- Kızıl Bayrak'tan
- 1 Mayıs’ı devrimci taleplerimizle
- 1 Mayıs'ta alanlara
- 1 Mayıs’ı sendika ağalarının barikatını
- Düzenin gündemi ve 1 Mayıs
- 1 Mayıs’ta kavga alanlarına!
- Küçük-burjuva akımların
- Emperyalist yağmaya ve talana karşı
- Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Emek
- Direnişçi İZSU işçilerinin kaleminden...
- Tutuklu ve Hükümlü Yakınları
- Parti amblemi üzerine
- Geçici başarının gizledikleri
- Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!
- Bartın Cezaevi’ndeki devrimci tutsakların
- Washington gösterileri: Seattle
- Bolivya:
- Zimbabwe:
- İran:
- Komünist militanlardan...
- Faaliyet alanlarından...
- Mücadele postası...



 
 
Direnişçi İZSU işçilerinin kaleminden...

SAG direnişçisi bir İZSU işçisinin 20’li günlerde yazdıkları...

“Zaman yok artık, yarınlara yürü...”


O gece babamı rüyamda görmüştüm. Tarlada, yemyeşil bir tarlada, ekinlerin arasında, bir o yana bir bu yana dolaşıyordu. Dogup büyüdügü tarlasında sabanından hiç ayrılmamıştı. Eminim ki emegini, alınterini oradan da paylaşıyordu. Börtülerle, böceklerle dost olmuştu, yalnızlıgını paylaşmak için. Emekçidir benim babam, dogarken de emekçiydi, ölürken de...

    Babamı gördüm rüyamda
    ekine orak sallarken
    ekmegini katıgına lokma
    yarınları alınteri ile kurarken.

    Babamı gördüm rüyamda
    mutlu olmamıştı hiç yaşamda
    bir türkü tutturmuştu yabanda
    umut savurdu sabanda, harmanda.

    Babamı gördüm düşümde
    dürüst çalış diyordu işinde
    haram olmasın ekmeginde aşında
    babam ölmüştü altmış yaşında.

    Babamı gördüm rüyamda
    yüregi saklı idi arpasında, bugdayında
    tüm hayalleri, bir yılı boşa çıktı
    sapı, samanı ekinde bedava oldugunda

    Babamı gördüm rüyamda
    yavrum yürü yürü artık ileri
    duman ol fabrika bacalarında
    kucaklayalım artık yeri gökleri
    haydi ileri durma ileri
    zaman yok artık, yarınlara yürü.

SAG direnişçisi bir İZSU işçisi



Bizim sokak...


“Herkes öğrenecektir sosyalizmin kurtuluş yolu olduğunu”


Bizim sokak kendini göstermek için güneşin batışını bekliyor. Hergün yaşanan çirkin ilişkileri gözler önüne seriyor. Aydınlanıyor bizim sokak. Varoşlar karanlıga bürünürken, acılar içinde haykırıyor kötülükleri insanların yüzüne. Bazen ekmek kapısı oluyor emekçi insanlara. Nice acılar yaşanıyor, nice umutlar doguyor. Yeşeriyor filizler, dal dal olup göge ulaşmak için gecenin karanlıgında. Birileri uzatıyor kirli ellerini, kırıyor filizleri dallarından. Ayırıyor insanları koyunlarındaki umutlarından. Boynu bükük dönüyor bizim sokagın emekçileri varoşlara. Düzen karşı durmuş, sermaye tuzak kurmuş işçinin, emekçinin kaderine.

