Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Kasım '01
SAYI: 49
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  6 Kasım ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!
  6 Kasım'ın ışığında gençlik hareketi
  YÖK protestoları
  YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadele
  Sanayi-üniversite işbirliği...
  "Terör" ne, "Terörist" kim?
  Türkiye'yi ABD'nin savaş arabasına bağladılar
  ÇÜ Öğrenci Platformu'nun emperyalist savaş karşıtı eylemi...
  Emperyalist savaş ve gençlik!
  Küresel terörist: ABD emperyalizmi!
  ABD taşeronluğunda pay kapma hülyası
  Yeni emperyalist savaş ve gençlik
  Basın ve savaş
  Ölüm orucu direnişi bir yılı aştı! Geleceğimiz için kazanmak zorundayız!
  Paralı eğitime hayır!
  Saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Okul kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz!
  Çocuk emeği ve kapitalizm
  Anlamlandırmanın katili: Medya
  İsviçre Ekim Gençliği kampı...
  Okur mektupları



 
 
Basın ve savaş

Ozan Demir

Burjuva devrimle birlikte günlük hayatta gazete, kitap gibi kitle iletişim araçları daha bir önem kazanmaya başladı. Burjuvazinin tekelci egemenliği bu araçlarda tekelleşmeyi de beraberinde getirdi. Günümüzde birçok yayınevi, gazete ve televizyon kanalı, büyük sermaye sahibi aynı kişiye veya tekelci gruba aittir.

Sermaye basını sermayenin yanındadır

Basında oluşan bu tekelleşme, basının sermaye boyundurluğuna girdiğini göstermektedir. Sermaye denetiminde olan bir basın, doğal olarak sermayenin yanında saf tutacak, onun çıkarlarına göre hareket edecektir.

Bugün için emperyalizm yeni bir işgal harekatına başlamıştır. Başta ABD ve AB ülkelerinde olmak üzere, yeni savaşa destek sunan, emperyalizme bağımlı ulusal ve uluslararası basın kuruluşları bulunmaktadır. Türkiye’de ise, Amerikancı boyalı basın, avazı çıktığı kadar savaş çığırtkanlığı yaparak, işgalcilerin tarafındaki yerini almaktadır.

Türkiye basınının savaş tavrı

ABD emperyalizmi ile işbirliği içinde olan Türk burjuvazisi, kendi basın kuruluşlarını yeni savaşta ABD yanında bir propoganda kurumu olarak kullanmaktadır.

Buna son günlerden tipik bir örnek olarak, Doğan Grubu’na ait Hürriyet gazetesinin yazarı Ertuğrul Özkök’ün bir yazısı verilebilir. Yazı Bush’un “haçlı seferi başlatacağız” ve İtalya Başbakanı Berlusconi’nin “Batı’nın (Hıristiyanlığın) değerleri, İslami değerlerden üstündür” sözlerini aklamaya, mazur göstermeye ve ince bir kılıf içinde sunmaya yöneliktir. Ertuğrul Özkök şöyle demektedir “Yok efendim bu medeniyetler savaşı değilmiş, hiç komplekse kapılmayın, bu bal gibi medeniyetler savaşı. Ama öyle ‘islam medeniyeti’ ile ‘hıristiyan medeniyeti’ arasındaki savaş değil. Terör ile huzur arasındaki savaş.”

Bu tutum, basının emperyalizme, oradan pompalanan yalan bilgi ve emperyalist argümanlara olan uşakça bağlılığının bir göstergesidir. Bu ve buna benzer birçok basın kuruluşunda Bush ile Berlusconi’nin dilinin sürçtüğü, aslında savaşın yalnızca teröre yönelik olduğu ve gerici Taliban yönetiminin devrilip, yerine demokratik sistem getirilmesinin amaçlandığı gibi açıklamalar yer almaktadır.

ABD ve diğer emperyalist ülkeler, yıllar önce SSCB’ye karşı Taliban’ı destekledikleri gibi, bugün de Taliban’a karşı ülke içinde bulunan muhalif güçleri desteklemektedir. Türkiye basını ise muhalefet liderleriyle hemen hemen hergün canlı telefon bağlantısı kurtmakta ve açıktan ABD’ye Taliban muhalifi Kuzey İttifakı’na yardım çağrısı yapmaktadır.

