PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları: Newroz kutlamaları Bu yıl Newroz kutlamalarında yüzbinler sokaklara aktı, meydanları doldurdu,
kendi ulusal istemleri ve hakları konusundaki ısrarını bir kez daha
haykırdı. Newroz, kimi bölgelerde bayram havasında geçerken, kimi merkezlerde
1990ların başındaki serhıldanları andıran sömürgeci devletle hesaplaşma
ve mücadele gününe sahne oldu. Newroz, devlet ve ulusal kurtuluş davası
karşısındaki duruşlar bakımından da bir kez daha ayrıştırıcı bir rol
oynadı. Kürdistandaki her sınıf ve siyasal eğilim kendi konumuna
ve çizgisine uygun bir tavır sergiledi. Kısacası 2001in Newroz
kutlamaları mevcut siyasal durumu ve gelişmelerin yönünü doğru okumak
bakımından sayısız veri sunmaktadır. Elbette önemli olan bu gerçekliği
doğru okumak, doğru sonuçlar çıkarmaktır. Newroz kutlamaları neyi açığa
çıkardı, neyi gösterdi? Newroz kutlamalarını nasıl okumak gerekiyor?
Bu solar ve yanıtları önemlidir! Kürtler, bu düzene ve bu devlete ve Cumhuriyetçilere, İmralı Partisi yönetenlerine bakılırsa, Newroz kutlamaları
kendilerini, kendi çizgilerini doğrulamış, halk kitlesel bir onay vermiştir.
Bunu, başta devlet olmak üzere herkes görmeli ve tutumunu buna göre
belirlemelidir. Newroz, İmralı çizgisinin zaferidir! Olaya yüzeysel
ve dar bakanlar böyle bir sonuç çıkarabilir. Yine son çeyrek asırlık
mücadeleyi, onun bilinç ve bilinçaltlarında yarattığı birikimi ve köklü
değişimi unutanlar ve unutturanlar; başka bir anlatımla belleği tümden
silinenler ve belleğimizi silmek isteyenler; son çeyrek asırlık mücadele
ve savaş deneyiminde her şeyini ortaya koyarak ulusal istemleri ve hakları
için, özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele eden, bu mücadele ve savaş
pratiğinde adeta yeniden doğan Kürt halk gerçeğininutanlar ve unutturanlar
böyle değerlendirebilir. Yine Newrozun özellikle son on yıl içinde
Kürt halkıyla sömürgeci özel savaş rejimi arasında bir hesaplaşma, kendi
ulusal kimliğine ve değerlerine sahip çıkmada bir kararlılık günü niteliğini
kazandığını ve bu nedenle kanlı ve ölümüne bir direniş ve başkaldırı
günü rolünü oynadığını unutanlar ve unutturanlar, 90arın
görkemli serhıldanlarını, iktidarlaşmayı hedefleyen serhıldanların yarattığı
devrimci altüst oluşları unutanlar ve unutturanlar, son Newroz kutlamalarını
tek boyutlu ve sığ değerlendirebilir. Kaldı ki İmralı Partisinin Newroz
kutlamalarını istedikleri gibi değerlendirmelerinin sayısız nedenleri
var. Teslimiyet ve tasfiyeciliği halkımıza Barış süreci olarak
yutturanların başka türlü davranmalarını beklemek safdillik olur. Newroz
kutlamaları, özünde, İmralı çizgisinin, teslimiyet ve tasfiye sürecinin
iflasını belgeler! Sokaklara akan, meydanları dolduran, her fırsatta
kendi ulusal istemlerini haykıran Kürt halkı sömürgeci sisteme sığmaz!