Bir gün gelecek, bizim sokak bizler için aydınlanacaktır. O gün güneş bize dogacaktır. Bizim sokak içinde kirli emeller, insanlık utançları yaşanmayacaktır. Kimsesizlerin etinden yararlanılamayacaktır. Bozuk düzen kargaları, pusu kurmuş kadın satıcıları hayasızca avlıyor genç kızlarımızı. Bizim sokakta kaçışıyor gecenin içinde travestiler. Sesler geliyor barlardan, gazinolardan. Belli ki tuzaga düşmüşler emekçi güzelleri. Otellerden kötü emeller haykırıyor sanki birileri, bizi kurtarın der gibi. Hangi genç bataklıga düşmek istemiştir? Hangi emekçi etini satmak ister? Kötülüklerle örtülmüş sokaklarda ekmegini çıkarmak için onbeşinde pırıl pırıl delikanlı titriyor, üç kuruş için midye tepsisi önünde. Taksici karşıda yaglı bir müşteri arıyor. Bir yanda bayozcu uykulu gözlerle süzüyor geceyi. Gece bagırıyor utanç saatlerini taa sabahın beşine dek. Umutlarını dolduruyor yüreklere. Herkesin tek bir düşüncesi var, kirlenmiş düzen içinde kirlenmiş paraları temize çıkarmak, ekmege dönüştürmek. Burjuvazinin kirli ellerinde ufalanan paralar bizim umudumuz olur mu? Bizler kendi umudumuzu kendimiz yaratmalıyız. Bizim sokaktan geçen insanlar düşünmelidir, her parlak ışıgın bizim yolumuzu aydınlatmayacagını. Barlardan, discolardan yükselen seslerin, gülüşlerin bizlere dalga kıran oldugunu unutmamalıyız. Sahip çıkalım bizim sokaga. Amerikan pizzasına, ketçabına, pırıltılı gecelere haykıralım. Güneşi beklemeden şafagın dogmasıyla aydınlanacak, beslenemeyecektir işçi emekçi kanı ve canı ile. Can çekişecektir.

Bizim sokagın bagrında ekmek tertemiz kazanılacaktır. Gündüz aydınlanacaktır bizim sokakta, insanlar bir o yana bir bu yana burjuvazinin rüzgarında savrulmayacaktır. Herkes ögrenecektir sosyalizmin kurtuluş yolu oldugunu. Tanıyacaktır bizim sokakta. Çirkinliklerin yanında güzelliklerin filiz filiz boylandıgını, her sokakta ayrı bir direnişin yaşandıgını, asla boyun egilmeyecegini, yılgınlıklara bizim sokakta yer olmadıgını. Görecektir insan kanı ile beslenen sömürücü düzenin asalaklarına, bizim sokakta genç, ihtiyar ve kızların onurlu ve mert duruşlarının yol vermedigini. Tüm geçitleri, barikatları, tüm yıgınları, omuz omuza taşıyacaktır alanlara; akın akın sel olacak özgürlügü bekleyen, bagımsızlıga susamış, kendi kendine üreteni ve tüketeni. Bizim sokakta açacak sosyalizm çiçekleri. Tarlaları, fabrikaları, yüregimizdeki güneşten önce dogan ışıklarla, tüm ülkeyi taşıyacagız yarınlara, güzel günlere, emege ve emegin gücüne inanarak. Unutmayalım, bu ülkeyi düşmanlardan temizleyenlerin bizim atalarımız oldugunu. Bu ülkede insanca yaşam hakkı öncelikle bizlerin olmalıdır. İndirirsek fabrikada şalteri, durdurursak tarlalarda sabanı, kim çalıştıracak sermayenin kolları olan canı olmayan demir yıgınını. Tutalım sınır kapılarını, kaçırmayalım kanla beslenen Amerikan uşaklarını. Alt-üst edelim bankalarını, hesaplarını. Ödesinler bize, tutsak ve şehit düşen canların bedellerini.

* Bizim sokak: Kıbrıs Şehitleri Caddesi.



Sayaç okuma işçisiyle röportaj:

“Yeni ölümlere izin vermemeliyiz!”


* İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Düşüncelerinizi alabilir miyiz?

İşçi: 1 Mayıs benim için işçinin, emekçinin ve tüm duyarlı insanların katılması gereken bir bayramdır. Nasıl şeker ve kurban bayramı kutlanıyor ise, 1 Mayıs da daha duyarlı ve örgütlü bir şekilde kutlanmalıdır. Ben bütün 1 Mayıslara katıldım. Bu açlık grevi bizim için bir okul oldu. Önümüzdeki 1 Mayıs’a örgütlü ve bilinçli bir şekilde katılacagız. Bizi hiç kimse mücadelemizden alıkoyamayacak. Canımız pahasına mücadelemize devam edecegiz. Tüm işçi sınıfının bayramını kutlarım.

* Mayıs sonrası devlet cezaevlerinde “F” tipi saldırısını uygulayacagını açıklıyor. Hücre tipi cezaevleri sizce neyi amaçlıyor?

