7 Nisan'01
Sayı: 03


  Kızıl Bayrak'tan
  Esnaf eylemleri, burjuvazinin hesapları ve devrimci sınıf tutumu
  Sendika ağalarının işi bu kez kolay değil!
  Sınıf hareketine devrimci müdahale sorumluluğu
  Öncü İşçi İnisiyatifi'nin çalışmalarından
  Öncü işçilere önemli sorumluluklar düşüyor
  Sınıf ve kitle hareketi
  Ara sınıf eylemlilikleri ve gösterdikleri
  Ölüm Orucu Direnişi sürüyor!
  Gençlik
  Düzenin krizi'ne liberal sol reçeteler/2
  Özelleştirme saldırısı ve Telekom
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/1
  Krizin sosyal faturası
  Newroz kutlamaları imralı çizgisinin iflasını belgeler!
  Uluslararası hareket
  Ölüm Orucu Direnişi 25. haftasında!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kartal bölgesinde çalışan bir öncü işçi ile konuştuk...

Öncü işçilere önemli sorumluluklar düşüyor

“Korkunç bir işsizler ordusu oluşuyor”

- İçinden geçtiğimiz dönemde hat safhada bir işçi kıyımı yaşanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

İşçi: Türkiye’de hem ekonomik, hem siyasi çöküntü ve kriz var. Kuşkusuz bunların temeli derindir. Ve şu anda kalıcı bir şekil almış durumdadır. İşçi kıyımlarını da bu kalıcı çöküntüden bağımsız düşünmemek lazım.

- Bu açıdan çalıştığınız bölgede somut durum ne?

İşçi: Şu anda hemen her gün çeşitli sektörlerden kriz ya da kriz bahanesiyle işçiler ya çıkarılıyor ya da izne gönderiliyor. Bunlardan ilk aklıma gelenler şunlar. Singer; burada ücretsiz izin uygulaması var. Aksan; 30 kişi işten çıkarılmış ve ücretleri % 40 düşürme dayatılmış durumda. Mutlu Akü; ücretsiz izni daha önce uyguladılar. Patronun niyeti, elindeki işin bitirilmesinden sonra yine ücretsiz izin uygulamak. EMC Tembor; yaklaşık 4 aydır üretim durdurulmuş durumda. İşçiler ücretli izinde olmalarına rağmen ücretleri ödenmiyor. 2000 Filtre; üretim yok, işçiler ücretsiz izinde. Ünal Elektronik; yine ücretsiz izin uygulaması var. TİBET; işçilerin bir kısmı ücretsiz izinde, bir kısmı işten çıkarılmış durumda. Evrim Giyim; bu iş yerinde de 370 işçi arkadaş işten atılmış durumda.Ve böyle daha bir yığın yer. İrili-ufaklı işyerlerinin hemen sinde uygulamalar bu yönde. Bölgemizin işçi havzası olduğu düşünülürse, korkunç bir işsizler ordusu oluşuyor. Şimdilik durum böyle.

- Böylesine bir kıyımın yaşandığı bu bölgede oluşan tepkiler var mı?

İşçi: Görünürde örgütlü bir tepki yok. Ayrıca işyerlerinde de herhangi ciddi bir tepki yok. Bu tepkisizliğin çeşitli nedenleri var tabii ki. Öz örgütlülükten yoksunluk, sendikaların tutarsızlığı, vb. bir dizi etken.

“İşçiler sendikalı ya da sendikasız olma arasında fark göremiyor”

- Sendikalar gerekli duyarlılığı ve çabayı göstermiyorlar mı?

İşçi: Bir şeyler yapıp yapmadıklarına bakmanın yolu somutta olan şeylerdir. Bakıyorsunuz, yapılan hiç bir şey yok. Az önce saydığımız işyerlerinde sendikalı olanlar da var, ama sendika ortada yok. İşçilerin yanında görünmüyor. Kaldı ki sendikaların durumu da içler acısı, üye sayıları düşüyor. Bürokratizm yerleşmiş durumda. Bunların sınıf gibi bir dertleri de olmadığı kesin. En azından 3-5 fabrikanın işçileriyle yerel bir miting yapabilirlerdi. Direniş örgütleyebilirlerdi. Bunları yapmayan bir sendikal anlayışıyla karşı karşıyayız.

Şimdi kriz bahanesiyle İMF-TÜSİAD programı denilen yıkım programı uygulanıyor. Özelleştirme almış başını gidiyor. İnsanlar işsiz, aşsız bırakılıyor. Eğer sınıfın örgütü olan sendikalar kulak tıkamazlarsa, bu örgütleme için bir fırsattır. Oluşan duyarlık dahi böylece sönüp gidiyor. Sermaye iktidarı sendikasızlaştırmayı dayatmıyor mu, dayatıyor. Onlar dayattıkça, sendikaların bu işe daha fazla yüklenmesi gerekiyor. Ama bakıyorsunuz, ne sendikasızlaştırmaya karşı ne de sendikalaşmaya dönük ciddi bir çalışma yok. Bu da doğal olarak sendikaları sınıftan koparıyor. Güvensizlik yaratıyor. İşçiler sendikalı ya da sendikasız olma arasında fark göremiyor. Hatta bazı yerlerde sendikasız olmak çok daha iyi diyebiliyorlar. Sendikalar bu olumsuzluğu aşmak zorundadır. Sınıf adına sorumlukları büyüktür. Bunu bir yük olarak görmekten kurtulmalıdırlar. Sınıfın sesine kulak mek zorundadırlar.

Öncü işçi inisiyatifleri oluşturulmalı

- Sınıf bilinçli bir işçi olarak sizce neler yapılmalı ya da neler yapılabilir?