Kürt halkı bu Newroz kutlamalarında bir kez daha bunu kanıtladı, dosta
da, düşmana da... Kürtler, bu düzene ve bu devlete sığmaz! Nesnel olarak
da konumları budur, bilinç ve mücadele birikimleriyle de durumları bundan
başka bir şey değildir! Bu özellikleriyle devrimcidir, geleceği ulusal
ve toplumsal devrimdedir! Newroz kutlamalarının ortaya çıkardığı ve
anlattığı temel gerçeklik budur! Kendilerini ve mücadele çizgilerini
bu temel gerçekliğe dayandırmayanların gelecekleri yoktur. Bu nedle
bırakalım çıplak ve kaba bir teslimiyet ve tasfiyeciliğin, reformizmin
bile Kürdistanda geleceği yoktur; ulusal kurtuluş devrimimizin
son çeyrek asırlık pratiği bu gerçeği sayısız kez kanıtlamıştır. Son
Newroz kutlamaları da bu gerçekliğin başka bir göstergesidir! Halkımız ve onun ulusal özgürlük, ulusal bağımsızlık ve eşitlik istemleri
ve özlemleri, devletle bütünleşme, ulusal kurtuluş devrimimize ait bütün
değerleri tasfiye etme çizgisi olan İmralı çizgisine de sığmaz! Newroz
kutlamaları, bunu bir kez daha kanıtladı. Kürtleri harekete geçiren,
Newroz alanlarına çeken, onu kendi ulusal bayramına, özgürlük, başkaldırı
ve zafer günlerine çeken nedir? Bu soruyu doğru yanıtlamak gerekiyor.
Her şeyden önce ulusal özgürlük ve bağımsızlık istemleri, onlarca yıldır
bu konuda edindiği birikim, mücadele alışkanlığı ve refleksleri ile
kazanımlarını, değerlerini ve birikimlerini koruma istemi, hatta bir
yönüyle değerlerini koruma güdüsü halkımızı Newroza çeken en temel
etkenler ve dinamiklerdir. Tarihin en eski zamanlarından günümüze kadar
K&ul;rt halkı kendi Newrozuna sahip çıktı, efsaneleştirerek, her
yıl ateşler yakarak, halaya durarak ve sayısız mücadele biçimini deneyerek
bunu yaptı. 1990larla birlikte Newroz, sömürgeci sistemle hesaplaşma, düzenden
tümden kopma ve ona karşı serhıldana durma, bağımsızlık ve özgürlüğü
kazanma, kısacası tam anlamıyla bir başkaldırı ve savaş günü haline
geldi. Her Newroz, bir bakıma, mücadele çizgilerinin, mücadele kararlılıklarının
denendiği bir dönüm noktası, bir mihenk taşı oldu. Newroz, her yeni
mücadele yılında bir bakıma savaş startı rolünü oynadı. Hiç kuşkusuz
Newrozun bu algılanışı ve somut uygulanışı halkımızın bilincinde,
ruhunda ve politik duruşunda büyük bir devrim yarattı. Son iki yıldır
İmralı tasfiyeciliği halkımızın bu direnişçi Newroz bilincinde ve ruhunda
çok büyük tahribatlar yaratsa da, teslimiyetçi bilinç ve ruhu egemen
kılmada önemli bir mesafe kat etmiş olsa da, Kürt halkının Newroz bilinci
ve ruhunun henüz çok canlı ve diri oldu&urren;u, bu Newroz kutlamalarıyla
bir kez daha açığa çıkmış ve kanıtlanmıştır. Bu anlamda bu Newroz kutlamaları,
iki yıllık teslimiyet ve tasfiyeciliğin iflasını ortaya koyar. Kürt halkı Newrozuna sahip çıkmıştır, Kürt halkı bu düzene, Türkiye
Cumhuriyetinin, TCnin demagojik bir ifadesinden başka bir
şey olmayan Demokratik Cumhuriyet tasfiyeciliğinin ölüm
tuzağına sığmadığını, sığmayacağını bir kez daha göstermiştir. Bu olgu,
halkımız açısından, ulusal kurtuluş devrimimizin yeniden toparlanması
ve zafer yürüyüşüne yönelmesi bakımından olumludur ve umut vericidir.
