21 Nisan'01
Sayı: 05


  Kızıl Bayrak'tan
  Direnişin en kritik safhası
  Zaferi şehitlerimizle kazanacağız!
  "Teslim olmayanlar ölümsüzdür!"
  Ölüm Orucu Direnişi 27. haftasında!
  Devrimci tutsaklarla dayanışma eylemleri
  Sermaye cephesinin "ulusal birlik" çağrısına karşı işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesi!
  1 Mayıs'ın güncel önemi
  14 Nisan eylemlerinin gösterdiklenri...
  Sınıf ve kitle hareketi
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/3
  Ankara Öncü İşçi Platformu kuruldu!
  1 Mayıs'ta alanlara!
  Kamu TİS'leri
  Gençlik
  İdealler, uğruna mücadele edildiği zaman anlamlıdır
  Ankara'dan bir grup işçi ve emekçiden insanlığa çağrı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
14 Nisan İstanbul

Eyleme işçi sınıfı damgasını vurdu


İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı’ndaki mitinge onbinlerce işçi ve emekçi katıldı. “Yoksulluğa ve Yolsuzluğa Hayır!” mitingi Türk-İş, KESK, DİSK, Hak-İş, Kamu-Sen, meslek odaları, gazeteciler, tutsak yakınları ve devrimci grupların katılımı ile gerçekleşti. Yürüyüş iki koldan başladı. Türk-İş, Hak-İş ve Kamu-Sen ile ÖDP, SİP ve bazı DKÖ’ler Şişli güzergahından meydana yürürken; KESK, DİSK, EMEP, HADEP, devrimci gruplar, TUYAB, liseli ve üniversiteli gençlik Perpa önünden yürüyüşe geçti.

Sermaye düzeninin kapsamlı saldırısı ve krizin emekçilere dayattığı yeni hak kayıpları gözönüne alındığında, katılım kuşkusuz düşüktü. Sendikaların eyleme katılım için ciddi bir çalışma (birkaç istisna dışında) yapmamaları ve medyanın Ankara esnaf eylemiyle ilgili yaptığı çarpıtıcı yayınlar, provokasyon tellallığının, katılımın düşük kalmasında en önemli etken olduğu görülüyordu.

En olumlu yanı ise, eyleme işçi katılımının önceki eylemlere göre daha kitlesel gerçekleşmesiydi. Bu, sendika bürokratlarının çok çalışmaları sonucu değil, tabanda gelişen dinamiklerin tepki ve öfkesinin bir sonucuydu.

Türk-İş kortejinde Yol-İş, Hava-İş, Tek Gıda-İş, Kristal-İş, Harb-İş ve Belediye-İş’e üye işçiler kitlesellikleri ve canlılıklarıyla dikkat çekiyordu. Hava-İş kortejinde “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” yazılı pankart anlamlıydı. Benzer şiarların yazılı olduğu pankartlar, özellikle Türk-İş kortejlerinde yaygındı. Kristal-İş’e üye Paşabahçe işçileri özelleştirmeye karşı son günlerde yaptıkları eylemlerin coşkusunu alana taşıdılar. Bunun yanısıra TÜMTİS, Tes-İş ve Haber-İş sendikaları da belli bir kitlesellik ve coşkuya sahipti.

Hava-İş Yol-İş, Petrol-İş, Haber-İş gibi pek çok sendika korteji, sınıfın örgütlülük bilinci ve disiplinini alana taşımasıyla dikkat çekiyordu.

Türk-İş’e bağlı TEKSİF Bakırköy ve Kristal-İş’e bağlı Paşabahçe işçileri sloganlarıyla canlı bir görünüm sergilediler. Deri-İş’ten Aymasan işçileri de pankart açarak eyleme katıldılar.

DİSK’in alandaki kitlesini esas olarak Birleşik Metal-İş ve kısmen Genel-İş oluşturdu. Özellikle Birleşik Metal-İş’te örgütlü kimi fabrikaların kendi pankartıyla katılması dikkat çekiyordu. Avrupa ve Anadolu yakasından örgütlü fabrika işçileri ile isimlerine yeni rastladığımız fabrikalardaki işçiler de alana gelmişlerdi; White Cop, PD, Erka Balata, Lombardini vb. Bunun yanısıra fabrika pankartıyla eyleme katılan işçiler arasında Parsat Piston, Telekom, Meksan, Alumag, Aymasan, İsuzu, Pancar Motor ve PDK işçileri de bulunuyordu.

