Kartal bölgesinde çalışan bir öncü işçi ile konuştuk... Öncü işçilere önemli sorumluluklar düşüyor Korkunç bir işsizler ordusu oluşuyor - İçinden geçtiğimiz dönemde hat safhada bir işçi kıyımı yaşanıyor.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz? İşçi: Türkiyede hem ekonomik, hem siyasi çöküntü ve kriz
var. Kuşkusuz bunların temeli derindir. Ve şu anda kalıcı bir şekil
almış durumdadır. İşçi kıyımlarını da bu kalıcı çöküntüden bağımsız
düşünmemek lazım. - Bu açıdan çalıştığınız bölgede somut durum ne? İşçi: Şu anda hemen her gün çeşitli sektörlerden kriz ya da
kriz bahanesiyle işçiler ya çıkarılıyor ya da izne gönderiliyor. Bunlardan
ilk aklıma gelenler şunlar. Singer; burada ücretsiz izin uygulaması
var. Aksan; 30 kişi işten çıkarılmış ve ücretleri % 40 düşürme dayatılmış
durumda. Mutlu Akü; ücretsiz izni daha önce uyguladılar. Patronun niyeti,
elindeki işin bitirilmesinden sonra yine ücretsiz izin uygulamak. EMC
Tembor; yaklaşık 4 aydır üretim durdurulmuş durumda. İşçiler ücretli
izinde olmalarına rağmen ücretleri ödenmiyor. 2000 Filtre; üretim yok,
işçiler ücretsiz izinde. Ünal Elektronik; yine ücretsiz izin uygulaması
var. TİBET; işçilerin bir kısmı ücretsiz izinde, bir kısmı işten çıkarılmış
durumda. Evrim Giyim; bu iş yerinde de 370 işçi arkadaş işten atılmış
durumda.Ve böyle daha bir yığın yer. İrili-ufaklı işyerlerinin hemen
sinde uygulamalar bu yönde. Bölgemizin işçi havzası olduğu düşünülürse,
korkunç bir işsizler ordusu oluşuyor. Şimdilik durum böyle. - Böylesine bir kıyımın yaşandığı bu bölgede oluşan tepkiler
var mı? İşçi: Görünürde örgütlü bir tepki yok. Ayrıca işyerlerinde de
herhangi ciddi bir tepki yok. Bu tepkisizliğin çeşitli nedenleri var
tabii ki. Öz örgütlülükten yoksunluk, sendikaların tutarsızlığı, vb.
bir dizi etken. İşçiler sendikalı ya da sendikasız olma arasında fark göremiyor - Sendikalar gerekli duyarlılığı ve çabayı göstermiyorlar mı? İşçi: Bir şeyler yapıp yapmadıklarına bakmanın yolu somutta
olan şeylerdir. Bakıyorsunuz, yapılan hiç bir şey yok. Az önce saydığımız
işyerlerinde sendikalı olanlar da var, ama sendika ortada yok. İşçilerin
yanında görünmüyor. Kaldı ki sendikaların durumu da içler acısı, üye
sayıları düşüyor. Bürokratizm yerleşmiş durumda. Bunların sınıf gibi
bir dertleri de olmadığı kesin. En azından 3-5 fabrikanın işçileriyle
yerel bir miting yapabilirlerdi. Direniş örgütleyebilirlerdi. Bunları
yapmayan bir sendikal anlayışıyla karşı karşıyayız. Şimdi kriz bahanesiyle İMF-TÜSİAD programı denilen yıkım programı uygulanıyor.
Özelleştirme almış başını gidiyor. İnsanlar işsiz, aşsız bırakılıyor.
Eğer sınıfın örgütü olan sendikalar kulak tıkamazlarsa, bu örgütleme
için bir fırsattır. Oluşan duyarlık dahi böylece sönüp gidiyor. Sermaye
iktidarı sendikasızlaştırmayı dayatmıyor mu, dayatıyor. Onlar dayattıkça,
sendikaların bu işe daha fazla yüklenmesi gerekiyor. Ama bakıyorsunuz,
ne sendikasızlaştırmaya karşı ne de sendikalaşmaya dönük ciddi bir çalışma
yok. Bu da doğal olarak sendikaları sınıftan koparıyor. Güvensizlik
yaratıyor. İşçiler sendikalı ya da sendikasız olma arasında fark göremiyor.
Hatta bazı yerlerde sendikasız olmak çok daha iyi diyebiliyorlar. Sendikalar
bu olumsuzluğu aşmak zorundadır. Sınıf adına sorumlukları büyüktür.
Bunu bir yük olarak görmekten kurtulmalıdırlar. Sınıfın sesine kulak
mek zorundadırlar. Öncü işçi inisiyatifleri oluşturulmalı - Sınıf bilinçli bir işçi olarak sizce neler yapılmalı ya da
neler yapılabilir? İşçi: İlk elden yapılacak şeyler elbette ki var, yeter ki işyerlerindeki
öncü işçiler bu sorunlara sırtını dönmesin. Öncelikle işyerlerinde yaşadıkları
sorunlar çerçevesinde bir araya gelmeleri, komiteler oluşturmaları gerekli.
