Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Kasım '01
SAYI: 49
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  6 Kasım ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!
  6 Kasım'ın ışığında gençlik hareketi
  YÖK protestoları
  YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadele
  Sanayi-üniversite işbirliği...
  "Terör" ne, "Terörist" kim?
  Türkiye'yi ABD'nin savaş arabasına bağladılar
  ÇÜ Öğrenci Platformu'nun emperyalist savaş karşıtı eylemi...
  Emperyalist savaş ve gençlik!
  Küresel terörist: ABD emperyalizmi!
  ABD taşeronluğunda pay kapma hülyası
  Yeni emperyalist savaş ve gençlik
  Basın ve savaş
  Ölüm orucu direnişi bir yılı aştı! Geleceğimiz için kazanmak zorundayız!
  Paralı eğitime hayır!
  Saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Okul kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz!
  Çocuk emeği ve kapitalizm
  Anlamlandırmanın katili: Medya
  İsviçre Ekim Gençliği kampı...
  Okur mektupları



 
  Emperyalist savaşa, YÖK'e ve paralı eğitime karşı

6 Kasım ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!

ABD Saldırıların yoğunlaştığı, baskı ve terörün hergün daha fazla katmerleştirildiği, insanlığın ve yarattığı değerlerin yıkıma uğratıldığı bir dönemden geçiyoruz. Emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri çoktan maskerini bir yana ittiler, tam bir pervasızlıkla saldırıyorlar. Yaşamlarımız her geçen gün biraz daha karanlığa boğuluyor, geleceğimiz biraz daha çalınıyor, onurumuz daha fazla eziliyor.

Düzen gençliğe sadece ölüm ve
geleceksizlik sunabiliyor!

ABD emperyalizmi komutanlığında oluşturulan emperyalist koalisyon günlerdir Afgan halkının başına bomba yağdırıyor. Kentler yakılıp yıkılıyor, kadın, çocuk, genç, yaşlı binlerce insan bombalarla paramparça ediliyor. Tam bir vahşet ve barbarlıktır sergilenen. Emperyalist-kapitalist dünyanın jandarması ABD mazlum Afgan halkını kırımdan geçirerek sarsılan imajını yeniliyor, emperyalist çıkarlarını güvenceye alıyor. Bombalanan her kent, katledilen her çocuk ABD emperyalizmine Asya kapılarını, yani yeni yağma alanlarını açıyor. Şimdi Asya’da kurulan sofradan pay alabilmek için akbabalar çoğalıyor ve iştahlanıyorlar. Sofrada paylaşılan emekçilerin kanı ve alınteridir, milyonların yaşamıdır. Türk sermaye devleti de aynı hevesler peşindedir. Akıtacağı kanın karşılığı olarak, emperyalist efendilerinden artan kırıntılardan pay kapma sevdasındadır.

Sermaye devleti uzun pazarlıkların ardından kırıntı karşılığı Afganistan’a asker gönderme kararı aldı. Dolar karşılığı öldürülecek ve ölünecektir. İlk etapta Kürdistan’da kafa koparan, kulak kesen 90 özel tim Afganistan’a gidecek. Bu katil takımı kirli icraatlarını artık Afgan halkı üzerinde uygulayacak. Ama asker gönderimi bu katil takımı ile de sınırlı değildir. Burjuva basının satır aralarından yansıdığı kadarıyla, tabur tabur askerin gönderilmesi de gündemdedir. Bu, emperyalistlere pazarlananın emekçi gençliğin kanı olduğunu gösteriyor. Yani asalakların kurulduğu sofrada emekçi gençliğin kanı da paylaşılmaktadır.

Ama pazarlanan, asalakların önüne sunulan sadece emekçi gençliğin kanı değildir. Bir bütün olarak gençliğin geleceğidir, onurudur.

Gençliğin onuru pazarlanıyor, çünkü sermaye devleti bugün kardeş bir halkın kanının dökülerek köleleştirilmesinde suç ortaklığı yapıyor. Onun bu kirli ve kanlı icraatlarının faturasını ödeyen işçi-emekçi kitlelerle beraber gençliktir. Afgan halkının kanını dökmeye giden katil takımı ödediğimiz vergiyle, har(a)çlarla, gaspedilen değerlerimizle besleniyor. Silahları bizim cebimizden karşılanıyor. ABD’nin atılan her bombasında çalınan emeğimiz var. Ne zaman bu faturanın ödenmesi reddedilir, işte o zaman gençlik onuruna sahip çıkmış olur.

Gençliğin geleceği pazarlanıyor, çünkü savaşın faturası açlık, sefalet ve işsizlik olarak gençliği vuruyor. Paralı eğitim bu yıl katmerli zamlarla yeni bir safhaya ulaştırılıyor, çünkü savaşın finansmanı, elbette beraberinde tekellerin kasalarının doldurulmasını, emekçi halkın ve gençliğin soyup soğana çevrilmesini gerektiriyor.

Son krizle birlikte emekçi halk ve gençlik daha da yoksullaştı. Krizin faturası acımasız biçimde bu kesimlere fatura edildi. Artık ülkede milyonlar için yaşam katlanılamayacak kadar zordur. İşte böyle bir ülkenin egemen sınıf iktidarı kırıntı kapmak için ABD’nin savaş batağına saplanmıştır. Krizin faturasına savaşın faturası eklenecek, milyonlarca insan için yaşam ile ölüm arasındaki sınır iyice belirsizleşecektir. Artık ölüm sadece cephede değil, okullarımızda, semtlerimizde ve yaşadığımız her mekanda yanımızda olacaktır.

