7 Nisan'01
Sayı: 03


  Kızıl Bayrak'tan
  Esnaf eylemleri, burjuvazinin hesapları ve devrimci sınıf tutumu
  Sendika ağalarının işi bu kez kolay değil!
  Sınıf hareketine devrimci müdahale sorumluluğu
  Öncü İşçi İnisiyatifi'nin çalışmalarından
  Öncü işçilere önemli sorumluluklar düşüyor
  Sınıf ve kitle hareketi
  Ara sınıf eylemlilikleri ve gösterdikleri
  Ölüm Orucu Direnişi sürüyor!
  Gençlik
  Düzenin krizi'ne liberal sol reçeteler/2
  Özelleştirme saldırısı ve Telekom
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/1
  Krizin sosyal faturası
  Newroz kutlamaları imralı çizgisinin iflasını belgeler!
  Uluslararası hareket
  Ölüm Orucu Direnişi 25. haftasında!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

EP’in 31 Mart eyleminde yaptığımız röportaj...

“Krizin faturasını sermayeye ödetmenin yolu
mücadeleden geçiyor”

“Krizin faturasını sermaye ödemeli”

- Sizce krizin faturasını kim ödemeli?

1. Hava-İş üyesi: Krizin faturasını 550 kişi ödemeli.

2. Hava-İş üyesi: Patronlar.

3. Hava-İş üyesi: Krizin faturasını, parayı İsviçre’ye, şuraya buraya kaçıranlar ödemeli. Bankaları boşaltanlar ödemeli veya milletvekilleri ödemeli. Kim ülkeyi bu duruma sokuyorsa onlar ödemeliler.

4. Hava-İş üyesi: Krizin faturasını bugüne kadar bizi yoksulluk, sefalet içinde bırakan egemenler ödemelidir. Biz emekçiler bu krizin faturasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Krizin faturasını kabul etmemekle birlikte, bu krizin faturasını onlara ödetmemizin tek yolu olarak mücadeleyi seçiyoruz. Mücadeleden geçiyor, bu krizin faturasını onlara ödetmek.

Yol-İş üyesi: Krizin faturasını hükümet ödemeli, meclisteki milletvekilleri ödemeli.

1. BES üyesi: Nasıl yanıt verilebilir ki bu koşullarda. Sermayenin krizinin faturasını sermaye ödeyecek tabii ki.

2. BES üyesi: Sermaye ödemeli.
1. Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: Zenginler ödemeli. %10’luk azınlıkla bu ülkenin tüm kaymağını yiyenler ödemeli.

2. Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: Krizin faturasını krizi yaratanlar ödemeli. Bu krizde işçilerin, emekçilerin, küçük esnafın hiçbir payı yoktur. Dolayısıyla bizim bu krizden hiç etkilenmememiz gerekiyor. Yurtdışından alınan borçlar kimler tarafından kullanıldıysa onlar tarafından geri ödenmelidir. İşçiler, köylüler, esnaflar, emekçiler bunun sorumlusu değil, dolayasıyla da bunun faturasını bizler ödememeliyiz.

1. Eğitim-Sen üyesi: Kim faturayı çıkarıyorsa onlar ödemeli. Kriz bizim tarafımızdan imal edilmiş olmadığına göre, faturayı da biz ödememeliyiz. Hortumcular adıyla anılan patronlar, sermayedarlar ödemeli. Kriz de onların yarattığı kriz, ödemek de onların sorunu. Biz zaten ödemeyi reddediyoruz.

2. Eğitim-Sen üyesi: Krizin faturasını krizi çıkaranlar ödemeli. Bu ülkeyi beceriksizce yöneten insanlar ödemeli. Krizin faturası hep bize çıkıyor, ama sonuçta onlar ödemeli.

1. TEKSİF üyesi: Onlar ödesin, hortumcular ödesin.

2. TEKSİF üyesi: Valla halka ödettiriyorlar, ama devlet ödemeli.

TMMOB üyesi: Patronlar.