Birleşik Metal-İş üyeleri, TUYAB bildirilerinin dağıtımı sırasında bildirilere gösterdikleri ilgiyle, sendika bürokratlarının “aranıza yabancı sokmayın” tutumlarına yanıt vermiş oldular. Kortejde megafonla slogan attıran bir işçinin bildirileri dağıtan arkadaşa slogan attırması bunun ifadesiydi.

Hak-İş’in eyleme, Hizmet-İş ve Özçelik-İş sendikaları ile sınırlı bir düzeyde katılmasına rağmen, Öz Çelik-İş’e üye Parsat Piston işçilerinin, aileleriyle birlikte oluşturdukları yaklaşık 300 kişilik kortejde, canlı ve coşkulu bir duruş sergilemeleri dikkat çekiyordu.

KESK’in sınırlı sendika ve şubeleriyle katıldığı eyleme, her zaman olduğu gibi Eğitim-Sen şubeleri kitlesel bir katılım sağladılar. Buna rağmen 1 Aralık sonrası gerçekleştirilen eylemlerde olduğu gibi, bu eylemde de Eğitim-Sen’in güç kaybettiği görülüyordu. SES’in de belli bir katılım sağladığı eylemde diğer sendikaların katılımı sınırlı oldu.

Kamu emekçilerinin %10’luk zamma mahkum edilmesinin ardından gerçekleşen devalüasyonla büyük ekonomik kayıplara uğrayan kamu emekçilerinin, eylemlerde maruz kaldığı devlet terörü ve soruşturma baskılarının gündemde olduğu bir dönemde böylesine düşük bir katılım sağlaması, reformist bürokratların KESK’i ne duruma düşürdüklerinin de bir göstergesi oldu.

Hücre karşıtı ve devrimci tutsakları sahiplenen sloganlar belli oranda KESK kortejlerinden yükseldi ve sahiplenildi. Yürüyüş sırasında DİSK korteji ile birlikte kamu emekçilerinin “İşçi memur elele genel greve!” sloganını sıkça ve ortaklaşa atması, sınıfın ortak ve birleşik mücadele talebinin bir yansıması oldu.

ÖDP, EMEP ve SİP kortejlerinden yükselen “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” sloganının gençlik tarafından sıklıkla atılması dikkat çekiyordu.

Tutsak yakınlarının TUYAB pankartı arkasından anlamlı bir katılımı oldu. Ancak kortej sıralamasında sonlara bırakılması ve EP bürokratlarının eylemi yangından mal kaçırır gibi bitirmeleri, tutsak yakınlarının devrimci çevrelerin de katkısıyla sağlayabilecekleri etkiyi sınırladı.
Devrimci çevreler, 8 Mart’a nazaran daha iyi bir katılım sağladılar.

Biz komünistler, “Krizin faturası kapitalistlere!”, “Tüm devlet borçları geçersiz sayılsın!”, “Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi!” yazılı pankartlarımız ve temel talepleri içeren bol sayıda dövizimizle eyleme katıldık. Komünistlerin disiplini, coşkusu ve canlılığı dikkat çekiciydi. Ölüm Orucu, hücre karşıtı ve genel talepleri içeren sloganlar hiç durmadan atıldı.

Alanda devrimci partilerden yalnızca TKİP’nin alanı donatan kuşlarına rastlanabildi. Kızıl Bayrak imzalı kuşların yanısıra Alınterimiz, TUYAB, İşçi Gazetesi, “İşten atılan gazeteciler” imzalı kuş ya da bildirilere rastlandı.

İşten atılan gazeteciler ve TGC, ÖES, TMMOB eyleme katılanlar arasındaydı.

Özellikle üniversite ve liseli gençliğin kitlesellikleri ve coşkularıyla alanda yerini alması, gençliğin mücadeledeki kararlılığının bir göstergesi oldu.

Hücrelerden her gün ölüm haberlerinin gelmesine rağmen, Oral Çalışlar’ın konuşmasındaki değinme dışında Ölüm Oruçları görmezden gelindi.

