Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Nisan 2002
Sayı: 52
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  Emperyalizm ve siyonizm yenilecek Filistin kazancak!
  1 Mayıs kızıldır kızıl kalacak!
  Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  İşgal ve katliam Filistin halkını teslim alamaz!
  Selam olsun Filistin halkının onurlu direnişine!
  "Dahav'ın öbür yüzü Filistin..."
  Güncel sonuçlar, yakıcılaşan sorumluluklar
  Rektörlere değil, emekçilere kaynak!
  Yerel çalışma-merkezi eylemlilik ilişkisi üzerine
  Yeni YÖK tasarısı ve Eğitim-Sen
  Kampanya çalışması ve yeni dönem görevlerimiz
  GATS ve eğitim alanında saldırı
  YTÜ'de faşist saldırı!.
  Üniversitelerimiz özelleştiriliyor!
  Anlamlı çalışmaya sorumsuzlardan barikat
  Kapitalist eğitim ve çarpıtılmış kavramlar
  Boykotun gösterdikleri
  Yeni YÖK yasa tasarısında değişen bir şey yok!
  Sınıfsız, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için!..
  Mevcut birikime yaslanarak geleceği kazanmalıyız
  Bu abluka dağıtılacak!
  Bir öykü: "Çığlık"
  Özgürlük hapishanesi
  Okur mektupları



 
 
Kampanya çalışması ve yeni dönem görevlerimiz

Bugün artık yeni YÖK yasa tasarısı öğrenci gençlik hareketinin gündemine girmiş ve ilk başlarda bu konuya duyarlılık göstermeyen birçok siyasi yapı bu konuyu temel gündemlerinden biri haline getirmiştir. Komünistlerin saldırının mahiyetini ve güncel görevleri doğru tahlil ederek adım adım hazırlandığı ve bundan iki ay önce birçok alanda örgütsel formlara büründürdüğü çalışmalar hızla meyvelerini vermektedir. Gençliğin yüzü ileriye dönük güçleri, sorun ekseninde oluşturulan platformlarda görev almaya başlamış ve saldırının püskürtülmesi doğrultusunda seferber edilmişlerdir.

Kampanyanın başlangıcında “kampanyanın ilk hedefi, gençliğin soruna karşı duyarlılığını uyandırmak, çalışmanın ilerleyen safhalarında bu duyarlılığı örgütleyerek eylemli bir mücadele hattına taşımak” biçiminde konuldu. Kampanyamız birçok yerelde bu bilinç açıklığı ile kavrandı ve ilk elden kitleye YÖK yasa tasarısının içeriğini anlatan afişlerimiz, bildirilerimiz ve bir dizi farklı araçlarımızla ulaşıldı. Birçok yerelde anketlerle başlayan çalışmalar kitlesel toplantılara dönüştürüldü. Bu toplantılar ileriki süreçlerde oluşturulacak birlikteliğin ve örgütsel formların temel dayanağı oldu. Birçok yerelde aktif destek sunanların yanında bu konuda pasif destek (çalışmalara katılmayan, fakat eylemlere katılan kişiler) sunanların sayısı da hızla artmaya başladı. Kampanya yüzü gençliğeönük bir faaliyet tarzı ile birçok yerelde ilgi çekti. Politik ciddiyet ve ısrarla kitlelere güven verildiği ölçüde de kitleselleşmenin önü açıldı.

Birçok yerellikte çıkarılan bültenler öğrenci gençliğe ulaşmada bir araç olarak kullanılırken, birçok kurum da (Eğitim-Sen, işçi sendikaları) bu bültenler üzerinden çalışmalarımıza ilgi gösterdi.

Ara dönemde kampanyamız, kesinti bir yana, büyük bir motivasyon ve ivme kazanmıştır. Doğru politik yönelim ve açıklık üzerinden sorun emekçilere taşınmış, yoğun ve etkili bir faaliyet yürütülmüştür. Komünist gençlik bu çalışma tarzıyla, gençlik hareketinin siyasal temsilcisi olma iddiasını pratikte göstermiştir.

Kampanyamız yavaş yavaş istenilen forma kavuşmuş, fakat bazı yerellerde o yerelliğin özgünlüğüne ve sorunlarına bağlı olarak istenilen verim alınamamıştır. Bu istenilen düzeyi yakalayamama sorunu hiçbir biçimde moral ve motivasyonumuzda bozucu etkilere yol açmamıştır. Zira bu gibi sorunlar kampanyamızın bir üst aşamasının etkisiyle bir çözüme kavuşabilmektedir.

Diğer yandan, yine baştan öngördüğümüz gibi, yoğun ajitasyon-teşhir çalışmasıyla yaratılan duyarlılığa örgütsel bir form kazandırılmış, elde edilen bu birikim ise bir eylemlilik sürecine bağlanmıştır. Öyle ki, birçok yerelde eylemler bizzat örgütlenen platformlar tarafından hayata geçirilmiştir. Eylemler liselere ulaşan bir kapsam kazanmıştır.