İşçi: İlk elden yapılacak şeyler elbette ki var, yeter ki işyerlerindeki öncü işçiler bu sorunlara sırtını dönmesin. Öncelikle işyerlerinde yaşadıkları sorunlar çerçevesinde bir araya gelmeleri, komiteler oluşturmaları gerekli. Önce işyerindeki birliği-bütünlüğü sağlamalılar. Ancak böyle direnebilirler saldırılara. Daha genelinde ise, ulaşabildikleri tüm fabrikaları kapsayan bir ortak komite oluşturabilirler. Bence bunu zaman kaybetmeden yapmalılar. Çünkü saldırılar doğrudan sınıfa yöneliktir ve saldırılar da sınıf bilinciyle bir araya gelerek püskürtülebilir. Bölgede birçok işletme var. Bu ortak komiteyi hayata geçirmek için de iyi bir fırsat var. Öncü işçi inisiyatifleri oluşturularak bu işletmelere ulaşılmalı, bir hat çizilmelidir.

Önümüzde işçi sınıfı için büyük önem taşıyan 1 Mayıs var. 1 Mayıs’a yönelik olarak da böyle bir çalışmaya başlamalıyız. Bu noktada biz öncü işçilerlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Taban örgütlülüklerini başlatmalı, onları daha güçlü kılmalıyız. Sendikalı ya da sendikasız tüm işçileri saldırılar karşısında mücadeleye katabilmeliyiz. Bu amaçla önümüzdeki imkan ve fırsatları iyi değerlendirmeliyiz.

SY Kızıl Bayrak/Kartal



Kriz bahanesiyle işçi kıyımları birbirini izliyor


Bizler Türk-Metal’de örgütlü Atlı Zincir Fabrikası’nda taşeron işçisi olarak çalışıyorduk. Fabrikanın belli bölümleri (paketleme, örme ve yükleme) sezonluk çalıştığı için, işçileri taşeron olarak alıyor ve sezon bittiği zaman işten çıkarıyor. Patlak veren krizi bahane eden patron, sadece sezonluk taşeron işçileri değil, tüm bölümlerde taşeron işçisi olarak çalışanları işten attı. Bununla da yetinmedi, kadrolu çalışan işçileri de ücretsiz izine ayırmaya başladı.

Bu çıkışları meşrulaştırmak için, sanki 6 ay boyunca geceli-gündüzlü çalışan bu fabrika değilmiş gibi, “işler kalmadı, fabrikanın durumu çok kötü, elimizden hiç bir şey gelmiyor” gibi sözlerle işçilerin tepkilerini azaltmaya çalıştılar. Türk-Metal’in örgütlü olduğu fabrikamızda sendikalı işçi sayısının az ve taşeron işçi sayısınını fazla olması tepkileri azalttı.

Kriz bahane edilerek gerçekleştirile nişten atma saldırısı sadece bizim fabrikamızla sınırlı kalmıyor. Çoğu fabrikada işçiler işten atılıyor. Ya da fabrikalar kapatılıyor.

Önceden çalıştığımız Balkan Motor’daki işçiler de patron tarafından 2 ay boyunca ücretsiz izne çıkartıldılar. Büyük bir olasılıkla işten atılma da başlayacak.

Bu durum gösteriyor ki, işçilerin kendi örgütlü gücü olmadan, birlikte hareket etmeden, saldırılar ve sömürü karşısında duramayacağız.

Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

İstanbul’dan metal işçileri



Erener işçisi hakları için direniyor

* Bayraklı yolu üzerinde inşa edilmekte olan TMMOB binasının yapımında çalışan Erener firmasına bağlı işçiler iş bıraktılar. 2 aydır maaş alamayan işçiler yaklaşık 20 gün önce direnişe geçtiler.

İşçiler direnişin başlamasıyla birlikte inşaata; “Sadaka değil emeğimizi istiyoruz!”, “Söz, yetki, karar işçinin!”, “Yaşasın işçinin direnişi!”, “Hakkımızı istiyoruz!” yazılı pankartlar ve “Sözlerinde durmadılar!”, “Emekçiler birleşin!”, “Verdiğiniz söz nerede!”, “Tencereler boş!”, “Kahrolsun işçi hakkı yiyenler!” yazılı dövizlerini astılar. İşçiler günlerdir sloganlar ve halaylarla inşaatta bekliyorlar.

İşin muhatabı olan TMMOB, biz parayı ödedik gidin Erener’den alın derken, onlar da tam tersini iddia ediyorlar. İki aydır paralarını alamayan işçiler oldukça öfkeliler. Birçok işçi ev kirasını ödeyememiş, elektrik ve telefonları kesilmiş, eve ekmek bile götüremiyorlar. İşçilerin bazıları işyerine kilometrelerce yolu yürüyerek geliyor.

İnşaatın ana yol güzergahında olması nedeniyle asılan pankartlar, çekilen halaylar, atılan sloganlar insanların dikkatini çekiyor. Tabii düzenin kolluk güçlerinin de... TMŞ polisleri sürekli olarak pankartları indirmeleri için baskı yapıyor. Ancak işçilerin pankartları indirmeme bakımından tavırları net.

Emek Platformu’nun sözcülüğünü üstlenen TMMOB’un bu sorunun çözümü için çaba sarfetmesi gerektiği açıktır. Bir taraftan emekçileri “Emeğin Programı” altında mücadeleye çağırırken, öte yandan kendisinin de muhatabı olduğu bir soruna sessiz kalması şaşırtıcıdır.

Erener işçileri tüm zorluklara rağmen haklarını alıncaya dek direnmekte kararlı olduklarını mücadeleleriyle ortaya koyuyorlar.

Zafer direnen emekçinin olacak!

SY Kızıl Bayrak/İzmir