İşçi: F tipi insanların düşüncelerinden, herşeyinden kısıtlandıgı ölüm odasıdır. Şu anda oradaki tutsaklar düşünce olarak özgürdürler. Ancak F tipi ile bunu da ellerinden almak istiyorlar. Direnen devrimcileri bu hücrelerde kolaylıkla katledeceklerdir.

Biz işçiler ve tüm duyarlı insanlar sokaklara taşmalıyız. Yeni ölümlere izin vermemeliyiz.



“Hep beraber başaracagız!”


Emekçi (Kimya Teknik) işçi kardeşlerimiz; Sürdürmekte oldugunuz haklı eyleminizde sendikal mücadelenizi destekliyoruz.

Bizler işten atılan 118 İZSU sayaç okuma işçisi olarak mücadelenizi mücadelemiz görüyoruz. Bizler 118 İZSU sayaç okuma işçileri olarak 45 gündür eylemimizi sürdürüyoruz. 29 Mart 2000 tarihinden itibaren süresiz açlık grevi olarak devam ediyoruz.
Hep beraber başaracagız!

Sizleri saygıyla selamlıyoruz.

İşten atılan sayaç okuma işçileri



“Yaşasın sınıf dayanışması!”


Tuzla’da tersanelerde direnen işçi kardeşlerimiz; Sürdürmekte oldugunuz haklı eyleminizde sendikal mücadelenizi destekliyoruz.

Bizler işten atılan 118 İZSU sayaç okuma işçisi olarak mücadelenizi mücadelemiz görüyoruz. Bizler 118 İZSU sayaç okuma işçileri olarak 45 gündür eylemimizi sürdürüyoruz. 29 Mart 2000 tarihinden itibaren süresiz açlık grevi olarak devam ediyoruz.

Hep beraber başaracagız!
Yaşasın işçilerin, emekçilerin birligi!
Yaşasın sınıf dayanışması!

Sizleri saygıyla selamlıyoruz.

İşten atılan sayaç okuma işçileri



Süresiz açlık grevindeki
İZSU işçilerinin basın açıklaması:


Basına ve kamuoyuna!
Bizler İZSU’dan atılan 118 sayaç okuma işçisiyiz. Sürdürmekte oldugumuz süresiz açlık grevinin yirminci gününde direnişçi bir arkadaşımız acil olarak SSK Bozyaka Hastanesi’ne (şiddetli gögüs agrısı) kaldırılmıştır. Diger arkadaşlarımızın saglık durumlarının agırlaştıgını dikkatinize sunuyoruz.

Bunun sorumlulugu başta belediye başkanı olmak üzere ilgili kurum ve mercilerindir. İstenmeyen sonuçlar oluşmaması için diyalog çagrımızı yineliyoruz.

İşten atılan sayaç okuma işçileri


Çin-Kur işçisinden İzmir’deki İZSU işçilerine selam!...


Aylardır direnişte bulunan Çin-Kur işçisi hala çözümü bekliyor. Kayseri’nin yerel gazetelerinde ise çözüme ulaştıgına dair haber çıkıyor. Bu haberlerin kaynaklarının kimler oldugu malumdur.

Çin-Kur işçisiyle görüşmeye gittigimizde açlık grevinde bulunan sınıf kardeşleri hakkında konuşmak istedik. İşçi komitesinde bulunan arkadaşlar olaydan haberleri olduklarını, İzmirli işçi kardeşlerinin haklı mücadelelerinde yanlarında bulunduklarını, kendilerinin de İzmirli işçilerle aynı saldırıya maruz kaldıklarını söylediler. İşçi komitesinden bir arkadaş İzmirli işçilerle telefon görüşmesi yapıp İzmirli işçilerin son durumları hakkında bilgi edindi. Ve gazetemiz aracılıgıyla İzmir’de direnişte bulunan işçilere selam yolladılar.

Kızıl Bayrak/Kayseri



Sağlık emekçileri üzerindeki baskılar artarak sürüyor

Ankara’da 8 SES üyesi gözaltında


Sermaye devleti işçi ve emekçilere yıkım programlarını dayatırken, sınıfın öncülerine, sınıf sendikacılıgı yapan devrimci emekçilere, sınıfla olan baglarını koparmak için gözaltına alarak, işkencelerden geçirerek, cezaevlerine koyarak saldırıyor.