1. SES üyesi: Tabii ki sermaye ödemeli. Ama bugüne kadar olduğu gibi bugün de krizin faturası emekçilere ödettiriliyor. Yapay bir şekilde yaratılmış siyasi bir istikrarsızlık var. Kriz derin, ama hükümetin alacağı kararlar var, alması gereken kararlar var, çünkü emperyalizme göbekten bağlı. Emperyalizmin dayattığı bir program var. Bunu uygulamak zorunda. O nedenle böyle bir ortama da ihtiyaçları var.

2. SES üyesi: Tabii ki sermaye. Ülkeyi hortumlayanlar ödemeli.

“Ciddi bir örgütlülük yaratmak gerek”

- İşçi ve emekçiler olarak, krizin faturasını krizi yaratanlara ödetmek için ne yapmalıyız?

1. Hava-İş üyesi: Birlikte mücadele ile ödetebiliriz.

2. Hava-İş üyesi: Bu eylemlere devam etmeliyiz. Sesimizi duyurana kadar, dinletene kadar.

- Bugüne kadar alanlara çıkarak sesimizi yeterince duyurduk...

2. Hava-İş üyesi: Ben yeterince duyurduğumuza inanmıyorum. Çok suskun bir toplumuz. Herşeyi kesinlikle kabul ediyoruz. Bu tepkiyi göstersek bunlar olmazdı. Bugün Avrupa’da gördüğünüz gibi, benzine yapılan %1-2 zamlarla yollar kapanıyor. Trafik aksıyor, işler duruyor, fabrikalar duruyor. Bizde halkımız herşeye tepkisiz. Herşeye yapılan zam ortada. Hiçbir tepki yok. Herşeyi sineye çekiyoruz. Bence tepki.

3. Hava-İş üyesi: Birlik olmamız lazım. Şimdi uzakta olan, televizyonlarını seyreden kişilerin burada olması lazım. Orada oldukları için, onlar adına ben utanıyorum. Bütün halkın burada olması gerekiyor, birlik olması gerekiyor. Çünkü bu bizim ortak sorunumuz. Ya birlikte yapacağız ya da birlikte çekeceğiz.

1. Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: İşte alanlardayız.

- Alanlarda olmak yeterli mi peki?

1 Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: Bu bir süreç. Tabii değişik versiyonlar da denenebilir, ama biz şimdilik bunu deniyoruz.

- Ama biz yıllardır alanlardayız...

1. Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: Evet, devam. Demirel’in bir sözü vardı, “yollar yürümekle aşınmaz” diye. Biz de yürüyoruz, bakalım ne zaman aşındıracağız.

2. Enerji-Yapı Yol Sen üyesi: Bu tür eylemliliklerin güçlendirilmesi gerekiyor. Genel grevlerin, genel direnişlerin örgütlenerek, devletin, hükümetin bu baskısını geri püskürtmek gerekiyor.
1. Eğitim-Sen üyesi: Birlikte olmak, bu karşı koyuşu emek programı etrafında örgütlemek gerek. Ciddi bir örgütlülük yaratmak gerek.

2. Eğitim-Sen üyesi: Ödettirmek için şu anda yaptığımız gibi eylemler yapmalı, ama bu tek başına yetmiyor. Bütün halkın buna katılması gerekiyor. Ne bekliyorlar ki? Daha ne kaldı kaybedecek. Sonuçta bir onurumuz var. Onun için mücadele ediyoruz. Başka yapılacak ne varsa yapılmalı.

1. TEKSİF üyesi: Türkiye ayağa kalkmalı, herkes ayağa kalksın.

2. TEKSİF üyesi: Direnişle, eylemlerle, mücadeleyle.

TMMOB üyesi: Mücadele etmeliyiz. Nasıl hortumladılarsa onu geri verdirmeliyiz.

