Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Kasım '01
SAYI: 49
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  6 Kasım ruhuyla mücadeleyi yükseltelim!
  6 Kasım'ın ışığında gençlik hareketi
  YÖK protestoları
  YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadele
  Sanayi-üniversite işbirliği...
  "Terör" ne, "Terörist" kim?
  Türkiye'yi ABD'nin savaş arabasına bağladılar
  ÇÜ Öğrenci Platformu'nun emperyalist savaş karşıtı eylemi...
  Emperyalist savaş ve gençlik!
  Küresel terörist: ABD emperyalizmi!
  ABD taşeronluğunda pay kapma hülyası
  Yeni emperyalist savaş ve gençlik
  Basın ve savaş
  Ölüm orucu direnişi bir yılı aştı! Geleceğimiz için kazanmak zorundayız!
  Paralı eğitime hayır!
  Saldırılara karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Okul kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz!
  Çocuk emeği ve kapitalizm
  Anlamlandırmanın katili: Medya
  İsviçre Ekim Gençliği kampı...
  Okur mektupları



 
 
Emperyalist savaş makinası yine harekete geçirildi!

Yeni emperyalist savaş ve gençlik...

Emperyalist haydutluğun askeri ve ekonomik merkezlerine yönelik 11 Eylül saldırısı yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Emperyalistler saldırıyı bahane ederek çok yönlü bir yıkımın ve yeniden tahkimin yolunu açmaya çalışıyorlar. Orta Asya ve Ortadoğu’yu içine alan bir büyük emperyalist savaş gündemde. Bu, bölge halkları için yeni yıkımlar, yeni kitlesel ölümler getirecek. Bundan en çok etkilenen ise gençlik olacak.

Yıkımın ekonomik ve sosyal boyutu

Dünya çapında askeri harcamalara yapılan kaynak aktarımı eğitimin, sağlığın ve diğer sosyal harcamaların hep kat kat üzerinde olmuştur. Türkiye’de de bu yıllarca böyledir. Buna ek olarak, son ekonomik kriz bahane edilerek eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarında çok daha fazla kesintilere gidilmiştir. Askeri harcamalar, ekonomik kriz nedeniyle birkaç ihalenin göstermelik olarak ertelenmesi dışında sürmektedir. ABD’ye yönelik saldırıdan sonra ise, ard arda yapılan ve herbiri en az 4 milyar doları bulan tank ve helikopter ihaleleriyle daha da artmış durumda.

Bütçeden eğitim kurumlarına ayrılan paranın kısılmasıyla öğrencilerin sırtına yeni yükler bindirilmektedir. Paralı eğitim giderek yaygınlaştırılarak ve ilköğretimden itibaren kurumsallaştırılarak, varolan açık kapatılmaya çalışılmaktadır. Krizin gençliğe diğer bir etkisi ise yoğun işsizliktir. Kriz bahanesiyle işten çıkarılan işçilerin önemli bir bölümünü genç işçiler oluşturmaktadır. Tüm bu yaşananlar, toplumun en diri ve duyarlı kesimini oluşturan gençliği sosyal çürüme tehlikesiyle yüzyüze bırakmaktadır.

İşte yeni bir gerici savaşın ekonomik ve sosyal planda yaratacağı derin yıkım ve çürüme, tüm bunların üzerine oturacak. Eğitim, artık içinden çıkılmaz bir hal olan kaynak sorunu gerekçe gösterilerek tamamen paralılaştırılacak. Öğrenci gençliğin eğitimle ilgili en ufak bir talebi savaş durumu gerekçe gösterilerek, azgın bir terörle karşılanacaktır. Tüm işçiler gibi genç işçiler de çalışma koşullarının giderek kötüleşmesine karşı giriştikleri her mücadelede kolluk güçleriyle karşı karşıya kalacaklar. Dahası bugün keyfi bir biçimde gerçekleşen grev ertelemelerinin yerini grev yasağı alacak. İşsizlik çok daha büyük boyutlara ulaşacak. Emperyalist sermayenin her türlü isteği işbirlikçi uşak takımı için bir emir gibi algılanacak, emekçilere ve gençli&currn;e dayatılacak. Sistematik olarak süren faşist terör, arkasına emperyalistleri de alarak iyice dizginsizleşecek.