İstanbul’da SES üyesi Dr. Ahmet Tellioglu’nun tutuklanmasından sonra, şimdi de Ankara’da SES üyelerine yönelik gözaltı saldırısı başlatıldı. 18 Nisan’da gözaltına alınan ve SES üyesi olan Suat Faruk, İbrahim Koruk, Zekine Dayanıklı, Köksal Yegin, Narine Barbaros, Murat Akgün ve Sadık Dogan ile 20 Nisan’da gözaltına alınan Leyla Durmaz halen TEM’de tutulmaktadırlar.

Bu saldırıya karşı 20 Nisan günü, SES Ankara Şube, ATO, İHD Ankara Şube, Çagdaş Hekimler Dernegi ve ÇHD tarafından bir basın açıklaması düzenlendi. Yaklaşık 100 kişilik kitle “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Gözaltılar serbest bırakılsın!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganlarıyla ve alkışlarla alanda toplandı.

Ardından SES Ankara Şubesi’nden bir sendikacı konuşma yaptı. Konuşmasında, arkadaşlarının gözaltına alınma gerekçelerinin kimseye açıklanmadıgını söyleyerek, “soyguncular, çeteler ve bazı memurlar suç işlediginde ‘memurun muhakematı’ vardır denilirken, arkadaşlarımızın alınmaları neye dayandırılıyor? Biz aşagıda imzaları yazılı olan kurumlar olarak bu işin arkasında olacagımızı söylüyor ve olabilecek herşeyden Cumhuriyet Savcılıgı’nı sorumlu tutuyoruz” diyerek sözlerini bitirdi.

Ardından kitle, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarını atarak dagıldı.

Kızıl Bayrak/Ankara



İzmir’den kısa haberler...


* İZSU işçilerinin başlatmış oldugu süresiz açlık grevi yakında bir ayını dolduracak. Bugüne dek hiçbir olumlu gelişme yaşanmadı. SAG sürecinde bir direnişçi hastaneye kaldırıldı. Ayrıca SES üyesi doktorlar artık günlük muayene yapıyorlar ve basın açıklamalarıyla işçilerin saglık durumlarını kamuoyuna duyuruyorlar. İşçilerin saglık durumlarının endişe verici boyutlara gelmesi üzerine İzmir Demokrasi Platformu Perşembe günü Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yapma kararı aldı.

* İMF’yi protesto etmek için Pazar günü Konak’ta eylem yapmak isteyen ögrencilere saldıran polis, yaklaşık 30 ögrenciyi döverek gözaltına aldı. Ögrencilere destek için gelen Enerji Yapı Yol-Sen, Egitim-Sen 2 No’lu Şube, İZÖVDER ve Limter-İş yöneticilerine de müdahale eden polis, Limter-İş Ege Bölge Başkanı Mehmet Barındık, Egitim Uzmanı Özgür Cihan ve İZÖVDER Başkanı Av. H. Hüseyin Evin’i de döverek gözaltına aldı. Gözaltılar üzerine, birer gün arayla İHD ve Ege Üniversitesi ögrencileri basın açıklamaları yaptılar.



Santaş Ayakkabıcılık’ta direniş...


Avcılar’da kurulu Santaş Ayakkabıcılık’ta çalışan 60 işçiden 20’si, işten atılmaları üzerine direnişe geçtiler. İşverenin atölyelerinden birini kapatıp, atılan işçilerin maaşlarını ödememesi üzerine 11 işçi işyerini işgal etti. Yaklaşık 10 saat süren direniş, alacakların tamamının ödenmesinden sonra bitirildi.

Avcılar’da bulunan Santaş Ayakkabıcılık’ta yaklaşık 3 aydır çalışıyorduk. Yanyana iki atölyede toplam 60 işçi bulunuyordu. Bunların bir bölümü eski işçiler. Geri kalanlarsa 3-4 aylık. Hepimiz sefalet ücretiyle ve sigortasız çalışıyorduk. Çalışma saatlerimiz zorunlu mesailerle 14-15 saati buluyordu. En küçük bir itirazımızda ise işten atma tehdidiyle karşılaşıyorduk. Elbette ki bu agır çalışma koşulları hiçbirimizin hoşuna gitmiyordu. Ancak birbirimize güvenimizin olmayışı birlikte hareket etmemizi engelliyordu. Maaşlarımız 45 günde bir, o da taksit taksit ödeniyordu.

