işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesi!
İşte bu nedenledir ki, her kriz döneminde yıkımın faturasını emekçi
yığınlara kesmenin hesabını yapan sermaye cephesinin işi bu kez daha
zordu. Bunun için tantanalı bir İkinci Kurtuluş Savaşı edebiyatı
başlatıldı. Bu çabaların en akılda kalanı, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin (TOBB) Mart ayı içinde burjuva basına tam sayfa verdiği
ilandır. Bu asalak takımı, sözkonusu ilanda, hür teşebbüs camiası
olarak cephenin en ön saflarında mücadeleye hazır
olduklarını ilan ederken, herkesi de ulusça bu savaşa katılmaya
çağırıyordu. İlanın gerçek anlamı ve nedeni ise, sokaklarda yürümekle
bu savaş kazanılamaz cümlesinde gizliydi. Burjuvazi bir yandan
kendi kârları ile emekçi sınıfların yoksulluğu arasındaki uçurumu, sahtekarca
ulus sözcüğünün arkasına gizlemekte diğer taraftan emekçileri,
ekonomik yıkımın faturasını sokaklara çıkmadan sessiz sedasız yüklenmeye
çağırmaktadır. Oysa işçi sınıfı zaten cephenin en ön saflarına sürülmüş,
Kasım ve Şubat krizlerinin sonuçlarını etinde-kemiğinde hissetmiştir.
Yalnızca tekstil sektöründe işten atılanların sayısı 140 bindir. Birçok
işyerinde ise ücretler tam olarak ödenmemektedir. En temel ihtiyaçlara
ve besin maddelerine üst üste yapılan zamlar, TOBB-TÜSİAD patronlarının
lüksünü değil, krizden önce de yaşam mücadelesi veren kitleleri etkilemiştir.
İşsizlik ve gelecek korkusu ile intihar edenlerin kaçı TOBB-TÜSİAD patronudur?
Tersine, onlar kriz döneminde bile devlete %198 faizle borç vererek
kârlarına kâr katmaktadırlar. DB patentli K. Derviş ve onun programı,
şeker ve tütün yasaları ile binlerce tarım işçisi ve köylüyü işsizliğin
ve açlığın pençesine atmanın hesabını yaparken, en son çıkartılma hazırlıklar
yapılan Merkez Bankası yasası ile de emperyalist tekellere köleliğin
son eksikliklerini tamamlamaktadır. Ancak özelleştirmeler, yeni vergiler
ve zamlarla emekçilerin yükünü ağırlaştıran sözkonusu program, servet
vergisi türünden önlemleri reddederek, patronları en küçük bir
sıkıntıdan bile korumaktadır. Gerçekte işçi ve emekçilerin fedakarlık yapmalarını gerektirecek hiçbir
neden yoktur. Çünkü ne özel bankalar eliyle gerçekleştirilen soygundan
sorumludurlar, ne de kamu bankalarının peşkeş çekilmesinden... Milyarlarca
dolarlık dış ve trilyonlarca liralık iç borcun da sorumlusu değildirler,
her biri trilyonlarca liralık yolsuzluk ve vurgunların da... Patron örgütlerinin sözcüleri, emekçi yığınların sokağa inmesinden
duydukları korkuyu dile getirmektedirler. Oysa tam da bu dönem tüm dünyada
işçi ve emekçilerin hakları ve gelecekleri için sokakta oldukları bir
dönemdir. Güney Korede Daewoo işçileri işten çıkarmalara karşı
dişe diş bir sokak mücadelesi vermektedirler. Meksikada yoksul
yerli köylüleri daha fazla hak için başkentlerinde bir yürüyüş gerçekleştirmiş
ve parlamento binasını kuşatmışlardır. Ukraynada emekçiler, katil
ve hırsız bir devlet başkanının istifası için günlerce eylem yapmışlardır. Türkiyede de işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci bir program
etrafında ortak bir mücadeleden, krizin faturasını reddetmekten başka
çaresi yoktur. Nitekim açlık ve yoksulluk korkusuna itilen binlerce
küçük esnaf, her türlü vaade ve oyalama taktiğine karşı ülkenin her
yanında eylemler yaptı. Ancak, geniş emekçi kitleleri uçurumun kenarına
getiren TÜSİAD-İMF-DB politikalarına ve işbirlikçilerine dur diyecek
gerçek bir eylem, kararlı bir işçi sınıfının ve onun devrimci programının
öncülüğü ile mümkün olabilir. TOBB Başkanı vekili Nevzat Zeytinoğlu gazetelere verdikleri ilanı açıklarken,
çok bildik bir cümleyi tekrarlıyor: Hepimiz aynı gemideyiz.
