Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesinin açıklaması: Zorla tıbbi müdahale işkencedir!
Anayasanın 17. maddesinde kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı,
rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı
belirtilmiştir. Ayrıca Anayasanın 17/3. maddesinde de kimseye
işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan
bir müdahaleye tabi tutulamayacağı belirtilmektedir. Bu nedenle
kişinin maddi ve manevi bütünlüğü dokunulamazdır. Kişinin ölme hakkı olmadığı, bedeni üzerinde kendisinin dışında toplumun
(toplum adına devletin) hakkı bulunduğu savına dayalı olarak müdahale
edilebileceğini ileri süren görüşlerin haklı bir yönü bulunmamaktadır. Diğer taraftan zorla tıbbi müdahale hekimler açısından da meslek ilkelerinin
ihlali anlamını taşımaktadır. Hekimlik mesleği kişileri kendi iradelerine
rağmen bazı tıbbi işlemlere tabi tutma hakkını tanımaz. Hekimin yaptığı
tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunun temel şartı hastanın rızasının
alınmış olmasıdır. Kişinin kendi vücudu üzerinde mutlak bir hakkı vardır.
İnsan vücudunun dokunulmazlığı bireyin başlıca imtiyazlarından birini
teşkil etmektedir. Bu sebeple kişinin vücuduna karşı girişilmiş her
türlü tecavüze, bu arada da tıbbi müdahalelere karşı durma hakkı vardır.
Ve herkes, bu kişilik hakkına saygı duymak, iyi niyetle de olsa ona
tecavüz ederek ihlale uğratmamak zorundadır. Hekim de tedavi etmek amacıyla
hareket etse de bu kurala uymak zorundadır. Bazı hekimlerin ölüm orucundaki kişilere bilincini yitirdiğinde istemese
de müdahale edecekleri şeklindeki manevi baskı ile tedaviye zorladığı
bilinmektedir. Hastaya karşı hilelerde bulunularak elde edilen rıza
da hukuken muteber değildir. Hasta rızasını cebir altında vermemelidir.
Bundan dolayı hekim hasta üzerinde hiçbir zorlayıcı harekette bulunmamalıdır.
Bu nedenle takınılan bu tutum hukuki olmadığı gibi anılan irade de sakattır. Açlık Grevleri konusunda hekimlerin tavrı sadece bu genel hukuk kuralları
ile değil, meslek kuralları ile de belirlenmiştir. Açlık Grevleri konusunda
Malta Bildirisi açıkça belirtmektedir ki: * Hastanın kendi aldığı karara saygı göstermek hekimin görevidir. Hekim
müdahale etmeden önce hastayı bilgilendirir ve İZNİNİ alır. * Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin kırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ve bakımı bu amaçla kullanamaz. * Hastaya yapılacak herhangi bir müdahalede kişinin rızası mutlaka
alınmalıdır. * Eğer doktor tedaviyi reddetme kararını kabul etmeyecekse, hastanın
başka bir doktora yetki vermesine olanak tanınmalıdır. Bu nedenlerle çeşitli bakanlıklarca yapılan ve insanın ölme hakkı yoktur
gerekçesi üzerine oturtularak meşrulaştırılmak istenen zorla tıbbi müdahalenin
hukuk ve tıp mesleği açısından hiçbir haklılığı ve bilimselliği yoktur. Devam eden ölüm oruçlarında ZOR KULLANMAKtan başka bir yöntem
izlemeyen devletin tutumunun devamı niteliğinde olan ve bilimsel bir
yönü de olmayan bu uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Kararın
bazı bilimsel görüşleri sunması için kurulmuş bulunan Yüksek Sağlık
Şurasının görüşüne göre yürütülmesi de hukukilik kazandırmaz. Cezaevindeki insanlar ile görüşme yaparak isteklerini dinlemeyi kesinlikle
reddeden ve onlarcasının ölümüne seyirci kalan sorumlular gerçekte insan
hayatı ve sağlığı bahanesi ile yine alışılageldik ZOR yöntemini kullanıyor.
Kişinin en temel hakkı bile kutsal devletin hakkı olarak tanımlanıyor. Söylemler hep aynı; zorla müdahale için yasa çıkaracağız, cezalandıracağız,
zorla hastaneye kaldıracağız, asla görüşmeyeceğiz... asla görüşmeyeceğiz...
asla görüşmeyeceğiz. Tek yöntemleri zor kullanma. OYSA ÇÖZÜM VAR Ölümlerin durdurulması için derhal görüşmeler başlatılmalıdır. Tutuklu ve hükümlülerin gün boyunca, tecrite yol açmayacak biçimde
bir arada yaşamaları, hiçbir koşula tabi tutmadan gün boyunca ortak
mekanlardan yararlanmaları sağlanmalı, dış dünya ile iletişim kurmalarının
önü açılmalı, savunma haklarını ortadan kaldıran üçlü protokol kaldırılmalıdır.