Kampanyada yeni dönem, yeni sorumluluklar

Kampanyanın bugün ulaştığı aşamada temel sorunu, mevcut çalışmaların ivmesini korumakla birlikte, mücadeleye yeni bir boyut kazandırmaktır. Çünkü yerellerde yapılan çalışmalar belli güçleri aktif haline getirirken, saldırının kapsamı mücadelenin merkezileştirilmesini, merkezi eylem biçimlerinin gündeme getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Eğer bu ihtiyaç karşılanamazsa, yerel çalışmalar bir tıkanmayla yüzyüze kalabilecektir. Yerel eylemler, il ölçeğinden başlayarak Türkiye genelindeki bir merkezi eylem tarzına uzanmalıdır. Bu ihtiyacın karşılanması, beraberinde yerel çalışmaların bugüne kadar elde ettiği ve ortaya çıkarttığı potansiyelleri daha ileriden mücadeleye akıtmanın olanaklarını yaratacaktır. Ancak şu gerçek hiçbir şekilde gözden kaçırılmamalıdır. Merkezi eylemler, yerel çalışmanın önüne ge&cceil;memeli, ikisi pratik çalışmada birbirini besleyecek, geliştirecek bir bütünlükte ele alınmalıdır. Başka bir ifadeyle ,‘96’daki gibi merkezi eylemler kendi içerisinde amaçlaştırılmamalı, her merkezi eylem yerel çalışmanın güçlendirilmesi çabasına dayanak oluşturmalıdır. Birim çalışmalarını geliştirip güçlendirmek, beraberinde saldırıyı püskürtecek bir mücadele-eylem hattında yürümek perspektfiyle hareket edilmelidir.

Ajitasyon-teşhir-örgütlenme-eylem ilişkisi bir arada kurulmalı, süreç bu bütünlüklü perspektifimiz yitirilmeksizin örgütlenmelidir.

Bu perspektifle platformları merkezileştirme hedefi de mutlaka çalışmamızda gözetilmelidir. Baştan da belirttiğimiz gibi, gençliğin birleşik militan mücadelesini örmek ancak böyle bir merkezileşmenin ürünü olacaktır. Merkezileşmenin getireceği bir diğer avantaj, platformların yaşadığı eşitsiz gelişim konusunda olacaktır. Platformlar merkezileştiği oranda, birçok yerelde çalışmalarımıza gençlik güçlerinin bakışı netleşecek ve merkezi örgütlülük bir çekim merkezi olurken, diğer yerellerde yaşanan sürecin deneyimleri yeni yerellere yol gösterecektir. Bu, fazla verim alınamayan alanlardaki sorunları aşmayı da kolaylaştıracaktır.

Kampanyamızın başlangıcında yaptığımız vurgulardan bir diğeri de taleplerimizle ilgiliydi. “Parasız eğitim talebini öne çıkarmış olmamız hiç de kampanyamızın bu taleple sınırlandırılacağı anlamına gelmemektedir. Parasız eğitim talebi özerk-demokratik üniversite talebinden ayrı ele alınamayacağı gibi, anadilde eğitim talebinden de kopuk ele alınamaz.” Ancak yapılmış bu vurguya rağmen politik süreçlere müdahalede zaman zaman etkisiz kalabildik. Bu sorunun bir daha yaşanmaması için güçlerimizde bilinç açıklığı yaratmak, temel örgütlülüklerimize buna uygun bir refleks ve önderlik yeteneği kazandırmak durumundayız.

Siyasal gündemlere gereken ilgiyi göstermeli, bunu platform çalışmalarında tartışmalı ve bir taraf olma yönünde kullanmalıyız. Savaş bu gündemlerin en önemlilerinden biridir. Bu doğrultuda “Savaşa değil eğitime bütçe!”, “ABD askeri olmayacağız!” vurgularını ön plana çıkarmalıyız. Son süreçte yaşanan İsrail işgali birçok yerelde savaş karşıtlığını arttırmıştır. Platformlar da bu gibi siyasal gündemlere refleks yanıtlar verebilmelidir.

Bu arada belirtmeliyiz ki, kampanya çalışmasının yeni dönem sorumluluklarını kavramak için, konuya ilişkin geçmiş değerlendirmelerimiz mutlaka yeniden ele alınmalı, tartışılmalıdır.

