Gençlik hareketi ve 1 Mayısa hazırlık
Bu 1 Mayıs tüm bunlarla birlikte, esasında, sermayeye karşı sınıfsal
bir mücadele cephesinin açılıp açılamayacağının sınavı olacak. İşçi
sınıfının merkezinde olduğu bu cephede emekçiler olduğu gibi, gençlik
de yerini alacaktır. Cephenin kurulabilmesi için, tüm sınıf güçlerinin
ve diğer kesimlerin öncü güçlerinin bu sorumlukla 1 Mayısa yaklaşmaları
büyük bir zorunluluktur. Biz buradan hareketle gençlik hareketinin durumu üzerinden gençliğin
1 Mayısa katılımının ve sınıfsal bir cepheleşmede yeralmasının
olanakları ve sorunları üzerinde duracağız. Buradan 1 Mayısa dönük
görevlerimizi ve sorumluluklarımızı tanımlayacağız. Hareketin durumu Gençlik hareketinde, dönemin başında açık işaretlerini gösteren bir
yükselme eğilimi sözkonusuydu. Kitlesel YÖK eylemleri, formasyon saldırılarına
karşı yapılan eylemler ve ÖO Direnişiyle dayanışma amaçlı ortaya
çıkan örgütlenmelerle beraber, yapılan kitlesel eylemler bu eğilimin
belli başlı işaretleriydi. Gençlik hareketi, parçalı bir tabloya rağmen
kendi özgül sorunlarıyla beraber, gündemdeki temel politik sorunlar
karşısında da bir tutum geliştiriyordu. Bugün halihazırda dönemin başında hareketin taşıdığı nesnelliğin kendisini
koruduğunu söyleyebiliriz. Ancak buna rağmen, gençlik hareketi kendi
sosyal konumundan ve esasta devrimci örgütlenmelerin zayıflığından kaynaklı
olarak, ileriye doğru gelişememenin sancılarını çekmektedir bugün. Gençlik
hareketinin gelişiminde her zaman temel bir faktör oluşturmuş olan toplumsal
hareketliliğin mevcut zayıflığını da buraya eklemek durumundayız. Özellikle 19 Aralık katliamı sonrasında ilerici toplumsal muhalefet
güçlerinin geriye çekilmesi, devrimci gençlik örgütlülüklerinin dağınıklığa
uğraması, burada temel belirleyenler olmuştur. Üniversitelerde özellikle
ilerici-devrimci güçler üzerinde katliamla beraber yoğun bir terör estirilmiştir.
Gözaltılar, tutuklamalar ve kitlesel soruşturmalar birbirini izlemiştir.
İlerici, devrimci güçlerin dağıtılması, daha geri güçler üzerinde olumsuz
bir rol oynamış; hareket geçici de olsa durağanlığa itilmiştir. Bunun
etkisini anlayabilmek için üniversiteli gençlik hareketinin kendisine,
özgün yanlarına bakmak gereklidir. Gençlik hareketinin salt politik
sorunlar temelinde verilen mücadelesinde değil, özgül talepler temelinde
verilen mücadelesinde de ilerici, devrimci genç g&uum;çler belirleyici
durumdadır. Dolayısıyla, 19 Aralık katliamı sonrasında estirilen terör,
hareketin genelini etkileyen kapsamlı sonuçlar doğurmuştur. Gelinen yerde, ÖO Direnişinin şehitlerle beraber faşist devlet
ablukasını kırdığı, beraberinde bir kitle duyarlılığı ve hareketlenmesi
de yarattığı bir durumda, gençlik hareketi katliamın yarattığı boğucu
atmosferden artık yavaş yavaş sıyrılmaktadır. Kendi özgül sorunlarından
hareketle ve kendisine yönelik saldırılara karşı tepkisini sokağa taşımakta
(örneğin, başta İTÜ olmak üzere birçok üniversitede yapılan yemek boykotları
vb.), yanısıra işçi ve emekçi eylemleri içinde de yeralmaktadır. Ölüm
Orucu Direnişi ile dayanışma çerçevesinde geçmişteki kitleselliğe ve
yaygınlığa sahip olmasa dahi, bu dönemde hayli önem taşıyan anlamlı
girişimler mevcuttur. Tüm bunlarla beraber devrimci-demokrat gençlik örgütlülüklerinin yaşadığı
dağınıklık sürmektedir. Katliam öncesi süreçte, gençlik kitlelerinin