Devrimci tutsaklarla dayanışmanın hayati bir önem taşıdığı bu günlerde, bu eylem, sorunu işçi ve emekçilerin gündemine taşımak için bir fırsattı. Tutsak yakınları ve devrimci çevreler dışında öğrenci gençlik ve ÖDP içinde bazı gruplar devrimci tutsakları sahiplenen, hücre karşıtı sloganlar attılar. Ayrıca Tuzla Deri-İş, Limter-İş sendikaları da aynı şiarları yükselttiler. Ancak alanda devrimci tutsaklarla dayanışma şiarlarını yükselten güçler birbirinden uzak kaldıkları ölçüde, güçlü bir ses yükseltmek mümkün olamadı. Eylemin kısa sürede bitirilmesi biraraya gelme olanağını sınırlayan bir başka etken oldu.

Emek Platformu eylemi bir an önce bitirme çabasındaydı. Tüm kortejlerin alana girmesiyle eylemin bitirilişi arasında ancak 20 dakikalık bir süre vardı. Sendika ağaları kitleye hitap etmekten kaçındılar. Türk-İş üyesi bazı işçiler eylemin erken bitirilmesine tepki gösterip Bayram Meral aleyhine sloganlar attılar, “Kahrolsun sendika ağaları!” diyerek kürsüye doğru yürüdüler. Bayram Meral ve Süleyman Çelebi konuşma yapmaya cesaret dahi edemediler.

EP’in eylemi kısa sürede bitirmesine rağmen, işçi ve emekçiler, şiarlarıyla, taşıdıkları döviz ve pankartlarıyla düzene karşı öfke ve tepkilerini ortaya koydular. Mücadele isteği sloganların çoğunda kendini dışa vuruyordu. “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yaşasın işçilerin birliği!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yılgınlık yok direniş var!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İşçi memur elele genel greve!”, “Geliyor geliyor genel grev geliyor!”, “Ne İMF ne Derviş, genel grev genel direniş!”, “Kurtuluş yok tek, başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” vb. sloganları sık sık haykırıldı.
SY Kızıl Bayrak/İstanbul




14 Nisan Ankara...

Faşist terör barikatı ve ihanet engelleyemedi!

İşçi ve emekçilerin öfkesi sokaklara taştı!


11 Nisan’da yapılan esnaf mitinginde çıkan olayları bahane eden devlet, İller İdaresi Yasası’na dayanarak, Ankara’da tam anlamıyla bir sıkıyönetim ilan etti. Bir ay süreyle Ankara merkez ve ilçelerinde yapılacak tüm eylemlilikler yasaklandı. Bu yasak, birkaç gün sonra yapılacak EP mitinginin ve hemen arkasından gelen 1 Mayıs’ın önünü kesmek için önden kurulmuş bir barikat anlamına geliyordu. Sadece bununla da sınırlı değildi. Halihazırda işçi ve emekçi hareketinde merkezi eylem arayışının kendisini güçlü bir biçimde hissettirdiği bir dönemde, merkezi eylemliliklerin önünün alınması da hesaplanıyordu. Esnaf eylemi sermaye devletinin tüm bu hesaplarına sadece uygun bir zemin yaratmış oldu.

Sermaye devletinin sınıf ve emekçi hareketinin gelişmesinin önünü almak için kurduğu bu yasak ve terör barikatı, sendika ağalarının ihanetçi rollerini oynamalarına da dayanak oluşturdu. “Sıkıyönetim” ilanına sığınarak 14 Nisan mitingini iptal ettiler. Yöneticiler düzeyinde bir basın açıklamasıyla günü geçiştirme yoluna gittiler. Böylece sadece Ankara’yla sınırlı olmayan sonuçlar doğuracak bir planın gereğini yerine getirmiş oldular.

Ancak bu planı başarıya ulaştırmak hiç de kolay olmadı. Nitekim Valiliğin tüm eylemlerin yasaklandığına ilişkin açıklamasından hemen sonra, 14 Nisan mitinginin yapılacağını duyurmak zorunda kaldılar. Bu 13 Nisan akşamına kadar böyle devam etti. Ancak eylemin bir gün öncesi, akşam saatlerinde eylemin iptal edildiğini açıklayabildiler.