ABD emperyalizminin çıkarları için savaşa, askere!

ABD emperyalizmi giriştiği savaşa tüm NATO ülkelerini peşinden sürükleme niyetinde. Bunda şimdilik başarı sağlamış görünüyor. Ancak Avrupalı emperyalistler oprerasyona yalnızca maddi ve lojistik destek sunabileceklerini ifade ediyorlar. ABD emperyalizmi isteklerini karşılayamadığında, tehdit ve baskı yöntemlerini kullanıyor. Bazı ülkelere rüşvet niteliğinde yardımlar gündeme getiriyor. Pakistan’ın ABD’ye destek vereceği açıklamasının ardından kredi muslukları açıldı. Hürriyet gazetesinin gündeme gelecek rüşvetlere ilişkin manşetten verdiği başlık ise tam bir arsızlık ve utanmazlık örneği: “Ön safta yer al, parayı al”.

Türk devleti şu an Afganistan’a asker göndermek istemese de bu savaşın fiilen içinde yeralacaktır. Türkiye toprakları bir saldırı üssü olarak kullanılacaktır. Irak’a karşı gündeme gelecek yeni bir saldırganlıkta ise Türk askerinin kullanılacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Bu gençliğin tümüyle emperyalizmin çıkarları için savaşa sürülmesi demektir. Mazlum bir halka karşı başlatılmış bir savaşın kirli ve haksız tarafında yer almak demek. Bu bölge halkını yaşlı, çocuk, kadın, asker, sivil ayırdetmeden katletmek demektir. Körfez savaşında TV ekranlarından izlediğimiz yeşil parıltılar sivil halkın üzerine yağan bombalardı ve bu bombalar ülkemizdeki üslerden kalkarak Irak halkına ölüm kustu. Yeni bir Ortadoğu savaşında sadece üslerin kullanımı ile yetinilmeyecek. Türkiye doğrudan savaşın içine girecek. Türkiye’nin stratejik konumu ile övünenler, yeni dönemde artan rolü üzerine propaganda yapanların argümanlarından biri de Türkiye’nin “gençe bir nüfusa sahip olması”. Bunlar, kırım için cepheye sürülecek işçi ve emekçi çocukları demek oluyor.

Bu kirli savaşta iki tarafta da öncelikle katledilenler yine gençlik olacaktır. Geleceği zaten karartılmış işçi ve emekçi çocukları, kardeş halkların kırımı için cepheye sürülecek, kirli bir savaşın suç ortaklığına zorlanacaklardır.

Emperyalizmin çıkarları için değil, emperyalizme karşı savaşmalıyız!

Ancak ABD ve Türk gericiliği bu sefer Körfez savaşındaki kadar şanslı değil. Dünyanın dört bir yanında emperyalizme karşı biriken öfke ve hınç kendini değişik biçimlerde ifade ediyor. Birçok Arap ülkesinde ABD ve kendi işbirlikçi yönetimlerine karşı gösteriler düzenleniyor. Türkiye’de henüz kitlesel gösteriler yaşanmasa da, bu kirli ve tümüyle haksız savaşın başlaması ve bedellerin ödenmesiyle, Türkiye’de de benzer gelişmelerin yaşanacağından kuşku duyulmamalıdır. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler bu savaşın halklar için yıkım demek olduğunu bilmekte ve savaş istememektedirler. Özellikle gençlik kitleleri ABD çıkarları uğruna savaşa sürülmelerine karşı çıkacaklardır. Bugün sermaye iktidarını bir nebze çekingenleştiren, asker göndermek konusunda temkinli davranmasına yol açan emel nedenlerden biri de budur.

Galatasaray Stadyumu’ndan yükselen “Kahrolsun ABD!” sloganı, gençliğin anti-emperyalist mücadele dinamiği olarak nasıl bir rol üstleneceğine önemli bir göstergedir. Komünistlerin genel çalışmasında önemli bir yer tutan anti-emperyalist mücadele bugün artık çok daha büyük bir önem kazanmıştır. Gençlik kitlelerinin emperyalizme karşı artan duyarlılığı en iyi bir biçimde değerlendirilmeli, yoğun bir propaganda, ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyetinin konusu haline getirilebilmelidir.

N. Nehir