Bu, aynı zamanda, devrimimizin nesnel ve öznel, devrimci birikimler
bakımından sahip olduğu büyük olanaklara da işaret eder. Elbette devrim,
bağımsızlık ve sosyalizm iddiası olanlar bu gerçeği kavramak ve kendi
stratejik duruşlarını ve çalışmalarını bu temellere ve olanaklara oturtmak
durumundadırlar. Newroz kutlamalarının paradoksal boyutu Newroz kutlamalarında bugün, ulusal kurtuluşun, özgürlük ve bağımsızlığın
önderi olarak değil, teslimiyet ve tasfiyeciliğin, Kürtleri devletle
bütünleştirme, onun uysal bir vatandaşı haline getirme çizgisinin
önderi olan Öcalan lehine sloganlar atması, yukarda yaptığımız değerlendirmeyi
geçersiz kılmaz. Tersine bu, Newroz kutlamalarının paradoksal bir boyutuna
işaret eder. Zaten şu anda Kürt halkının içinde bulunduğu durumu, onun
politik duruşunu, bu bağlamda Newroz kutlamalarını tek yönlü ve çelişkisiz
değerlendirmek mümkün değildir. Kürtlerin duruşu ve bu bağlamda Newroz
kutlamaları çok boyutludur, karmaşık ve çelişik uçları kendi içinde
barındıran paradoksal bir bütündür. Bu paradoksal durumun aynı zamanda
geçici olduğunu, bir geçiş aşamasına tekab&ul;l ettiğini peşinen vurgulamak
durumundayız. Bu bağlamda bakıldığında Newroz kutlamalarının özü, halkımızın
kendi değerlerine sahip çıkması, ulusal istemlerinin itkisiyle sokaklara
akmasıdır. Öcalana sahip çıkması, İmralı Partisinin etkisiyle
kimi sloganları atması olayın daha çok görüntü boyutunu, önde olan bir
yönünü anlatmaktadır. Bunun da kökleri derinlere giden bir yanılsama
olduğu ve aanla mücadele değerleriyle Öcalan adı arasında kurulan yanlış
özdeşleşmenin bir sonucu olduğunu, paradoksal da olsa bir yönüyle halkımızın
kendi değerlerine sahip çıkışının bir yansıması olduğunu belirtmek gerekiyor. Fakat bu noktada altını çizerek vurgulamalıyız ki, bütün bu iyimser
değerlendirmeler, bizi ham hayallere de götürmemelidir. Evet, halkımız
bu düzene sığmadığını, İmralı çizgisine sığmadığını göstermiştir. Ancak
yine halkımızın en temiz duyguları ve istemleri sömürülerek, tarihimizin
en büyük yalan ve demagoji kampanyasıyla sanal bir dünyaya çekilerek
tasfiyeci bir çizgide yok oluşa doğru götürüldüğü de bir olgudur. Halkımız
ayağa kalkıyor, kendisinden istenenleri yapmaya çalışıyor. Ya
serhıldan ya özgürlük aldatmacasıyla eyleme kalkıyor. Ama bunun
devletle bütünleşme, kendilerine ait tüm değerlerin ve birikimlerin
tasfiyesi olduğunu da bilmiyor. Aslında tümden bilmiyor
demek de pek doğru değil. Kafası çelişkilidir; ulusal taleplerine sahip
&cceil;ıkışla, devletle bütünleşme, aynı anlama gelmek üzere kendinden
vazgeçiş, tasfiye ve imha çizgisi arasındaki sarkaçta sallanıp duruyor,
gidip geliyor. Kısacası umut ile ulusal felaketi içiçe ve birlikte yaşıyor.