Güvenpark’ta yöneticiler düzeyinde bir katılımla yapılacak basın açıklamasına 250 civarında işçi-emekçi kitlesi katıldı. Sendika şube binaları önünde işçi ve emekçilerce gösteriler yapıldı, yasaklama kararı ve sendika ağalarının işbirlikçi tutumu protesto edildi.

Kamu emekçilerinin toplandığı Ziya Gökalp Caddesi üzerindeki Eğitim-Sen 1 No’lu Şube’nin önünde 500’e yakın emekçi biraraya geldi. Hem yasaklama kararı protesto edildi, hem de krizin faturasını ödememe kararlılığı ifade edildi. Polis ablukasına karşın cadde trafiğe kesildi.

Yüksel Caddesi’ndeki Harb-İş binası önünde toplanan 500’ü aşkın Harb-İş üyesi işçi ise, tepkilerini doğrudan Türk-İş’e yöneltti. Bu eylemde, “Satılık Türk-İş!” ve “Harb-İş burada Türk-İş nerede!” sloganları büyük bir öfkeyle haykırıldı. “Genel grev-genel direniş!” şiarıyla mücadelenin olması gereken düzeyi ortaya konulup, mücadele kararlılığı ifade edildi.

Bu iki eylem dışında, ayrıca birçok sendika önünde de basın açıklamaları yapıldı. Krizin faturasını ödemeyeceklerini dile getirip, yasaklama kararını protesto ettiler.

İşçi ve emekçilerin “sıkıyönetim” ilanını parçalayarak sokağa çıkması, sınıfın mücadele kararlılığı ve dinamiğini ortaya koyması açısından dikkat çekicidir. Ki bu eylemler devletin Ankara sokaklarını tam bir abluka altına almasına karşın yapılmıştır.

Ancak, sınıf ve emekçi hareketinin taşıdığı mücadele dinamizmine karşın şu gerçek asla unutulmamalıdır. Sermayenin saldırı barikatları ve sendika ağalarının ihanetçi tutumları, son eylemlilik şahsında da görüldüğü gibi zorlanmış, ama parçalanamamıştır. Bunun temel nedeni, sınıfın ve emekçilerin örgütsüzlüğüdür. Bu sorun çözülmedikçe, sınıf ve emekçi hareketinin iç örgütlü birliği sağlanamaz. İleri-öncü işçi ve emekçilerin dağınıklığı ortadan kaldırılmadıkça, saldırılara gerçek anlamda göğüs germek ve ihaneti parçalamak mümkün olmaz.

Tam da bu bilinçten hareketle, Ankara’da çeşitli sektörlerde çalışan bir grup işçi biraraya gelmiş bulunuyorlar. İşçi ve emekçilerin en ileri unsurlarından başlayarak sınıfın devrimci istemleri ekseninde, sınıfın ve emekçilerin iç birliğini örgütlemek, bu işçilerin temel hedefi durumunda. Böylesi platformları yaygınlaştırmak ve bu platformlar üzerinden işçi sınıfının ve emekçilerin birleşik-bağımsız inisiyatifini örgütlemek günün en acil görevidir.

Önümüzde 1 Mayıs var. Sermayenin faşist devleti 14 Nisan mitingini nasıl boşa çıkartmaya çalıştıysa, 1 Mayıs’ı da aynı şekilde boşa çıkartmaya çalışacaktır. Halihazırda “eylem yasağı” süresi 1 Mayıs’ı da içerisine almaktadır. Eğer yasakları ve ihaneti parçalayacak bir irade ortaya konulamazsa, Ankara’da 1 Mayıs, 14 Nisan’ın akıbetine uğrayacaktır.

1 Mayıs’ın boşa çıkarılmasının önüne geçebilmek için bugünden sendika ağaları üzerinde bir basınç oluşturmak gerekmektedir. 14 Nisan bu anlamda önemli olanakların varlığını da göstermiştir. Yasaklara ve ihanete karşı kendisini ortaya koyan tepki örgütlenir ve yoğun bir basınca dönüştürülürse, 1 Mayıs’ın boşa çıkarılmasının önüne de geçilebilir. Bunun için 1 Mayıs gününün kapıya gelip çatması beklenmemelidir. Yapılması gereken, öncelikle sendika ağalarının 14 Nisan’daki ihanetçi pratiklerinin hesabını sormaktır.




