21 Nisan'01
Sayı: 05


  Kızıl Bayrak'tan
  Direnişin en kritik safhası
  Zaferi şehitlerimizle kazanacağız!
  "Teslim olmayanlar ölümsüzdür!"
  Ölüm Orucu Direnişi 27. haftasında!
  Devrimci tutsaklarla dayanışma eylemleri
  Sermaye cephesinin "ulusal birlik" çağrısına karşı işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesi!
  1 Mayıs'ın güncel önemi
  14 Nisan eylemlerinin gösterdiklenri...
  Sınıf ve kitle hareketi
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/3
  Ankara Öncü İşçi Platformu kuruldu!
  1 Mayıs'ta alanlara!
  Kamu TİS'leri
  Gençlik
  İdealler, uğruna mücadele edildiği zaman anlamlıdır
  Ankara'dan bir grup işçi ve emekçiden insanlığa çağrı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
DEVRİMCİLER ÖLMEZ,
DEVRİM DAVASI

YENİLMEZ!


Sedat Gürsel Akmaz
DHKP/C Dava Tutsağı. Buca Cezaevi 3. Ekip Ölüm Orucu direnişçisi.
1960 Denizli Acıpayam ilçesi Yazır köyü doğumlu. 1988'de, ailesinin işçi olarak çalıştığı Hollanda Amsterdam'a giden Gürsel, Avrupa'da da mücadelenin dışında kalmadı. Ülkeye, kendi bölgesinin dağlarına gerilla olarak döndü. Bölgede gerilla faaliyeti yürütürken, 27 Kasım 1998'de Derinkuyu'da tutsak düştü. İdam cezası aldı. Her eylemde, direnişte yoldaşlarıyla omuz omuzaydı. Bergama hapishanesindeki direnişte o da vardı. Ölüm Orucu’na, Buca Üçüncü Ekip Ölüm Orucu direnişçisi olarak 14 Aralık 2000 günü başlayan Sedat Gürsel Akmaz, 16 Nisan 2001’de ölümsüzleşti.


Murat Çoban
DHKP-C Dava Tutsağı.1973, Denizli doğumlu. ‘90’lı yılların başından bu yana mücadele içinde. 1991’de yaşadığı kısa süreli tutukluluktan sonra Mücadele dergisinde muhabir olarak çalışmaya başladı.
Gençlik çalışması yürütürken ikinci kez tutuklandı. Buca hapishanesine konuldu. Buca’da diğer devrimci tutsaklar gibi direnişlerin, eylemlerin içinde yer aldı. Tahliye olduktan sonra bir dönem Denizli'de mücadeleyi örgütledi. 1994 Kasım'ında bir kez daha gözaltına alındı. Buca katliamının olduğu dönemde, Buca hapishanesinde tutsaktı. Daha sonra Aydın’a sevk edildi. F tipi hapishane saldırısı gündeme geldiğinde, "ben her şeye hazırım" diyerek Ölüm Orucu’na gönüllü oldu. Onun için aslolan, sadece yaşamak değil, onuruyla, devrimci düşünce ve idealleriyle birlikte yaşamaktı. Öyle yaşadı. 14 Nisan’da ölümsüzleşti.


Endercan Yıldız
TKP(ML) Merkez Komite üyesi. Ölüm Orucu direnişçisi. 1960 yılında Dersim/Çemişgezek ilçesi Akirek köyünde doğdu. İstanbul'da büyüdü. İstanbul Üniversitesi’ni bitirdi. '80’li yılların hemen başında devrimci mücadelenin içindeydi. 1984 yılında tutsak düştü. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 1990 yılında tahliye oldu.
Çıktıktan sonra gerilla birliğinde faaliyet yürüttü. 1994 Nisan'ında MK üyesi ve aynı zamanda TMLGB Genel Sekreteri olarak geldiği İstanbul'da 95 Eylül'ünde tutsak düştü. Önce idama mahkum edildi. Daha sonra cezası müebbete çevrildi.
Ölüm Orucunun 1. Ekibinde yer alan Endercan Yıldız son mektubunda; "Yeni yaşamlar için ölmek gerektiği bu süreçte ölümün yaşamak demek olduğu bilinciyle doluyum. Tarihimize, şehitlerimize, halkımıza bağlılığın olması gereken durumudur bu. Abartılacak bir durum değil. Normal her devrimci gibi yerine getirilmesi gereken görevdir bu" diyordu.
Direnişin 181. gününde kaldırıldığı hastanede ölümsüzleşti...




Canan Kulaksız
Henüz 19 yaşındaydı ve üniversite öğrencisiydi. Fakat yaşamı erken kavrayan gençlerdendi o. Mücadele yürütülmeden, bedel ödenmeden hiç bir hak ve özgürlüğün elde edilemeyeceğini çok iyi biliyordu. Amcası ve kardeşi cezaevinde olan Canan, bu bilinçle direnişe destek eylemi içinde yer aldı.
Canan 137 gündür ölüm orucundaydı. 15 Nisan 2001 günü Küçükarmutlu'da ölümsüzleşti.




Suskunluk fesadını yırttık,
hücre duvarlarını da yıkacağız!


Ölüm Orucu 180’li günleri geçmiş bulunuyor. Devrimci tutsaklar birer birer ölümsüzleşiyorlar. Zaferin kazanılması için ödenmesi gereken bedeller ödeniyor ve daha da ödenmeye devam edecek.