1. SES üyesi: Emekçilere belli görevler düşüyor. Sendikalara da belli görevler düşüyor. Bunu ne kadar başaracaklar bilemiyorum ama, bu biraz bizim elimizde gibi geliyor. Bugün buraya bu kadar iyi bir kitle geleceğini düşünmemiştim. Hoşnutum. Umarım bunlar 14 Nisan’daki Emek Platformu’nun mitinginde de olur, coşku olur. Bugünkü coşku da fena değil diye düşünüyorum.

2. SES üyesi: Tabii ki direniş. Hep beraber bir direniş.

1. BES üyesi: Şu yaptığımız şeylerin çok daha fazla hayata geçmesi gerekiyor.

2. BES üyesi: Direnmeliyiz.

Yol-İş üyesi: Hep beraber halk olarak eylemlere katılarak hakkımızı aramalıyız.



EP’nin İzmir eylemi:

“İşçi memur el ele, genel greve!”

Emperyalist tekellerin devlet bakanlığına atadığı Dünya Bankası memuru Kemal Derviş’e hazırlattığı sözde “ulusal” programa karşı bir alternatif program hazırlayan Emek Platformu, İzmir’de de kitlesel bir eylemle kendi programını tanıttı.

31 Mart günü saat 11.00’de Konak Sümerbank önünden Konak Meydanı’na yapılan yürüyüşle başlayan eyleme ağırlıklı olarak kamu emekçileri katıldılar. Ayrıca kendi dövizleriyle İzelman işçileri, TÜMTİS üyesi ambar işçileri ve Petrol-İş Aliağa şube üyesi işçiler göze çarpıyordu. Atılan sloganlar sınıf hareketinde yeni bir canlanmanın işaretini veriyordu. Yaklaşık 2500 emekçinin katıldığı eylemde tek bir pankart taşındı. Bu pankartta “Yolsuzluğa ve yoksulluğa hayır” yazılıydı.

Eylemde öne çıkan sloganlar şunlardı; “İşçi memur el ele, genel greve!”. “İMF değil üretenler yönetsin!”, “ İMF uşağı hükümet istifa”, “Diren direne kazanacağız!”, “Genel grev genel direniş!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Geliyor geliyor, genel grev geliyor!”, “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!”, vb.

Alternatif program metnini Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Musa Çeçen okudu. Ayrıca pazar yerlerinde bildiri dağıtımı yaptılar. Alternatif programın tanıtımının yanısıra, 4 Nisan’dan itibaren her Çarşamba günü yarım saat süreyle, örgütlü bulunan tüm işyerlerinde toplantılar yapılacağı ifade edildi. Tüm bu etkinlikler 14 Nisan’da, ülke çapında gerçekleştirilecek mitinglere hazırlık olacak.

SY Kızıl Bayrak/İzmir



Adana EP’ten bildiri dağıtımı...

31 Mart Cumartesi günü Adana Emek Platformu, merkezi eylemlilik kararı çerçevesinde bildiri dağıtımını gerçekleştirdi. Platformu oluşturan kurumlar Cumartesi günü saat 12.30’da İnönü Parkı’nda toplanıp, “Kahrolsun İMF, bağımsız Türkiye!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarını attılar ve ardından şehir merkezinde bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler.

Emek Platformu’nun 14 Nisan tarihinde yapacağı mitinge TUYAB, TUHAY-DER, Dayanışma-Der ortak olarak pankart açma istemini bildirdiler. Fakat EP bünyesinde yeralan kurumlar dışında kimseye pankart açtırılmayacağı yanıtını aldılar.

SY Kızıl Bayrak/Adana



EP’in Sultanahmet eylemi...

Kitlesel, öfkeli ve coşkulu...

Emek Platformu’nun “Emek Programı”nı kamuoyuna duyurmak için düzenlediği basın açıklaması Sultanahmet Meydanı’nda yapıldı.

Eylem öncesi katılım için ön çalışması yapılmayan eyleme yaklaşık 7 bin civarında işçi-emekçi katıldı. Eylem, sendika ve şubelerin Beyazıt Meydanı’nda toplanmasıyla başladı.