devrimci gençlik örgütlülüklerine karşı taşıdıkları güvensizliklerde
gedikler açılmaya başlanmıştı. Ancak mevcut dağınıklık ve eylemsizlik
tablosu bu güvensizliği yeniden beslemektedir. Sözkonusu örgütlülükler
güçlerini koruma ve nesnelliğin eylem yapmaya elverişsizliği gerekçesiyle,
sonuçta kendilerini ve güçlerini hareketsizliğe ittiler. Ama bizzat
aynı süreç gösterdi ki, hareketsizlik güçlerde bir dağılma yarattığı
gibi; özellikle ilk şehitlerle beraber gençlik kitlelerinde oluşan duyarlılığa
yanıt verilememesi de mevcut güvensizliği katlamış oldu. Devrimci-demokrat gençlik örgütlülüklerinin yaşadığı bu sorunlar, komünist
gençlik açısından geçerli değildir. Komünist gençlik, faşist terörün
öncelikli hedeflerinden biri olmasına karşın, faaliyetinde herhangi
bir kesintiye gitmemiş, sürece yanıt verecek eylem ve etkinliklerin
örgütlenmesi çabası içerisinde olmuştur. Bu çaba beraberinde güçlerin
korunmasını getirdiği gibi, yeni güçler de kazandırmıştır. Bundan da
önemlisi, komünist gençlik politik etkisini yaymış, ileri gençlik güçleri
içerisinde güven kazanmıştır. Gençlik hareketinin yaşadığı kısa süreli ve geçici durgunluğun ardından
yeniden canlı ve hareketli bir döneme girdiği bir evrede, komünist gençlik
elde etmiş olduğu tüm birikimleri korumak ve geliştirmek durumundadır.
Bu aynı zamanda gençlik hareketinin sağlıklı bir biçimde ilerlemesinin
de temel bir koşuludur. 1 Mayıs ve gençlik hareketi Gençlik hareketinin en durgun olduğu dönemlerde dahi 1 Mayıslara
katılımı ve duruşu biliniyor. Bu dönemlerde bizzat üniversite kortejleri
altında ve politik şiarlarla kitlesel olarak gençlik 1 Mayıs alanlarında
yerini almıştı. Bu, hareketin politikleşme düzeyinin ve toplumsal hareketlilikten
etkilenme refleksinin anlamlı bir göstergesidir. Sözkonusu dönemlerde gençlik hareketinin temel davranış biçimi hemen
hemen şu oluyordu: 1 Mayısın öncesinde tam bir ölüm sessizliği,
1 Mayısta binleri bulan sayılarla ve coşkulu bir biçimde alanlara
çıkış ve sonrasında yeniden ölüm sessizliği. Geçen yıla kadar olan son
birkaç senenin tablosu kabaca buydu. Geçen yılın 1 Mayısı şahsında
bu tablo bir nebze olsun değişmeye başlamıştı. 1 Mayıs öncesi süreç,
gençlik hareketinde bir takım yerel hareketliliklere de sahne olmuş,
bu ise 1 Mayısa katılıma da yansımıştı. Geçmiş yıllarda altı boşalmaya
başlamış bir politik ilgiden kaynaklı katılım, artık canlanmaya başlayan
mücadele dinamikleriyle birlikte kendisini ortaya koyuyordu. Böylelikle
1 Mayıs alanındaki coşku ve kitlesellik geçmişi aşıyordu. Bu 1 Mayıs öncesine bakıldığında, gençliğin mücadele dinamiklerinde
geçen yıla nazaran karşılaştırılmayacak bir güçlenme ve hareketlilik
tablosu olduğu görülüyor. F tipi eylemlerinde kitlesel, militan ve politik
bir tutum alınmış; YÖK eylemlerine yaygın ve kitlesel bir katılım gerçekleşmiş;
ve nihayet paralı eğitim saldırısına karşı parçalı olsa da, yaygın yerel
eylemlilikler yaşanmıştır. Tüm bunlar bu 1 Mayısın geçmiş yılın
1 Mayısında görülen kitlesellik ve coşkunun çok çok ötesinde bir
gençlik katılımına sahne olacağının ipuçlarını vermektedir. 1 Mayısa hazırlık Geçen yıl gençliğin sözkonusu olumlu düzeydeki katılımının ilk etkeni,
tam da mevcut olanaklar tablosuna yanıt veren çabalardır. Gençlik kitlelerinin
1 Mayısa katılımı ya farklı sorunlar temelinde ya da bizzat 1
Mayısa dönük olarak oluşturulmuş platformlar yoluyla gerçekleşmiştir.
