizin faturası kapitalistlere
pankartı arkasında kortej oluşturduk. Yürüyüş sırasında ve alanda Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber
ya hiçbirimiz!, Barikatı aştık sıra yasada!, Direne
direne kazanacağız!, İçerde, dışarda hücreleri parçala!,
Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!, Kahrolsun İMF,
kahrolsun emperyalizm!, Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!,
Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Bedel ödedik bedel
ödeteceğiz!, Hatice Yürekli yoldaş ölümsüzdür! sloganlarını
haykırdık. Eylem boyunca ve sonrasında, daha önceki bütün eylemlerden farklı olarak
polis, panzer, robocop, arama noktası denen hiçbir şey yoktu. Ankara Valiliği
Kızılay Meydanını yasaklamasına rağmen emekçiler alanı gerçek anlamda
zaptetmişlerdi. Çankaya tarafına yerleştirilenler dışında hiçbir yerde
polis görünmüyordu. Mitingin bitminde kamu emekçileriyle birlikte illerimize dönmeye başladık.
Emekçilerin mücadele alanından galip gelerek ayrılmaları, motivasyonu
ve mücadele azmini daha da güçlendirdi. Emekçilerin konuşmaları ve değerlendirmeleri
de bu yöndeydi. Kırşehirden bir komünist
Kamu emekçileri eylemler devam ediyor.... Sahte yasayı püskürteceğiz!
İstanbulda da 31 Mayıs 2001 tarihinde Kadıköy iskele önü, Bakırköy
Özgürlük Meydanı ve Aksaray Metro önü olmak üzere üç ayrı noktada alanlara
çıkılarak, sahte sendikaya izin vermeme kararlılığı ortaya konuldu. İstanbul Aksaray Metro önünde toplanan 200 civarında kamu emekçisi sık
sık, Sahte yasayı püskürteceğiz!, İMF tipi yaşama hayır!,
Ne İMF ne Derviş, genel grev genel direniş!, Kurtuluş
yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganlarını attılar. KESK örgütlenme sekreteri Hüseyin Ayyıldız basın açıklamasını okudu. Eyleme SES, Tüm Bel-Sen ve BES (Yaşasın grevli toplu sözleşmeli
sendikal mücadelemiz! pankartıyla) katıldılar. Çeşitli işçi sendikalarından
verilen temsili destek Yaşasın sınıf dayanışması! sloganları
ile karşılandı. Eylem slogan ve alkışlarla saat 13.00de bitirildi. İstanbul Bakırköy Özgürlük Meydanında gerçekleşen basın açıklaması
da aynı saatte yapıldı. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde, Yaşasın
toplu sözleşmeli sendika mücadelemiz! pankartı açıldı. Zafer
direnen emekçinin olacak!, Direne direne kazanacağız!,
Hükümet yasayı al başına çal! sloganları atıldı. KESKe bağlı çeşitli sendikaların katıldığı bu iki eylemde sergilenen
canlılık ve kararlılık, Ankara mitinginde ortaya konan militanlığın anlık
bir şey olmadığını gösteriyordu. KESKin sahte sendika yasasına karşı açıkladığı eylem takvimine
göre; SY Kızıl Bayrak/İstanbul
İzmir KESK eyleminde kamu emekçileriyle konuştuk: Eylemlerin hak alıcı bir çerçeveye
bürünmesi şart
Eğitim-Sen üyesi kamu emekçisi: Grevsiz, toplu sözleşmesiz, sendika olmayacağı
inancındayım. Bunun için sahte sendika yasasına sonuna kadar karşıyım.
Grevli, toplusözleşmeli gerçek bir sendika istiyoruz. Yeni yasayla birlikte
sendikalar, dernekten farksız bir hale getirilmek isteniyor. Saldırıyı püskürtebilmenin yolu birlik ve beraberlikten, mücadeleden
geçmektedir. Tek tek kimse hiçbir şey yapamaz. Ancak birlikte hareket
edilirse, bütün kamu çalışanları biraraya gelirse, birlikte haykırırsak,
başarılı olabiliriz. Tüm Bel-Sen üyesi: Bu yasa sendikaları fiilen ortadan kaldırmaya dönüktür.
Sendikalı olabilmenin zorlaştırıldığı bu yasayla birkaç büyük belediye
dışında İzmir gibi büyük bir şehirde bile üye bulmakta zorluk çekilecek.
Bunun yanında askeri ve yargı işkolundaki binlerce örgütlü üyemiz yasa
nedeniyle sendikalı olamayacak. Haber-Sen üyesi: Yani halkı zapturapt altına almak istiyorlar. Kamu emekçileri
meşru haklarını kullanıyorlar. Onlar da bundan rahatsız olduğu için hukuksal
düzenlemeler eşliğinde mücadeleyi boğmak istiyorlar. Toplusözleşme ve
grev hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyor. Bunun fiili olarak yapıldığı
yerler de var. Saldırının püskürtülmesi noktasında, Kızılay eyleminden
sonra bugünkü eylem bunun ilk ayağını oluşturuyor. Bu eylemler sürecek. Eylemlerin zamanla hak alıcı bir çerçeveye bürünmesi şart. Niyetimiz
bu. Emekçiler yeni 4-5 Martları yaratmak zorundadır. Yoksa diğer
türlü yapılan eylemler basına bile çıkmıyor artık. Eğer bu yasada diretirlerse
yeni 4-5 Martları yaşamak kaçınılmaz olacak. Bu konuda KESKin
yeterli gücü oluduğunu düşünüyorum. Tabandaki insanların bir kısmının
çekinceleri var ama diğer taraftan da mücadele isteği de var. Bu insanları
ya radikal yapıyor, ya da seyretmeye itiyor. Artık susmanın zamanı değil.
Ankara eylemi bu açıdan oldukça iyi oldu. Mücadelemiz sürecek. SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||