Hava-İş, Genel-İş, Belediye-İş sendikaları, “Genel grev, genel direniş!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarıyla alana gelen diğer sendika ve şubeleri büyük bir coşkuyla karşıladılar.

Kitlenin alanda toplanmaya başlamasıyla gittikçe artan öfke ve coşku, polisin yürüyüş güzergahını kapatması ve kitleyi çembere almaya başlamasıyla iyice arttı. Polisin bu tutumu üzerine yürüyüşten vazgeçerek basın açıklamasını bitirme niyetinde olan sendika bürokratlarının arabadan yaptığı konuşmaları dinlemeyen kitle, “Yılgınlık yok direniş var!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarıyla barikatı zorlamaya başladı. Ön tarafta polisle kitle arasında tartışmalar sürerken, arka taraftan kitlenin zorlamasıyla barikat aşıldı ve kitle yürüyüşe geçti. Barikatın aşılmasıyla kitledeki coşku ve heyecan iyice arttı.

Yürüyüş boyunca susmayan sloganlar kitlesel bir şekilde atıldı. İşçi ve emekçilerin öfke ve tepkiyle yükselttiği İMF ve hükümet karşıtı sloganların yanısıra “Genel grev, genel direniş!”, “İşçi-memur elele genel greve!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları, emekçilerin birlik talebi olarak eyleme yansıdı. Atılan diğer sloganlar, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kahrolsun İMF, bağımsız Türkiye!”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “İMF’ye değil emekçiye bütçe!”, “Emekçiye değil çetelere barikat!” oldu.

Sultanahmet Meydanı’na gelindiğinde dağılmaya başlayan kitle, kürsüden yapılan konuşmalara ilgisiz kaldı. Basın metninin okunmasından sonra bitirilen eyleme işçi sendika ve şubelerinden; Türk-İş, Yol-İş 2 No’lu, Tümtis, DİSK Nakliyat-İş, DİSK Basın-İş, DİSK Genel-İş 7 No’lu şube, Genel-İş/İstanbul Şubeleri, Tez Kop-İş, Hava-İş, Deri-İş, Petrol-İş/İstanbul Boğaziçi Şubesi), Öz Çelik-İş 1 No’lu, Türk Metal-İş, “İMF defolsun, Türkiye kurtulsun” pankartıyla TEKSİF/Bakırköy şubesi, “Yaşasın bağımsız demokratik Türkiye!” pankartlı Türk Harb-İş/ İstanbul Şubesi, Selüloz-İş/İstanbul Şubesi, Tes-İş 3 No’lu Şube, “Özelleştirmeye, yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı!” pankartıyla Tek Gıda-İş, “İş güvencesi İstiyoruz!” pankartıyla Belediye-İş, Türk Kamu-Sen/ İstanbul Şubeleri, “Yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı, İMFccedil;lık ve zulümdür; İMF’yi kovalım, açlığa son!” pankartı ile Genel-İş 2 No’lu Şube, “Krizin faturasını emekçiler değil hortumcular ödesin’” pankartıyla Deri-İş/Tuzla Şubesi katıldılar.

KESK ise eyleme sınırlı şube ve sendikalarıyla katıldı. Eğitim-Sen 4, 5, 8 No’lu şubeler, Türkiye Kamu Sen, Haber-Sen, Enerji-Yapı Yol Sen, SES, Bem-Sen, Tüm Bel-Sen, BES 2 ve 3 No’lu şubeler ile TMMOB eyleme katılanlar arasındaydı.

“İMF işsizliktir; İMF tipi hapishaneler kapatılsın; Ulusal değil, açlık ve ölüm programı; İMF’nin kölesi olmayacağız; İMF defol/Genel-İş”, “Açlık ve zulme karşı genel greve; Sömürge valisi defol/Eminönü Belediye işçileri”, “Kurtuluş Derviş’le değil işçilerle gelecek/Tez-Koop-İş” imzalı dövizlerin taşındığı eylemde, Hava-İş’e üyeleri de “Özelleştirmeye hayır” önlükleriyle dikkat çektiler.