Ulusal felaket süreci içinde umut parıltılarını, her şeye rağmen kendi
değerlerine ve geleceğine sahip çıkma isteminin işaretlerini okumak
çok önemli; 2001 Newroz kutlamalarının en özlüözetini de bu anlatıyor. Newroz kutlamaları sınıfsal ve politik 2001 Newroz kutlamalarında sınıfsal ve politik duruşlar da bir kez
daha açığa çıktı. HADEP yönetenlerinin devletin ve İmralı Partisinin
çizdiği sınırlara sığmayan halkımızın en devrimci ve dinamik kesimlerini
susturmak, düzene getirmek için harcadığı çaba utanç vericidir. Yüzbinler
meydanlarda, ama kendi dillerinde türkü söylemeleri bile yasaklanmak
ve engellenmek isteniyor ve HADEP yönetenleri de bunun öncülüğünü
yapıyor. Peki bunların Newrozdan anladıkları nedir? Bu, Barış
süreci dedikleri olgunun nasıl bir şey olduğunu yeterince anlatmıyor
mu? Hani Ya serhıldan, ya özgürlük sloganı dönemin taktiği
olarak ilan edilmemiş miydi? Bu slogandaki özgürlük? kavramının
içinin boş olduğu, koca bir aldatmaca olduğu kesin bir biçimde açı&curre;a
çıkmıştır. Açık ki, kimi kültürel kırıntıları bile dile getirmekten
acizdirler. Kürt orta sınıfları, kimi Kürt egemenleri, devrimimizin
değerleri üzerinde palazlanan çapsız Kürt siyaset esnafı bugünkü tasfiye
sürecinin, İmralı çizgisinin en ateşli yürütücüsü olduğunu bir kez daha
göstermiştir. Bunların soluklarının neye yetip yetmediği bir kez daha
anlaşılmıştır. Bu Newroz kutlamalarında Kürt halkının devrimci, diri, dinamik yanları
da bir kez daha açığa çıkmıştır, Kürdistan devriminin özünde bir emekçi
ve ezilenler devrimi olduğunu kanıtlamıştır. Hiç kuşkusuz satırbaşlıkları
biçiminde özetlemeye çalıştığımız bu dersler önemlidir, geleceğe daha
doğru ve başarılı bir yürüyüş açısından paha biçilmez değerdedir! Savaş rantçıları teorisi geleneksel devlet stratejisini
gizliyor Türk özel savaş kurmaylığı, MGK da Newroz kutlamalarını dikkatle izledi.
Kürt halkının devrimci, direnişçi ve diri yanlarını gördü, çürüyen yanlarını
da öyle... Kürdün hem açığa çıkan gerçekliği, hem de taşıdığı devrimci
potansiyelleriyle kendisi için ciddi bir stratejik tehdit ve tehlike
olduğunu bir kez daha somut olarak algıladı. Dolayısıyla inkar ve imha
siyasetinden ve özel imha savaşından zerre kadar ödün vermeme doğrultusundaki
tutumunun kendisi açısından önemli olduğunu gördü. Aklını ve ruhunu İmralının sularına gömmüş bizim
Cumhuriyetçiler, TCnin Kürt sorunu ve ulusal kurtuluş hareketi
karşısındaki bu devlet duruşunu olduğu gibi ve nedenleriyle birlikte
kavramak yerine, değişmeyen bu geleneksel devlet stratejisini savaş
rantçılarıyla açıklamakta ve gerçekliği büsbütün karmaşıklaştırmakta,
devleti ve onun stratejik duruşunu hedef olmaktan çıkarmaktadırlar.
Devlet iyidir, cumhuriyet bizimdir, onun asli kurucu öğesiyiz,
mutlaka barışa gelir, kimi kültürel kırıntılar verir yanılsamasını
ve yanlış bilincini bütün tezlerinin ve politikalarının odağına oturtan
İmralı Partisinin devleti temize çıkarması, halkımızın politik bilincini
karartması için savaş rantçıları teorisini üretmesi gerekirdi.
