Afgan halkının katledilmesine fiili katılma kararının alındığı günlerin arifesinde emperyalist merkezlerden sermaye devletinin gururunu okşayan açıklamalar yapıldı. Kimileri islam ülkelerine laik bir model olarak sundu, kimileri daha aktif bir rol oynaması gerektiği, kimileri de içinde bulunduğu ekonomik krizin dikkate alınmasını ve ona göre kredi verilmesi gerektiğini dile getirdi.
Oysa kısa süre önce İMF, serbest bırakması gereken kredi dilimini beklemeye almıştı. İşin aslı bir-iki gün içinde anlaşıldı. Türkiye savaşa fiilen katılma kararı almıştı. ABD emperyalizminden gelen talep bununla da sınırlı değildi. İşin içinde savaş karargahını Türkiyeye taşımak ve Ortadoğu halklarına saldırmak için hazır halde bekletmek de var. Zira NATOdan yapılan açıklamalar savaşın başka ülkelere de kaydırılacağının işaretlerini veriyor.
Yoksul Afgan halkının katledilmesini teröre karşı savaş olarak tanımlayanlar, savaş bataklığına saplanmanın ulusal çıkarlara ters düşmediğini herhangi bir utanma gereği duymadan açıklayabiliyorlar. İşçi ve emekçi gençliğe üniforma giydirip savaşın ortasına ölüme gönderip, karşılığında dolar alacaklar. Akıtılacak emekçi kanları üzerinden pazarlık yapmak ancak burjuvazi gibi çürümüş bir sınıftan beklenebilir.
Emperyalist savaşta Amerikanın maşalığını yapmayı tarihi bir fırsat olarak değerlendiren sermaye basını kalemşörleri iktidara daha etkin bir politika izleyip, gücünü artırması gerektiğini vaaz ediyorlar. Halkların katliamlarına daha aktif bir şekilde katılın ki, efendileriniz nazarında prestijiniz artsın demeye getiriyorlar. Bu kiralık kalemşörler neredeyse kendilerini emperyalistleşmiş bir Türkiyede hayal edecekler. Oysa savaşta maşa olmanın prestijle değil, olsa olsa uşaklıkla ilgisi olabilir. Ama bir uşak ne kadar sadık olursa olsun o, efendisi için bir uşaktan öteye gidemez. Nitekim savaş bataklığına saplanma kararının alındığı günlerde emperyalistler Kıbrıs konusunda da kendi çözümlerini dayattılar. İşbirlikçi iktidar temsilcileri bir yandan feryat ederken öte yandan sert açıklamalar yaptılar. Bu görüntü önemimiz arttı dğerimizi daha iyi anladılar gibi avunmaların kofluğunu anlatmaya yeter.
Emperyalizmin hizmetinde savaşa girmek, her gerici savaşta olduğu gibi, bazı burjuva çevrelere yeni rantlar sağlayacaktır. Ancak faturanın emekçilerin sırtına yıkılacağının ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladı bile. Devlet terörünün yeni boyutlar kazanması, temel tüketim maddelerine yapılan zamlar, işten atmaların devam etmesi, eylemlerin yasaklanması vb. Savaşın yayılıp bölgemize ulaşması durumunda (ki bu yüksek bir olasılıktır) bedellerin daha da ağırlaşması kaçınılmazdır.
Amerikancı iktidarın, komşu halkların katledilmesine fiili katılımı, halklar arasına düşmanlık tohumları serpecektir. Emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından kışkırtılan bölgesel savaşlarda on yıllarca kardeşçe yaşayan halkların birbirini kırmalarına tanık olduk. Bu düşmanlıkların dehşet verici örnekleri, eski Yugoslavya toprakları üzerinde yaşandı. Dolayısıyla işçiler, emekçi kitleler, gençlik ve tüm savaş karşıtları, sermaye iktidarından farklı düşündüklerini eylemlerle, protestolarla daha etkin biçimde açığa vurmalıdır.
Genelde halkların özelde Ortadoğu halklarının dayanışma ve kardeşliğe her zamankinden daha çok ihtiyaçları var. Emperyalistler ve işbirlikçilerinin saldırılarını püskürtebilmenin yolu, işçilerin birliği halkların kardeşliğinden geçiyor. Bu birliği ve kardeşliği örmenin zamanıdır.