Ki bu platformların oluşturulması bağımsız ilerici gençlik güçleriyle
esasta devrimci ve komünist gençlik tarafından gerçekleştirilmiştir.
Belli bir ihtiyaç üzerinden (1 Mayıs ya da farklı bir sorun) şekillenmiş
platformlar, gençlik kitlelerinin örgütlü bir biçimde alanlara çıkmasının
araçları olarak çalışmışlardır. Şunu unutmamak gerekir ki, geçen yıl
1 Mayıstan önce ortada olmayan bu platformların birçoğu, bizzat
gençliğin birleşik ve örgütlü olarak 1 Mayıs alanlarına katılma ihtiyacı
nedeniyl kısa sürede (bazen 1 Mayıstan üç-beş gün önce) oluşturulmuşlardır.
Yani ihtiyaç örgütlenmelerin doğuşunu da koşullamıştır. Geçen yıl üzerinden tüm bu söylediklerimiz, yukarıda da altını çizdiğimiz
gibi, büyüyüp güçlenmiş bir biçimde kendisini halen vareden imkan ve
olanaklar tablosu üzerinden bu yılki 1 Mayıs için de geçerlidir. Gençlik
kitlelerini 1 Mayıs alanına taşımak ve devrimci bir konumda yeralmasını
sağlamak istiyorsak, geçen yılın gösterdiği tüm bu gerçekleri ve deneyimleri
gözetmek durumundayız. Gençlik cephesinde 1 Mayıs platformları için ileri! Tüm bunlardan çıkan bir sonuç var. Bugün gençlik cephesinde 1 Mayıs
ön hazırlık çalışmasının temel pratik ayağı, gençlik platformlarının
oluşturulması ya da mevcut platformların bu çerçevede ele alınmasıdır.
Üniversite imzası taşıyan platformlar ya da çeşitli sorunlar ekseninde
oluşturulmuş platformlar, bu bakış çerçevesinde oluşturulmak ve örgütlenmek
durumundadır. Sözkonusu platformların örgütlenmesinde geçmişe göre bir başka olumlu
gelişme ise, üniversitelerde artan saldırılardan ve bu saldırıların
genelliğinden kaynaklı olarak üniversite çalışanları ve öğretim görevlileriyle
ortak mücadele imkanlarının artmış olmasıdır. Yapılacak ön hazırlık
çalışmasında ve 1 Mayıs alanında mutlaka bu imkanlar değerlendirilmelidir.
Gerek platformlara bu kesimlerin katılımının, gerekse 1 Mayıs alanında
ortaklaşmanın sağlanması gözetilmeli ve bu yönde çaba gösterilmelidir.
Yine genel olarak işçi ve emekçilerle her türden ortaklaşma ve yakınlaşmanın
sağlanması, temel bir kaygı olmak durumundadır. 1 Mayıs ön hazırlık çalışmalarında ve alanda gözetilmesi gereken temel
bir sorun da ortaya konulacak her türlü faaliyet ve eylemliliğin 1 Mayısla
sınırlanmamasıdır. 1 Mayıs, hareketin gelişimi açısından önemli bir
gündür, ne kadar anlamına uygun bir katılım ve duruş ile karşılanırsa,
geleceğe de o denli kazanıcı etkilerde bulunur. Dolayısıyla sorun alan
ve birebir alana endeksli bir çalışma değil, gençlik hareketini kazanmaya
dönük bir bakış ve sorumlulukla davranmaktır. Birincisi gelip geçici
olmaya mahkumdur, diğeri ise gençliği ve dolayısıyla geleceği kazanmanın
anahtarını verecektir.
Öğrenciler kararlı bir duruşla
Öğrenciler İMF yoksulluk, işsizlik, zulumdür krizin faturasını
ödemeyeceğiz! yazılı pankart açtılar. Sık sık İçerde, dışarda
hücreleri parçala!, Kriz, katliam, tecrit, bu abluka dağıtılacak!,
İMF defol bu ülke, bu halk satılık değil!, Yılgınlık
yok direniş var! sloganlarını coşkulu bir şekilde haykırdılar. Halay çekildikten sonra basın metni okundu. Açıklamada özetle şunlara
yer verildi: Sistemin içinde bulunduğu kriz sonuçlanmak bir yana katlanarak
ve bir siyasi krize de dönüşerek devam etmektedir. Yüzde yüze varan
zamlar, artan yoksulluk, açlık ve sefaleti büyütmektedir. Bu bir hükümet
krizi değil bir sistem krizidir, görülüyor ki krizler sistemin yapısından
kaynaklı ve süreklilik arzetmektedir. Siyasal iktidarlar her zaman emperyalist
çıkarlar doğrultusunda ekonomik, sosyal ve siyasal politikalarını oluşturmuşlardır.