Ölüm düzenine teslimiyet için
dizginsiz bir faşist zor uygulanıyor!

Ama ölüm sadece yaşamımızın çalınması ve geleceğimizin karartılması olarak değil, bizzat polis copuyla, bombasıyla, hücresiyle, infazlarıyla bizleri tehdit ediyor. Dışta emperyalistlerin uşaklığını yaparak kardeş halkların kırımında rol oynayan sermaye iktidarı, içeride de emekçilere ve gençliğe karşı savaş açmıştır. Çünkü içteki savaş dıştakinin zorunlu bir uzantısıdır. Çünkü hem krizin ağır yıkımıyla yüzyüze bulunan ezilen yığınlara bir de savaşın faturasını ödetmek kolay değildir, hem de gerici çıkarları için kardeş bir halkın kırımının onursuzluğuna emekçiler ve gençlik ortak etmek... Henüz yetersiz olsa dahi üniversitelerde yükselen emperyalist savaş karşıtlığı sermaye iktidarının kirli planlarına o kadar kolay ulaşamayacağını göstermektedir. İşte bunun içindir ki, daha şimdide tüm ülke çapında baskı ve terör dizginlerinden boşaltılmıştır. Başta devrimci ve komünistler olmak üzere düzene muhalif kesimler bu terör dalgasının ilk hedefidir.

Önümüzdeki günlerde bu terör dalgasının emekçilerin ve gençliğin hak arama eylemliliklerine karşı da aynı pervasızlıkla kullanılacağından kuşku duyulmamalıdır. Nitekim şimdiden üniversitelerde geçmiş yılları aşan bir ÖGB-polis-jandarma terörü estirilmektedir. En küçük demokratik hakkın kullanımı cop, gözaltı ve işkence ile karşılanmaktadır. Son 6 Kasım eylemleri de bunun yeni bir örneği olmuş, polis sınırsız bir zor uygulamıştır. Ankara’da yüzlerce öğrenci gözaltına alınmış, İstanbul’da yüzlerce gözaltı olmuş, gençliğin üzerine hortumlarla gaz sıkılmıştır, vb.

Amerikancı iktidarın üniversitelerdeki
savaş kolu: YÖK

YÖK Amerikancı iktidarın bir kurumu olarak savaş çığırtkanlığı yapmakta, üniversitelerdeki emirerleri vasıtasıyla emperyalist kirli savaşı kutsamaktadır. 11 Eylül sonrasında terör edebiyatıyla kınama mesajları yayınlayan YÖK ve YÖK memuru üniversite yönetimleri, bugün Afganistan’daki katliama karşı ses çıkartmamaktadırlar. YÖK açık bir biçimde Amerikancı iktidarın üniversitelerdeki savaş kolu olarak çalışmaktadır. Rejimin üniversitelerdeki devrimci gençlik dinamiklerini ezme saldırısını sistematik biçimde yürütmektedir. Gençliğin beynini teslim almak yoluyla, onun mücadele dinamiklerini kötürümleştirmek istemekte, bunun için de faşist baskı ve terörü sistemli biçimde uygulamaktadır. YÖK bu konuda üzerine düşenleri fazlasıyla yerine getirmektedir.

Elbette YÖK’ün amacı sadece gençliğin mücadele dinamiklerini kötürümleştirmek değildir. Bunu yaparken amaçlanan, okulların sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılandırılmasıdır. Paralı eğitim zaten bu temelde yürütülen bir saldırıdır. Bugün derinleşen kriz ve savaş koşullarında YÖK, paralı eğitim saldırısını hem hızlandırmış, hem de kapsamını genişletmiştir. Bugün artık okulların tümden paralı hale getirilmesi, har(a)çların milyar düzeyine ulaştırılması konuşulmaktadır. Bu, krizin ve savaşın faturasının gençliğe çıkarılması demektir.

6 Kasım ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!

Gençlik kitleleri tüm bu saldırılara karşı yanıtını 6 Kasım’da vermiştir. Ülkenin birçok ilinde alanlara çıkan binlerce genç, emperyalist savaşa karşı “Amerikan askeri olmayacağız!”, YÖK’e karşı “YÖK’e hayır!”, paralı eğitim saldırısına karşı “Paralı eğitime hayır, parasız-bilimsel-demokratik eğitim!” şiarlarını haykırmıştır. Bu, mevcut saldırılara karşı alınması gereken doğru tutumu ortaya koymaktadır. Yine 6 Kasım’da polis terörüne karşın alanlara çıkma cüreti ve sergilenen militan tutum, mücadelenin nasıl ve hangi biçimlerde verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Doğru perspektifin yol göstereceği militan bir mücadele tarzı kazanmanın yolunu açacaktır.

Böyle bir mücadelenin az-çok istikrarlı bir biçimde sürdürülebilmesi ise örgütlenmesine bağlıdır. 6 Kasım aynı zamanda gençliğin örgütsüzlüğüne ayna tutmuştur.

Gençliğin örgütlenme sorunu, geniş gençlik kitlelerini biraraya getirecek platformların yaratılması, buna bağlı olarak devrimci önderlik boşluğunun doldurulması sorunudur. Genç komünistler bu boşluğu doldurma ciddiyeti ve sorumluluğu ile hareket etmektedirler. Parti bu iddianın güvencesidir. Saldırılara karşı gerçek bir direniş mevzisi örmek ve bunu zaferle taçlandırmak için komünist gençlik saflarına!