14 Nisan eylemlerinin gösterdikleri...
Dikkat edilirse, burada içiçe iki önemli özellik vurgulanıyor. Yasağa
rağmen eylem yapılması ve devlet zoruna karşı direnme tutumu. Bu ikincisi,
sınıf ve emekçi hareketimiz açısından uzun süredir aşılmayı bekleyen
bir eşiğin, nihayet aşılma yoluna girdiğini ifade ediyor. Kuşkusuz hareketin
yakın geleceği bunu daha net ortaya çıkaracaktır. Ancak her olumlu gelişmenin
beslenmesi, büyütülmesi görevi, olgunun altının çizilmesini gerektiriyor. Eylemlerde dikkat çekici bir başka özellik, sendikal ihanete karşı
tepkinin belirgin bir açığa vurumudur. Ankarada Harb-İş üyelerinin
Türk-İş protestosu, İstanbul mitinginde kamu işçilerinin başını çektiği
azımsanmayacak bir işçi kitlesinin yine Türk-İş ve onu şahsında simgeleyen
başkanı B. Merali protesto eylemi, sendika bürokratlarının ihanetine
karşı alttan alta yaşanan kaynamayı açığa vurdu. Ancak bu tepkiler,
sınıfın ihanetin nihayet farkına varmaya başladığı şeklinde yorumlanamaz.
Zira sınıf kitlelerinde ihanete karşı eylemsizlik farkında olmamaktan
değil, alternatif üretememekten kaynaklanıyordu. Ve sorunların en fazla
yoğunlaştığı yer ve zamanda, bugün olduğu gibi, kendini açığa vuruyordu.
(Bu konuda, B.Merali ağaca tırmandıran gelişmeleri hatırlamak
yeterlidir.) Öyleyse yeni olan nedir? Dün, herşey olup-bittikten, satış gerçekleştikten
sonra tepki gösteriliyor, dolayısıyla da, öfke boşaltma dışında bir
işe yaramıyordu. Bugün olansa, sürecin başında tavır konmasıdır. Kamu
işçisi özgülünde ifade edersek; düzen sıfır zam önerisi getirmiş, sendikalar
her ne kadar kabul edilemez açıklamaları yapmışsa da, kitle
geçmiş dönemlerin dersiyle satılma ihtimalinin yüksekliğini bildiği
için, sendikaları bugünden uyarma yoluna girmiştir. Bu yolda ilerlenebildiği
takdirde ihanetin yolunu kapatmak mümkündür. B.Meral türünden hainler, sermayenin yıkım programlarına destek açıklamaları
yapma cesaretini, sadece tabandaki suskunluktan alıyordu. Bugün bu suskunluğun
yavaş yavaş kırılmaya başlaması bile onları tedirgin etmeye yetti. Bu
nedenle, 14 Nisan eylemleri biraz da hain bürokrat takımının sıkışma
alanlarını sergilemiş oldu. Bu satılmışlar takımı sermayeyle sınıf arasında
beynamaz oldular. Dervişe tamam deseler tepetaklak gidecekler,
işçiye tamam deseler sermaye topa tutacak. Diğer yandan, düzenle ilişkileri,
eylem yasağına rağmen sokağa çıkmalarına elvermiyor. Ancak tabanın da
yasağa tümüyle boyun eğme sabrı tükenmiş bulunuyor. Çözümü, basın açıklaması
iznini alıp İstanbula kaçmakta buldular. Fakat korktukları tepki,
kaçtıkları İstanbulda da gelip kendilerini buldu. Hareketin gelinen noktadaki bu tablosu, özellikle de yukarıda altını
çizdiğimiz gelişmeye açık yanları, harekete müdahale açısından dikkate
alınması, yoğunlaşılması gereken alanları da göstermektedir. Yasal engelleri
fiilen aşma tutumunu yaygınlaştırma; örneğin grev yerinde toplu beklemeyi,
çadır kurmayı engelleyen yasakların fiilen aşılması; 1 Mayısta
iş bırakıp alanlara çıkarak tatil hakkının kullanılması vb. propagandasının
yoğunlaştırılması, iş bırakmaların örgütlenmesi... Gerek sokak eylemlerinde,
gerekse de grev ve direnişlerde devlet şiddetine boyun eğmeme, meşru
müdafaa hakkını kullanma düşünce ve tutumunu yaygınlaştırmak... En yakın
eylem günü olan 1 Mayısta, devletin provokatif saldırılara girişme
ihtimali de gözönüne alınarak, eylemlerin güvenliğini sağlamak üzere
1 Mayıs komitelerinin örgütlenmesi, vb... Sendikal ihanete karşı tepki, bu barikatın yıkılabilmesi için zorunlu
olan iki temel alana yöneltilmeye çalışılmalıdır. Birincisi, sendikaların
birer mücadele aracı haline getirilmesinde tabanın eylemli kalkışmasının
önemini sınıf kitlelerine anlatabilmektir. Hak alma ya da koruma işini
sendikacılara havale etme atıl tutumu kırılmadan ihanet barikatının
yıkılamayacağı kavratılabilmelidir. Bu adım bir kez atıldıktan sonra,
sıra sendikal bürokrasiye yol düzleyen, koruyup-kollayan yasa ve yasaklara