Bu politikalar ve bağımlılık statüsü ülkemizi emperyalistlerin ve yerli
işbirlikçilerinin sömürü ve yağmasına açık hale getirmiştir... Egemenler, yönetemiyorlar... Getirdikleri bütün çözümler ve programlar
iflas etmiştir. Düzenlerinin iflas ettiği gibi. Çözüm, sistemi değiştirme
mücadelesinden geçmektedir... 19 Aralık katliamı ve arkasından estirilen terörle, ülkenin geleceğine
sahip çıkan devrimciler ve toplumsal muhalefet sindirilmeye çalışıldı.
Bugün hapishanelerde ölüm oruçları 182. gününde devam etmekte. 14 kişi
yaşamını kaybetti. Devlet hala demagoji yaparak sağır rolünü oynamaktadır.
Devrimci tutsakların talepleri kabul edilerek ölümlerin önüne geçilmelidir.
Devamla, üniversitelerde yaşanan sorunlara değinildi ve üniversiteleri
özgürleştirme çabalarının toplumsal kurtuluş mücadelesinden bağımsız
olmadığı vurgulanarak, basın açıklaması bitirildi. Basın açıklamasının ardından Beyazıt Marşı okundu ve öğrenciler sloganlarla
kampüsün içerisine girdiler. İçeriye girildikten sonra pankartlar açılarak,
İçerde, dışarda hücreleri parçala! sloganı atıldı. Ölüm
Oruçlarıyla ilgili bir konuşma yapıldı ve devrim şehitleri adına
bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ender Can Yıldızın Sarıgazideki
cenazesine çağrı yapıldı. Devrim şehitleri ölümsüzdür!,
Şehit namırın! sloganları atıldı. Türküler eşliğinde çekilen
halaylar sonrası eylem bitirildi. İÜ Ekim Gençliği
Dokuz Eylül Üniversitesinde paralı eğitime karşı kampanya... Müşteri değil, öğrenciyiz!
Kampanyanın ikinci haftasında yapılan eyleme 150 öğrenci katıldı. İMYO
önünde yapılan oturma eyleminde Paralı eğitime hayır! Müşteri
değil, öğrenciyiz!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber
ya hiçbirimiz! sloganları atılldı. Kampanyanın üçüncü haftasında ise Eğitim Fakültesi ve İMYOlu
öğrencilerin ortaklaştırdıkları eyleme 100 öğrenci katıldı. Kampüste
yapılan yürüyüşte Paralı eğitime hayır!, F tipi üniversite
istemiyoruz!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
hiçbirimiz!, Müşteri değil öğrenciyiz! vb. sloganları
atıldı. Devrimci öğrenciler olarak eylem sırasında yaptığımız konuşmalarda
ortak mücadeleyle bu tür kazanımlarda bulunabileceğimizi, ancak geleceğimizi
karartanları ortadan kaldırmadıkça bu tür sorunları hep yaşayacağımızın
vurgusunu yaptık. Yaşasın örgütlü mücadelemiz! Dokuz Eylül Üniversitesinden
Liseli gençlik kır gezisinde buluştu
Bugün sistemin dayattığı cendereye, tek tip insan yaratma çabasına
karşı gençlik içinde giderek güçlenen bir tepki ve öfke var. Özellikle
de liseli gençlik içerisinde... Bizler, liseli gençlik içinde sistemin gençliğe yönelik politikalarını
teşhir etmek, gençler arasında dostluk ilişkileri geliştirmek, bir paylaşım
ortamı yaratmak için bir kır gezisi düzenlemeye karar verdik. Kısa sayılabilecek
bir hazırlık çalışmasının ardından Halkalı ve Sefaköy bölgelerinin değişik
liselerinden 70 civarında genç, 8 Nisanda, Altınşehirde kır gezisinde
biraraya geldik. Gezide ilk olarak bir açılış konuşması yapıldı. Gençlerin şu anda karşılaştıkları
eğitimle ilgili sorunlar, gelecekte karşılaşacakları sorunlar üzerinde
