Üç Baro başkanının
Açık Mektupu...
Kutsal olan devlet değil, yaşamın
ta kendisidir İnsan beyni var oldukça çözüm vardır Ölümün önüne geçilebilir. Tutuklu ve hükümlülerin gün boyunca, tecrite
yol açmayacak biçimde, makul sayıda bir arada yaşamalarını, ortak mekanlardan
yararlanmalarını sağlayarak; hiçbir önkoşula, tretmana,
uyuma, eğitime, vb bağlamaksızın, birlikte spor,
kültür, rekreasyon faaliyetlerinde bulunabilmeyi hak kabul
ederek; yani, tutuklu ve hükümlülerin maddi-manevi varlıklarını geliştirebilmelerine
yönelik, insancıl ve demokratik infaz anlayışını benimseyerek; yani,
Terörle Mücadele Yasasının 16. maddesini kaldırmayı, gerekli mekansal
değişiklikleri yapmayı, toplumun demokratik örgütlenmesine ağır darbe
vuran 3lü Protokolü yürürlükten kaldırmayı vaat ederek,
ve vaatleri gerçekleştirme güvencesini vererek ölümün önüne geçilir: KUTSAL OLAN Av. Sadık Erdoğan (Ankara Barosu Başkanı) (Bu Açık Mektup 5 Nisan tarihli Cumhuriyette ilan
olarak yayınlanmıştır...)
Bugün cezaevlerinde insanlık tarihine
geçecek İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Ölüm Oruçlarının 166. gününde
basın açıklaması düzenledi. Açıklamada tutsakların sağlık durumlarına
ilişkin bir rapor sunuldu ve artık tutsakların taleplerinin kabul edilmesi
gerektiği vurgulandı. Komisyon adına söz alan Ümit Efe, uzun süre açlık grevinde olan tutsaklarda
artık geri dönülemez sakatlıklar ve hastalıklar oluştuğu, tıp literatüründe
dahi henüz bilinmeyen semptomların görülmeye başlandığını belirtti.
Zorla ve bilinçsiz müdahalelerin de sakat kalmalara yolaçtığını vurgulayarak,
Eylem Yeşilbaş, Barış Kaya, Hülya Tümgan, Hatice Yazgan ve Semra Askerinin
Wernice Korsakof hastalığına yakalandığını belirtti. Çocukları Ölüm Orucunda olan aileler ise, gün gün hücre hücre
eriyen çocuklarının yaşayan ölüler haline geldiğini açıkladılar. Bu
gelişmelerin basın tarafından kamuoyuna yansıtılmamasını kınadılar.
Bunun suça ortak olmak anlamına geldiğinide belirten aileler,
Adalet Bakanı ve yetkililerin açıktan yok etme politikası
izlediğini söylediler. Açıklamada 96 direnişçisi Refik Ünal da söz alarak; 96daki
direniş çok daha kısa süreli olduğu halde sonuçta bir çok tutsağın sakat
kaldığını, kendisinin ise bunların içinde her şeye rağmen en iyi durumda
olanlardan biri olduğunu dile getirdi. 166 gündür bir yanda bir insanlık
dramı ve bir vahşet yaşanırken, diğer tarafta devrimci tutsakların insanlık
tarihine geçecek bir direnişe imza attıklarını vurguladı ve direnişçilerin
bugüne dek hiç yürünmemiş bir yolda yürüdüklerini söyledi. Refik Ünal,
sonuçta elde edilecek kazanımın da tüm topluma mal olacağını belirterek
bitirdi konuşmasını. Tutsakların sağlık durumlarına ilişkin düzenlenen raporun dağıtılmasıyla
açıklama sona erdirildi. SY Kızıl Bayrak/İstanbul
Ölümlere izin vermeyelim! Ölüm Orucu
166. gününde F tipi cezaevlerine karşı başlatılan Açlık Grevleri ve Ölüm Oruçları
20 Ekim 2000 tarihinden bu tarafa devam etmektedir. Alınan bilgilere göre, sürekli F tipi cezaevlerinden hastanelere mahpuslar
götürülüp getirilmektedir. Adalet Bakanının yaptığı 28 Mart 2001
günlü açıklamasıya göre 122 mahpus hastanede bulunmaktadır. Bu sayı
her geçen gün artmaktadır. Hemen hemen açlık grevi sürdüren mahpusların
hepsi için hekimler, hekim odaları yaptıkları açıklamalarda sağlıklı
bir yaşama geri dönüş şanslarının olmadığından söz etmektedir. Şu ana
kadar Cengiz Soydaş yaşamını yitirmiştir... Fakat görünen odur ki bu
sessizlik ve devletin sürdürdüğü inat bu şekilde devam ederse arka arkaya
ölümlerin olması kaçınılmazdır. Mahpuslara zorla müdahale edilmesi için Sağlık Bakanlığı tarafından
genelge yayınlanmıştır. İnsan hakları ve tıbbi etik açısından kabul
edilemez olan şeker, tuz ve su alımını kestikleri bildirilmiştir. İstanbulda
bulunan tutuklu ve hükümlüler ulaşan bilgilere göre Bayrampaşa Hastanesinde
toplanmaktadır. Bu hastanede bulunan tutuklular ve Kartal Hastanesinde
bulunan bayan tutuklular su, şeker ve tuz alımını kesmişlerdir. Genel olarak yoğun kilo kaybı, görme ve hareket zorlukları, kan işeme,
kan kusma, bellek bozuklukları, denge bozuklukları yaygın şikayetlerdir.
