Burhan Hayzaran, 1981 Antakya doğumlu. 8 Mayıs 2001 tarihinde Armutluda,
insanlığın en büyük sorunlarının baş aktörü olan kapitalist sistemin
yarattığı trafik canavarının pençesinde yaşamını yitirdi. Biz de yüreğinde
taşıdığı inanç ve kararlılığın taşıyıcısı olacağız. Ta ki, ölümünün
sorumlusu kapitalizmi tarihin çöplüğüne gömene dek.... SY Kızıl Bayrak okurları/Antakya
14 yaşındaki kız çocuğuna
Ayrıca Bahçelievler Emniyet Müdürünün kendilerine Olayı
unutun diyerek tehdit ettiğini bildirdi. İHD Yönetim Kurulu Üyesi
Leman Yurtsever, 18 yaşına kadar herkesin çocuk sayıldığını hatırlatarak,
Türkiyede çocukların gözaltına alındığına, işkence gördüğüne dikkat
çekti. Erdoğana yapılan muamelenin sorumluları hakkında soruşturma
açılmasını isteyen Yurtsever, olayın takipçisi olacaklarını ifade etti.
Emekleriniz boşa gitmeyecek
Gözyaşlarınla sulayıp tohumları bugünlere ulaştırdın. Şehirlerin karbondioksit
kokan zehrini solumamamız için üzerimize abandın. Acılarımızı acın,
sevinçlerimizi sevincin yaptın. Gücümüze güç, inancımıza inanç kattın.
Ne yaparsak yapalım dirençle karşıladın, direncimize direnç kattın.
Biz sizden öğrendik haksızlıklara karşı gelmeyi. Sizden öğrendik, dolaylı
da olsa, mücadele etmeyi herşeye rağmen. Fırtınalı günler yaşıyoruz,
karlı-boranlı. Şiddeti ileride daha artacak olan. Ve siz olmasanız bu
fırtınalı günlerde dışarıda kalırdık, ıslanır, donardık. Sizin sıcaklığınız bu boranda gelecekte yaşanacak güneşli güzel günleri
yaratacağımıza olan inancımızı artırıyor. Güven veriyor. Fırtınayı beraber
göğüslüyoruz, güneşli güzel günlerde beraber yaşayacağız. Emekleriniz
boşa gitmeyecek. Bizi siz böyle yetiştirdiniz. Onurlu, inançlı, inatçı...
Şaşırıyorlar bizi tanıyanlar. Bunca pisliğin, kirlenmişliğin yozluğun
arasından nasıl sıyrılıp aktınız diye. Bu düzenin içinde yaşayıp bu
bozuk çarkın bir dişlisi olmadınız diye. Biz gurur duyuyoruz sizinle... Gelecek avuçlarınızın içinde. Avuçlarınızı açın. Ne sesim olurdu hücrelerden taşan. Ne yumruğum olurdu sınırları aşan.
Şimdi yüreğimde iki ateş, biri sizin için yanıyor. Bir SY Kızıl Bayrak okuru
Bedelleri azaltmak için dışarıda da
Üç mevsim, bir katliam geçti aradan. Onlarca tutsak şehit düşerken,
yüzlercesi sakat kaldı ve daha yüzlerceside ölüm sınırında. Devrimci
iradenin duvarına çarpmış olan hücre saldırısı, bedeli ne olursa olsun
zafere doğru tereddütsüz ilerliyor. Saldırının püskürtülerek zaferin
kazanılması ise çok yakın. Bedelin ağır olacağı bilinen bir gerçekti.
Çünkü saldırının daha öncekilerden daha kapsamlı, planlı ve kararlı
olduğu biliniyordu. Bunun için de devrimci tutsaklar daha ilk başta
Zaferi şehitlerimizle kazanacağız! diyerek bedel ödemeye
hazır olduklarını açıklamışlardı. Bedel ödenmeye devam ediliyor. Şu ana kadar onlarca kızıl karanfilimizi
güneşe uğurladık ve uğurlanmaya hazır yüzlerce karanfil ise sıralarının
gelmesini beklemekte. Zafere kadar da bu bedeller ödenmeye devam edilecek.
Hani diyor ya şair, Ölüm düştü toprağa/adı mutlaka zafer olacak
diye. Evet ölüm düştü bir kere toprağa ve zafer artık kaçınılmaz olarak
kapıda bekliyor. Zaferi kapıya kadar getiren ise tutsakların içeride
sürdürdükleri direniş. Daha fazla şehit verilmeden zaferi kucaklamak
ise dışarının oluşturacağı direnişe bağlı. 19 Aralık katliamı öncesi
oluşan tepkiyi katliam sonrasına taşıyabilseydik, devlet bu kadar pervasız
saldıramaz, ödenecek bedel bu kadar ağırlaşmazdı. Uygulanan fiili sıkıyönetim
karşısında dışarının sessiz kalması, şu an içeride bedenlerinden başka
silahları olmadığı halde son ana kadar direnmekte kararlı oan tutsakların
ödedikleri bedelin çok daha fazla olmasına sebep olmuş durumda. Ölümlerin başlamasıyla birlikte sessizliğin az da olsa kırılmaya başlanmış
olmasına rağmen, direnişin kazanılmasına dönük hala yeterli düzeyde
bir basınç oluşturulmamıştır. Ama artık hiç vaktimiz kalmadı. Bir an
önce bulunduğumuz bütün alanlarda Ölüm Oruçlarını gündeme oturtmamız
ve oluşacak tepkiyi harekete geçirmemiz gerekiyor. Ankaradan bir okur |
|||||