duruldu. Genel ekonomik sorunlara, mevcut sisteme ve bu çerçevede son
krize değinildi. Konuşmanın ardından değişik etkinlikler düzenlendi. Grup Eksen, ilk
olarak bu gezide sahneye çıktı ve beğeniyle izlendi. Seslendirdiği parçalara
ve marşlara birçok insan eşlik etti. Söylenen parçalar ve marşlar bir
gün önce Ölüm Orucunda şehit düşen iki devrimciye adanmıştı. Gene
ağırlıkla liselilerden oluşan ve ilk kez sahneye çıkan İHGT tiyatro
grubu, üç kısa skeçten oluşan oyununu sundu. Program akışı içerisinde
çok sayıda şiir de yeraldı. Etkinlikler arasında gençlerin eğitim sorunları ve Ölüm Orucu süreciyle
ilgili kısa ve tok konuşmalar yapıldı. 1 Mayıs Marşı vesile edilerek,
gene bir konuşmayla 1 Mayısa katılma çağrısı yapıldı. Gezimizi
Avusturya İşçi Marşını söyleyerek bitirdik. Ölüm Orucu direnişçilerine
adanan marşı hep birlikte ve ayakta söyledik. Kısa bir zamana sığdırılan hazırlık çalışmalarına rağmen gezimizi belli
bir başarıyla gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz. Daha da önemlisi,
bu gezi sayesinde kendi çevremizdeki insanlarla daha sıkı ilişkiler
kurduk, onları daha da yakından tanıdık. Yanısıra önemli bir pratik
deneyim kazanmış olduk. Bunu önemli ama sınırlı bir deneyim saymak durumundayız. Gençliğin
mücadelesine kendi bölgemiz üzerinden daha anlamlı bir katkı yapabilmemiz
için, bundan böyle önümüze daha büyük görevler koymamız ve başarmamız
gerekiyor. D. Yusuf/İstanbul
Çukurova Üniversitesinde ÖO ile dayanışma eylemi... Ölümlere seyirci kalmayacağız
Eylemde, devrimci tutsakların şu an içinde bulunduğu, her geçen gün
yeni şehitlerin verildiği F tipi tabutlukların bir maketi hazırlandı.
Açıklamanın okunmasının ardından, hazırlanan hücre maketi parçalandı. Uzun zamandır F tipleriyle ilgili yapılan basın açıklamalarını ve eylemlerini
görmezlikten gelen sermaye medyası, ölümlerin gündeme gelmesiyle yeniden
ilgi göstermeye başladı. Açıklama sırasında, İçerde, dışarda hücreleri parçala!,
Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!, Yaşasın Ölüm
Orucu Direnişimiz!, Devrim şehitleri ölümsüzdür! şiarları,
hem döviz olarak taşındı, hem de slogan olarak atıldı. Ölüm Orucu Direnişi yeni şehitlerle devam ediyor Hücredeyiz. Belki dört duvar arasında değiliz ama, burada, bulunduğumuz
üniversitede bile, etrafımızda olup bitenleri görmemizi engelleyen duvarlar
arasındayız. Bu duvarlar YÖKle, 70lik not sistemiyle, gerici-ezberci
eğitim ile, medya ile, futbol ile örülüyor etrafımıza. Ve bizler tüm
bu duvarlara alıştıkça, onlar karşısında sustukça, kalınlaşıyorlar,
sıkıştırıyorlar bizi. Mesela son yaşadığımız krizle birlikte harçlıklarımızdaki %40 azalmayla
başlayan ve otobüs zamları, kantin zamları, vb. zam sağanaklarıyla devam
eden saldırılardan ailelerimiz gibi bizler de payımızı aldık. Ve almaya
devam ediyoruz. Krizin faturası işçi-emekçi olan ailelerimize ve biz
işçi-emekçi çocuklarına çıkartılıyor. Bizlerse tüm bunlara rağmen susuyoruz. Devrimci tutsakların yaşamımızdaki hücrelere karşı başlattıkları Ölüm
Orucu Direnişi katliamlara rağmen, ölümlere rağmen, zorla tıbbi müdahale
işkencesine rağmen, 182. güne rağmen, yeni şehitlerle devam ediyor.