Oysa TC, kuruluşundan bu yana bas bas bağırıyor: Kürtler yoktur,
en iyKürt ölü Kürttür! Bugün de aynı inkar ve imha çizgisini
çok daha kanlı ve yok edici yöntemlerle sürdürüyorlar. Bunu Tek
bir terörist kalana kadar sürdürme biçiminde açıklamış ve bu konudaki
kararlılıklarını defalarca pratikte göstermişlerdir. Burada terörist
kavramı ile Kürt kavramını özdeş gördüklerini de hemen geçerken belirtmek
durumundayız ewroz kutlamalarının ardında Kürdistan ve metropollerde
başlattıkları Kürt ve devrimci sürek avı bu tutumlarının tartışmasız
başka bir kanıtı değilse nedir? Bir nokta daha var, değinmemiz gerekiyor: Cumhuriyetçiler, biz
değiştik, ne istedilerse onu yaptık, yapmaya çalışıyoruz; ama bu yapılanlar
TC ve emperyalist devletler tarafından görülmüyor, bize hala terörist
damgasını vurmaya çalışıyorlar; demek ki onlar savaşın devamından yanadırlar,
savaş rantçısıdırlar! Bu yaklaşım gülünçtür, traji-komiktir! Özgürlük, devrimci ulusal kurtuluştan, bölge ve dünya Evet, mutlak anlamda teslim olduğunuz doğrudur, onların her isteğini
harfiyen yerine getirdiğiniz de başka bir doğrudur. Devrime ve halkımızın
umutlarına ait ne varsa hepsini tasfiye etmek için çok yönlü çırpındığınız
da doğrudur. Ama unuttuğunuz bir şey var, siz bir kalem darbesiyle çeyrek
asırlık bir devrimci mücadeleyi, onbeş yıllık bir savaşı ve sonuçlarını
unutabilirsiniz, ama sömürgeciler ve emperyalistler hiçbir şeyi unutmuyor,
sınıf ve devrim ve sosyalizm düşmanlığı onların genlerine işlemiştir,
onların sınıf içgüdüleri çok güçlüdür, teslim olup ihanet etseler bile
devrimcileri, hatta sıradan muhaliflerini bile affetmezler... Bugün Alman emperyalizminin Dışişleri Bakanı olmuş bir eski RAF sempatizanının
geçmişini her fırsatta dile getiren bir sistemin, yıllarca kendisine
karşı savaşmış ve ağır darbeler vurmuş bir hareketi affetmesi mümkün
mü? Elbette salt sınıf kinleriyle hareket etmiyorlar, bu tutumlarının
güncele ve geleceğe dönük boyutları vardır. Söz konusu olan Kürtler
olunca, onlar karşısında karşı-devrimci bir tutumda ısrar etmeleri gayet
anlaşılır değil mi? Dolayısıyla TCnin ve İngiltere, Almanya ve diğer emperyalist
devletlerin Kürtler ve şu anda tasfiyeci bir çizgiye yatırılmış olsa
da ulusal kurtuluş hareketi karşısındaki karşı-devrimci duruşlarının
stratejik olarak değişmemesi anlaşılırdır, başka türlüsünü beklemek
siyasal ve tarihsel bilinçten yoksun oluşu ifade eder. Kısacası unutmamak
gerekiyor ki, emperyalizmin yönettiği bu dünyada özgürlük isteyen Kürde
bir karış yer yok, bir solukluk yaşam yok! Yalvarmalar, utanç verici
diz çökmeler, teslimiyet ve tasfiyenin hiçbir türü bu gerçekliği değiştirmez.
TCnin temelinde Kürdün inkarı ve soykırımı var, en iyi Kürt
ölü Kürttür ilkesi, TCnin şaşmaz düsturudur. Teslim
olmuş, ihanet etmiş Kürt de bu şaşmaz ilkeyle çelişir. Tarihin öğrettiği,
her gün tekrarlananasit ve katı gerçeklik de budur! Dolayısıyla Kürdün önünde iki seçenek var: Ya kendi yaşamı ve kaderi üzerinde söz ve karar sahibi olma, kaderini belirleme ve kaderine hükmetme anlamında ÖZGÜRLÜK; ya da halk ve ülke olarak ÖLÜM! Üçüncü bir seçenek yok!.. Özgürlük, ise devrimci ulusal kurtuluştan, bölge ve dünya halklarıyla bütünleşen devrimden geçer! Katı dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan gerçekleri bunu dayatıyor; son Newroz kutlamaları bunu öğretiyor!
PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları |
|||||