Basının Afganistan’daki muhalifleri desteklemesinin sebebi, TC ve ABD’nin böyle bir politika izlemesinden kaynaklandığı su götürmez bir gerçektir. Sermaye devleti ve ABD, Afganistan’ın gerici Taliban yönetiminin yıkılmasını, yerine de “demokratik” bir yönetimin gelmesini isterken; bu isteği destekleyen ve kendini tarafsız diye lanse eden basın kuruluşları, Taliban muhaliflerinin de dinci gerici olduğunu hiç mi görememektedirler? Ama elbette onlar için sorun bu değil. Onlar için sorun, hangi kılıkta olursa olsun, yeter ki efendilerinin çıkarlarına hizmet eden bir yeni yönetim kurulsun.

Sermaye basını kan tüccarıdır!

Savaşın şartları noktasında basında Taliban gücünü aşan, aşırı bir övme göze çarpmaktadır. Savaş şartları konusunda Ertuğrul Özkök’ün bir yazısını daha ele alalım: “Tabii savaş eşit şartlarda olmayacak. Oradaki yerli savaşçıları üstün duruma getirecek. Çünkü Taliban yandaşları 30 yıldır bu savaşın içindeler. Pusu kurmayı, vuruşarak çekilmeyi iyice öğrenmişler. Karşılarında ise iyi hayat şartlarından gelmiş, büyük bölümü hayatında hiç savaş görmemiş insanlar olacak.”

Burada dikkatimizi iki nokta çekmektedir.

Birincisi, halklar arasıdaki derin ekonomik uçurum. İyi hayat şartlarında yetişen, karşısındaki halktan kendisini üstün gören ve en son teknolojiyle üretilen silahlarla donatılmış insan ile, yiyecek bir ekmek almak için günlerce yardım çadırlarının önünde kuyruk bekleyen, açlıktan ölen çocukları olan, emperyalistler tarafından yıllarca kullanılmış ve 20 yıl öncesine ait silahları olan insan...

İkincisi ise, bu sözlerle hedefin genişletilerek tüm Afgan halkının tehdit altına alınmasıdır. Bir üçüncü nokta da; kendisini gazeteci olarak tanıtan Ertuğrul Özkök’ün ABD askerine savaş taktikleri, ön uyarılar verme telaşına düşecek kadar uşakça söylemidir.

Saydıklarımız bize gösteriyor ki, üstün olan daha savaş arifesinde bellidir. Mazlum halkların kanını emen emperyalist güçler, Afgan halkını katletmeye hazırlanmakta ve genel olarak boyalı basın olabilecek herhangi bir katliamı ABD lehinde meşru kılmaya çalışmaktadır.

Sermayeyle bağımlı bir basından yansız ve tarafsız yayın yapması beklenemez. Bağımlı basının çarpıtılmış haberlerine kanmamalıyız. Emperyalist savaş boyalı basının bağlı olduğu emperyalistlerin çıkarınadır. Yeni nüfuz ve egemenlik alanları arayan emperyalistler, bunun için yeni savaşlar ve toplu katliamlar hazırlamaktadırlar. Kendi medya kuruluşları ile de bu savaş ve katliamları meşrulaştırmaya çalışmakta, gerçek amacını çarpıtmakta veya gizlemektedir.

(Ozan Demir, 19 Aralık katliamı sonrasında dışarda estirilen terör dalgası sonucu gözaltına alınan genç arkadaşlarımızdan biridir. Kendisi Hürriyet gazetesinin birinci sayfadan ve manşetten “Sapancı terörist” diye teşhir edilmiş, bunun ardından ise gözaltına alınıp tutuklanmıştı.
O dönem gözaltına alınanlar içinde “yardım ve yataklıktan” ceza alan tek kişidir.
Ozan Demir, şu an Sincan F Tipi hücrelerinde tutulmaktadır...)