2 Haziran'01
Sayı: 11


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamu emekçilerinin Ankara çıkarması
  Barikatlar aşıldı, Kızılay zaptedildi!
  Kamu emekçileri direnişlerini sürdürüyorlar...
  İhanet sözleşmesini alanlarda yırtalım!
  İzmir Sümerbank direnişi devam ediyor!
  F tipi ölümün belgesi
  Ölüm Orucu direnişçisi Uğur Türkmen 27 Mayıs'ta ölümsüzleşti...
  Direniş kazanacak!
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/6
  Ölüm Orucu'ndaki tutsaklardan bazılarının sağlık durumu
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Tarım, hububat ve emperyalizm
  Kıbrıs'ta MGK patentli kirli ve kanlı operasyon!
  Uluslararası hareket
  Devrim kaçkınlarının devrimcilere bitmeyen kini
  Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan ve Hüseyin Cevahir'in anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
  Proletaryanın büyük devrimci şairi: Nazım Hikmet
  Hücre karşıtı mücadele
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Bir zavallı “Aydın”ın liberal hezeyanları...

Devrim kaçkınlarının
devrimcilere bitmeyen kini


30 Mayıs tarihli Evrensel gazetesinde Ölüm Orucu Direnişi’ne ilişkin, Aydın Çubukçu isimli bir “görevli” memur tarafından kaleme alınan, ibretlik olduğu ölçüde utanç verici bir yazı yayınlandı. Yazı “Açmazdan çıkmak!” başlığını taşıyor ve Ölüm Orucu Direnişi’ne devletten geri kalmayan bir üslup ve argümanlarla saldırıyor. Böylece, EMEP’in durduğu yeri ve direnişe bakışını tüm açıklığıyla ortaya seriyor.

Aydın Çubukçu hezeyanlar içinde devrimcilere ve devrimci örgütlere saldırıyor. Düşmanın bile saygı duymak zorunda kaldığı direnişe “yaşasın” denilmesini münasebetsizlik olarak görüyor ve bu kararlılığı gösteren devrimcilerin “eriyerek ve çürüyerek” öldüğünü söylüyor. Düzenin icazet alanına boylu boyunca uzananların, ölümüne direnmek gibi bir sorunu olmayanların, doğal olarak “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişi!” şiarına sahip çıkmaları beklenemez. Ama böylelerinin yapması gereken hadlerini bilmek, dillerini tutmaktır. Fakat onlar, Deniz Gezmişler sözkonusu olduğunda, “boyun eğmemek” üzerine, “kendini adamak” üzerine ahkam kesen bu mirasyedi liberaller, bu aynı dönemde, Ölüm Orucu Direnişi’ne karşı-devrimin argümanlarıyla saldırmak utanmazlı&curen;ını gösterebiliyorlar.

Faşist devlet aylardır zindanlarda kan döküyor. İşkenceler bitmek bilmiyor. Aydın Çubukçu ve liberal takımı susuyorlar. Ne zamanki direniş büyük bedellerle vicdanları sarsıp, ilerici kesimleri harekete geçiriyor, işte o zaman istemeyerek de olsa yapılan etkinliklere katılma lütfunda bulunuyorlar. Ama yarı gönüllü olarak, sinsice direnişin altını oyarak... Artık yenilindi, bedel ödemenin anlamı yok, yenilgi kabul edilip direniş bitirilsin gibi sözlerle kendi ruhsuzluklarını da buralara taşımaya çalışıyorlar.

Bu ruhsuz liberaller tüm devrimci değerlerini 12 Eylül’le beraber düzenin ayakları altına serdiler. Faşist zor karşısında dümen kırıp tatlı sulara yelken açtılar. Ama öyle anlaşılıyor ki, bataklığa giden yolda olduk yerde de durulmuyor. Dün devrimci değer adına ne varsa faşist düzenin ayaklarına serenler, şimdi insani değerlerini de teslim etmeye başlıyorlar.