Zindanlardan gelen şehit haberleriyle aylardır süren suskunluk kırılmaya başladı. Devletin fiili sıkıyönetimine rağmen ilerici insanlar sokaklara çıkmaya başladılar. Binlerle ifade edilemese de, tutsakların cenazeleri sahiplenilmekte ve tepkiler büyümektedir.

Artık burjuva medya da Ölüm Oruçları’yla ilgili haberlere yer veriyor, açıklamalar yayınlıyor, programlar yapıyor. Medyanın bu tutumu elbette nedensiz değil. Aynı medya 19 Aralık öncesinde de, katliama zemin hazırlamak için herşeyi yapmıştı. Son günlerde yapılan haberlerde devrimci tutsakların taleplerinin esnediği, kabul edilebilir düzeye gerilediği, böylece Ölüm Oruçları’nın bitirilebileceği propaganda ediliyor. Bir kez daha kirli bir oyun oynanıyor. 19 Aralık katliamını meşrulaştırmak için kullanılan “Biz erteledik, fakat yapacak bir şey bırakmadılar” oyununa benzer bir oyun bu.

Sürecin hızlanacağı düşünüldüğünde, devletin 19 Aralık öncesinde olduğu gibi, bir dizi yalan, karalama ve oyalamaya başvuracağı yeterince açık. Bu açıdan süreçler birbirine hayli benziyor. Devlet, kendi safını güçlendirmek ve aldığı tutumları meşrulaştırmak için, özellikle bugün Ölüm Orucu destekçisi olan reformistlere ve son derece duygusal bir atmosferde bulunan ailelere basınç yapacaktır. Talepleri devrimci içeriğinden soyutlayıp salt insani düzeye indirgemeye, en geri noktaya çekmeye çalışacaktır. 19 Aralık sonrasında reformist çevrelerin ve bazı tutsak ailelerinin tutumları düşünüldüğünde, üstünden atlayamayacağımız bir sorunla karşı karşıyayız.
Devrimci tutsakların talepleri 20 Ekim’de Süresiz Açlık Grevi direnişi başladığında ortaya konulan neyse odur. Taleplerin esnemesi, geriye çekilmesi sözkonusu değildir. Burjuva medyanın aldığı tutum boşuna değildir. Özenle taleplerin devrimci içeriğini boşaltıp bunu hücre karşıtı muhalefete, özellikle de ailelere kabullendirme çabası vardır.

Devlet, Adalet Bakanı’nın ağzıyla kararlılık mesajı veriyor. Toplu kullanım alanlarının kullanıma açılacağı, fakat pazarlığın sözkonusu olmadığı söyleniyor. Toplu kullanım alanlarının açılacağı açıklaması, şu anki sıkışmışlıklarının bir ifadesidir. Tutsakları muhatap almayan hiçbir çözümün, çözüm olmayacağı kesindir. Verilen kararlılık mesajlarıyla direniş bitiremeyeceklerdir. Aylardır bedenleri hücre hücre eriyen devrimci tutsakları hiçe sayarak direnişi sona erdirmek mümkün değildir.

Devlet devrimci tutsakların kararlılığını çok iyi biliyor. Zira her esnetme denemesinde bu kararlılık duvarına çarpıyor. Bu nedenle yüklenme noktası olarak dışarıyı görüyor. Ecevit’in 17 Nisan’da yaptığı açıklamada, “Ailelere ve sivil toplum örgütlerine Ölüm Orucu’nun bitirilmesi için büyük sorumluluk düşüyor” demesinden de anlaşılacağı gibi, dışarısı zayıf halka olarak görülüyor. Ailelerimizin, dışarıda destek vermek için girdikleri Ölüm Orucu eyleminde şehit düşen tutsak yakınları Gülsüman Dönmez ve Canan Kulaksız’ın direnişçi tutumlarını, karalılıklarını örnek almaları gerekiyor.

Son günlerde sürekli TMY’nin 16. maddesinde değişiklik tartışılıyor. Taleplerde bir değişiklik olmadığı halde, medya özenle sorunun çözüleceği havası yaymaya çalıyor. Artık devlet son kozlarını oynuyor. Ortak kullanım alanlarının açılması, TMY’nın 16. maddesinin değişmesi, hücreler Avrupa standartlarındadır safsataları, sorumluluğun aileler ve sivil toplum örgütlerinin Ölüm Orucu’nu bitirmeye yönelik çabalarına bırakılması vb., bir dizi oyunu devreye sokuyorlar.

Ölüm Oruçları’nda geriye dönülmez bir aşamaya girilmiştir. Talepler kabul edilmeden ertelemelerle, bir takım hak kırıntılarıyla Ölüm Oruçları’nın bitmesi mümkün değildir. Ölüm Orucu’ndaki devrimci tutsakların bilincinin kapanmasını beklemeden zorla müdahale edileceği tehdidi de sökmeyecektir.

Süreç artık yoldaşlarımızın ardı ardına şehit düştüğü bir süreç. Sürecin uzamasının önüne geçilmesi ve ödenecek bedellerin en aza indirilmesi, dışarıda Ölüm Orucu’na verilecek kitle desteğiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Aynı ölçüde önemli olan bir diğer nokta ise, taleplerinin tüm açıklığıyla sahiplenilmesidir. Hücrelerdeki ölümüne kararlılık oynanan oyunları bir kez daha boşa çıkaracaktır. Faşist rejimin kararlılık gösterileri bir kez daha devrimci direniş duvarına çarpacaktır. Bu kararlılık dışarıda da en ileri düzeyde sahiplenilmek durumundadır.

Suskunluk fesadını yırttık, hücre duvarlarını da yıkacağız!

Rauf Azem