21 Nisan'01
Sayı: 05


  Kızıl Bayrak'tan
  Direnişin en kritik safhası
  Zaferi şehitlerimizle kazanacağız!
  "Teslim olmayanlar ölümsüzdür!"
  Ölüm Orucu Direnişi 27. haftasında!
  Devrimci tutsaklarla dayanışma eylemleri
  Sermaye cephesinin "ulusal birlik" çağrısına karşı işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesi!
  1 Mayıs'ın güncel önemi
  14 Nisan eylemlerinin gösterdiklenri...
  Sınıf ve kitle hareketi
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/3
  Ankara Öncü İşçi Platformu kuruldu!
  1 Mayıs'ta alanlara!
  Kamu TİS'leri
  Gençlik
  İdealler, uğruna mücadele edildiği zaman anlamlıdır
  Ankara'dan bir grup işçi ve emekçiden insanlığa çağrı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sermaye cephesinin “ulusal birlik”çağrısına karşı
işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesi!


Türkiye, Kasım ayından bu yana, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi katmanların üzerinden adeta silindir gibi geçen iki büyük ekonomik krizi peşpeşe yaşadı. Özellikle 19 Şubat’ta yaşanan ikinci kriz gerçekte Türkiye kapitalizminin iflasını belgeledi. İşçi ve emekçilerin yaşamında çok daha yıkıcı bir etki yarattı.

İşte bu nedenledir ki, her kriz döneminde yıkımın faturasını emekçi yığınlara kesmenin hesabını yapan sermaye cephesinin işi bu kez daha zordu. Bunun için tantanalı bir “İkinci Kurtuluş Savaşı” edebiyatı başlatıldı. Bu çabaların en akılda kalanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Mart ayı içinde burjuva basına tam sayfa verdiği ilandır. Bu asalak takımı, sözkonusu ilanda, “hür teşebbüs camiası olarak” “cephenin en ön saflarında mücadeleye hazır” olduklarını ilan ederken, herkesi de “ulusça” bu savaşa katılmaya çağırıyordu. İlanın gerçek anlamı ve nedeni ise, “sokaklarda yürümekle bu savaş kazanılamaz” cümlesinde gizliydi. Burjuvazi bir yandan kendi kârları ile emekçi sınıfların yoksulluğu arasındaki uçurumu, sahtekarca “ulus” sözcüğünün arkasına gizlemekte diğer taraftan emekçileri, ekonomik yıkımın faturasını sokaklara çıkmadan sessiz sedasız yüklenmeye çağırmaktadır.

Oysa işçi sınıfı zaten “cephenin en ön saflarına” sürülmüş, Kasım ve Şubat krizlerinin sonuçlarını etinde-kemiğinde hissetmiştir. Yalnızca tekstil sektöründe işten atılanların sayısı 140 bindir. Birçok işyerinde ise ücretler tam olarak ödenmemektedir. En temel ihtiyaçlara ve besin maddelerine üst üste yapılan zamlar, TOBB-TÜSİAD patronlarının lüksünü değil, krizden önce de yaşam mücadelesi veren kitleleri etkilemiştir. İşsizlik ve gelecek korkusu ile intihar edenlerin kaçı TOBB-TÜSİAD patronudur? Tersine, onlar kriz döneminde bile devlete %198 faizle borç vererek kârlarına kâr katmaktadırlar. DB patentli K. Derviş ve onun programı, şeker ve tütün yasaları ile binlerce tarım işçisi ve köylüyü işsizliğin ve açlığın pençesine atmanın hesabını yaparken, en son çıkartılma hazırlıklar yapılan Merkez Bankası yasası ile de emperyalist tekellere köleliğin son eksikliklerini tamamlamaktadır. Ancak özelleştirmeler, yeni vergiler ve zamlarla emekçilerin yükünü ağırlaştıran sözkonusu program, “servet vergisi” türünden önlemleri reddederek, patronları en küçük bir sıkıntıdan bile korumaktadır.

Gerçekte işçi ve emekçilerin fedakarlık yapmalarını gerektirecek hiçbir neden yoktur. Çünkü ne özel bankalar eliyle gerçekleştirilen soygundan sorumludurlar, ne de kamu bankalarının peşkeş çekilmesinden... Milyarlarca dolarlık dış ve trilyonlarca liralık iç borcun da sorumlusu değildirler, her biri trilyonlarca liralık yolsuzluk ve vurgunların da...

Patron örgütlerinin sözcüleri, emekçi yığınların sokağa inmesinden duydukları korkuyu dile getirmektedirler. Oysa tam da bu dönem tüm dünyada işçi ve emekçilerin hakları ve gelecekleri için sokakta oldukları bir dönemdir. Güney Kore’de Daewoo işçileri işten çıkarmalara karşı dişe diş bir sokak mücadelesi vermektedirler. Meksika’da yoksul yerli köylüleri daha fazla hak için başkentlerinde bir yürüyüş gerçekleştirmiş ve parlamento binasını kuşatmışlardır. Ukrayna’da emekçiler, katil ve hırsız bir devlet başkanının istifası için günlerce eylem yapmışlardır.

Türkiye’de de işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci bir program etrafında ortak bir mücadeleden, krizin faturasını reddetmekten başka çaresi yoktur. Nitekim açlık ve yoksulluk korkusuna itilen binlerce küçük esnaf, her türlü vaade ve oyalama taktiğine karşı ülkenin her yanında eylemler yaptı. Ancak, geniş emekçi kitleleri uçurumun kenarına getiren TÜSİAD-İMF-DB politikalarına ve işbirlikçilerine dur diyecek gerçek bir eylem, kararlı bir işçi sınıfının ve onun devrimci programının öncülüğü ile mümkün olabilir.