Bu ülke için ille de bir gemi benzetmesini kabul edeceksek, işçi ve
emekçiler Zeytinoğlu gibilere şöyle diyecektir: Bizler bu geminin
yüzmesini sağlayan makinistleriyiz, tayfalarıyız. Sizlerse gemiyi her
gün kemirip batma noktasına getiren asalak farelersiniz. Bu geminin,
tüm emekçilerin refahı ve esenliği ile yoluna devam etmesi için sizleri
denize atmaktan başka çare yoktur. İşte, gerçek Kurtuluş Savaşı!
Sendikaların Ölüm Oruçları ile ilgili açıklaması: Ölümler durdurulsun!
Ve daha önce hayat kurtarma operasyonu
adı altında 28 kişinin ölümüne neden olan siyasi iktidar, şimdi de tedavi
adı altında yüzlerce insana zorla müdahale ederek sakat bırakıyor. Siyasi iktidar, tutukluların haklı insani taleplerini
kabul etmek ve cezavlerinde insan onuruna yaraşır koşulların sağlanması
için daha kaç kişinin ölmesini bekliyor? İMFnin, sermayenin istediği yasaların, mezarda
emeklilik gibi emekçilere saldırı yasalarının bir gecede çıktığı koşullarda,
bu gerekçe inandırıcı değildir. İktidar ortaklarına topu atmaksa sorumluluktan
kurtarmaz. Yasa bir yana, tutukluların tecrit ve izolasyonunu
fiilen sona erdirmek, insani taleplerini karşılamak, siyasi iktidarın
iki dudağı arasındadır. Siyasi iktidarın sözcüsü Adalet Bakanının
tüm kamuoyu önünde verdiği sözleri hatırlatıyoruz. Verdiğiniz sözleri tutun. Tutukluların haklı insani
taleplerini kabul edin. Bu ölüm politikasından vazgeçin. Sendikacılar olarak, ama her şeyden önce insan
olarak; insanlığa, insanım diyen herkese de sesleniyoruz. Hepimizin yeniden insanlık sınavından geçtiği günleri
yaşıyoruz. Bu sorun ekmekten de, ücretlerin yükseltilmesinden de daha
önemli ve önceliklidir. Her saatin, her dakikanın önemli olduğu, onlarca
insanın hayatı söz konusudur. Ölüm orucu sürdürenlerin haklı insani taleplerinin
kabul edilmesi ve yeni ölümlerin yaşanmaması için, bu insanlık sınavından
geçmek için, sesimizi, duyarlılığımızı daha da yükseltelim. Tutukluların talepleri kabul edilsin! Limter-İş Genel Merkezi, Basın-İş Genel Merkezi,
Nakliyat-İş Genel Merkezi, Hava-İş Genel Merkezi, Deri-İş Sendikası
Genel Başkanı Vekili Musa Selvi , Genel-İş 2 Nolu Bölge Şube,
Genel-İş 3 Nolu Şube, Genel-İş 5 Nolu Şube, Genel-İş İş
7 Nolu Şube, Genel-İş Konut Şubesi, Genel-İş 3 Nolu Bölge
Şube, Genel-İş 4 Nolu Şube, Genel-İş 6 Nolu Şube, Genel-İş
9 Nolu Şube, Genel-İş Anadolu Yakası 1 ve 2 Nolu Şube, DİSK
Lastik-İş İstanbul Şubesi, Petrol-İş Sendikası İstanbul Şubesi, Belediye-İş
1 Nolu Şube, Belediye-İş 3 Nolu Şube, Belediye-İş Beyoğlu
Şubesi, Belediye-İş 2 Nolu Şube, Belediye-İş İETT Şubesi, Enereji
Yapı-Yol Sen İstanbul Şubesi, Kristal-İş Polat Akdaş, Bank-Sen Genel
Sekreteri 17 Nisan 2001 |
|||||