Önce işyerindeki birliği-bütünlüğü sağlamalılar. Ancak böyle direnebilirler
saldırılara. Daha genelinde ise, ulaşabildikleri tüm fabrikaları kapsayan
bir ortak komite oluşturabilirler. Bence bunu zaman kaybetmeden yapmalılar.
Çünkü saldırılar doğrudan sınıfa yöneliktir ve saldırılar da sınıf bilinciyle
bir araya gelerek püskürtülebilir. Bölgede birçok işletme var. Bu ortak
komiteyi hayata geçirmek için de iyi bir fırsat var. Öncü işçi inisiyatifleri
oluşturularak bu işletmelere ulaşılmalı, bir hat çizilmelidir. Önümüzde işçi sınıfı için büyük önem taşıyan 1 Mayıs var. 1 Mayısa
yönelik olarak da böyle bir çalışmaya başlamalıyız. Bu noktada biz öncü
işçilerlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Taban örgütlülüklerini başlatmalı,
onları daha güçlü kılmalıyız. Sendikalı ya da sendikasız tüm işçileri
saldırılar karşısında mücadeleye katabilmeliyiz. Bu amaçla önümüzdeki
imkan ve fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. SY Kızıl Bayrak/Kartal
Kriz bahanesiyle işçi kıyımları birbirini
izliyor
Bu çıkışları meşrulaştırmak için, sanki 6 ay boyunca geceli-gündüzlü
çalışan bu fabrika değilmiş gibi, işler kalmadı, fabrikanın durumu
çok kötü, elimizden hiç bir şey gelmiyor gibi sözlerle işçilerin
tepkilerini azaltmaya çalıştılar. Türk-Metalin örgütlü olduğu
fabrikamızda sendikalı işçi sayısının az ve taşeron işçi sayısınını
fazla olması tepkileri azalttı. Kriz bahane edilerek gerçekleştirile nişten atma saldırısı sadece bizim
fabrikamızla sınırlı kalmıyor. Çoğu fabrikada işçiler işten atılıyor.
Ya da fabrikalar kapatılıyor. Önceden çalıştığımız Balkan Motordaki işçiler de patron tarafından
2 ay boyunca ücretsiz izne çıkartıldılar. Büyük bir olasılıkla işten
atılma da başlayacak. Bu durum gösteriyor ki, işçilerin kendi örgütlü gücü olmadan, birlikte
hareket etmeden, saldırılar ve sömürü karşısında duramayacağız. Yaşasın işçilerin birliği! İstanbuldan metal işçileri
Erener işçisi hakları için direniyor * Bayraklı yolu üzerinde inşa edilmekte olan TMMOB binasının yapımında
çalışan Erener firmasına bağlı işçiler iş bıraktılar. 2 aydır maaş alamayan
işçiler yaklaşık 20 gün önce direnişe geçtiler. İşçiler direnişin başlamasıyla birlikte inşaata; Sadaka değil
emeğimizi istiyoruz!, Söz, yetki, karar işçinin!,
Yaşasın işçinin direnişi!, Hakkımızı istiyoruz!
yazılı pankartlar ve Sözlerinde durmadılar!, Emekçiler
birleşin!, Verdiğiniz söz nerede!, Tencereler
boş!, Kahrolsun işçi hakkı yiyenler! yazılı dövizlerini
astılar. İşçiler günlerdir sloganlar ve halaylarla inşaatta bekliyorlar. İşin muhatabı olan TMMOB, biz parayı ödedik gidin Erenerden alın
derken, onlar da tam tersini iddia ediyorlar. İki aydır paralarını alamayan
işçiler oldukça öfkeliler. Birçok işçi ev kirasını ödeyememiş, elektrik
ve telefonları kesilmiş, eve ekmek bile götüremiyorlar. İşçilerin bazıları
işyerine kilometrelerce yolu yürüyerek geliyor. İnşaatın ana yol güzergahında olması nedeniyle asılan pankartlar, çekilen
halaylar, atılan sloganlar insanların dikkatini çekiyor. Tabii düzenin
kolluk güçlerinin de... TMŞ polisleri sürekli olarak pankartları indirmeleri
için baskı yapıyor. Ancak işçilerin pankartları indirmeme bakımından
tavırları net. Emek Platformunun sözcülüğünü üstlenen TMMOBun bu sorunun
çözümü için çaba sarfetmesi gerektiği açıktır. Bir taraftan emekçileri
Emeğin Programı altında mücadeleye çağırırken, öte yandan
kendisinin de muhatabı olduğu bir soruna sessiz kalması şaşırtıcıdır. Erener işçileri tüm zorluklara rağmen haklarını alıncaya dek direnmekte
kararlı olduklarını mücadeleleriyle ortaya koyuyorlar. Zafer direnen emekçinin olacak! SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||