Sınıf hareketine devrimci müdahale sorumluluğu İMF-TÜSİAD programının çöküşünü ilan eden 21 Şubat krizinin üzerinden
daha bir ay geçmeden, sınıf ve kitle hareketi yükselmeye başladı. Özellikle,
taşra illerinde başlayan ara katman eylemleri giderek metropollerdeki
küçük sanayi siteleri ve ticaret bölgelerini de kapsayarak yayıldı.
İşçi-emekçi hareketi ise daha yavaş ilerliyor. Fakat bu, esas olarak
onun sınıfsal özelliklerinden, daha derli-toplu, daha örgütlü hareket
etme eğiliminden kaynaklanıyor. Merkezi bir saldırı karşısında birleşik
mücadele için, öncelikle örgütlerine basınç yapmayı deniyor. Bugün için
bu basınç, EPin alternatif programı ve aldığı eylem
kararlarında somutlanmış bulunuyor. Programın kamuoyuna açıklanması
amacıyla gerçekleştirilen 31 Mart eylemleri, krizden bu yana, bu cepheden
gerçekleştirilen ilk kitlesel eylemler oldu. G de, harekete geçmekte
yavaş davranılmasının gerisinde, sendikal bürokrasinin isteksizlik ve
atıllığı yatıyor. Bu durum, bir kez daha B. Meralin ESK toplantısından
çıkarken ağzından kaçırdığı sözlerde ifadesini buldu. Eylem kararını
tabanın basıncına dayanamadıkları için almışlardı... Kitle hareketindeki genel yükselme tablosu içinde sınıf hareketinin
durumunun bu olmasına ve hareketin genelde barışçıl eylemler biçiminde
seyretmesine rağmen, düzen cephesinde krizi aşma umutları şimdiden kırılmaya
başlamış görünüyor. Anlaşılan o ki, Dervişin sosyal destek
şartını yerine getirmenin imkansızlığı ortaya çıkmaya başlamıştır. İşçi-emekçi
örgütlerini tepeden bağlamış olmak artık düzene yetmiyor. Bu örgütlerin
yöneticilerinin, çatışmanın böylesine keskinleştiği koşullarda, açıktan
karşı safta yer alarak kendi kitlelerini tümüyle karşılarına almaları
mümkün olmadığına göre, en azından yükselen hareketin önünde görünmeleri
gerekiyor. Bunun için de, iktidara ve saldırı kararlarına karşı söylemler
kullanmaları, kitlenin basıncını az-buçuk karşılayacak eylem kararlarınmza
atmaları lazım. Halihazırda yaşanan budur. Fakat bu kez, iç boşaltma
eylemleriyle dönemi atlatma, hareketi yatıştırma imkanları bulunmamaktadır.
Çünkü sistemin krizi aşma programı, işçi ve emekçileri daha derin bir
krize sürükleme programıdır. Böyle olunca da, sınıf ve kitle hareketindeki
bugünkü kaynaşmanın giderek derinleşeceği öngörülmektedir. Bu öngörüyle, düzen, hiç kuşkusuz kendi cephesinden bir takım önlemler
düşünecektir. Hesaplar yapacaktır. Yaşadığı krizi en az hasarla atlatmanın
yollarını, araçlarını bulmaya çalışacaktır. İşçi ve emekçiler cephesinden sorun, sistemin nasıl bir yol bulacağı,
ne tür araçlar kullanacağından önce; hangi yolla olursa olsun yaptığının
tek kapıya çıkacağıdır: Krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere
kesmek. Düzen cephesinden, krizi aşmak adına getirilen tüm öneriler,
bugüne dek açıklanmış ve uygulamaya başlanmış bulunan tüm önlemler bunu
olanca açıklığıyla ortaya koymaktadır. Öyleyse, işçi-emekçi hareketi
de kendi hedefini aynı açıklıkta belirlemeli ve ortaya koymalıdır. Bu
hedef düzeninkinin tam tersi, yani, Krizin faturası kapitalistlere!
olmak durumundadır. Mücadeleyi bir kez bu eksene oturttuktan sonra ise,
düzenin taktiklerini zamanında görmek ve karşı taktikler geliştirmekte
fazla bir zorluk kalmaz. Esas mesele, bu sınıfsal hattı tutturmakta
ve ondan hiçbir koşulda ayrılmamaktadır. Hareketin halihazırda böyle bir hatta oturduğu söylenemez. Bugün hareketin
başını çekenlerin (özelde Emek Platformunu oluşturan sendikalar),
sermaye sınıfı ve düzenini cepheden karşısına alan böyle bir hattı tutturması
zaten düşünülemez. Gelişen hareketi bu sınıfsal hatta çekmenin/oturtmanın
bir tek aracı vardır, o da devrimci-siyasal müdahaledir. Bu müdahale, öncelikle istikrar ve süreklilik arzetmelidir. İkinci
olarak, kitleleri etkileyebilecek bir güç ortaya koyabilmelidir. Üçüncüsü;
bu politik faaliyetin pratikte de hayat bulduğunun işaretlerini gösterebilmeli,
kitlelere bu yönlü güven verebilmelidir. Bu maddeleri biraz açarsak:
Sınıf kitleleri, eylem alanlarında, fabrika ve işyerlerinde, semtlerinde
adeta kuşatmaya alınmalı; faturayı kapitalistlere çevirmenin yol ve
araçları, sınıfın güç ve imkanları, öncünün görevleri vb. konularda
sistemli bir propaganda-ajitasyona tabii tutulmalıdır. Bunun bugün en
etkili araçlarından birinin eylemlere katılım olduğu gözönüne alınarak,
