- Kızıl Bayrak'tan
- 1 Mayıs’ı devrimci taleplerimizle
- 1 Mayıs'ta alanlara
- 1 Mayıs’ı sendika ağalarının barikatını
- Düzenin gündemi ve 1 Mayıs
- 1 Mayıs’ta kavga alanlarına!
- Küçük-burjuva akımların
- Emperyalist yağmaya ve talana karşı
- Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Emek
- Direnişçi İZSU işçilerinin kaleminden...
- Tutuklu ve Hükümlü Yakınları
- Parti amblemi üzerine
- Geçici başarının gizledikleri
- Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!
- Bartın Cezaevi’ndeki devrimci tutsakların
- Washington gösterileri: Seattle
- Bolivya:
- Zimbabwe:
- İran:
- Komünist militanlardan...
- Faaliyet alanlarından...
- Mücadele postası...



 
 
2000 1 Mayıs’ına doğru...

Küçük-burjuva akımların derinleşen çıkmazı ve parti

Y. Maden


1 Mayıslar gerçek anlamda bir sınama, ayrışma ve saflaşma günleridir. Siyasi akımların temsilcisi olma iddiası taşıdıkları sınıfa karşı, temsiliyet ve önderlik düzeylerinin ölçüldügü bir gündür. Türkiye’de 1 Mayıslar bu açıdan zengin bir laboratuvar olma özelligine sahiptir. Özellikle son iki 1 Mayıs bu açıdan sınıfın siyasal temsilcisi olma iddiasındaki yapıların bu temsiliyet iddialarını sınamıştır. Taşınan iddia ile ortaya konulan pratik çaba ve sorumluluk arasındaki mesafeye, her yapının sınıfsal kimligine, devrimci ciddiyeti ve sorumluluguna ışık tutan günler olmuştur bu1 Mayıslar.

Sermaye devleti, derinleşen iktisadi kriziyle beraber yaşadıgı çürüme ve kokuşmanın kendini Susurluk’ta dışa vurdugu bir dönemin ardından, ordunun siyaset sahnesine dogrudan müdahalesi ve bir dizi manevrayla kendini tahkime yönelmiş, böylece çok yönlü bir saldırının önünü açmıştır. Bu saldırının devrimci harekete yönelik hedefi “marjinalleştirme” olarak tanımlanabilir. “Marjinalleşme” devrimci hareketin kitle hareketinden yalıtılması, toplumsal-siyasal arenanın dışına itilmesi ekseninde yürüyen sistemli bir saldırıdır. Bu saldırının bir yönü devrimci hareketi politikasızlıga mahkum etmek, içine kapanmaya/darlaşmaya zorlamaktır. Diger yönü ise kitle hareketini alternatifsizlige mahkum etmektir.

‘97 1 Mayıs’ı sermaye devletinin bu saldırısında önemli mesafeler aldıgı bir dönemi işaretliyordu. Küçük-burjuva akımların yapısal sorunları, demokratizmle sınırlı ufku, kitle hareketi karşısında kendiligindenciligi ve bunun tersten ifadesi sekterizmi, sermaye devletinin “marjinalleştirme” saldırısının hayat bulmasını kolaylaştırdı. MGK komutasında “sivil inisiyatif” ve ESK rüzgarlarıyla körüklenen demokratikleşme manevraları, küçük-burjuva akımların üzerinde durdukları politik platformu etkisizleştirirken, onları siyasal arenadan uzaklaştırdı. Geleneksel hareketin sermaye devletinin bu kıskacını kırmak yerine, kendini dar kadrosal eylemlilik ve etkinliklere hapsetmesi ise, sınıf-kitle hareketi ile arasında yeni duvarlar ördü.

Komünist hareket, sermaye devletinin saldırıları karşısında politik bir açıklıga sahip olmasına karşın, ‘97 1 Mayıs’ında devletin saldırılarına karşı devrimci bir barikat örmek, sınıf ve kitle hareketini ilerletmek amacıyla devrimci-demokrat hareketle güçbirligi içine girdi. Ancak, devrimci-demokrat hareketin dar bakışı ve ciddiyetsizliginin aşılamadıgı yerde, komünist hareket, pratikte ‘97 1 Mayıs başarısızlıgına ortak oldu. Komünist hareket, küçük-burjuva akımların aksine, ‘97 1 Mayıs başarısızlıgını çok yönlü sorgulayarak, sınıf-kitle hareketinin ihtiyaçlarından kopuk, sorumsuz ve ciddiyetsiz güçbirligi pratigi ve tarzından yolunu ayırdı.