15 Nisan’da maaşlarımızı almak için sıraya girdigimizde, atölyelerden birinin kapatılacagını ve 20 işçinin işten atılacagını, maaşların ise ödenmeyecegini ögrendik. Hemen biraraya geldik. Atölyenin kapatılmasına engel olunamayacagı, ancak ücretlerimizin tamamının ödenmesi gerektigi üzerine karar aldık ve kararımızı işverene ilettik. Bize ödeyecek durumlarının olmadıgını, daha sonra ödeyeceklerini söylediler. Bu durumu kabul etmedik ve atölyenin içinde direnişe geçtik. İş makinalarının dışarı çıkarılmasını engelledik.

Daha önce işten attıgı işçilerin hiçbir tepkisiyle karşılaşmayan işveren ilk birkaç saat dagılırız umuduyla bekledi. Ancak kararlılıgımız karşısında gece saat 3:00’te direnişteki 11 işçinin ücretlerini ödedi. Bizler de direnişimizi bitirdik.

Bizim direnişimiz bugün ücretler üzerinden gerçekleşti, ama bizlere üretimden gelen gücümüzün, birligimizin hiçbir engel tanımayacagını somut olarak gösterdi.
İşçilerin birligi sermayeyi yenecek!

Direnişçi işçiler



Tuzla’da tersane işçileri direnişte


Tuzla Denizcilik ve Turizm AŞ. ile Türker Denizcilik İşletmeleri AŞ. işçilerinin, “çalışma koşullarının düzeltilmesi, sosyal ve sendikal hakların tanınması” talebiyle, 6 Nisan’da işbıraktıkları gerekçesiyle işten atılmasıyla başlayan direniş, işçilerin DİSK’e baglı Limter-İş’e üye olmasıyla yeni boyut kazandı.

Kartal Demokrasi Platformu’nun direnişe destek amacıyla 15 Nisan’da düzenledigi ziyarete biz de katıldık. Alkışlarla ve “Tersane işçisi yalnız degildir!”, “Direne direne kazanacagız!”, “Sendika hakkımız engellenemez!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” ve “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganlarıyla girdigimiz direniş alanında, işçilerin coşkulu ve umut dolu bakışları kolluk güçlerinin korku dolu ve tedirgin bakışlarını gölgeleyebilecek kadar güçlüydü.

15 Nisan günü Tuzla Denizcilik ve Turizm AŞ.’den bir işçinin daha atılması, direnişin haklılıgını bir kez daha ortaya koyuyordu. Direnişe katılan işçiler taleplerini bir kez daha haykırarak, taşeronlaştırmaya, açlıga ve sefalete karşı sonuna kadar direneceklerini gösterdiler.

Limter-İş Başkanı Kazım Bakış ve ardından, Kartal Demokrasi Platformu sözcüsü direnişe ve ziyarete ilişkin birer konuşma yaptı. Lastik-İş, İzmit Sendikalar Birligi ve Bagfaş’ın ardından, sınıf dayanışması adına Kartal Demokrasi Platformu maddi olanaksızlıkların biraz olsun azaltılması amacıyla maddi destek sundu.

Direnişteki işçiler arasında konuşmaya katılan işçiler, bu desteklerle direnişe geçme aşamasında yaşadıkları kaygı, korku ve direnişin sonuç bulmaması konusunda yaratılan düşüncelerin ve umutsuzlukların kırıldıgını, sınıf içerisindeki dayanışmanın onlar açısından ve sınıf savaşımı açısından ileri dogru atılmış bir adım oldugunun bilincinde olduklarını belirttiler. İşçilerle sınıf hareketinin güncel sorunları üzerine yapılan sohbetin ardından, başarı dilekleri sunularak yine alkışlar ve sloganlarla direniş alanından ayrıldık.

Kızıl Bayrak/Kartal



Ankara Harb-İş işçilerinin eylemi:

İşçi kıyımına son!


