- Kızıl Bayrak'tan
- 1 Mayıs’ı devrimci taleplerimizle
- 1 Mayıs'ta alanlara
- 1 Mayıs’ı sendika ağalarının barikatını
- Düzenin gündemi ve 1 Mayıs
- 1 Mayıs’ta kavga alanlarına!
- Küçük-burjuva akımların
- Emperyalist yağmaya ve talana karşı
- Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Emek
- Direnişçi İZSU işçilerinin kaleminden...
- Tutuklu ve Hükümlü Yakınları
- Parti amblemi üzerine
- Geçici başarının gizledikleri
- Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!
- Bartın Cezaevi’ndeki devrimci tutsakların
- Washington gösterileri: Seattle
- Bolivya:
- Zimbabwe:
- İran:
- Komünist militanlardan...
- Faaliyet alanlarından...
- Mücadele postası...



 
 
Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği
(TUYAB) açıldı


Ulucanlar katliamının hemen sonrasında tutuklu ve hükümlü yakınları, cezaevlerinde yeni katliamların, hak gasplarının yaşanmaması için örgütlenmeye başladılar. Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birligi adını alan örgütlenme, resmi işlemlerini tamamladıktan sonra kuruluşunu 16 Nisan’da yapılan açılışla taçlandırdı.

Açılışa oldukça kalabalık katılan aileler salona sıgmadı ve bir alt katta da sinevizyon aracılıgıyla program sahnelendi. Sahnenin arkasına “Hücre ölümdür! İzin vermeyecegiz!” şiarının yazılı oldugu TUYAB imzalı pankart açılmıştı. Sahneye ayrıca açılışa gelen çiçekler de konulmuştu.

Devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından tutsak yakını bir ananın açılış konuşmasıyla etkinlik başladı. Konuşmasında devletin yıllardır cezaevlerine pervasızca saldırdıgını ve devrimci tutsakların bugüne kadar her saldırıyı bedel ödeyerek gögüsledigini, ama bundan sonra ailelerin de saldırılara dışarıdan gögüs gerecegini, geçit vermeyecegini dile getirdi. Aileler açılış konuşmasını coşkuyla alkışladı.

Konuşmanın ardından programın sunucusu cezaevlerinden, sosyalist dergilerden, kültür merkezlerinden ve İstanbul Üniversitesi Hücre Karşıtı Platformu’ndan gelen mesajlardan bir kısmını okudu. Açılışa ailelerin yanısıra, İHD yönetimi, sosyalist basın ve devrimci ögrencilerden de gelenler olmuştu.

Mesajlardan sonra, Tohum Kültür Merkezi Barbara Halk Sahnesi’nden bir sanatçının sergiledigi “Ben Ulrike bagırıyorum” adlı oyun sırasında duygulu anlar yaşandı. Oyun, Alman bir devrimci olan Ulrike Meinhoff’un yaşamını anlatıyordu. Meinhoff Alman faşizmi tarafından RAF örgütüne üye oldugu için birçok arkadaşıyla “beyaz hücre” adı verilen ölüm hücrelerine konulur. Burada her yer beyazdır ve herşeye sessizlik hakimdir. Ulrike ve arkadaşlarının çıldırmaları ve intihar etmeleri için yıllarca işkence yapılır, her yol denenir. Ama onlar tüm baskılara iradeleri sayesinde direnirler. Bunun üzerine öldürülerek “intihar ettiler” süsü verilmeye çalışılır. Fakat yaşanan katliamın üstünü kimse örtemez. Çünkü Ulrikelerin cenazesini onbinler sahiplenmiştir. Hücrenin gerçek yüzünü gözler önüne seren oyun, aileler tarafından çok begenildi ve uzun süre alkışlandı.

Açılışa destek vermek için gelen Gögün Yarısı müzik grubunun söyledigi ezgilere aileler de katıldı. Ulucanlar’da saldırıya ugrayan ve bir gözünü kaybeden Cenker Aslan’ın babasının Ulucanlar direnişine ilişkin okudugu şiir ilgiyle karşılandı. Daha sonra davetli olarak gelen şair Ruhen Mavruk Cumartesi Anneleri’ne ve orada bulunan annelere bir konuşma yaparak, onlar için yazdıgı bir şiirini okudu. Programın ikinci yarısında gelen mesajlar okunmaya devam etti. BEKSAV’dan gelen Ali Naki Gündogdu ve ardından yine bir tutsak yakını açılışı türkülerle selamladı.

Açılışa Ulucanlar’da ölümsüzleşen Habip yoldaşın ablası Kibar Kebude de katıldı ve anlamlı bir konuşma yaptı. Devrim şehitlerini selamlayarak başladıgı konuşmasında, “Ulucanlar’a kadar Habip’in ablasıydım. Ama şimdi Habip’in, Ümit’in, Abuzer’in ve hepsinin ablasıyım. Amerikan uşagı faşist rejim bizleri katlederek tüketecegini sanıyor, ama bizim ailede dün bir Habip varsa, şimdi onlarca Habip var, hepimiz birer Habip’iz, bizi asla tüketemeyecekler. On’lar igrenç işkenceler ve katliamlar karşısında ellerindeki bayraga asla leke sürdürmediler, bayrak artık bizlerin ellerinde. Benim ömrüm nereye kadar yeterse, On’lardan devraldıgım bayragı sonuna kadar leke sürdürmeden taşıyacagım. Çünkü bu katil düzenin ne kadar aşagılık ve çirkef oldugunu daha iyi anladım. Habip’in cenazesini aldıgımızda vücudu ve yüzü işkenceden tanınmıyordu. O kadar vahşi işkenceler karşısında güzelligi/güzellikleri yine de bozulmamıştı. Çünkü onların yüzünde komünizmin güzelligi vardı. Onun güzelligini hiçbir şey bozamaz. Bu çürümüş, kokuşmuş düzenin insanlıkla bir ilgisi kalmamış, o yüzden hunharca saldırıyor ama bizi asla teslim alamayacak. Beni dinlediginiz için teşekkür ederim” diyerek konuşmasını bitirdi. Konuşmayı baştan sona ilgiyle dinleyen ve gözyaşlarını tutamayan aileler, bittiginde de coşkuyla alkışladılar.