‘98 1 Mayıs’ı öncesi süreç de, ‘97 1 Mayıs’ında yaşanan ayrışma ve saflaşmanın derinleştigi bir dönemi işaretliyordu. Devrimci-demokrat hareketin ciddiyetsizligi ve sınıf hareketine karşı sorumsuzlugu teorize ediliyor, uç boyutlara vardırılıyordu. Bu tarz ve yöneliş ise sınıf ve kitle hareketini sermayenin saldırılarına karşı donanımsız ve savunmasız bırakıyordu.

Komünistler ise sınıfı devrimcileştirme sorumlulugu ve ciddiyetiyle, sınıf ve kitle hareketinin nesnel egilim ve ihtiyaçlarına yanıt veren pratik bir tutumla hareket ettiler. Komünistlerin döneme yanıt veren politik açıklıgı ve buna uygun düşen pratik çalışma tarzı, ‘98 1 Mayıs’ı öncesi hazırlık ve katılımda, “Devrimci 1 Mayıs için işçi platformları”nda somutlandı. Bu duruş ve tarzın sınıf ve kitle hareketinin nesnel egilim ve ihtiyaçlarına yanıt verdigi, komünistlerin güç ve olanaklarını aşan politik-pratik etkisiyle de kendisini gösterdi. Öyle ki, küçük-burjuva akımların tuttugu belli sendikal mevziler 1 Mayıs alanında onlardan uzaklaşırken, tutumlarıyla nesnel olarak parti politikasına yakınlaşıyorlardı. Sonuçta ‘98 1 Mayıs’ı komünist hareket için politikada ve pratikte gerçek bir başarıyı ifade ederken, küçük-burjuva akımlar için tam bir başarısızlıktı. Onlar ‘98’in bu başarısızlıgının nedenlerini sorgulamak bir yana, yaşadıkları darlıgı teorileştirme yolunu seçtiler.

‘99 1 Mayıs’ı, daralma ve yenilgi ruh halinin egemen oldugu bir dönem olarak yaşandı. Küçük-burjuva akımlar her ne kadar 1 Mayıs’ta katılım tarzı açısından bir önceki 1 Mayıslar’da ısrar ettikleri darlık ve politikasızlıkla karakterize olan duruşlarından vazgeçerek esnek biçimlerle alanlara çıkmış olsalar da, komünistler için politik bir tercih olan bu tutum onlar için bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştı, bir bilinç açıklıgına dayanmıyordu.

‘99 1 Mayıs’ı komünistler için de bir başarısızlıgı ve daralmayı ifade ediyordu. Ancak bu hiç de geleneksel hareketin yaşadıgı biçimde politik planda, çalışma tarzı ve yönelişte degil, politikanın pratikle birleştigi alanda yaşanıyordu. Komünistler Kuruluş Kongresi’nin hemen sonrasında kapsamlı bir saldırı ile yüzyüze kalmışlar, belli güç ve mevzilerini kaybetmişler, zorunlu bir kapanma dönemi yaşamışlardı. Dolayısıyla, küçük-burjuva akımların yapısal sorunlarından kaynaklı olarak yaşadıkları darlık ve bunun sonucu olarak ‘99 1 Mayıs’ında bir kez daha yüzyüze kaldıkları başarısızlık, onlar için bir politik tercihin dogal sonuçları olarak yaşanırken, komünistler için politik planda degil ama, pratik cephede yüzyüze kaldıkları zorlu sorunların bir sonucuydu.

2000 1 Mayıs’ına girerken, küçük-burjuva akımların yaşadıgı yapısal kriz derinleşiyor ve tasfiyeci egilimler boy veriyor. PKK’nin tasfiyeci-teslimiyetçi platformu bu krizi daha da agırlaştırıyor, devrimci birikimi tahrip edici bir işlev taşıyor. Tüm bunlara ragmen küçük-burjuva akımlar yaşadıkları bunalımı aşmak yönünde bir çaba göstermek yerine, etki alanındaki devrimci güçleri tasfiyeci saldırlara karşı savunmasız bırakıyorlar. Gelinen yerde sermaye devletinin “marjinalleştirme” saldırısı büyük bir mesafe almış durumda. Geleneksel devrimci hareket cephesinden süreci degiştirecek bilinçli bir çabadan sözetmek ise mümkün degil.