Harb-İş Sendikası Ankara Şubesi, 14 Nisan günü, Hava İkmal Müdürlügü’nde çalışan iki sendikalı işçinin atılması nedeniyle Yüksel Caddesi’ndeki şube binası önünde bir basın açıklaması eylemi gerçekleştirdi. Saat 18:00’den sonra birikmeye başlayan isçilerin sayısı 19:00 civarında 700'ün üzerine çıktı.

İşçilerin öfke ve kararlılıgı hiç durmadan ve hep bir agızdan attıkları sloganlardan anlaşılıyordu.

Eylemde en sık atılan sloganlar; “İşçi kıyımına son!”, “Ekmek yoksa barış da yok!”, “Direne direne kazanacagız!”, “Kahrolsun İMF, bagımsız Türkiye!”, “İşçilerin birligi sermayeyi yenecek!”, “İşçi memur elele, genel greve!”, “Kahrolsun sermaye iktidarı!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” idi.
Islıklar ve alkışlarla hükümet istifaya çagrıldı. Ankara şube başkanı ile genel başkan, biriken öfkeyi kontrol edebilmek için “sert” konuşmalar yaptılar. Genel başkan; işçi düşmanlarının işçileri sagcılıkla-solculukla, Alevilikle-Sünnilikle bölmeye çalıştıklarını, bu oyuna gelinmemesi gerektigini söyledi.

Asıl anlamlı konuşmaları ise atılan işçiler yaptılar. İşçiler sendikal mücadele yürüttükleri için atıldıklarını, bu mücadelenin işvereni rahatsız ettigini, işten atılmalarının önemli olmadıgını, önemli olanın sınıf dayanışmasının örülmesi oldugunu söylediler. Herkesi 1 Mayıs’ta hesap sormak için alanlara çagırdılar. Hak almak için ölüm orucu gibi eylemlerden bahseden başkanlarsa, işçilere sessizce dagılmalarını telkin ettiler. Böylece basın açıklaması bitirildi.

Sermayenin saldırılarına karşı biriken öfkeyi göstermesi açısından Harb-İş sendikasına üye işçilerinin bu eylemi oldukça anlamlıdır. 1 Mayıs’ta bu öfke kendini alanlarda ifade edebilirse, yeni binyılın ilk 1 Mayıs’ı sermayeye soguk terler döktürecektir. Bu kararlı tavır Ankara’da örülmeye çalışılan yerel emek platformunu da mutlaka besleyecektir. Platform girişimcileri bu tavrı birleşik devrimci bir mücadele kanalına akıtmakla yükümlüdürler.

Kızıl Bayrak/Ankara



Mamak Belediyesi’nde tacize karşı eylem


Mamak Belediye’sinde çalışan ve Genel-İş Mamak-Altındag Şubesi üyesi olan Şerife Uysal,14 Nisan günü odacıbaşı tarafından cinsel tacize ugramış. Bunun üzerine Mamak Belediye Başkanı Gazi Şahin’e şikayette bulunarak gereklerinin yapılmasını istemiş. Belediye Başkanı’nın ilk anda tavrı “bu namussuzluktur, onu hemen işten çıkaracagız” olmasına ragmen, akşama dogru bu tavrını degiştirerek, hem magdur olan kadın işçiyi, hem de odacıbaşını işten çıkararak bu pisligi temizleyecegini belirtmiştir.

Bunun üzerine Genel-İş Mamak-Altındag Şubesi 19 Nisan günü Mamak Belediyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Şube yöneticisi Muharrem Aslan bir konuşma yaparak Şerife Uysal’ın talebinin insani, ahlaki, onursal bir talep oldugunu, magdur durumda olanın Şerife Uysal oldugunu ve işten çıkarılmakla ikinci kez magdur duruma düşürüldügünü söyledi. Muharrem Aslan sözlerini bu işin takipçisi olacaklarını ve sonuç alıncaya kadar da her türlü etkinligi yapacaklarını söyleyerek bitirdi.

Muharrem Aslan’ın ardından magdur durumda olan Şerife Uysal da bir açıklama yaptı. Uysal açıklamasında tacize ugradıgı anı anlattı ve; belediye başkanını göreve davet etti. “Belediye’de onuruyla, emegiyle, alınteriyle çalışan bir insan olarak böylesi bu ahlaksız davranışı kınıyorum.” diyerek sözlerini bitirdi.

