Bir zavallı Aydının
liberal hezeyanları...
Devrim kaçkınlarının
Aydın Çubukçu hezeyanlar içinde devrimcilere ve devrimci örgütlere saldırıyor.
Düşmanın bile saygı duymak zorunda kaldığı direnişe yaşasın
denilmesini münasebetsizlik olarak görüyor ve bu kararlılığı gösteren
devrimcilerin eriyerek ve çürüyerek öldüğünü söylüyor. Düzenin
icazet alanına boylu boyunca uzananların, ölümüne direnmek gibi bir sorunu
olmayanların, doğal olarak Yaşasın Ölüm Orucu Direnişi! şiarına
sahip çıkmaları beklenemez. Ama böylelerinin yapması gereken hadlerini
bilmek, dillerini tutmaktır. Fakat onlar, Deniz Gezmişler sözkonusu olduğunda,
boyun eğmemek üzerine, kendini adamak üzerine
ahkam kesen bu mirasyedi liberaller, bu aynı dönemde, Ölüm Orucu Direnişine
karşı-devrimin argümanlarıyla saldırmak utanmazlı&curen;ını gösterebiliyorlar. Faşist devlet aylardır zindanlarda kan döküyor. İşkenceler bitmek bilmiyor.
Aydın Çubukçu ve liberal takımı susuyorlar. Ne zamanki direniş büyük bedellerle
vicdanları sarsıp, ilerici kesimleri harekete geçiriyor, işte o zaman
istemeyerek de olsa yapılan etkinliklere katılma lütfunda bulunuyorlar.
Ama yarı gönüllü olarak, sinsice direnişin altını oyarak... Artık yenilindi,
bedel ödemenin anlamı yok, yenilgi kabul edilip direniş bitirilsin gibi
sözlerle kendi ruhsuzluklarını da buralara taşımaya çalışıyorlar. Bu ruhsuz liberaller tüm devrimci değerlerini 12 Eylülle beraber
düzenin ayakları altına serdiler. Faşist zor karşısında dümen kırıp tatlı
sulara yelken açtılar. Ama öyle anlaşılıyor ki, bataklığa giden yolda
olduk yerde de durulmuyor. Dün devrimci değer adına ne varsa faşist düzenin
ayaklarına serenler, şimdi insani değerlerini de teslim etmeye başlıyorlar. Aydın Çubukçu saldırmaya devam ediyor. Tam bir polis şefi üslubuyla buyuruyor:
... iyi niyetlerin cepte keklik olduğuna inanan,
... ölümün ve hücre tipi cezaevlerinin yarattığı tepkiyi kendi dar çıkarı
için kullanmaya kalkışan şefler... Bu sözleri olsa olsa faşist
devletin paralı bir uşağı söyleyebilir. Aydın Çubukçu ve liberal takımı
bilmelidir ki, devrimciler ne onun zehirli iyiniyetine muhtaçtırlar,
ne de onun bu kirli desteğini istemektedirler. Siz kendi bataklığınızda
yüzmeye devam edin liberal baylar, düzenin icazet alanında teslimiyet
bayrağını çekerek koruduğunuz koltuklarınızda rahat edin. Devrimciler
bedel ödeyerek yarattıkları değerleri yine bedel ödeyerek koruyacaklardır.
Sizin gibi, can bedeli mücadelelerle elde edilmiş değerleri pazarlayarak
değil. Aydın Çubukçu,en değerli taşınızı rakibin kıytırık bir hamlesini
savuşturmak uğruna feda edecek duruma düşmüşseniz, buna açmaza düşmek
denir diye buyurmayı sürdürüyor. Rakibin kıytırık hamlesi
denilen F tipi saldırısı. F tipi saldırısını yeniden bu ruhsuz takıma
anlatmak gereksiz. Çünkü onlar bu saldırının anlamını ve kapsamını çok
iyi biliyorlar. Ama sorun bilmek değil. Sorun mücadele etmek, saldırıya
karşı durmak. Ama mücadele etmek, bedel ödemek bu liberal ruhsuz takımının
defterinde yazmıyor. Çünkü onların ne mücadele edecek takatleri, ne de
inançları var. Görevli memur devam ediyor:cezaevleriyle ilgili
taleplerin hiçbirinin insan ölümüne değmeyeceğini görmek gerekiyor
muş! Bu sözler, Aydın Çubukçu ve onun gibilerinin faşist devletin papazlığına
soyunduğunu anlatıyor. Bu ruhsuz liberal devrimci tutsaklara onursuzluğu
ve teslimiyeti pazarlamaya çalışıyor. Devrimci tutsaklara F tipi cezaevlerindeki
TDKP artıklarının yaptıklarını öneriyor: Sessiz kalın, koşullara
uyum sağlayın. Sınıf hareketi yükseldiğinde sizin de sorunlarınızın çaresi
bulunacak! Gelelim Aydın Çubukçunun Ertosun ve Sami Türkü aratmayacak
sözlerine! Sizi zorla oraya kapatan devletin yıkılası cezaevlerini,
kalelerimiz haline getirmek gibi bir saçmalık uğruna ölümü