14 Nisan Gebze...


Gebze’de öfke patladı


10 binin üzerinde işçi ve emekçi Gebze Sendikalar Birliği öncülüğünde alanlara çıkarak, yıkım saldırılarını lanetlediler. İşçi ve memurların yanısıra esnaf ve işsizlerin katılımıyla gerçekleşen büyük protesto eyleminde, Derviş’in İMF programının tanınmayacağı ilan edildi.

Emekçiler, İMF hükümetinin derhal gitmesini, emperyalist yağmanın son bulmasını talep ettiler. Hükümetin uyguladığı yasaklarla önlerinin kesilmek, seslerinin boğulmak istenmesine tepki göstererek, sokağı terketmeyeceklerini ilan ettiler. Taşıdıkları pankartlarla, dövizlerle, ülkenin sömürge haline getirilmesine karşı çıktılar.

Gebze halkının büyük destek verdiği, esnafın kepenk kapatarak emekçilerin yanında yer aldığı miting, Gebze tarihinin belki de en büyük emekçi mitingiydi. İşçisiyle, memuruyla, esnafıyla binlerce insanı biraraya getiren bu coşkulu gösteri, sermayeye karşı güç olmanın da yolunu gösteriyor. Büyük işsizliğin, ağır ekonomik sıkıntıların altında ezilen emekçi Gebze, sömürü ve vurgunun büyük merkezlerinden biri olan sermayenin Gebze’sini hayli kaygılandırıyor. Polisin katılımcıları saatlerce kameraya çekmesi bunu anlatıyor.

3.5 saat süren yürüyüş ve mitingde işçiler ve emekçiler ağırlıktaydı. Kadınlar ve çocuklar azdı. Devletin şiddetinden çekinen emekçiler eşlerini ve çocuklarını getirmemişlerdi.

Gebze’nin en büyük işçi sendikası Türk Metal eyleme katılmadı. Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve KESK’e bağlı sendikalar ile bazı derneklerin yeraldığı mitinge reformist partiler de destek verdiler.

Miting Gebze emekçilerine moral ve cesaret verdi. Gerçek gücün birleşik mücadeleden geçtiğini gösterdi. Miting’te cezaevlerindeki ağır sürece değinilmemesi ise en büyük zaafiyetti.

SY Kızıl Bayrak/Gebze




14 Nisan Gebze...


Eyleme 7 bin emekçi katıldı


14 Nisan’da tüm ülke genelinde olduğu gibi Antakya’da da “Yolsuzluğa ve Yoksulluğa Hayır” mitingi düzenlendi. İskenderun, Samandağı ve Reyhanlı’dan gelen kitle Antakya’daki kitleyle Aalen alanında buluştu. Buradan kortejler oluşturularak yürüyüşe geçildi.

EP bileşenlerinin dışında devrimci çevreler 3 ayrı pankartla alandaki yerini aldı. Pankartlarda “ABD-İMF defol, bu ülke bizim/Hatay emekçileri”, “Yolsuzluğa, yoksulluğa ve hücrelere hayır/Hücrelere Karşı Yaşamı Savunma İnisiyatifi” yazılıydı. Biz de “Krizin faturası kapitalistlere/1 Mayıs İçin Emek ve Özgürlük Platformu” yazılı pankartla alandaki yerimizi aldık.

Yürüyüş henüz yeni başlamışken sendika ağalarıyla bu 3 pankartın indirilip indirilmemesi konusunda tartışmalar yaşandı. Tartışmaların gereksiz gerginliğe ve uzamaya yüz tutması nedeniyle pankartlar indirildi. Bu esnada 1 Mayıs İçin Emek ve Özgürlük Platformu’ndan “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” sloganı yükseldi.

Devlet hemen hemen bütün güçlerini tam teçhizatlı olarak alana yığmıştı. Devrimcilerle işçi-emekçi kitleyi yalıtmak için olanca gücüyle çaba sarfetti. Pankartını indiren 3 ayrı kortej içiçe geçerek tek bir kortej oluşturdu. Devrimcilerin kortejlerinin hemen arkasında KESK yerini aldı. Devlet, alanda oluşan bu tek devrimci korteje, solunda panzer ve sivil polisleriyle, sağında ise çevik itleriyle eşlik etti!