Diyalog yolu ile insani temelde çözümden başka bir alternatifimiz yok.
Tüm kurumları, kişileri, hekimleri ve hukukçuları bir kez daha duyarlılığa
çağırıyoruz. Çağdaş Hukukçular Derneği
Sanatçılar Girişiminin Ölüm Orucuna ilişkin açıklaması: S.O.S Türkiye İnsanlar ölüyor!
Şiddetin şiddeti çağıracağını, her türlü çözüme
toplumsal uzlaşma ile varılabileceğini defalarca söyledik. Bir yangın hızıyla ülkemizi saran ekonomik ve toplumsal
kriz; yolsuzluklardan, borç batağından, kaynak israfından olduğu kadar,
insani değerlerin sistemli biçimde unutturulmasından da kaynaklanıyor.
Hayata Dönüşün ölüm, şefkatin tecrit anlamına
geldiği bir başka dil var mı? Ölüm oruçlarında yitirilen insanların
düşüncelerine, inançlarına karşı ya da yandaş olabilirsiniz, ama en
temel insan haklarından yoksun bırakılmalarına göz yumulamaz. Biz, ölümlerin önüne geçilmesini, yaraların sarılmasını
istiyoruz. İnatlaşma değil uzlaşma, nefret değil sevgi ve iç barış istiyoruz. Herkesi toplumsal sorumluluk duygusuyla, yaşamı
savunmaya çağırıyoruz. Sanatçılar Girişimi adına Edip Akbayram, Vecdi Sayar, Orhan Alkaya, Yılmaz
Erdoğan, Fikret Otyam, Filiz Otyam, Müjdat Gezen, Perihan Mağden, Arif
Damar, Ataol Behramoğlu, Muhsin Kızılkaya, Bilgesu Erenus, Fethi Naci,
Müştak Erenus, Özdem Petek, Yasemin Göksu, Zeynep Tanbay, Reis Çelik,
Dilek Gökçin, Tan Oral, Mazlum Çimen, Pınar Kür, Metin Coşkun, Erdal
Öz, Jülide Kural, Ferhat Tunç, Vedat Sakman, Nilüfer Akbal, Duygu Asena,
Oral Çalışlar, İsa Çelik, Metin Uca, Mahir Günşıray, Lale Mansur, Macit
Koper, Melike Demirağ, Tuncer Necmioğlu, Rutkay Aziz, Akif Kurtuluş,
Arif Sağ, Aslı Erdoğan, Ekrem Ataer, Servet Kocakaya, Mehmet Güleryüz,
Fehmi Yaşar, Turgut Yasalar, Atıf Yılmaz, Deniz Türkali, Ali Akay, Aytaç
Arman, Suavi, Derya Köroğlu, Engin Yörükoğlu, Fuat Saka, Hüsamettin
Koçan, Işıl Özgentürk, Müge İplikçi, YusufÇetin, Nesrin Kazankaya, Tolga
Çandar, Mustafa Erdoğan, Yücel Erten, Berhan Şimşek, Ufuk Karakoç, Menderes
Samancılar, Ömer Özgeç, Arzu Başaran, Salih Ecer, Mustafa Demirkanlı,
Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Zeki Demirkubuz, Sibel Arslan Yeşilay, Kerem
Kurtoğlu, Ayşegül Aldinç, Celal Başlangıç, İnci Aral, Yudum Yontan,
Leyla Özalp, Mümtaz Sevinç, Nazlı Ongan, Mahmut Gökgöz, Derya Alabora,
Zynep Oral, Murat Morova
ÇHDli avukatların Ankara yürüyüşü ve girişimleri "Hücreleri kapatın, ölümleri durdurun!
Adalet Bakanlığından avukatlara, şu anda
Başbakanlıkta olan Bakanın cevabını beklemeleri gerektiği
söylendi. Bunun üzerine bir süre daha Güven Parkta bekleyen avukatlar
tekrar görüşmek üzere Bakanlığa gittiler. Bakanlıktan tekrar olumsuz
yanıt alınınca, ÇHD İstanbul Şube Başkanı Several Demir bir açıklama
yaptı. Adalet Bakanı ile görüşme amaçlarını aktaran Several Demir, tutsaklarla
görüşmelerin başlatılması, tecritin kaldırılması, zorla müdahaleden
vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca devletin çözüm adına getirdiği
tek şeyin zorla müdahale olduğunu ve bunun sonuçlarını gördüklerini,
zorla müdahale sonunda da ölümlerin yaşandığını, bunun asla çözüm olmadığını
vurguladı ve Bakanın sorunu çözecek herkesle görüşmesi gerektiğini
öyledi. Konuşmanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapan
avukatlar, "Hücreleri kapatın, ölümleri durdurun!" sloganını
atarak eylemi bitirdiler. SY Kızıl Bayrak/Ankara |
|||||