Aydın Çubukçu saldırmaya devam ediyor. Tam bir polis şefi üslubuyla buyuruyor: “... iyi niyetlerin ‘cepte keklik’ olduğuna inanan, ... ölümün ve hücre tipi cezaevlerinin yarattığı tepkiyi kendi dar çıkarı için kullanmaya kalkışan şefler...” Bu sözleri olsa olsa faşist devletin paralı bir uşağı söyleyebilir. Aydın Çubukçu ve liberal takımı bilmelidir ki, devrimciler ne onun zehirli “iyiniyeti”ne muhtaçtırlar, ne de onun bu kirli desteğini istemektedirler. Siz kendi bataklığınızda yüzmeye devam edin liberal baylar, düzenin icazet alanında teslimiyet bayrağını çekerek koruduğunuz koltuklarınızda rahat edin. Devrimciler bedel ödeyerek yarattıkları değerleri yine bedel ödeyerek koruyacaklardır. Sizin gibi, can bedeli mücadelelerle elde edilmiş değerleri pazarlayarak değil.

Aydın Çubukçu,“en değerli taşınızı rakibin kıytırık bir hamlesini savuşturmak uğruna feda edecek duruma düşmüşseniz, buna açmaza düşmek denir” diye buyurmayı sürdürüyor. “Rakibin kıytırık hamlesi” denilen F tipi saldırısı. F tipi saldırısını yeniden bu ruhsuz takıma anlatmak gereksiz. Çünkü onlar bu saldırının anlamını ve kapsamını çok iyi biliyorlar. Ama sorun bilmek değil. Sorun mücadele etmek, saldırıya karşı durmak. Ama mücadele etmek, bedel ödemek bu liberal ruhsuz takımının defterinde yazmıyor. Çünkü onların ne mücadele edecek takatleri, ne de inançları var.

“Görevli memur” devam ediyor:“cezaevleriyle ilgili taleplerin hiçbirinin insan ölümüne değmeyeceğini görmek gerekiyor” muş! Bu sözler, Aydın Çubukçu ve onun gibilerinin faşist devletin papazlığına soyunduğunu anlatıyor. Bu ruhsuz liberal devrimci tutsaklara onursuzluğu ve teslimiyeti pazarlamaya çalışıyor. Devrimci tutsaklara F tipi cezaevlerindeki TDKP artıklarının yaptıklarını öneriyor: “Sessiz kalın, koşullara uyum sağlayın. Sınıf hareketi yükseldiğinde sizin de sorunlarınızın çaresi bulunacak!”

Gelelim Aydın Çubukçu’nun Ertosun ve Sami Türk’ü aratmayacak sözlerine! “Sizi zorla oraya kapatan devletin yıkılası cezaevlerini, ‘kalelerimiz’ haline getirmek gibi bir saçmalık uğruna ölümü göze alamazsınız!”; “‘DGM’lerin kaldırılması, 3713 Sayılı Anti-Terör Yasası’nın tüm sonuçlarıyla kaldırılması’ gibi ancak uzun, sabırlı halk mücadelesiyle elde edilebilecek talepleri de ‘ölüm orucunu’nun hedefleri içine koymuş olması, işin ciddiyeti konusunda kuşkular yaratmıştır.” diyor Aydın Çubukçu.

Bu sözler, “Onlar ayı, yıldızları istiyorlar. Örgüt disiplinlerinin bozulmasını istemiyorlar.” diyen Sami Türk’ün sözleriyle ne kadar da benzerlik taşıyor. Benziyor, çünkü aynı bataklığın sinekleri ikisi de. Biri doğrudan saldırıyor, saldırının komutanlığını yapıyor, diğeriyse onun değneğini taşıyor. İşte bütün mesele bu. Böylesine haklı ve meşru talepler karşısında kıllarını kıpırdatmayanlar, şimdi de bunlar uğruna bedel ödeyenlere saldırıyorlar. “DGM’lerin kaldırılması”, “3713 Sayılı Antiterör Yasası’nın tüm sonuçlarıyla kaldırılması” gibi taleplerin bu eylem çerçevesinde propaganda amaçlı talepler olduğunu çok iyi bildikleri halde, bilinçli bir tarzda çarpıtıyorlar. Bu konuda da devlete soldan destek sunuyorlar.