Yürüyüş boyunca sloganları ortaklaştırma konusunda EP kitlesiyle devrimci kitle arasında belirgin bir bölünmüşlük yaşandı. Devrimci kortejde sınıfın taleplerini ön plana çıkaran çok fazla slogan atılmadı. Yine de atılan devrimci sloganlar işçi-emekçiler tarafından kısmen de olsa sahiplenildi. Devrimci kortejlerdeki göreli artış ve coşku alanda devrimci bir hava estirdi. Eylem alanına varıldığında yapılan kısa konuşmalar ve çekilen halaylardan sonra yaklaşık 7 bin kişilik kitle dağıldı.

SY Kızıl Bayrak/Antakya




Zonguldak’tan Mersin’e 14 Nisan eylemleri...


Zonguldak:

Emek Platformu eylemi

Yağan yağmura ve esnafın son anda aldığı katılmama kararına rağmen Belediye’nin önündeki eyleme katılan kitle 4 bin kişiyi buldu. Başta GMİS olmak üzere Türk-İş, Hak-İş ve KESK’e bağlı sendikaların yanısıra eyleme TMMOB’lu emekçiler de katıldılar.

ZKÜ öğrencileri ise Eğitim-Sen kortejinde yer aldılar ve krize, F tipi hücrelere, eğitim sorunlarına ve yemekhane boykotuna ilişkin dövizler taşıdılar. Polisin dövizlerin açıldığı bölgeye yoğunlaşması sonucu Eğitim-Sen’liler olası bir müdahaleyi önlemek için öğrencileri sahiplenip çembere aldılar.

Eylem boyunca “Genel grev, genel direniş!”, “Emekçiyiz haklıyız kazanacağız!”, “İMF defol bu memleket bizim!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları sık olarak atıldı. İstasyon meydanında yapılan konuşmaların ardından eylem sona erdi.

Antalya:

Yasağa rağmen 250 kişi yürüdü

Antalya Valiliği’nin iptal etme kararına rağmen, KESK Antalya Şubeler Platformu küçük çaplı bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Emek Platformu ise basın açıklaması için salonu tercih etti.

Eğitim-Sen önünde toplanan yaklaşık 250 kişilik kitle Aydın Kanza Parkı’na doğru yürüyüşe geçti. Polis herhangi bir önlem almamıştı. Apar topar bir trafik aracından yaptıkları “Kanunsuzdur dağılın!” uyarısı kitle tarafından ciddiye alınmadı. Kitle sloganlarla Aydın Kanza Parkı’na geldi. Sonradan gelen çevik kuvvete rağmen basın açıklaması yapıldı ve sloganlarla dağılındı.

Yürüyüş ve eylemde, “İMF’ye değil emekçiye bütçe!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Direne direne kazanacağız!” vb. sloganlar atıldı. Yol güzergahındaki apartmanlardan ve çevreden halk da eylemci kitleye destek verdi.

Amasya:

“İMF defol, bu memleket bizim!”

Amasya’da Emek Platformu’nun düzenlediği mitinge yaklaşık bin kişi katıldı. Ancak miting coşkulu geçmedi. Gerek polis baskısı, gerek Emek Platformu’nun pasif tutumu, gerekse organizasyon eksikliği buna neden oldu. Ama yine de bu miting Amasya için özel bir anlam taşıyor. Eylemlilik bilincini geliştiriyor. Kolluk güçlerinin baskısı çok yoğun olduğu için, bu kentte eylem yapmak neredeyse imkansız gibi.

Mitingde atılan bazı sloganlar ise şunlar: “İMF defol, bu memleket bizim!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “İşçi-memur el ele genel greve!”, vb.

Bu sloganların bazıları yasaklanmıştı, ancak kitle yine de bu sloganları attı.

Kayseri:

Eyleme yasak

Ankara Valiliği’nin yasaklama kararıyla birlikte Ankara’daki eylemler 1 ay süreyle yasaklanmıştı.

Kayseri Valiliği, yasaklı illere Kayseri’yi de ekledi. Emek Platformu 14 Nisan günü fuar alanında miting yapma kararı almıştı. Mitingin yasaklanma kararı zaten sokağa çıkmak istemeyen sendikacıları bu yükten kurtarmış oldu!

KESK Kayseri Şubeler Platformu 14 Nisan günü bir açıklama yaparak 1 Mayıs öncesi yapılan bu anti-demokratik uygulamayı kınadı. Açıklamaya yaklaşık 100 civarında kamu emekçisi katıldı.