yönelmeye gelecektir. Örgütlenmenin önündeki yasal ve yasadışı engellere,
kamu emekçileri başta olmak üzere örgütlenme yasaklarına, sendikalar
yasasındaki taban inisiyatifini kıran maddelere vb. karşı mücadelenin
yükseltilmesi için çalışılmalıdır. Özellikle de, en güncel durumdaki
sıfır zam dayatmasının alanlarda reddi, olası bir satışın eylemlerle
boşa çıkarılması, tescilli ihanet &cceil;etelerinin sendikalardan temizlenmesinin
yolunu açabilecektir. Bugün satış masasına yatırılmış durumdaki kamu işçileri bu mücadelenin
başını çekme görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. Sorumluluğu
üstlenmenin tek aracı ise örgütlülüktür. Tepedeki ihanet tabandaki örgütlü
güç tarafından kırılabilir. Kamu işyerlerinde TİS komiteleri derhal
kurulmalı, her türlü ihtimale (satış, grev, direniş...) karşı kitleyi
eyleme hazırlamalıdırlar. Öncü, devrimci işçi ve emekçiler, özellikle de sınıf devrimcileri sınıfa
karşı görev ve sorumluluklarına dört elle sarıldıkları taktirde, sınıf
ve kitle hareketinin gelişme-yükselme eğilimi bir eğilim olmaktan çıkıp,
bir olgu durumuna gelebilecektir. Yaşanan kriz maddi zemini her geçen
gün daha da düzlediğine göre, ana sorun, yükselen hareketin örgütlenmesi,
siyasallaştırılmasında düğümlenmektedir.
14 Nisan Kırşehir... İşçi-memur elele, genel greve!
14 Nisan mitingi öncesinde gerçekleşen esnaf eylemleri de bahane edilerek
birçok yerde mitingler yasaklandı. Başka kentlerde olduğu gibi Kırşehirde
de yasaklanan miting basın açıklamalarına dönüştürüldü. Emek Platformu, kararı protesto için ağızlara takılan siyah banttan
öte bir tutum geliştirme niyetinde değildi. Bizler ise, işçi ve emekçilerin
öfkelerinin ve mücadele isteklerinin yoğunlaştığı bu günlerde, saldırıların
devrimci bir çizgide harekete geçilerek püskürtülebileceği bilinciyle,
tüm olanaklardan en etkin bir biçimde yararlanmaya çalıştık. Basın açıklamalarının
zayıf geçmemesi için yoğun bir çalışma yürüttük. 14 Nisanda Eğitim-Sen önünde toplanan 250 kişilik kitle polis
barikatıyla karşı karşıya kaldı. Reformist yöneticilerden bazılarının
polisin isteğine uyarak kitleyle sendika binasına girme tutumu genç
öğretmenlerin karşı koymasıyla engellendi. Eylem davul zurna eşliğinde
halaylarla başladı. Emek Programı bildirgesi okundu. Sendika başkanının
sözleri sık sık Ölüm Orucu Direnişini sahiplenen ve hücre karşıtı
sloganlarla kesildi. Basın açıklamasına öğrencilerin katılımı da yüksekti.
Kitlenin coşkusu, sahiplendiği sloganlar dikkate değerdi. İMFye
değil emekçiye bütçe!, İMF defol, bu memleket bizim!,
Zafer direnen emekçinin olacak!, F tipine değil emekçiye
bütçe!, İçerde, dışarda hücreleri parçala!, Faşizme
karşı omuz omuza!, Susma sustukça sıra sana gelecek!,
Direne direne kazanacağız!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!,
Yılgınlık yok, direniş var!, Hücreleri parçala, tutsaklara
sahip çık!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
vb. sloganlar atıldı. Basın açıklamasının ardından kitle Petrol-İş Sendikası önünde yapılacak
diğer basın açıklamasına destek vermek için Petrol-İş önünde toplanıldı.
4-5 aydır maaşlarını alamayan, Kombassan tarafından ücretsiz izne çıkartılan
Petlas işçileri, Petlası sattılar, işçileri attılar, Kırşehiri
köy yaptılar, Örnek özelleştirme dediler Petlası yediler
vb. pankartlarıyla ve çok sayıda dövizleriyle sendika önündeki alanda
yerlerini almışlardı. Yaklaşık bin kişinin katılımıyla, basın açıklaması
bir mitinge dönüştü. Petrol-İş Şube Başkanının konuşmasının ardından
eylem sona erdi. İşçi ve emekçiler, İşçi-memur elele, genel greve!, İşçilerin
birliği sermayeyi yenecek!, Petlas işçisi yalnız değildir!,Genel
grev-genel direniş!, Yaşasın sınıf dayanışması! vb.
şiarları hep birlikte haykırdılar. Komünistler olarak, her iki eyleme de anlamlı bir katılım sağladık
ve etkin bir müdahalede bulunduk. SY Kızıl Bayrak/Kırşehir |
|||||