göze alamazsınız!; DGMlerin kaldırılması, 3713
Sayılı Anti-Terör Yasasının tüm sonuçlarıyla kaldırılması
gibi ancak uzun, sabırlı halk mücadelesiyle elde edilebilecek talepleri
de ölüm orucununun hedefleri içine koymuş olması, işin ciddiyeti
konusunda kuşkular yaratmıştır. diyor Aydın Çubukçu. Bu sözler, Onlar ayı, yıldızları istiyorlar. Örgüt disiplinlerinin
bozulmasını istemiyorlar. diyen Sami Türkün sözleriyle
ne kadar da benzerlik taşıyor. Benziyor, çünkü aynı bataklığın sinekleri
ikisi de. Biri doğrudan saldırıyor, saldırının komutanlığını yapıyor,
diğeriyse onun değneğini taşıyor. İşte bütün mesele bu. Böylesine haklı
ve meşru talepler karşısında kıllarını kıpırdatmayanlar, şimdi de bunlar
uğruna bedel ödeyenlere saldırıyorlar. DGMlerin kaldırılması,
3713 Sayılı Antiterör Yasasının tüm sonuçlarıyla kaldırılması
gibi taleplerin bu eylem çerçevesinde propaganda amaçlı talepler olduğunu
çok iyi bildikleri halde, bilinçli bir tarzda çarpıtıyorlar. Bu konuda
da devlete soldan destek sunuyorlar. Aydın Çubukçu buyruklarını Diyalog grubuna getirerek tamamlıyor:
Zamansız, yersiz ve asla karşılığı olmayan bir biçimde ölüm orucunu
başlatanlar, bunun propagandası etrafında taraftar toplamaya çalışanlar,
gelinen noktada artık yalnızca bir yol izleyebilirler: Bugüne kadar dayatmalarla
kimi zaman çalışamaz duruma düşürdükleri Diyaloğa Davet grubunun
etkinliklerini izlemek ve çıkacak sonucu kabul etmek! Bu tam bir arsızlık ve edepsizliktir. Kan ve canla yaratılan devrimci
değerleri pazarlamaya soyunmaktır. Tüm devrimci değerleri düzenin ayakları altında seren bu teslimiyetçi
liberal takımı artık şunu öğrenmek zorundadır. Devrimcilerin izleyeceği
yolu belirlemek, devrim davasını terkedenlerin, devrimci onuru korumak
gibi bir sorunu olmayanların, düzenin icazet bataklığını tercih edenlerin
haddi değildir. Peki devrimcilere dönük bu kinin, bu düşmanlığın, bu zavallılığın nedeni
nedir? Öncelikle söyleyelim ki, düzenin bataklığında yüzenler için bu
son derece anlaşılırdır. Devrim davası işçi ve emekçi kitleler içerisinde
yeniden umut olmaya başladığında, bu liberal takımının ilk işi devrimcilere
saldırmak olur. Çünkü bilirler ki, artık devrimcilikten, emekten bahsetmek
büyük bedeller ister. Çünkü bilirler ki, artık devrim ve sosyalizm adına
konuşmak onun gerçek temsilcileri varken kolay değildir. Çünkü bilirler
ki, liberal işçi politikacılığıyla tuttukları kaleler birer
birer yıkılmak üzeredir. İşte bugün devrimci tutsaklar büyük bedeller
ödeyerek yeniden devrim davasını işçi ve emekçilerin gündemine sokmaya
başlamışlardır. Bu ruhsuz liberaller artık işçi ve emekçi eymlerinde direnişin
etkisi ve gücüyle karşılaşıyorlar. Onlar 1 Mayısta İş, ekmek,
özgürlük! çığırtkanlığı yaparken, işçi ve emekçiler İçerde,
dışarda hücreleri parçala sloganıyla direnişe dönük destek ve sempatilerini
ifade ediyorlar. Onlar sendika ağalarının burjuva-liberal Emek Programının
şakşakçılığını yaparken, işçiler direnişin de coşkusuyla alalrı dolduruyorlar. Devrimci değerlere düşmanlıklarını ve öfkelerini kusan Aydın Çubukçu
ve liberal takımına son söz: Aylardır direniş karşısında sessiz kaldınız,
katliamı ve ölümleri kılınızı kıpırdatmaksızın boş gözlerle, duygusuzca
izlediniz. Şimdi ise direnişe kirli dilinizi uzatıyorsunuz. Böylece faşist
devletin kanlı ve kirli icraatlarına, onun dirinişi bitirme planlarına
ortak oluyorsunuz. Ama şunu iyi bilin ki, devrimci tutsaklar her türlü
bedel pahasına direnişlerini sürdürdüler, sürdürecekler. Ta ki emperyalist
efendilerce de desteklenen F tipi saldırısı püskürtülene, direniş zafere
ulaşıncaya kadar. Siz ve sizin gibiler ise bu görkemli zaferin altında
ezilecek, utançlarıyla başbaşa kalacaklardır! |
|||||