Eskişehir:

“İşçi memur el ele, genel greve!”

Mitinge 5 bini aşkın işçi ve emekçi katıldı.

Eyleme sendikaların yanısıra İşçi Emeklileri Derneği, Ziraat Odaları Birliği, Veteriner Hekimleri Odası, Eskişehir-Bilecik Tabip Odası da pankartlarıyla katıldılar. Anadolu ve Osmangazi Üniversitesi öğrencileri de mitinge destek verenler arasındaydı.

Miting sırasında sık sık, “İşçi memur elele, genel greve!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Emekçiler burada hırsızlar nerede!” sloganları atıldı. Alanda konuşma yapan Emek Platformu dönem sözcüsü, İMF Programı ile Emek Programı’nı karşılaştırdı.

Mitingin bitiminde slogan atan gruba polis müdahale etti, 10 kişi gözaltına alındı. Mitinge destek için 38 traktörle gelen çiftçiler kent girişinde polis tarafından durduruldu.

Antep:

Eyleme 30 bin emekçi katıldı

Mitinge yaklaşık 30 bin kişi katıldı.

Belediye işçileri eyleme kitlesel bir katılım sağladı. DİSK/Tekstil Sendikası üyeleri yolu trafiğe kapatarak alana yürüdüler.

TMMOB ve TZOB Gaziantep şubeleri de kitlesel katılımları ile dikkat çektiler. Gaziantep Üniversitesi öğrencileri de talepleriyle alanda yerlerini aldılar.

Kepenk kapatarak işçi ve emekçilere destek veren esnaf, mitingden sonra yürüyüşe geçmek isteyince polisin saldırısına uğradı. Saldırı sonucu 25 kişi gözaltına alındı.

Mitingin sona ermesinden sonra kortej oluşturan bir grup, çeşitli sloganlar atarak kent merkezine doğru yürüyüşe geçti. Miting alanından ayrılmakta olanların da katılımıyla kalabalıklaşan grubun kent merkezine girişini önlemek için barikat oluşturan polisle eylemciler arasında çatışma yaşandı.

Mersin:

“Susma sustukça ülke elden gidecek!”

Mitinge katılan 15 bin işçi ve emekçi hükümeti protesto etti. Miting İstasyon Alanı'ndan Cumhuriyet Meydanı'na doğru yapılan yürüyüşle başladı.

Eyleme KESK, DİSK ve Türk-İş'e bağlı işçi ve kamu sendikalarının yanısıra meslek odaları ve sivil toplum örgütleri katıldılar. Polis eşliğinde yürüyüşe geçen işçi ve emekçiler sık sık, "İMF defol, bu memleket bizim!", "Direne direne kazanacağız!", "Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük!" ve "Susma sustukça ülke elden gidecek!" sloganları attılar. Yoğun yağmura rağmen yürüyüşe devam eden işçi ve emekçiler Cumhuriyet alanında toplandılar. Burada da hükümeti ve İMF programlarını protesto eden sloganlar atıldı.

Miting Emek Platformu adına Petrol-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı’nın yaptığı kısa konuşmanın ardından sona erdi.

İzmir:

20 bin kişilik işçi-emekçi eylemi

Emek Platformu’nun düzenlediği “Yolsuzluğa ve Yoksulluğa Hayır” mitingi Güneydoğu Meydanı’nda yapıldı. Yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı miting çeşitli noktalardan yapılan yürüyüşlerle başladı. Arama noktalarında provokatif tavır sergileyen polis birçok pankarta el koydu.

Emek Platformu’nun metnini dönem sözcüsü Musa Çeçen okudu. Sürmekte olan Ölüm Oruçları’na kısaca değinildi. Kürsüye müzik dinletisi sunmak için çıkan Grup Dost Türkü solisti; “Biz burada eylem yaparken cezaevlerindeki Ölüm Oruçları’nda insanlar yaşamını yitiriyor. Bunlara karşı yetkilileri duyarlılığa çağırıyorum” dedi.

Eylemde hükümet ve İMF karşıtı sloganlar atılırken, bir araya gelen devrimci çevreler hücre karşıtı ve Ölüm Oruçları ile ilgili sloganlar attılar.