Yaklaşık 200 kişinin katıldıgı basın açıklamasında, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!” sloganları atıldı. Yapılan konuşmaların ardından basın açıklaması bitirilerek kitle buradan dagıldı.

Kızıl Bayrak/Ankara



DİSK Genel-İş üyeleriyle röportaj:

“2000 1 Mayıs’ında güçlü bir çıkış yapmalıyız”


1 Mayıs yaklaşıyor. Sermayenin saldırılarının giderek azgınlaştıgı bu dönemde 1 Mayıs’ın önemi nedir? İşçi sınıfı ve emekçilerin bu yılki 1 Mayıs’ta tutumu ne olmalıdır?

İbrahim Kılınç: 1 Mayıs işçilerle özdeşleşmiş bir bayram günüdür. 1 Mayıs işçilerin büyük ugraş ve mücadeleleri sonucunda kazanılmış bir gündür. Fakat Türkiye’nin bugünkü koşullarına baktıgımızda, işverenlerin 1 Mayıs’ın içini boşaltmaya dönük bir ugraş verdikleri görülmektedir. 1 Mayıs’ı işçinin yaşamından koparmak için her yolu denemektedirler. Ben saldırıların giderek yogunlaştıgı bu dönemde, 1 Mayıs’ı yogun ve örgütlü bir şekilde alanlarda kutlayarak, sermayenin saldırılarına dur demek gerektigini düşünüyorum.

Hilmi Aydıner: Öncelikle 1 Mayıs’ın evrenselligini degerlendirmekte yarar var. 1 Mayıs her zaman işçinin önem verdigi, direniş, dayanışma, birlik, örgütlenme ve örgütlü mücadelesini evrensel boyutlarda sürdürdügü bir gündür. 1 Mayıs basite alınacak bir gün degildir. Öncelikle doguşu çok önemlidir. 1 Mayıs Şikago’da 250 işçinin atlar altında ezilerek öldürülmesi sonucu kazanılmış bir zaferdir. 1 Mayıs hiçbir zaman bir devletin simgesi degildir. 1 Mayıs tüm dünya işçi ve emekçilerinin bayramı olan bir gündür. Bu baglamda kendisine işçiyim, emekçiyim diyen hiç kimse kendisini bu bayraktan, bu anlayıştan soyutlayamaz. Keşke işçiler yaşadıkları, ürettikleri yerlerde bunun bilincine varsalar, örgütlenmelerini pekiştirseler. O zaman sermayenin yapacak hiçbir şeyi kalmayacak. Sermaye bile gücünü üretici olan işçiden, emekçiden almaktadır. İşte o zaman, işçi sınıfı bilincini aldıgı zaman, sermayenin pili bitmiş demektir. Benim söyleyecegim bu. İşçiler bu dogrultuda örgütlenmeye dönük azimli, kararlı, inançlı, birlik içinde olsunlar.

Süleyman Karabulut: Gerek ülkemizde gerek tüm dünyadaki son gelişmelere baktıgımız zaman, işçi sınıfının büyük bir uyanışını görüyoruz. Dünyadaki holiganlaşma, MAİ, MİGA, tahkim yasalarının çıkartılması, emperyalizmin ve kapitalizmin saldırılarına karşı işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenmesini görüyoruz. 2000 1 Mayıs’ının daha görkemli, daha coşkulu, mücadeleci bir gün olacagını düşünüyorum. Ve bu mücadele sadece 1 Mayıs’la sınırlı degil; ileriye dönük kararların alınacagını, gerek uluslararası işçi sınıfı ve emekçilerin dayanışması gerek kendi ülkelerindeki örgütlülüklerin oluşumunun hızlanacagını düşünüyorum. Bu dogrultudaki mücadelenin bütün kitlelere ulaştırılması ve 2000 1 Mayıs’ında güçlü bir çıkış yapmamız gerekiyor. Tüm emekçi kesimler, sendikalar, DKÖ’ler ve düzene muhalif olan siyasi partilerin güç birligiyle, topyekûn saldırılara karşı bir mesaj, bir gözdagı verilmesi gerekmektedir.

Kızıl Bayrak/Ankara


ARSIV ANA SAYFA