İstanbul Üniversite Öğrencileri Temsilcilikleri, “İçerde dışarda hücreleri parçala!” pankartlı Halkevleri, TUYAB, “İMF F tipleridir, F tipleri kapatılsın” pankartıyla TAYAD, AOBP pankartıyla liseli gençlik eyleme katılan ve Ölüm Orucu Direnişi ve F tipi saldırısını alana taşıyan çevreler oldular. Yürüyüş sırasında ve alanda “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!”, “İşçilerin birliği hücreleri yıkacak!”, “İçerde, dışarda hücreleri parçala!” sloganları kamu emekçileri kitlesi tarafından da sahiplenildi.

Biz eyleme “Krizin faturası kapitalistlere!” yazılı pankartımızla, işçi ve emekçilerle içiçe katıldık. Sloganlarımız ve coşkumuzla eylemde yerimizi aldık. Kızıl Bayrak imzalı kuş ve bildirilerimizi yaygın olarak kullandık.

Reformist partiler de eyleme katılanlar arasındaydı. EMEP gençliği alanda Emek Platformu’nun bildirilerini “Emeğin Programı” söylemi eşliğinde dağıttı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



ÖDP’nin İstanbul mitingine 6 bin kişi katıldı

1 Nisan’da saat 11.00’de Şişli Abide-i Hürriyet’te toplanılmaya başlandı. Devlet geniş güvenlik önlemleri almıştı. Toplam kitle yaklaşık 6 bin civarındaydı. Devrimciler ise tutsak yakınları pankartları arkasında mevzilenmişlerdi. TUYAB ilk defa bir eyleme bu kadar kitleyi katmıştı, toplam 350 civarındaydı. Bu yürüyüş sırasında daha da kalabalıklaştı. Belli bir disiplin ve canlılık taşıyordu kortej. TAYAD’ın kitlesi ise 200 civarındaydı.

Halkevleri Gençliği ve ÖDP Gençliği eğitimle ilgili talepleri dile getiren pankartla katıldılar. Bu kortejlerde sık sık zindanlarla ve hücrelerle ilgili sloganlar atıldı.

Alanda genel olarak; “İçerde dışarda hücreleri parçala!”, “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!”, “Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!”, “İMF’ye değil halka bütçe!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Susma haykır, hücre ölümdür!”, “Cengiz Soydaş ölümsüzdür!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Milyonlar aç milyonlar işsiz, yaşasın küresel direniş!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” vb. sloganları atıldı. Kuşkusuz zindanlarla ilgili sloganları daha çok devrimci çevreler atıp, attırdılar.

TUYAB eyleme, “Tecrite, izolasyona ve F tipi yaşama hayır!”, “Katliamın hesabı sorulsun F tipleri kapatılsın!” şiarlarının yeraldığı iki pankartla katıldı. DİSK Şubeler platformu , DİSK Lastik-İş , KESK, TAYAD ve “Yoksulluk, işsizlik, tecrit, izolasyona karşı ‘Yaşamı Savunma İnisiyatifi’ pankartı hemen TUYAB’ın arkasında yeraldı. İHD pankartı da açılmıştı, fakat kortej oluşturmadılar.

Hava’nın yağışlı ve soğuk olması mitingin kısa sürmesine neden oldu. Saat 14.00 civarında miting sona erdi.

ÖDP içerisinde bir tartışma ve tasfiye süreci yaşandığı biliniyor, ki bu asıl olarak zindan direnişi sürecine denk geldi. Bir kısım ÖDP’li ilçe ve yöneticileri bu süreci destekleme çerçevesinde anlamlı bir çaba sarfettiler. Devletin sopasını gören ÖDP üst yönetimi ÖO direnişine destek çerçevesinde yasaklamalar getirdi. Bu süreçteki iç kutuplaşma İstanbul’daki mitinge de yansıdı. Kimi ilçe pankartları arkasında, zindanlar, Ölüm Oruçları, sosyalizm sloganları , kitleselliği ve canlılığıyla gençlerin olduğu kortejler belirgin bir şekilde göze çarpıyordu. Buna en iyi örnek Şişli ilçe örgütüydü.