zengin bir görsellik ve etkileyici bir kitlesellik sağlamak için her
türlü çaba gösterilmelidir. Sınıf kitlelerine döne döne propaganda ettiğimiz
tabaouml;rgütlenmelerinin gerçekleştirilmesi pratik faaliyetin
merkezine oturtulmalıdır. Sınıf kitleleri, sınıf devrimcilerini sadece
politik propaganda materyallerinin kendilerine ulaştırılması çalışması
içinde değil, önerilerini hayata geçirme pratik çabası içinde de giderek
daha fazla görmelidir. Devrimci politikanın sınıf tabanında hayat bulmasının
(ya da doğal öncünün devrimci politikaya kazanılmasının) başka bir ouyoktur. Sınıfı eksen alan, gözünü sınıfa diken her siyasal çalışmanın kendi
güçlerini de buradan çıkaracağını, son haftalardaki kimi gelişmeler
bir kez daha ve fazlasıyla kanıtlamış bulunuyor. Özellikle İşçi İnisiyatifi
çalışması, sınıf güçlerinin nasıl harekete geçirilebileceği, siyasal-sınıfsal
bir faaliyete nasıl sevkedilebileceği, dolayısıyla, nasıl kazanılabileceği
konusunda yeterli açıklığı sağlamaktadır. İlerleyen süreçte ise, hareketin kendi sınıfsal-siyasal eksenine oturtulması
ve ilerletilmesi faaliyetine, giderek artan sayıda işçi ve emekçiyi
katabilmenin olanakları daha da artacaktır. Bu olanaklar hakkıyla değerlendirilebilirse
eğer, hem sınıfa karşı görevlerin hangi güç ve imkanlarla yerine getirileceği
sorusu esastan yanıtlanmış, hem de hareket ihtiyacı olan sınıfsal hatta
doğru yaklaştırılmış olacaktır. Sınıf ve kitle hareketinin sunduğu bu olanakların ötesinde, süreç,
kendi güç ve olanaklarımızdan azami ölçüde yararlanmayı gerektiriyor.
Bu, hem insanlarımızı ve çevremizi seferber etmeyi başarabilmektir,
hem de araçlarımızı en verimli ve etkin biçimde kullanabilmektir. Çoğu
sınıf dışı zeminlerden gelme genç güçlerin sınıf zemininde yeniden eğitilip,
daha ileri düzeyde kazanılması bu seferberlikle kolaylaşacaktır. Yakın
çevremiz bu çalışma içinde örgütlenebilecektir. Ve daha da önemlisi,
hareketin yükselmesi sayesinde temas imkanı bulduğumuz öncü işçilerle
kalıcı siyasal ilişkiler kurulabilecektir. Çalışmaya ilişkin en fazla
yakınma (ya da gerekçelendirme) konusu olan insan kaynakları
sorununu çözüme kavuşturmanın bir yolu ise, hem kendimizi, hem yakın
çevremizi ideolojik-politikuuml;cümüzle donatmaktan geçiyor. Tıpkı,
sınıfın devrime ilerlemesinin yolunun, parti ve program silahıyla donanmasından
geçtiği gibi. İlişki kurma imkanı bulduğumuz her öncü işçi, mutlaka parti programı
ile tanıştırılmalıdır. Bu insanlar sürecin kendilerine yüklediği görevler
konusunda aydınlatılabilir, kendi sınıf politikaları ile donatılabilirse
eğer, hareketin örgütlü bir tabana kavuşturulması, propagandamızın ete-kemiğe
bürünmesi, çabalarımızın hayat bulması mümkün olabilecektir. Daha da
önemlisi, yükselen sınıf hareketi örgütlendiği oranda, gelişme ve zafere
ilerleme imkanı bulabilecektir. Öncü-ileri işçilerle düzenli ilişkinin temel araçlarından biri olan
süreli yayınlarımızı daha etkin, daha verimli kullanılabilmeliyiz. Bu,
hem içerik yönünden sürecin ihtiyaçlarını karşılayabilecek zenginliğe
kavuşturulabilmeleri, hem de hakkıyla değerlendirilebilmeleri anlamına
geliyor. Daha fazla sayıda öncü işçiye daha fazla gazete ulaştırmak;
daha fazla öncü işçiyi gazetenin salt okuru olmaktan çıkarmak; daha
doğrudan sahiplenmeyi, onu mücadelenin bir aracı olarak kullanmayı öğretebilmek...
İşçi sınıfı ve emekçiler için sınırsız söz ve basın özgürlüğü
istemi, anlamını, onların kendi politik görüşlerini yayın yoluyla propaganda
etme ihtiyacı duyabilmelerinde bulacaktır. Bugün EPin eylem programı çizgisinde ilerleyen işçi-emekçi hareketinin
siyasallaştırılarak önünün açılabilmesinde, yaklaşan 1 Mayısın
temel bir işlevi olacağı açıktır. Bu nedenle, sınıf devrimcileri ve
öncü işçiler 1 Mayısa daha bir özenle hazırlanmalıdırlar. 1 Mayıs
hazırlığı, esasta sınıf kitlelerinin bilinç ve örgütlülük yönüyle 1
Mayısa hazırlanması demektir. Sınıfsal-siyasal talepler 1 Mayıs
alanlarında ne kadar fazla yükseltilebilirse, faturayı kapitalistlere
kesmenin o derece mümkün olacağı, sınıfın en geniş kitlelerine anlatılabilmelidir.
Sınıfsal-siyasal talepleri 1 Mayıs alanlarına taşıyabilmek için örgütlülüğün
zorunluluğu öncü işçilere kavratılabilmelidir. Çünkü, alanlara bu talepleri
taşıyacak olanlar, sınıf devrimcileriyle birlikte öncüvrimci işçilerdir. |
|||||