28 Eylül 2007 Sayı: 2007/38(38)

  Kızıl Bayrak'tan
   Egemenler içerde ve dışarda saldırı hazırlığında…
  Anayasa tartışmaları üzerine...
"Yeni dönem" ve emekçileri bekleyen seçim!
Ulucanlar katliamı ve direnişi anıldı...
Novamed grevi ve öğrettikleri - Yüksel Akkaya
TİS süreçleri “elde”kini korumakla sınırlı geçti...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “Yalanlarınızı da alın gidin!” başlıklı kampanya çalışmamız ile onbinlerce gencin mücadele
soluğu olacağız...
  Seçimler ve yeni dönem / 5 22 Temmuz seçimleri ve Kürt hareketi
  Kapitalizmde öldürmek “para eder!”
  ABD’de onbin kişi ırkçılığa karşı yürüdü
  Birmanya halkı cuntaya karşı sokaklarda...
  Dünyadan...
  Ortadoğu’dan...
  Şoven-faşist kudurganlık siyah göçmenleri de hedefliyor…
  Ortadoğu’da havalar toz duman
Abu Şehmuz Demir
  Ulusal sorun üzerine notlar/1 - Volkan Yaraşır
  Anayasa tartışmaları…
M. Can. Yüce
  Burjuvazinin hizmetinde politik bir
sanat etkinliği!
  Gericiliğe ve ırkçılığa karşı gerçeğin safında yürüyen yazar:
Emile Zola
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gericiliğe ve ırkçılığa karşı gerçeğin safında yürüyen yazar: Emile Zola

Gerçekler devrimcidir!

Ezenlerin taktikleri zaman ve mekan farklarına rağmen şaşılacak kadar benzerlik gösterir. Tarih boyunca şu ya da bu kıtada yaşanan süreçler, politikaların nasıl da egemen sınıflar tarafından şekillendirildiğini gözler önüne serer. 100 yıl önce Almanya ile giriştiği savaşta ağır kayıplar vermiş Fransa’nın çaresizce uygulamaya koyduğu yöntemler de hiç yabancı değildir dikkatlice bakıldığında. Savaşın yıkım ve kayıplarının halkın üzerinde yarattığı tahribat ve bunun sonucu ortaya çıkan öfke başka bir kanala akıtılmalıdır. Bunun en etkili yöntemi de şovenizmin körüklenmesidir.

Avrupa coğrafyasında o dönemde tohumları atılmış olan ve birkaç on yıl sonra tüm dünyanın üzerine çökecek olan faşist karanlığın provası olma işlevini yerine getiren Yahudi düşmanlığı Fransız toplum mühendisleri tarafından başarıyla işlenir. Tabii bu düşmanlığı körükleyecek ve mümkünse savaş ile de bağını kuracak somut bir olaya ihtiyaç vardır. Burada devreye gizli servis girer ve basit bir plan ile bu ihtiyacı karşılar. Savaş boyunca Fransa hükümetine ait çeşitli belgelerin Almanya’ya kaçırıldığı iddiası ortaya atılır ve çok geçmeden ajanlık suçu Yüzbaşı Dreyfus’un üzerine kalır. Arkası pek de sağlam olmayan Dreyfus, rastlantıya bakın ki bir de Yahudi’dir. Fransa’da istenen şovenist atmosfer kısa sürede yaratılır. Hiçbir delil olmaksızın gerçekleşen yargılamalar Yahudi karşıtı gösterilere dönüştürülür. Bu şovenist atmosferi beslemek için Dreyfus suçsuz yere hüküm giyer ve ömür boyu hapse mahkum edilir.

Bu ırkçı yükselişe karşı başını dönemin ilerici-devrimci güçlerinin çektiği bir karşı kampanya da başlar. Fransa, Dreyfus davası karşısında iki cepheye bölünmüştür artık...

Karşıt cephede olmak, öyle sokaklarda “Yahudilere ölüm!” nidalarıyla gezmek kadar kolay değildir. Baskılar, katliamlar Dreyfus’un destekçilerinin peşini bırakmaz. Bu nedenle aydın geçinen pek çok kişi Dreyfus davası karşısında ‘tarafsız’ kalmayı, yaşanan insanlık dışı uygulamaya göz yummayı seçer. İşte bu karmaşa yıllarında dönemin en saygın Fransız yazarlarından biri Yüzbaşı Dreyfus’un yanında cepheden tutum alır. Bu yazar işçi sınıfının belleğine Germinal romanı ile kazınmış Emile Zola’dan başkası değildir.

Zola, o günlere kadar hep aydın kimliğini koruyan fakat kendi dünyasının kabuğundan dışarı da fazla çıkmayan değerli bir yazar olarak bilinir. Ama Dreyfus davası onu derinden etkiler ve kaybedebileceği şeyleri göze alarak atılır bu gericilik-ırkçılık karşıtı mücadeleye. Kavgaya ilk olarak kullanmayı en iyi bildiği silahı olan kalemiyle başlar, “Suçluyorum” başlıklı bir yazı yazar. Bu yazıyı “Gençliğe Mektup” ve “Fransa’ya Mektup” isimli iki broşür izler. Bu yazılanlar Zola’nın da devlet destekli faşist çetelerin hedef tahtasına çakılması için yeterlidir. Fakat Zola bu işe başlarken yaşayabileceği baskıların farkındadır. “Suçluyorum” başlıklı yazısıyla aynı günlerde karısına“Bana ne deyip susmayı alçaklık buluyordum. Bundan böyle başıma gelebilecek şeyler hiç umurumda değil: Yeterince güçlüyüm ve bu haksızlığa meydan okuyorum” diye yazacaktır.

Zola’nın tutumu kamplaşmanın netleşmesinde ve Dreyfus’u destekleyen cephenin toparlanmasında önemli rol oynar. Dreyfus davası üzerine yazdığı yazıları “Yürüyüşe geçen gerçek” adlı bir kitapta toplayan Zola hakkında Fransa’da çeşitli davalar açılır. İngiltere’ye kaçmak zorunda kalan Zola aleyhinde kampanyalar, yokluğunda da sürer. “Yahudilere ölüm!” sloganının yanına “Emile Zola’ya ölüm!” sloganı da eklenir. Zola ülkeye geri döndüğünde bu kampanyalar yer yer fiili saldırılara da dönüşür.

Zola’nın öncülüğünde sürdürülen mücadele yalnızca Fransa’da değil dünyanın çeşitli yerlerinden de destek alarak hızla büyür ve düzen cephesinde ciddi sıkıntılara sebep olur. Zola bir baca temizleyicisinin bacasını tıkaması sonucu evinde zehirlenerek katledilir. Fransız gericileri, canlarını hayli sıkan bir aydından daha böylece kurtulmuş olur. Fakat Zola’nın öldürülmesine rağmen Dreyfus’un yanında yeralanlar mücadeleyi sürdürür.

Emile Zola ilerici bir aydındır, hayatı boyunca bu kimliğini korumuştur. Sınıflar mücadelesine mesafeli dursa da, gericiliğe ve ırkçılığa karşı verdiği mücadele, bıraktığı eserler ile birlikte onun tarih sayfasına değerli bir aydın olarak geçmesine yeterli olmuştur. Öldürülüşünün 105. yılında saygıyla anıyoruz...