Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Nisan 2002
Sayı: 52
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  Emperyalizm ve siyonizm yenilecek Filistin kazancak!
  1 Mayıs kızıldır kızıl kalacak!
  Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  İşgal ve katliam Filistin halkını teslim alamaz!
  Selam olsun Filistin halkının onurlu direnişine!
  "Dahav'ın öbür yüzü Filistin..."
  Güncel sonuçlar, yakıcılaşan sorumluluklar
  Rektörlere değil, emekçilere kaynak!
  Yerel çalışma-merkezi eylemlilik ilişkisi üzerine
  Yeni YÖK tasarısı ve Eğitim-Sen
  Kampanya çalışması ve yeni dönem görevlerimiz
  GATS ve eğitim alanında saldırı
  YTÜ'de faşist saldırı!.
  Üniversitelerimiz özelleştiriliyor!
  Anlamlı çalışmaya sorumsuzlardan barikat
  Kapitalist eğitim ve çarpıtılmış kavramlar
  Boykotun gösterdikleri
  Yeni YÖK yasa tasarısında değişen bir şey yok!
  Sınıfsız, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için!..
  Mevcut birikime yaslanarak geleceği kazanmalıyız
  Bu abluka dağıtılacak!
  Bir öykü: "Çığlık"
  Özgürlük hapishanesi
  Okur mektupları



 
  Soruşturma ve yargı terörü...

Güncel sonuçlar, yakıcılaşan sorumluluklar

Üniversitelerde azgın bir soruşturma terörü esiyor. Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması talebiyle başlatılan kampanya devlet tarafından tam bir baskı ve zorbalıkla karşılandı. Üniversitelerde binlerce öğrenciye soruşturma açıldı. Çoğu öğrenci okuldan uzaklaştırılırken, cezalar okuldan atmaya kadar vardı.

Bu baskı ve şiddetin etkisinin kendini en çok gösterdiği üniversitelerden birisiyse Çukurova Üniversitesi. ÇÜ’de yaratılan tahribatın, güvensizlik ortamının anlaşılması, bunun sebeplerinin irdelenmesi ve nasıl aşılabileceğinin tartışılması açısından, bu deneyimin aktarılması gerekli ve önemli.

Kürt illerinden en çok göç alan yerlerden biri Adana. Onun bu özelliği üniversitenin bileşimine de yansımış durumda. Kürt illeri dışında en çok imzanın (1030 adet) ÇÜ’de toplanmasını da bununla açıklamak mümkün. Bu özel konumundan ve bileşiminden dolayı devletin müdahalesi ve saldırısının yarattığı etki de fazlaca hissedilmektedir.

İmza sayısı arttıkça devletin saldırısı ve yarattığı etki de artmıştır. Ve bu imzalara karşı açılan soruşturmaların karşısında durulamadığı için, bu etki daha büyük tahribatlara sebep olmuştur. Soruşturmalara karşı mücadele salt imzaların arkasında durulacağının söylenmesiyle sınırlı tutulmuştur. Bir de ailelerin işe karıştığı düşünülürse, ceza alınacağını bile bile tek başına öğrencilere “imzalarınızın arkasında durun” demenin pek bir karşılığının olmayacağı yeterince açık olmalı. Kaldı ki, imza kampanyasını başlatan platform bile imzaların arkasında duramamıştır.

Soruşturmalar başladığında, imzaların geri çekilmeyeceği yönünde açıklamalar yapılıyordu. Önce 33 kişiye, yarıyıl tatiliyle birlikte evlere gönderilen soruşturma kağıtları ile geri kalan 1000 öğrenciye soruşturma açıldı. Aile baskısını çok iyi kullanan devlet, bunun üzerinden öğrenciler üzerinde geriletici bir etki oluşturmaya başladı. Öğrenciler karamsarlık, güvensizlik ve gelecek kaygısı içine sürüklendiler. Bu süreçte hiçbir şekilde öğrencilere güven verebilecek ve bu etkiden kurtaracak bir çalışma ve yönelim görülmedi. Yalnızca ifadeler verilmeden önce yaklaşık 250 kişiyle bir toplantı yapıldı. Toplantıda imzaların arkasında durulduğu vurgulanarak, ifadelerin alındığı salonunun önünde destek amacıyla oturma eylemi yapılacağı söylendi. Ama bunlar lafta kaldı, oturma eylemlere çok sınırlı bir katılım gerçekleşti. Ayrıca gözaltı ve tutuklamalar başlayınca öğrenciler imzalarını geri çekmeye başladılar.