Aydın Çubukçu buyruklarını “Diyalog grubu”na getirerek tamamlıyor: “Zamansız, yersiz ve asla karşılığı olmayan bir biçimde ölüm orucunu başlatanlar, bunun propagandası etrafında taraftar toplamaya çalışanlar, gelinen noktada artık yalnızca bir yol izleyebilirler: Bugüne kadar dayatmalarla kimi zaman çalışamaz duruma düşürdükleri ‘Diyaloğa Davet’ grubunun etkinliklerini izlemek ve çıkacak sonucu kabul etmek!”

Bu tam bir arsızlık ve edepsizliktir. Kan ve canla yaratılan devrimci değerleri pazarlamaya soyunmaktır.

Tüm devrimci değerleri düzenin ayakları altında seren bu teslimiyetçi liberal takımı artık şunu öğrenmek zorundadır. Devrimcilerin izleyeceği yolu belirlemek, devrim davasını terkedenlerin, devrimci onuru korumak gibi bir sorunu olmayanların, düzenin icazet bataklığını tercih edenlerin haddi değildir.

Peki devrimcilere dönük bu kinin, bu düşmanlığın, bu zavallılığın nedeni nedir? Öncelikle söyleyelim ki, düzenin bataklığında yüzenler için bu son derece anlaşılırdır. Devrim davası işçi ve emekçi kitleler içerisinde yeniden umut olmaya başladığında, bu liberal takımının ilk işi devrimcilere saldırmak olur. Çünkü bilirler ki, artık devrimcilikten, emekten bahsetmek büyük bedeller ister. Çünkü bilirler ki, artık devrim ve sosyalizm adına konuşmak onun gerçek temsilcileri varken kolay değildir. Çünkü bilirler ki, liberal işçi politikacılığıyla tuttukları “kaleler” birer birer yıkılmak üzeredir. İşte bugün devrimci tutsaklar büyük bedeller ödeyerek yeniden devrim davasını işçi ve emekçilerin gündemine sokmaya başlamışlardır. Bu ruhsuz liberaller artık işçi ve emekçi eymlerinde direnişin etkisi ve gücüyle karşılaşıyorlar. Onlar 1 Mayıs’ta “İş, ekmek, özgürlük!” çığırtkanlığı yaparken, işçi ve emekçiler “İçerde, dışarda hücreleri parçala” sloganıyla direnişe dönük destek ve sempatilerini ifade ediyorlar. Onlar sendika ağalarının burjuva-liberal “Emek Programı”nın şakşakçılığını yaparken, işçiler direnişin de coşkusuyla alalrı dolduruyorlar.

Devrimci değerlere düşmanlıklarını ve öfkelerini kusan Aydın Çubukçu ve liberal takımına son söz: Aylardır direniş karşısında sessiz kaldınız, katliamı ve ölümleri kılınızı kıpırdatmaksızın boş gözlerle, duygusuzca izlediniz. Şimdi ise direnişe kirli dilinizi uzatıyorsunuz. Böylece faşist devletin kanlı ve kirli icraatlarına, onun dirinişi bitirme planlarına ortak oluyorsunuz. Ama şunu iyi bilin ki, devrimci tutsaklar her türlü bedel pahasına direnişlerini sürdürdüler, sürdürecekler. Ta ki emperyalist efendilerce de desteklenen F tipi saldırısı püskürtülene, direniş zafere ulaşıncaya kadar. Siz ve sizin gibiler ise bu görkemli zaferin altında ezilecek, utançlarıyla başbaşa kalacaklardır!