TOBB Başkanı vekili Nevzat Zeytinoğlu gazetelere verdikleri ilanı açıklarken, çok bildik bir cümleyi tekrarlıyor: “Hepimiz aynı gemideyiz”. Bu ülke için ille de bir gemi benzetmesini kabul edeceksek, işçi ve emekçiler Zeytinoğlu gibilere şöyle diyecektir: “Bizler bu geminin yüzmesini sağlayan makinistleriyiz, tayfalarıyız. Sizlerse gemiyi her gün kemirip batma noktasına getiren asalak farelersiniz. Bu geminin, tüm emekçilerin refahı ve esenliği ile yoluna devam etmesi için sizleri denize atmaktan başka çare yoktur.”

İşte, gerçek “Kurtuluş Savaşı”!




Sendikaların Ölüm Oruçları ile ilgili açıklaması:

“Ölümler durdurulsun!”


Ölüm oruçları 180. gününde. F tipi cezaevlerinde her gün, her saat yeni ölüm haberleri geliyor.
Adalet Bakanı’nın “ölmezler”, “sadece birkaç kişi eylemi sürdürüyor”, “bir tek ölüm olursa istifa ederim” dediği Ölüm Oruçları’nda şimdiden hayatını kaybedenlerin sayısı 10’nun üzerinde. Dışarıda destek için Ölüm Orucu’nda olan iki tutuklu yakını hayatını kaybetti. Kitlesel ölümler kapıda.

Ve daha önce “hayat kurtarma operasyonu” adı altında 28 kişinin ölümüne neden olan siyasi iktidar, şimdi de “tedavi” adı altında yüzlerce insana zorla müdahale ederek sakat bırakıyor.
28 kişinin yaşamını yitirdiği “hayata dönüş” operasyonuyla tarihe geçen, “demokratlığı” ile övünen Adalet Bakanı, hala ortada bir sorun yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. Basının karşısına çıkıp kararlılık mesajları veriyor.

Siyasi iktidar, tutukluların haklı insani taleplerini kabul etmek ve cezavlerinde insan onuruna yaraşır koşulların sağlanması için daha kaç kişinin ölmesini bekliyor?
Adalet Bakanı sorunu bir an önce çözeceğini söyleyerek kamuoyunu oyalamaya çalışıyor. Tecrit ve izolasyonu kaldıracak yasanın hazır olduğunu, ama çıkarmanın zaman alacağını, iktidar ortaklarının sorun çıkaracağını söylüyor.

İMF’nin, sermayenin istediği yasaların, mezarda emeklilik gibi emekçilere saldırı yasalarının bir gecede çıktığı koşullarda, bu gerekçe inandırıcı değildir. İktidar ortaklarına topu atmaksa sorumluluktan kurtarmaz.

Yasa bir yana, tutukluların tecrit ve izolasyonunu fiilen sona erdirmek, insani taleplerini karşılamak, siyasi iktidarın iki dudağı arasındadır.

Siyasi iktidarın sözcüsü Adalet Bakanı’nın tüm kamuoyu önünde verdiği sözleri hatırlatıyoruz.
“Tecrit ve izolasyon olmayacak, işkence ve keyfi uygulama olamayacak ve insana yaraşır koşullar olacak”tı.

Verdiğiniz sözleri tutun. Tutukluların haklı insani taleplerini kabul edin. Bu ölüm politikasından vazgeçin.

Sendikacılar olarak, ama her şeyden önce insan olarak; insanlığa, insanım diyen herkese de sesleniyoruz.

Hepimizin yeniden insanlık sınavından geçtiği günleri yaşıyoruz. Bu sorun ekmekten de, ücretlerin yükseltilmesinden de daha önemli ve önceliklidir. Her saatin, her dakikanın önemli olduğu, onlarca insanın hayatı söz konusudur.

Ölüm orucu sürdürenlerin haklı insani taleplerinin kabul edilmesi ve yeni ölümlerin yaşanmaması için, bu insanlık sınavından geçmek için, sesimizi, duyarlılığımızı daha da yükseltelim.

Tutukluların talepleri kabul edilsin!
Ölümler durdurulsun!

Limter-İş Genel Merkezi, Basın-İş Genel Merkezi, Nakliyat-İş Genel Merkezi, Hava-İş Genel Merkezi, Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Vekili Musa Selvi , Genel-İş 2 No’lu Bölge Şube, Genel-İş 3 No’lu Şube, Genel-İş 5 No’lu Şube, Genel-İş İş 7 No’lu Şube, Genel-İş Konut Şubesi, Genel-İş 3 No’lu Bölge Şube, Genel-İş 4 No’lu Şube, Genel-İş 6 No’lu Şube, Genel-İş 9 No’lu Şube, Genel-İş Anadolu Yakası 1 ve 2 No’lu Şube, DİSK Lastik-İş İstanbul Şubesi, Petrol-İş Sendikası İstanbul Şubesi, Belediye-İş 1 No’lu Şube, Belediye-İş 3 No’lu Şube, Belediye-İş Beyoğlu Şubesi, Belediye-İş 2 No’lu Şube, Belediye-İş İETT Şubesi, Enereji Yapı-Yol Sen İstanbul Şubesi, Kristal-İş Polat Akdaş, Bank-Sen Genel Sekreteri

17 Nisan 2001