Komünistler 2000 1 Mayıs’ını “işçi-emekçi platformları” taktigiyle karşılıyorlar. Kuruluş kongresi sonrası ugradıkları güç ve mevzi kaybının yolaçtıgı zayıflıklar tümüyle aşılamamış olsa da, komünistler politikalarını sınıf ve kitle hareketinin ihtiyaçları temelinde belirledikleri yerde, asgari bir başarıyı yakalayacaklardır. Sonuçta güç ve olanaklar, etkin bir çalışma düzeyi ve planlamayla sınıf ve kitle hareketinin ihtiyaç ve egilimlerine yanıt verecek bir politik çizgiyle yöneltildiginde, çalışmanın ihtiyacı olan yeni kadroları da yaratacaktır. Komünistlerin ‘98 1 Mayıs’ında elde ettikleri başarı bunun kanıtıdır. Dahası “işçi-emekçi platformları” taktigi etkin bir çabayla pratige dönüştürüldügü birçok yerde şimdiden karşılıgını bulmaktadır.

Bir kez daha parti, dogru devrimci politikalarla işçi ve emekçileri birleştirerek, sermayeye karşı savaştırarak, tek dogru çizgi/bayrak oldugunu dosta-düşmana gösterecektir.



Niğde’deki tüm işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ı şanına uyğun bir şekilde kutlamaya çağırıyoruz


Nigde’de ‘80 1 Mayıs’ından bu yana 1 Mayıs kutlanmadı. 20 yıl oldu. Nigdeli işçi ve emekçiler, gençler, kendilerini ifade edebilecekleri örgütlülüge sahip olamadıklarından dolayı, 1 Mayıs işçi bayramını kutlamak için diger illere gidiyorlar.

Oysa 1 Mayıs dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. 1 Mayıs’ın ruhuna uygun olarak, Nigde’de de bu dayanışmayı ve birligi hayata geçirerek alanlarda kutlanma mücadelesi vermek durumundayız. Sermayenin faşist saldırılarına dur diyebilmek için 1 Mayıs’ta örgütlü gücümüzü alanlara taşımalıyız.

Nigde gerçegi üzerinden baktıgımızda güçlerimiz darmadagınık. Bunu fırsat bilen sermaye, özelleştirme saldırılarına hız vererek çimento fabrikasını elden çıkardı. Şimdi de şeker fabrikasını özelleştirmeye çalışıyor. Belediye yönetimine gelen faşistler belediye işçilerine kan kusturmakta. Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu irili ufaklı tekstil atölyesinde sendikasız, sigortasız ve agır koşullarda çalıştırılan genç işçilerse iliklerine kadar sömürülmekte gelecekleri karartılmaktadır.

Türkiye genelinde tarım sektörünü ve hayvancılıgı tamamen bitiren, dışa bagımlı hale dönüştüren sermaye, Nigde ve civarındaki patates üreticilerini kendi kaderleriyle başbaşa bırakarak, ürünlerini ya yok pahasına satmaya ya da çürümeye terketmeye mahkum etmiş bulunuyor. Bütün bunların yanısıra sermayenin kolluk güçleri okullardan kahvehanelere kadar baskınlar düzenleyerek Nigde işçi ve emekçilerine, gençlerine gözdagı vermeye, yıldırmaya çalışmaktadır. Sermaye iktidarı, ordusuyla, polisiyle ve medyasıyla tüm güç ve imkanlarını seferber ederek 1 Mayısları boşa çıkartmaya çalışmaktadır.

Buna izin vermeyelim. 1 Mayıs bizim için sınıf kavgası günüdür. 1 Mayıs’ı gerçek özüne uygun olarak kutlamak en meşru hakkımızdır. Nigde’deki tüm işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ı şanına uygun bir şekilde kutlamaya çagırıyoruz.

Yaşasın 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü!
İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

Niğde’den sınıf devrimcileri


ARSIV ANA SAYFA