Bu gelişmeler üzerine öğrencilerin devrimcilere karşı güvenleri yok olmaya başladı. Bugün insanlar devrimcilere selam bile vermekten çekiniyorlar. Saldırılar karşısında örgütlü insanların dahi tutunamaması, diğer öğrenciler üzerinde olumsuz bir etki yarattı. Yarın devrimciler olarak bir imza kampanyası başlattığımızda, çok az insan buna katılacaktır.

Diğer yandan, bu yaşananlar teslimiyetçi platformda da bir takım çatlaklar yaratmaktadır. Onlarda da bu platformu sorgulama eğilimi güçlenmiştir. Kürt gençliği teslimiyetçi platformun onu nerelere götürdüğünü somutta, pratik içerisinde görmektedir. Bu imzaların arkasında nasıl olup da durulamadığı sorgulanmaktadır.

Ve bugün bizlere düşen görev ve sorumluluklar çok daha fazla. Yaratılan tahribat ve güvensizliği aşmanın sorumluluğu biz genç komünistlerin omuzlarındadır. Bu sorumluluğun bilinciyle, bulunduğumuz alanlarda ana dilde eğitim talebini doğru bir tarzda ele almalıyız. Eşit, parasız, bilimsel ve ana dilde eğitim talepleri eksenli bir mücadele, geniş öğrenci kitleleri ve Kürt gençliği ile buluşmanın aracı olarak kullanılmalıdır. Bu talepler etrafında oluşturulacak militan bir mücadele hattı, gençlik kitleleri arasında güvensizliği de silkeleyip atacaktır.

Soruşturma ve yargı terörüne karşı kampanya!

Bununla birlikte, soruşturmalara karşı mücadele son derece özel bir yoğunlaşma alanı olmak durumundadır. Sadece ÇÜ’de binden fazla öğrencinin soruşturma ve yargı terörüyle karşılaştığı bir ortamda, açılmış soruşturma ve davalar mücadelenin konusu haline getirilmelidir. Bu açıdan gençlik hareketinin geçmişinde örnek alınabilecek pratikler mevcuttur. Meclise pankart açan öğrenciler davasına kitlesel katılım, eylemliliklerle parasız eğitim talebinin bu dava vesilesiyle gündemde tutulması anlamlı kazanımlar doğurmuştur. Elbette davalara kitlesel ve eylemli yanıt beraberinde birçok aracın kullanıldığı bir kampanya biçiminde sürdürülmüştür. Basın, kitle örgütleriyle bu çerçevede anlamlı ilişkiler geliştirilmiş, hem paralı eğitim sorunu ve hem de davanın kendisi kamuoyunun gündemine oturtulmuştur.

Bugünkü soruşturma ve yargı terörüne karşı mücadeleyi örgütlemek için daha fazla imkanlara sahibiz. Öncelikle sorunun birinci elden mağduru öğrenciler geniş bir kitledir. Sadece bu öğencilerin toparlanıp, süreci politik bir kampanya biçiminde karşılama doğrultusunda harekete geçirilmesi dahi mevcut tahripkar ortamı değiştirecektir.

Genç komünistler soruşturma terörünün yöneldiği ana dilde eğitim kampanyasının sahiplerinden bağımsız olarak, kendi misyonları gereği böyle bir çalışmayı omuzlama sorumluluğuyla yüzyüzedirler. Bu açıdan öncelikle mevcut tahribatın ve saldırılara karşı mücadelenin sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Unutmayalım ki soruşturma ve yargı terörü siyasal bir saldırıdır. Saldırının muhatapları bugün her ne kadar sahiplenilmemekten dolayı bireysel çabalarla saldırıları karşılamaya uğraşıyorlarsa da, komünistler mücadeleyi gerçek özüne uygun bir perspektif ve sorumlulukla omuzlamak durumundadırlar. Dağınık durumda ve moral çöküntü içerisinde bulunan gençliğin sahiplenilmesi ve birleştirilerek harekete geçirilmesi bugün gençlik cephesinden en az YÖK yasa tasarısına karşı mücadele kadar önemli ve yakıcıdır.

Genç komünistler bu bilinçle davranmalı, soruşturma ve yargı terörüne karşı parasız-bilimsel-anadilde eğitim talepleriyle kitlesel mücadele cephesini örmeli, önderlik etmelidirler.

Her duruşma, her soruşturma siyasal bir hesaplaşma arenasıdır. Bu hedefle etkili bir kampanya örmek, binlerce gencin teröre maruz kalan taleplerini sahiplenmek için ileri!

Çukurova Üniversitesi/Ekim Gençliği