(...) Ve onlar talepleri kabul edilene kadar direnişe devam edeceklerini,
asla teslim olmayacaklarını bir kez daha gösterdiler ve gösteriyorlar. Bizler Yaşamın Hücreleşmesine Karşı Çıkan Öğrenciler olarak etrafımıza
örülen duvarları (hücreleri) istemiyoruz. Ve ölümlere seyirci kalmayacağımızı
bir kez daha tekrarlıyoruz.
DTCFde forum:
Önce Cengiz Soydaş, ardından diğer karanfillerin toprağa düşmesi de
bu durumu değiştirmedi. Ancak 5. şehidin verilmesinden sonra, bizim
zorlamamızla, bir forum düzenlendi. Alkışlarla, solganlarla bahçeye
inildi. Katliamı, direnişi ve son şehitlerimizin duyurusunu içeren bir
konuşma yapıldı. Yaşasın ÖO Direnişimiz!, Devrimci
tutsaklar onurumuzdur!, Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!,
Devrimci tutsaklar teslim alınamaz! sloganlarıyla eylem
bitirildi. Anlık gelişmesi nedeniyle katılım zayıf kalsa da, sessizliği
kırmak bakımından anlamlıydı. Ekim Gençliği/DTCF
Avcılar Kampüsünde ÖO ile dayanışma faaliyetleri ve eylemler... Basın açıklaması eylemi: Krizin faturasını ödemeyeceğiz!
Eylem Mühendislik Fakültesinin kantininde başladı. Kitle buradan
yürüyüşe geçti. Yemekhaneye çıkılıp öğrencilere çağrı yapıldı. Ardından
İşletme Fakültesine uğranıp buradaki arkadaşlar alındı. Buradan
yan kapıya yürünüp kapıda basın açıklaması okundu. Eylemde Krizin
faturasını ödemeyeceğiz! yazılı pankart açıldı. Zamlar geri
alınsın!, Diplomalı işsiz olmayacağız!, Ölümlere
izin vermeyelim!, Hücre tipi yaşama hayır! sloganları
atıldı. Eylemden sonra yemekhanede Ölüm Orucu Direnişi ile ilgili bir forum
yapıldı. Bu foruma Koordinasyon dışında reformistler katılmadı. Forumda
Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, İçerde, dışarda hücreleri
parçala! sloganları atıldı. Ölüm Orucuyla ilgili bir metin okundu.
14 Nisan eylemine TUYABla birlikte
katıldık... Avcılar Öğrenci Birliği Girişimi kuruluş bildirgesini dağıttıktan sonra
pratik çalışmalarına başladı. Yakıcı bir sorun olan Ölüm Orucu ile ilgili
afişler asıldı ve iki ayrı bildiri dağıtıldı. Sayıca az katılmamıza rağmen coşkumuz iyiydi. TUYAB kitlesiyle aynı
sloganlar atıldı. Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, İçerde,
dışarda hücreleri parçala!, Katil devlet hesap verecek!,
Bedel ödedik bedel ödeteceğiz! sloganları gür ve kararlı
bir şekilde yürüyüşte ve alanda haykırıldı. 14 Nisan eylemi birlik çalışması
için olumlu bir deneyim oldu. Önümüzde 1 Mayıs var ve 1 Mayısa
yönelik benzer çalışma yapmayı düşünüyoruz. Avcılar Öğrenci Birliği Girişiminden ÖO şehidi Tuncay Güneli uğurladık... Ölüm Orucu Direnişinin 123. gününde ölümsüzleşen TİKB dava tutsağı
Tuncay Günelin cenaze töreni Sonevler Cemevinde yapıldı. Cenaze töreni haberini alır almaz Avcılar Kampüsü öğrencileri olarak
Cemevine gittik. Yaklaşık 20 öğrenci cenaze törenine katılarak
Tuncay Güneli alkışlarla ve sloganlarla ölümsüzlüğe uğurladık.
Devrimci tutsakların cenaze törenlerini, kitlesel olarak sahiplenmek
büyük bir önem taşıyor. Bu onların uğruna öldükleri değerleri sahiplenmek
anlamına geliyor. Ekim Gençliği/Avcılar Avcılar Öğrenci Birliği Girişimiinin Ölüm Orucu 180. gününde! Merhaba arkadaş; İnsanlık onurunun daha fazla çiğnenmesine izin verme. Bu görkemli direnişe
kulak ver. Devrimci tutsaklara sahip çık. Ölümler durdurulsun! Avcılar Öğrenci Birliği Girişimi |
|||||