Bu arada Teröle Mücadele Şubesi’nden gelen sivil polisler, bir araba dolusu çelik kuvvet ve resmi araçlarla açılış başladıgından beri tehditler savurarak, açılışın yasal olmadıgı gerekçesiyle bitirmeye çalışıyorlardı. İşlemlerin eksik olmasından güç bulan terörle mücadele ekibi, program bitirilmedigi koşullarda dagıtılacagı tehdidinde bulundu. Programın tamamlanmak üzere oldugu bir evrede etkinligin sonlandırılmasına bizlerce karar verildi.

Bu arada söz alarak Adana İHD adına gelen bir ana da, oradakilerin selamını getirdigini ve birlikte mücadele vereceklerini belirtti. Açıklamadan sonra aileler alt kata indiler. Polisle muhatap olması için bazı aileler belirlendi ve digerleri de başka bir yerde beklemeye başladı. Polisin yaptıgı arama sırasında, TUYAB’dan ayrılan ailelerin bir kısmı tekrar geri dönüp kapıda bekleyerek olası bir saldırı durumunda müdahale etmek için hazır olduklarını belirttiler.

TUYAB’ın açılışıyla, örgütsüz oldukları için dışarıda seslerini duyuramayan ve güçsüz olduklarını düşünen ailelerin de biraraya gelebilecekleri ve örgütlenip, cezaevleriyle mücadeleyi ortak sürdürecekleri bir adresleri de açılmış oldu. Şimdi sıra ona omuz vererek büyütmekte ve yeni katliamlara geçit vermemek için sahiplenmekte.



İskenderun’da provokatif saldırı


‘99 yılı Mart ayında İskenderun Emniyet Müdürlügü’ne baglı TMŞ ekipleri tarafından “örgüt üyesi” oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan N. Ceren Salmanoglu ve F. Deniz Polattaş, gözaltında işkence ve coplu tecavüze maruz kalmışlardı. Ailelerin girişimleri sonucu kamuoyu yaratan bu olaya karşılık, Emniyet Müdürlügü binbir yalanla olayın üstünü örtmeye çalışıyordu.

Tecavüz ve işkence davasının ilk duruşması 14 Nisan Cuma günü İskenderun Agır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İşkenceci polisler Murat Çıkan, Halil Özkan, Gürkan İlhan ve Aysun Göksel kendilerine dönük suçlamaları reddettiler. Mahkeme başlamadan önce kolluk kuvvetleri adliye binası önünde yıgınak yaptı ve faşist beslemeleri olan ülkücüleri getirdi.

Duruşma yapılacak salonun önünü işgal eden, demokratik kitle örgütleri temsilcilerinin duruşmaya girmelerini engelleyen faşist beslemelerin tümü duruşma salonuna girdi. Avukatların itirazı sonucu salondan çıkarılan faşistler, dışarıda da provokatif tutumlarını sürdürdüler. Tutuklu yakınları da mahkeme salonuna alınmadı. Daha duruşma başlamadan önce adliyenin önünde “Şehit aileleri” imzasıyla okunan basın açıklaması saldırının göstergesiydi.

Faşistler adliyede ve parkta, “Polise uzanan eller kırılır, kahrolsun PKK!” sloganları ve bozkurt işaretleriyle tutuklu yakınlarına saldırdılar. Bu saldırı sonucu çok sayıda kişi yaralandı, beş tutuklu yakını gözaltına alındı. Yaklaşık 5 saat süren mahkeme sonucunda tanıkların dinlenmesi ve Çapa Tıp Fakültesi’nden psikolojik rapor alınması kabul edildi. Mahkemeden sonra polis ablukası altında otobüslere binen tutuklu yakınları İHD Şubesi’nin önünde indiler.

Ülkü Ocakları’ndan gelen faşist beslemeler ise, bizzat polisin örgütlemesiyle, sahilden Emniyet Müdürlügü’ne dogru “Polise uzanan eller kırılır, kahrolsun PKK!” sloganlarıyla yürüyüşe geçtiler.

Kızıl Bayrak/Antakya

“Saldırı açık bir provokasyondur”


Biz aşagıda imzası bulunan sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri olarak, 14 Nisan Cuma günü İskenderun Adliyesi önünde işkenceye maruz kalanların yakınlarına yapılan çirkin saldırıyı kınıyoruz. İşkence insanlık suçudur. İşkence yapanlar mutlaka yargılanmalı ve gerekli cezaya çarptırılmalıdır. İşkenceye karşı duyarlı olan kurum temsilcileri ve kişilere, kimler tarafından getirildigi ve kim oldukları belirsiz (!) olanlarca yapılan saldırı açıkça bir provokasyondur. Yapılan tahriklere karşı güvenlik yetkilileri uyarılmasına ragmen gerekli önlemler alınmamış ve bilinen olaylar meydana gelmiştir. Saldıranlar elini kolunu sallayarak olay mahalinde dolaştıgı halde, saldırı magdurları gözaltına alınmıştır. (...)

İskenderun kamuoyunu bu gibi konularda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.

HADEP, ÖDP, EMEP, İP, İHD, Egitim-Sen, DİSK Genel-İş,
Emekli-Sen, Maden-Sen, TUHAY-DER, SES
İskenderun temsilcilikleri



ARSIV ANA SAYFA