- Kızıl Bayrak'tan
- 1 Mayıs’ı devrimci taleplerimizle
- 1 Mayıs'ta alanlara
- 1 Mayıs’ı sendika ağalarının barikatını
- Düzenin gündemi ve 1 Mayıs
- 1 Mayıs’ta kavga alanlarına!
- Küçük-burjuva akımların
- Emperyalist yağmaya ve talana karşı
- Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Emek
- Direnişçi İZSU işçilerinin kaleminden...
- Tutuklu ve Hükümlü Yakınları
- Parti amblemi üzerine
- Geçici başarının gizledikleri
- Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!
- Bartın Cezaevi’ndeki devrimci tutsakların
- Washington gösterileri: Seattle
- Bolivya:
- Zimbabwe:
- İran:
- Komünist militanlardan...
- Faaliyet alanlarından...
- Mücadele postası...



 
 
Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Emek Platformu bölge toplantıları sonuçlandı

Sermaye ve ihanet takımına karşı
mücadeleyi yükseltmek için alanlara!


Türk-İş Başkanlar Kurulu “özelleştirme ve TİS’lerde alınacak tutumu” belirlemek için toplandı. Toplantının ikinci gündem maddesi ise, “1 Mayıs kutlamasının salonlarda mı yoksa alanlarda mı yapılacagının kararlaştırılması” olarak belirlenmişti.

Öte yandan benzer gündemlerle merkezi Emek Platformu da bölge toplantıları yapma kararı aldı. 9 bölgede yapılan toplantıların sonuncusu 16 Nisan’da Adana’da yapıldı.

Sendika bürokratları, işçi sınıfına dönük saldırılardan duydukları büyük rahatsızlıgı(!) gerek Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısında, gerekse de EP bölge toplantılarında ifade etmeyi ihmal etmediler. Onun ötesi her zaman oldugu gibi eylemsizlik platformunun gerekçelendirilmesinden ibarettir.

Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısının sonuçlarını açıklayan Bayram Meral, yaptıgı açıklamada, söze, ihanet şebekesinin Demirel’e duydugu güveni ifade etmekle başladı. Bazı sorunların yaşanmasına ragmen, tarihin en kapsamlı saldırısını yürüten sermaye hükümetinin devamından yana olduklarını, sorunların çözümü çerçevesinde “altılı çete” ESK’ya tekrar işlevsellik kazandırılmasının büyük yararı olacagını, esas olarak özelleştirmeye karşı olmadıklarını, ama Türkiye’de özelleştirme uygulamalarının işçi sınıfının aleyhine işlemesinden rahatsızlık duyduklarını ifade etti. Beklenti havasını yayma amacıyla baglantılı olarak açıklamasını, “Gerekirse üretimden gelen gücümüzü kullanırız” sözleriyle bitirdi.

Alınan tek somut eylem kararı 9 ayrı bölgeden sendika şube yöneticilerinin Ankara’ya, “TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesinin durdurulması, iş güvencesi, sefalet sözleşmeleri dayatmalarına son verilmesi” talepleriyle yapacagı yürüyüştü. Hainler takımı yapacakları yürüyüşü 26 Nisan’da salon toplantısıyla taçlandıracaklar! Salon toplantısıyla sermaye hükümetine geri adım attırmayı düşünüyorlar!

İhanet şebekesi öylesine pervasızlaşmıştır ki, geçmişte hava boşaltma, yorma amaçlı da olsa, büyük Ankara yürüyüşleri düzenlerlerdi. Şimdi, sınıfın öfkesinden duydukları büyük korkuyla bu tür merkezi mitinglerden bile özenle kaçınıyorlar. Anlaşılan mezarda emeklilige karşı 500 bin işçi ve emekçinin Kızılay Meydanı’nı sarsması bürokratların gözlerini korkutmuştu.

Temmuz ihanetinin sorumlusu EP’ye gelince, onlar da tüm toplantılarda “merak etmeyin, üzerimize çok gelirlerse üretimden gelen gücümüzü kullanırız” demagojisini yineleyip durdular. 1 Mayıs’a gelince, EP içindeki Türk-İş, Hak-İş, Türk Kamu-Sen, tartışmaların başından itibaren 1 Mayıs’ın salona kapatılmasından yana tutumlarını açıkça deklare ettiler. Ötesi; bölge toplantılarına yansıyan sınıf dinamizmine göre hainler 1 Mayıs’a ilişkin tutumlarını degiştirebildiler. Örnegin Adana, Eskişehir gibi illerde yapılan bölge toplantılarından çıkan, “1 Mayıs kesinlikle alanlarda kutlanmalıdır” yönündeki taban zorlaması karşısında, EP’nin bunu desteklemekten başka çaresi zaten yoktu.

Gerek Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısında, gerekse de EP bölge toplantılarında, sendika agalarının agızlarından düşürmedikleri kelime “istikrar”dı. Ne pahasına olursa olsun istikrarın devamı, toplantı sonrası yaptıkları açıklamaların da esasını oluşturuyordu.

İhanet şebekesinin işçi sınıfının ekmegine kan dogranması üzerine kurulu “istikrar programı”nın devamını böyle pervasızca savunması, gelinen yerde sınıf düşmanı yüzlerini gizleyecek maskeler takmaya ihtiyaç duymadıklarını göstermesi bakımından çarpıcıdır.

İstikrar dediklerinin özü özeti, TİS’lerde “0” zamlardır, özelleştirmenin hızlandırılmasıdır, esnek çalışmanın genelleştirilmesidir, sosyal güvenligin tamamen tasfiye edilmesidir, sefalet, açlık ve işsizligin ayyuka çıkarılmasıdır, kamu emekçilerine iş güvenliginden yoksunlugun, sahte sendika yasasının dayatılmasıdır, emekçi köylülügün topragını ekemez hale getirilmesidir.