25 Mart mitingi...

ÖDP’li liberallerden devrimcilere saldırı

19 Aralık katliamının ardından Ölüm Orucu direnişinin dışarıdaki ayağının kırılması ve direnişin suskunluk fesadıyla boğulmaya çalışmasıyla birlikte, uzun süren bir sessizlik dönemine girildi. Bu sessizlik yine direnişin etkisiyle, Ölüm Orucu direnişçisi Cengiz Soydaş’ın şehit düşmesiyle parçalandı.

Bu sessizliği gençlik cephesinden kırabilmek için Ankara Hücre Karşıtı Gençlik Platformu kurulmuştu. Platform, Newroz eylemine anlamlı bir katılım sağlamasının ardından, ÖDP 25 Mart mitingine katılım kararı aldı. Hemen pankart hazırlandı. Pankartta “Ölüm Orucu ateşiyle hücreleri parçala!” yazılıydı. ÖDP yönetiminin devrimcilerin alana müdahalesini engelleyebilmek için toplanma yerini bildirmemesi üzerine, alana pankartımızla girebilmek için Kurtuluş Parkı’nda toplanma kararını aldık. Aileleri de eyleme katabilmek için çalışmalara başladık. Toplanma yerini öğrenememiz nedeniyle yürüyüşe katılamadık.

Toplanma yerine az sayıdan devrimcinin gelmesi nedeniyle pankartımızı sokamadık. Alanda TUYAB’ın imzasız bir pankartı olduğu haberi gelince, ailelerle birlikte alana girdik. Alanda ÖDP’li bazı gruplar bizi yanlarına çağırarak ortak sloganlar attılar. Sloganlarımız ve “Söz bitti, ölüyorlar, seyretme, yaşat!” pankartımız ÖDP yönetimini rahatsız etmiş olmalı ki, kürsüden slogan atmamamız yönünde uyarılar gelmeye başladı. Ardından büyük bir ÖDP pankartı pankartımızın önüne çekildi. Çekilmelerini istediğimizde, bunu yapmayacaklarını, çünkü istedikleri gibi davranmadığımızı söylediler. Biz yan tarafa geçmeye çalışınca kortejimize saldırdılar. Analar ve bizim yanımızdaki bazı ÖDP’liler de saldırıdan nasiplerini aldılar.Tekrar slogan atmaya başlamamız üzerine yeniden saldırıya uğradık. ÖDP’nin “Faşizme kı omuz omuza” pankartı ardında devrimcilere saldırması oldukça anlamlıydı!

Saldırının ardından kortejimizi yeniden toparlayıp sloganlarımız haykırmaya devam ettik. Sürekli olarak “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

ÖDP yönetimin tavrı nedeniyle polisler oldukça rahat davranıp kortejimizin yanından çekim yapmaya başladılar. Kamerayı ve polisleri kovduk.

Miting, reformizmin kitle hareketinin yükseldiği dönemde bu dalgaya binmeye çalıştığını, ancak dalganın kırılmasıyla birlikte düzenin bataklığına nasıl battığını göstermesi açısından anlamlıydı. Ölüm Orucu Direnişin safları ve ayrışmayı netleştirmesiyle birlikte, devrimci değerlerini koruyanlar bu kokuşmuşluğa karşı bir duruş sergileme kararlılığı gösterebiliyorlar. Nitekim direniş, ÖDP içinde ayrışmayı netleştirmiş, bir tarafı ileri çıkarırken, diğer tarafı da düzenin bataklığına itmiştir.

SY Kızıl Bayrak okurları/Ankara