Somut hedeflere dayalı eylem hattı

Başından beri, gençlik kitlelerini mücadeleye çağırırken, somut hedeflere ve taleplere bağlı bir eylem hattı vurgusunu yapmıştık. Bugünün en somut talebi hala yakıcılığını koruyan “Paralı Eğitim Yasası geri çekilsin!” talebidir. Yalnız son dönemde medyada yaratılmak istenen görüntünün , “YÖK Yasa Tasarısı Meclisten geri döndü” propagandasının boşa çıkarılması önem taşımaktadır. Zira medya tasarıdaki rötuşları abartarak, yasada korunan eğitimin paralılaştırılması ve piyasalaştırılması ile üniversitelerin sermayenin tam hizmetine sunulması olgusunu gözlerden gizlemeye çalışmaktadır. Bu noktada temel vurgumuz, “YÖK yasa tasarısında değişen bir şey yok. Üniversitelerimiz şirketleşiyor. Paralı eğitim yasası meclisten geri çekilsin!” olacaktır. Nitekim bir dizi yerellikte kullanılan, “Seni kandırmalarına iziverme, yasada değişen bir şey yok!” şiarı gençlik tarafından ilgiyle karşılanmaktadır.

Bu bir kez daha ajitasyon-teşhir faaliyetini kesintisiz yürütmenin önemini göstermektedir.

Yine birçok yerelde, “Eylemi hedef almayan çalışma parti düzeyi değildir” vurgusundan hareketle, yaratılan birikim eylemli bir sürece dönüştü ve hala dönüştürülmekte. Çalışmayı doğru bir eylem hattına bağlamak, ancak yeni hedefler ekseninde eyleme pasif destek verenleri ve dışarıda duran güçleri çalışmanın öznesi haline getirmekle mümkündür. Yapılan eylemliklerin amaçları ve istemleri net olarak belirlenmeli ve buna göre hareket edilmeli. Bir dizi yerellikte yapılan basın açıklamaları, şenlikler ve paneller böylesi bir yönelimin ürünüdürler.

Öğrenci gençlik içindeki ileri güçler söylenenlerden çok pratiğe bakmakta ve samimiyet aramaktadırlar. Bulunduğumuz her alanda yaratıcı, esnek ve militan çizgimizle çözüm üretmeli ve bunu hayata geçirmeliyiz. Nitekim birçok yerelde ciddiyetle platform çalışmalarını örmemiz, bizimle birlikte hareket eden güçler ve çevre ilişkileri üzerinde olumlu bir etki yaratmış, bize belli yönelimlerin önünü açmıştır. Şimdi bu pratiği kesintisiz sürdürmek, büyük bir iddia ve ciddiyetle mevcut birikimi ileriye taşımak sorumluluğuyla yüzyüzeyiz.

1 Mayıs: Kampanya ve yasa karşıtı mücadelenin büyük sınavı

Kampanyamız en önemli sınavı 1 Mayıs’ta verecektir. 1 Mayıs hem çalışmamıza, hem de yasa karşıtı mücadele cephesine ayna tutacak, genel olarak sermayeye karşı gençliğin yanıtını ortaya koyacaktır. Bu açıdan 1 Mayıs yasa karşıtı mücadelenin sermaye ile bir hesaplaşma günü olacaktır. Geniş gençlik yığınlarının başta yasa olmak üzere iktisadi ve siyasal saldırılara karşı 1 Mayıs alanlarına ortak bir mücadele ruhuyla çıkarılması bu nedenle büyük önem taşımaktadır.

Diğer yandan, kampanyamızın en önemli ayaklarından biri olarak emekçileri taraf haline getirme hedefimize ulaşmanın da zeminidir 1 Mayıs. Binlerce emekçinin arasında taleplerimizi haykırmak, ortaklaşmak için 1 Mayıs mutlaka değerlendirilmek durumundadır.

1 Mayıs sadece bir hesaplaşma günü olmayacak, beraberinde 1 Mayıs alanındaki tablo üzerinden önemli imkan ve dayanaklar sağlayacaktır. 1 Mayıs çalışmalarında bu mutlaka gözetilmelidir. Birlik ve örgütlülüğümüzü geliştirmenin, mücadeleye ivme kazandırmanın bir olanağı haline getirmek durumundayız 1 Mayıs’ı. Zira eylemlerin çalışmalarımız üzerinde itici bir güç oluşturduğunu bir çok yerellikte bizzat gözlemledik. Örneğin 8 Mart’ta İstanbul’da paralı eğitim karşıtı öğrenciler olarak çıktığımız alan, yerelliklerde birçok kişi ile ilişkiye geçmemizi sağladı. Ardından YTÜ’de yapılan bir forum, platform içinde bir moral-motivasyon ve dağınık güçlerde tekrar çalışmayı sahiplenici bir rol oynarken, diğer gençlik gruplarının ve öğrenci kielerinin de yüzünü bize dönmelerini sağladı. Yine ODTÜ ve Hacettepe Beytepe Kampüsü de bu konuda örnek teşkil etmektedir.

Bu perspektifle 1 Mayıs’a tüm güçlerimizi seferber etmeli, örgütsüz durumdaki geniş gençlik yığınlarını temel sorunlar çerçevesinde platformlar üzerinden alanlara taşımalıyız.