Eylemlere karşı ilgisizlik sendika bürokratlarının en temel yaklaşımlarından biridir. Nitekim, bu son süreçte işçilerin kendi talepleriyle alanlara çıktıgı eylemlerin tümünde, sendika agalarının hiçbir ilgisi sözkonusu degildir. 26 Mart Gemlik, 1 Nisan Kocaeli, 9 Nisan Abide-i Hürriyet Meydanı’ndaki mitinglerde sendika bürokrasisinin esamesi bile okunmadı. Yanısıra mevzi direnişlere karşı takındıkları tutumları da benzerdir.

Öte yandan son mitinglerin tümünde “özellleştirmeye, sahte sedika yasasına, sefalet TİS’lerine hayır” taleplerinde ifadesini bulan işçi ve emekçilerin kararlılıgı, ihanet şebekesini kaygıya düşürmüştür. Zira işçi sınıfı sendika agalarına ragmen, onlardan hiçbir şey beklemeksizin, kendi gücüne inanarak alanlara çıkmıştır.

Gerek Türk-İş, gerekse de EP sermayenin topyekûn saldırılarına karşı işçi ve emekçilerin öfkesinin giderek mayalandıgını, topyekûn direniş hattının eylemli bir sürece dogru evrildiginin farkındalar. Üstelik, giderek sınıfın ileri bölüklerinde komiteleşme, güçlerini ilerici devrimci platformlarda yerel düzeylerde birleştirme, hareket ettirme egilimi de güçleniyor.

Hainlerin en büyük korkusu ise böylesi bir hareketliligin devrimci politik önderlikle buluşmasıdır. EP’nin tam da bu süreçte bölgesel toplantı kararları alması, Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun ise özelleştirmeye karşı bir şeyler söylemek ihtiyacı duyması bu açıdan rastlantı degildir. Amaç bir kez daha hareketi kontrol altına alıp dizginlemek ve boşa çıkarmaktır.

İhanet şebekesi; emperyalizmin, işbirlikçi tekelci sermayenin uşagıdır. Yaşamı, dünyası, sınıfsal konumuyla burjuvazinin işçi sınıfı içindeki uzantılarıdırlar. Sendika bürokrasisi aynı zamanda kontr-gerilla devletinin sendikalardaki ayagıdır. Emperyalistlerin, işbirlikçi tekelci sermayedarların sömürü üzerine kurulu programlarının yaşam bulmasında sendika agaları başrolü oynadılar, oynuyorlar.

Sermayenin saldırılarına karşı mücadele sendika bürokratlarına karşı mücadeleden koparılamaz. Gemlik, Kocaeli, İstanbul mitingleri, sosyal reformizmin “sosyal devlete sahip çık” platformunda ifadesini bulan olumsuz etkisine ragmen, sınıfın mücadele dinamizmi açısından önemli mesajlar vermiştir. Herşeyden önce işçi ve emekçiler sosyal devlete sahip çıkma amacıyla degil, dogrudan özelleştirme, sefalet TİS’leri, sahte sendika yasasına hayır vb. talepleri dogrultusunda alanlara çıkmıştır.

Öte yandan 305 bin işçiyi ilgilendiren TİS’ler daha şimdiden sınıf hareketliliginin yükselmesinin verilerini sunmaktadır. Belediye işkollarında arka arkaya alınan grev kararları, petro-kimya işkolundaki TİS görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine, uyuşmazlık zabıtlarının tutulması, daha şimdiden TİS’lere dönük sınıf hareketliligi noktasında yeterli veriler sunmaktadır.

Ancak, şu anki düzeyiyle sınıf hareketinin sermayenin kapsamlı saldırılarını püskürtmesi mümkün degildir. Giderek kitleselleşen, militan eylemler sonrası gündeme gelecek genel grev, genel direniş sermayenin saldırılarını boşa çıkartabilir ancak. Böylesi bir süreçte aşılması gereken en temel engellerden biri sendika bürokrasisidir. Sendika bürokrasisini aşmanın biricik yolu da işçi sınıfı ve kamu emekçilerinin fabrika ve işyeri komiteleri temelinde örgütlenmeleridir. Sınıfın iradesini dogrudan yansıtacak taban örgütleri devrimci işçi platformlarının da güvencesidir.

İşçi sınıfının mücadelesi açısından, tarihsel ve güncel önemi tartışılmaz olan 1 Mayıs geliyor. 1 Mayıs, emegin dünyasıyla sermayenin dünyasının cepheden karşı karşıya gelip hesaplaşacagı gündür. İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs, sendika agalarının tüm engelleme, salonlara kapatma çabalarına ragmen, işçi ve emekçiler tarafından alanlarda kutlanacak.

1 Mayıs sermayenin saldırılarına karşı topyekûn mücadele çagrısı olmasının yanısıra, aynı zamanda sendika ihanet şebekesine karşı işçi ve emekçilerin öfkesini haykırdıgı, “Sendikalar bizimdir, hainler defolsun!” taleplerini haykırdıgı bir gün de olmalıdır.

İMF-TÜSİAD imzalı iktisadi sosyal yıkım programına, emperyalizme iktisadi ve siyasi kölece bagımlılıga, demokratik hak ve özgürlüklerden yoksunluga, Kürt halkının özgürlük umudunun bogulmasına karşı, mücadele taleplerini yükseltmek, 1 Mayıs’ı adına yaraşır bir şekilde militan bir mücadele gününe dönüştürmek, sermayenin saldırılarına ve ihanette sınır tanımayan sendika bürokratlarına verilecek en anlamlı devrimci politik yanıt niteligi taşımaktadır.


ARSIV ANA SAYFA