Tamamen yatağa bağlanan tutuklular sözkonusudur. Uzun süreli açlık grevleri ve Ölüm Oruçları sonucunda oluşan Wernice
Korsakof isimli hastalığın şu ana kadar 6 tutukluda geliştiği bilgisi
derneğimize ulaşmıştır. Bu hastalık bir daha geri dönüşü olmayan beyin
ve sinir hücrelerinin ölümü olarak izah edilmektedir. Genel anlamda
bellek bozukluğu, denge bozukluğu, denge kaybı ve görme sorunu vb...
belirtiler sözkonusudur. Tıbbi kontrol ve gelişmeler hakkında sağlıklı bilgi alınamamaktadır.
Bu nedenle mahpusların aileleri son derece mağdur durumdadır. Cezaevleri
ve hastaneler arasında mekik dokumaktadırlar. 166 gündür vucutlarını aç bırakan mahpusların geri dönüş şansı omayacaktır.
Sürdürdükleri bu eylemin talepleri insani taleplerdir. Çözülebilir,
kabul edilebilir taleplerdir... 166 gündür hem mahpuslar açısından hem
aileleri açısından hem de kamuoyu açısından bir psikolojik işkenceye
dönüşen bu süreç bitmelidir. Devlet mahkumlarla görüşmeleri başlatmalı ve sorunun çözümü için adımlar
atılmalıdır. İHD İstanbul Şubesi
Ölüm Orucu sürüyor
Yaşatmak adına dövülerek hücrelerinden alınan ölüm orucundaki tutuklular,
elleri ve kolları yataklara kelepçelenerek, zorla yaşama döndürüldüler. Semra Askeri, Eylem Yeşilbaş, Serkan Aydoğan, Barış Kaya, Ayşe Baştimur,
Mehmet Zincir... Onlar şimdi hiçbir şeyi düşünemiyorlar. Hafızaları
yok. Sadece yaşıyorlar. Yaşatmak, ancak tutukluların insani ve demokratik taleplerinin karşılanması
ile mümkündür. Devlet, tutukluların taleplerini karşılamak üzere derhal tutuklularla
görüşmelere başlamalıdır. İşkenceye karşı olan kendisine insanım diyen herkesi zorla müdahale
işkencesine karşı çıkmaya ve görüşmelerin başlatılması için Adalet Bakanlığına
baskı uygulamaya çağırıyoruz. Kurtuluş, Devrimci Demokrasi, Partizan, Atılım, Alınterimiz,
Tutsak aileleri H. Sami Türkü
protesto etti
Tutsak annesi Emine Gürsoyun protesto metnini basına okumasının
ardından faks çekme eylemi gerçekleştirildi. Ardından alkışlarla eylem
sona erdirildi. H. Sami Türke fakslanan metin: Bugün Ölüm Örucu 166. gününü geride bırakmaktadır. Ölüm Oruçlarından
dolayı Cengiz Soydaş yaşamını yitirdi. Birçok tutuklu da ölümle burun
buruna, onlarcası da sakat kalacaklar. Bizler tutuklu aileleri ve insan
hakları savunucuları olarak, diyoruz ki; tutukluların tamamen insani
talepleri olan, izolasyon ve tecrit ortamına bir an önce son verilsin.
Ortak yaşam alanları sağlansın. Ve bunun gibi bir çok talebin bir an
önce kabul edilerek tutuklularla bir an önce görüşmeler başlatılsın.
Aksi takdirde yaşanabilecek ölümlerden başta şahsınız olmak üzere tutkluların
insani taleplerine kulak tıkayanlar sorumlu olacaktır./TUYAB,TUHAY-DER,
Dayanışma-Der, İHD/Adana SY Kızıl Bayrak/Adana
Ölümleri izlemek istemiyoruz!
İzmir İHDnin faks metni... Ölümleri izlemek istemiyoruz!..
Evet! Onlar sadece insan onuruna ve sağlığına uygun mekanlarda kalmak
istedikleri için ölümle yüz yüzeler... Toplumsal mutabakata varılmadan açılmayacak! sözü verilmesine
rağmen açılan F tipi cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalara maruz
kaldıkları için ölüyorlar... Yüzlercesi için artık yaşamını yeniden sağlıklı bir şekilde sürdürme
şansı ne yazık ki kalmadı. Yapılan zorla tıbbi müdaehaleler sonrasında
ise birçoğu felç oldu ya da hafızasını yitirdi. Cezaevlerinde insan onuruna ve insan haklarına uygun koşullar yaratılarak
bu ölümler önlenebilir. Sorun bir inatlaşma sorunu değil, yaşam sorunudur.
Ülke yöneticilerini bu konuda daha önce verdikleri sözleri tutmaya ve
ölümlere seyirci kalmamaya çağırıyoruz. 31 Mart 2001
Ses veriyordu sessizlik 1 Rahime Henden |
|||||